Mutlu bir düş/ünce/sin yüreğimde


Kendi iç sesini dinliyor bir adam

Kayıp bir rastlantı yaşamak

Sen gidince buralardan yine dönecek altında cirit attığımız küre.
Yine avuçlarımızdaki mevsim terlerini uzatacağız birilerine ve sıvayacağız gönlümüzdeki meçhul sevilere.
Ölümsüz bir yakarının kırık nadaslarıyla mevsim türküleri olacak hayat benliğimizde

Fakat ne olursa olsun

Yangın vakitlerinin ipini çekince mutlu bir gülümseme bekler yürek

Ay içimizi gösteren bir ışık, yıldızlar göğsümüzü ısıtan alev olur.
Her düş kendi içinde yuvarlanan bir rastlantının belki ilk

Her daire kendi gezegenini inşa eden ve içindeki bizleri iç sesimizle baş başa bırakan bir düş yapısıdır.
Sığ nehirler yaşama birikir ve bir gün denizlerimize dolarak bizi içinde gezdirir.
Ne mutlu bir düştür ki, en çok yaşanılası anlarla bir ömrün içinde gölgesini büyütür.
Bir sevmenin bin ölmelerine değiyorsa yüreğin, in yorgun bir gönlün derin mahzenlerine.
Ruhunun pişmanlık ezgilerini sil karalamalı günlüklerinden ve yırt bir ömrün kangren ağrılarını.
Bir şarkı dola dudaklarına ve haykır, gölgelerin dansına karışan o dizelerindeki kaçak aşk yolcularına.
Fark aradığımız bir hüzün limanında usumuzun yalnızlık dalgalarına direnerek hayata ole demek çok zor değil.
Yaşadıklarımızın sermayesini cebimizden çıkararak martılara fırlatmak

Yorgun bir sancı bıraktın yüreğime

Gözlerinin kıymıklarına düştü gölgen

Aşkın firarilerini çevirmiş zaptiyeler

Çırpınışlarla kendi sesimizi biriktirdiğimiz bir avluda kalabalık düşleri ağırlarız

Can kırığı denenmiş yollar geçer bir film karesinden



En derinine sarkıtılan aşk ipine tutunarak ulaştım sana

Sensizliği işaret etme bana



Ben yağlı urganlarla sarıldım yaşanası yüreğine gülüm.
Çürük umutların sınama kartlarıyla yapışma yakama

Ruhunun özlemine tutunarak yaşamak bile ödüldür bu aşk adamına.
Ne zaman seninle bir düşün içinden sıyrılarak tekrar karşına gelsem

El açıp göklere


Dudaklarımızdan zoraki ayırdığımız sözcüklerimizle ve içimizdeki zorunlu tükenmişliklerle nereye gitsem


Sevda aradığımız o yaşam dağının zirvelerinde eksiltilerimizdeki dimağsal düşünüşlerle bir düşün içinden geçeriz yıllar yılı biz

En azgın deniz yüreğimizdir aslında

Elde var hüzün/dür.
Onunla kalakalır

Hayat/dır adı.
Hayatın içinde ne kadar kaldığımız değil


Oysa kılı kırk yararak ve mevsimleri elimizden geldiğince oyalayarak bir kangren yara düşürürüz göğsümüzün siperine.
Alnımızdaki aşk yanıkları içimize işler

Bizler



Bizler



Bizler



Yanık bir ten olup kapattı kadın yüzüne ellerini.
Yaslı gülüşlerini gizledi herkesten


Sızdı hayata


Yıldızlar üşüşüyordu soğuk göğüme ben sana türetilmiş sözler dizerken soğuk bir kayanın üzerinde.
Hayatın kırık kahkahalarının esiriyken sen ve yaşanası gözlerindeki bekleyiş notlarını dinlerken ben gözlerime fer arıyordum yaslı bir ayın şavkında.
Dağ kendi rüzgârını alıp çekilmişti yalnızlığın koynuna ve ikimiz de ıslak bulutların dansını izliyorduk bir menzilde.
Asalaklarla kendini tartıya alanların hengâmeli duruşmasına tanıktır hayat

Kırık yüreklerimizin sızılı kürekleriyle denizler aşarız hesapsız


Sen

Seni böyle hayal ediyorum ve içimdeki varlığına her sarıldığımda neden hep yaşayamadıklarımızı değil de

Seni yaşamak isterken engin akan ırmaklarca


Neden bir yok olup ve tükeniş bataklığına dökülür şiirlerim.
Ah sevdiğim

Ruhumdaki deli kısrağım

Biliriz ki


Sağanaklar basar gönlümüzün kımıltılı gölgeliklerini.
Susar içimizde şarkılar

Sevişmesiz geçen gecelerin boş raylarında el ele yürür gölgemiz ve bir menzile ulaşır sonunda gövdemiz.
Sonsuz bir yaşam felsefesiyle ve derin derin birbirimize akan sevgimizin gücüyle bir başıma kaldığımda bunları düşündüm işte.
Yokluğuna da alışırım derken

Sensizlik dallarından yorgun bir günün artığı sızıyordu ve uzandım kendi yapayalnızlığımın yer yatağına ve sarıldım yeniden anıların sıcacık yorganına.
Islatsın bedenimi yağmur umurumda değil

Selahattin Yetgin