:kk:Bunca acı, bunca hüzün… Geçse artık, geride kalsa istemez misin? Gel haydi otur yanıma, biraz peynir var, biraz da rakı, sever misin?
Biliyorum, yorgunsun. Yaşananlar bu kadar yoğunken, bir gün, hiç beklemezken, aniden yapayalnız kaldığını görürse sanki bütün dünya omzuna yüklenmiş de taşıyamıyormuş gibi hisseder insan. Üstelik o ağırlığın ne zaman kalkacağını asla bilemez. Sanki hayatının sonuna kadar hep böyle, hep yorgun ve bitkin yaşayıp gideceğini düşünür. Umudu kalmamıştır, sevinci kalmamıştır. Kırgındır herkese ve her şeye. Yarına dair hiçbir şey düşünemez olur. Hatta, sık sık ölüm gelir aklına. Sanki ölürse bu acıdan, bu yükten çok çabuk kurtulacakmış gibi…
Pencereyi açacağım, temiz hava iyi gelir, rahatlatır seni, içine derin derin çeker misin?
Şimdi sen bana içinde kanayan yarayı anlatıyorsun ya, benim yaralarım da azıyor, yeniden kanamaya başlıyor. Herkes mi vefasız diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Bu kadar kolay mı aşk? Bu kadar çabuk harcanabilir mi? Ah yüreğim, ne çok kandırıldın ne çok…
Bir şarkı çalacağım, “Nerede bende o yürek, yardan kaçacak…” dinler misin?
Her şeyi boşverip sadece aşka adamıştın kendini öyle mi? Zaten böyle yaşandığı zaman onun adı aşk. Diğer türlüsüne ne denir bilmiyorum, ilgilenmiyorum. Bırak herkes dilediği gibi yaşasın ama sen her zaman aşka ada kendini. Kırılsan da, yıkılsan da aşka ada. Başka türlü bulunamıyor ki mutluluk…
Bir kadeh daha içeceğim ben, ya sen? Peki buz da ister misin?
İkindi rakılarım vardı benim bir zamanlar. Sevgiliyi düşünerek güneşin batışına yakın içilen rakılar. Sevgili yoktu yanımda belki ama aşkı vardı ya, yeterdi bana. Zaten rakımı sevgilinin hayali tadlandırırdı sadece. Hay Allah, kendimi anlatmaya başladım, oysa seni dinleyecektim değil mi? Hüznü, acıyı geride bırakacaktık. Yara, yarayı deşiyor ne yapayım ki… Kızma kendine, sen hatalı değilsin. Yaşamak istediğin gibi yaşadın, kendi tercihini yaşadın. Anlamadıysa, çekiver kuyruğunu gitsin! Rahatlat içini, elinden geleni yaptın. Son ana kadar vazgeçmedin, ki bu yakışırdı sana zaten. Ağla, utanma. Gözyaşların onurundur, saklama. Sen asıl ağlamaktan korkanları ayıpla, yadırga.
Bir sigara daha yakar mısın? Kül tablasını boşaltayım ben, yine fazla kaçırdık bu gece. Uykun geldi mi? Uzanmak ister misin?
Aslında uyusam da uyanmasam diye düşündüğünü biliyorum. Ya da her şeyin sadece bir rüyadan ibaret olduğunu… Gerçeği kabullenmek öyle zor ki… Sen şimdi, aynı sokaklarda, tek başına dolaşacaksın. Her adım canını yakacak, her yerde o olacak. Gözünü kapatmak isteyeceksin ama bu kez hayalleri beynini dolduracak. Kaçış yok, bu acı yaşanacak. Ve ancak yaşanınca tamamlanacak. Bir gün yeniden, aşk kapını çalacak. “Daha dikkatli olacağım, bu kez ağlamayacağım” diyeceksin ama bunun da yararı olmayacak. Aşkı önceden kim hesaplayabilmiş ki sen hesaplayasın? Kim yüreğinin kapısını kapatabilmiş ki sen kapatasın? Kaç yarını daha böyle umutsuz, böyle acıyla geçireceksin belli değil.
Yine de, her şeye rağmen, acıya inat, vefasızlara inat, hainlere inat ve kalpsizlere inat aşka yeniden gülümser misin?
YINEDE ASKA GULUMSER MISIN ?
Biliyorum, yorgunsun. Yaşananlar bu kadar yoğunken, bir gün, hiç beklemezken, aniden yapayalnız kaldığını görürse sanki bütün dünya omzuna yüklenmiş de taşıyamıyormuş gibi hisseder insan. Üstelik o ağırlığın ne zaman kalkacağını asla bilemez. Sanki hayatının sonuna kadar hep böyle, hep yorgun ve bitkin yaşayıp gideceğini düşünür. Umudu kalmamıştır, sevinci kalmamıştır. Kırgındır herkese ve her şeye. Yarına dair hiçbir şey düşünemez olur. Hatta, sık sık ölüm gelir aklına. Sanki ölürse bu acıdan, bu yükten çok çabuk kurtulacakmış gibi…
Pencereyi açacağım, temiz hava iyi gelir, rahatlatır seni, içine derin derin çeker misin?
Şimdi sen bana içinde kanayan yarayı anlatıyorsun ya, benim yaralarım da azıyor, yeniden kanamaya başlıyor. Herkes mi vefasız diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Bu kadar kolay mı aşk? Bu kadar çabuk harcanabilir mi? Ah yüreğim, ne çok kandırıldın ne çok…
Bir şarkı çalacağım, “Nerede bende o yürek, yardan kaçacak…” dinler misin?
Her şeyi boşverip sadece aşka adamıştın kendini öyle mi? Zaten böyle yaşandığı zaman onun adı aşk. Diğer türlüsüne ne denir bilmiyorum, ilgilenmiyorum. Bırak herkes dilediği gibi yaşasın ama sen her zaman aşka ada kendini. Kırılsan da, yıkılsan da aşka ada. Başka türlü bulunamıyor ki mutluluk…
Bir kadeh daha içeceğim ben, ya sen? Peki buz da ister misin?
İkindi rakılarım vardı benim bir zamanlar. Sevgiliyi düşünerek güneşin batışına yakın içilen rakılar. Sevgili yoktu yanımda belki ama aşkı vardı ya, yeterdi bana. Zaten rakımı sevgilinin hayali tadlandırırdı sadece. Hay Allah, kendimi anlatmaya başladım, oysa seni dinleyecektim değil mi? Hüznü, acıyı geride bırakacaktık. Yara, yarayı deşiyor ne yapayım ki… Kızma kendine, sen hatalı değilsin. Yaşamak istediğin gibi yaşadın, kendi tercihini yaşadın. Anlamadıysa, çekiver kuyruğunu gitsin! Rahatlat içini, elinden geleni yaptın. Son ana kadar vazgeçmedin, ki bu yakışırdı sana zaten. Ağla, utanma. Gözyaşların onurundur, saklama. Sen asıl ağlamaktan korkanları ayıpla, yadırga.
Bir sigara daha yakar mısın? Kül tablasını boşaltayım ben, yine fazla kaçırdık bu gece. Uykun geldi mi? Uzanmak ister misin?
Aslında uyusam da uyanmasam diye düşündüğünü biliyorum. Ya da her şeyin sadece bir rüyadan ibaret olduğunu… Gerçeği kabullenmek öyle zor ki… Sen şimdi, aynı sokaklarda, tek başına dolaşacaksın. Her adım canını yakacak, her yerde o olacak. Gözünü kapatmak isteyeceksin ama bu kez hayalleri beynini dolduracak. Kaçış yok, bu acı yaşanacak. Ve ancak yaşanınca tamamlanacak. Bir gün yeniden, aşk kapını çalacak. “Daha dikkatli olacağım, bu kez ağlamayacağım” diyeceksin ama bunun da yararı olmayacak. Aşkı önceden kim hesaplayabilmiş ki sen hesaplayasın? Kim yüreğinin kapısını kapatabilmiş ki sen kapatasın? Kaç yarını daha böyle umutsuz, böyle acıyla geçireceksin belli değil.
Yine de, her şeye rağmen, acıya inat, vefasızlara inat, hainlere inat ve kalpsizlere inat aşka yeniden gülümser misin?
YINEDE ASKA GULUMSER MISIN ?