Bu vakitlerde çok özlüyorum seni.
Gecenin yıldızlara emanetliğinde,
Ayın gökten tenime dokunuşlarında
Öyle daralıyor ki içim
Yanımda olmamanı kaldıramıyorum.
Şiddet doluyor bedenim.
İçip içip saldırıyorum duvarlara;
Konuşmuyorlar benimle,
Anlamıyorlar beni,
Bir haber bile veremiyorlar senden
Sadece duruyorlar resminle
Sen giderken benim durduğum gibi;
Sessiz ve çaresiz...
Korkuyorum çok.
Yalnızlık ömür boyu mu diye?
Gidişlerinin kabusları
Her gece mi diye?
Ve ayrılığımızın ay dönümlerinde
Hep aynı resim kapatmaya korktuğum gözlerimde.
Öylece gitmişsin
Ben aşıklar sözlüğünden
Çıkmışım...
Tanımım yok benim.
Soyut değilim,
Somut olamıyorum.
Nerede duruyorum bu yaralı kalple
Bilemiyorum.
Siyahlara bürünmek istiyorum
Çünkü beyaz sensizken
Ölümü hatırlatıyor.
Hasretim bir deniz misali.
Ucu bucağı yok maviliklerin.
Bulutların rotasında
Rüzgarlar tokatlıyor bedenimi.
Ağlatıyorlar senin kokunda eserek
Ve ıslatıyorlar tenimi
Yaşlarıma nem sürerek.
İçimse buruk;
Bir kara parçası bile
Göremiyorum.
Ayrılık çok zormuş.
Çekmek gerekiyormuş kahrını yalnızlığın
Anlamak gerekiyormuş sevmenin anlamını
Ve dokunurken tenine
Hissetmek gerekiyormuş kalp atışlarını.
Aynada bakarken gözlerime
Seni bulmam gerekiyormuş içlerinde.
Bense bulamıyordum seni
Ellerimde büyürken
Yetimhanelik oldu sevgim.
Sensiz, bensiz kaldı karanlık odalarda.
Umut diye bildiği doğum günleriydi;
Yıldızın o gecelerde hep en parlaktı.
Şimdilerde bulutların arasında arıyorum seni.
O gökyüzünün yıldız tarlasında
Bir kardelen arıyorum kış ayazlarında
Ve bir yeşil buğday yaz kuraklığına inat.
Bulduğumsa hep aydınlık oluyor
Güneş eritiyor karları
Ve her yeşil sararıyor
Tıpkı sonbahar gibi.
Her sonbahar gibi
Dökülüyor sevgimden bir umut daha kuruyarak
Ve farkında olmadan sen
Üzerine basıyorsun umutlarımın.
O çıkan sesi de öyle seviyorsun ki
Sonbahara aşıksın.
Çünkü beni unutuyorsun sonbaharlarla
Ayağın her kuru yaprağın
Tenine değdiğinde...
Gecenin yıldızlara emanetliğinde,
Ayın gökten tenime dokunuşlarında
Öyle daralıyor ki içim
Yanımda olmamanı kaldıramıyorum.
Şiddet doluyor bedenim.
İçip içip saldırıyorum duvarlara;
Konuşmuyorlar benimle,
Anlamıyorlar beni,
Bir haber bile veremiyorlar senden
Sadece duruyorlar resminle
Sen giderken benim durduğum gibi;
Sessiz ve çaresiz...
Korkuyorum çok.
Yalnızlık ömür boyu mu diye?
Gidişlerinin kabusları
Her gece mi diye?
Ve ayrılığımızın ay dönümlerinde
Hep aynı resim kapatmaya korktuğum gözlerimde.
Öylece gitmişsin
Ben aşıklar sözlüğünden
Çıkmışım...
Tanımım yok benim.
Soyut değilim,
Somut olamıyorum.
Nerede duruyorum bu yaralı kalple
Bilemiyorum.
Siyahlara bürünmek istiyorum
Çünkü beyaz sensizken
Ölümü hatırlatıyor.
Hasretim bir deniz misali.
Ucu bucağı yok maviliklerin.
Bulutların rotasında
Rüzgarlar tokatlıyor bedenimi.
Ağlatıyorlar senin kokunda eserek
Ve ıslatıyorlar tenimi
Yaşlarıma nem sürerek.
İçimse buruk;
Bir kara parçası bile
Göremiyorum.
Ayrılık çok zormuş.
Çekmek gerekiyormuş kahrını yalnızlığın
Anlamak gerekiyormuş sevmenin anlamını
Ve dokunurken tenine
Hissetmek gerekiyormuş kalp atışlarını.
Aynada bakarken gözlerime
Seni bulmam gerekiyormuş içlerinde.
Bense bulamıyordum seni
Ellerimde büyürken
Yetimhanelik oldu sevgim.
Sensiz, bensiz kaldı karanlık odalarda.
Umut diye bildiği doğum günleriydi;
Yıldızın o gecelerde hep en parlaktı.
Şimdilerde bulutların arasında arıyorum seni.
O gökyüzünün yıldız tarlasında
Bir kardelen arıyorum kış ayazlarında
Ve bir yeşil buğday yaz kuraklığına inat.
Bulduğumsa hep aydınlık oluyor
Güneş eritiyor karları
Ve her yeşil sararıyor
Tıpkı sonbahar gibi.
Her sonbahar gibi
Dökülüyor sevgimden bir umut daha kuruyarak
Ve farkında olmadan sen
Üzerine basıyorsun umutlarımın.
O çıkan sesi de öyle seviyorsun ki
Sonbahara aşıksın.
Çünkü beni unutuyorsun sonbaharlarla
Ayağın her kuru yaprağın
Tenine değdiğinde...