Tarkan Hayatı Yaşamı Biyografisi
Dogum Tarihi: 17 Ekim 1972
Dogum Yeri: Almanya
Burcu: Terazi
Kan Grubu: A Rh(+)
Anne Adi: Nese
Baba Adi: Ali Göz Rengi: Yesil
Saç Rengi: Siyah
Boyu: 1.76
Kilosu: 72
Ayakkabi No: 42
Yabanci Dil: Ingilizce, Almanca
17 Ekim 1972 tarihinde Almanya'nin Alzey sehrinde dogan Tarkan, ilkögrenimini Almanya'da tamamladiktan sonra 15 yasinda Türkiye'ye döndü.
Egitimini Karamürsel'de sürdüren Tarkan 1990 yilinda Karamürsel Lisesi'nden mezun oldu. Tarkan, New York Baruch Üniversitesi'nde Ingilizcee dil egitimi aldi.
Tarkan'in müzige karsi duydugu ilgi, Almanya'dan Türkiye'ye döndügü zaman, onu bir yandan okudugu liseye devam etmeye, bir yandan da Türk Sanat Müzigi dersleri almaya yönlendirdi. 1990-1992 yillari arasinda Üsküdar Musiki Cemiyeti'ne devam etti ve kendini müzik dünyasina atilmasi konusunda cesaretlendiren Türkiye'nin sayili bestekâriyla tanisti.
Müzik egitimine devam etmek amaciyla liseyi bitirdiken sonra Istanbul'a tasinmaya karar veren Tarkan, Istanbul'da farkli müzisyenlerle çalisarak yeteneklerini gelistirdi. 1993 yilinda prodüktör Mehmet Sögütoglu ile tanisti. Türkiye'de Istanbul Plak etiketiyle bugüne dek "Yine Sensiz", "Aacayipsin", "Ölürüm Sana" adli üç albüm çikardi.
1996 yilinda Tarkan, Ahmet Ertegün ve Atlantic Records ile tanisti. Bu tanisma hemen ardindan yeni projeleri gündeme getirdi. 1996 yilinin son aylarinda ön çalismalari baslayan Ingilizce albüme Tarkan'in Avrupa'daki çalismalari sebebiyle bir süre ara verildi.
1998 yilinda Fransizlarin ünlü müzik firmasi PolyGram ile yapilan anlasma ile Istanbul Plak, Tarkan'in son albümü Ölürüm Sana'nin Avrupa'daki lisans haklarini PolyGram'a devretti. Tarkan'in Ingilizce albümünün öncesinde böylesine önemli bir anlasmanin sonuçlandirilmasi, özellikle Avrupa'da Tarkan'in popülaritesinin artmasi açisindan büyük önem tasiyordu.
Tarkan 1997 yilinda kendi sirketi HITT'i kurarak, sanatçilarla yapilan çalismalarin klip ve albümlerle kisitli kaldigi ülkemizde vizyon yaratacak yeni çalismalar içine girdi...
Rahmetli pederi Ali Tevetoglu gavur illerinde alti çocugu zaptedemeyecegini düsünüp Türkiye'ye kesin dönüs karari almasaydi, Tarkan adini belki de hala kurtuyla dolasip Bizanslilar'a kök söktüren tarihi bir çizgi roman kahramanindan almanin buruklugunu yasayacakti. Küçük yastan beri müzikle ilgileniyor, okul korolarinda yetenegiyle sivriliyordu.
Sesi ve fizigiyle dünyanin neresinde olursa olsun, biraz sansin yardimiyla söhret yapabilir, "yurtdisinda basari kazanan Türk" kontenjanindan gögsümüzü kabartabilidi. Fakat Almanya Tarkan'a onu ilahlastiran vücut dilini kazandiramayacakti muhtemelen.
Dans ederken dizlerini kirip, bacaklarini yanlara dogru açmasi tuhaf bulunacak, kafasini sallarken alt dudagini sehvetle isirip "yerim seni" mesaji yollamasi ise ayilip bayilamaya hazir genç kizlardan olusan hedef kitlesine ulasamayacakti.
Belki daha istikrarli bir hayat çizgisi bekliyordu Tarkan'i. Oturakli sesi ve yakisikliligi ona sakaklari kirlastikça banka hesabini sisiren mutedil dalgali bir kariyer saglayabilirdi. Ama ilk albümünden beri genç kizlar hariç herkesi "kil eden" birinin, gömlegini rüzgara vererek, çapkin bakislariyla "muck muck" yaparak karizma tazelemesi, yeni ufuklara yelken açmasi biraz zordu.
O basardi. "sikidim"la yakaladigi George Michael edasini Amerika düsleriyle süsledi, sonunda "simarik"la sadece Türkiye'de rekor kirmakla kalmadi, Avrupa'ya da kendini kabul ettirdi. Ona "kil olanlarin" sayisinin artmasi, 27 yasina sigdirdigi bu pariltili kariyerin dogal sonucuydu. Adam olacak çocukTarkan Tevetoglu alti çocuklu bir ailenin besinci çocugu olarak 17 Ekim 1972'de Almanya'nin Frankfurt kenti yakinlarindaki Alzey'de dünyaya geldi.
Macerasi henüz anne karnindayken basladi. Annesi Nese hanim ona hamileyken bir trafik kazasi geçirmis ve bir ay komada kalmisti. Doktorlar bu durumda dogal olarak kürtaji tavsiye etti. Fakat Ali Bey rüyasinda "oglunun saglikli dogdugunu, üstelik basinda bir de yildiz parladigini" görünce is degisti. Tevetoglu çifti, çocugun sakat dogmasi halinde sorumlulugun aileye ait olduguna dair bir belgeye imza atarak hastaneden ayrildi.
Annesinin anlattigina göre, Tarkan dogdugunda öyle güzel çigliklar atiyordu ki, ebe bile "kesin günün birinde sarkici olacak" demekten kendini alamamisti. Her tekme atan bebegin futbolcu alacagi söylenir ama, Tarkan'in sesinin güzel oldugu es dost çevresinde kabul gördü. Çocuga müzik egitimi verilmesi gerektigi konusunda fikir birligine varildi.
Ama bu egitim hiç de Tarkan'in hayalindeki gibi, "Fame" lezzetinde olmadi. Babasinin kocaman, bahçeli bir ev hayalinin rüzgariyla 1986'da Türkiye'ye kesin dönüs yaptiklarinda, hem ortaokula basladi hem de Karamürsel Musiki Cemiyeti'nde nota, solfej ve san derslerine.
Hayatindaki bu ani degisiklik Tarkan'in eve kapanmasina yetti ama içine kapanmasina asla. Aksine, evde bagira çagira yeni ögrendigi Türk Sanat Müzigi parçalarini terennüm etmeye, efkarini müzikle dagitmaya basladi. Komsularin çogu durumu anlayisla karsiliyordu. Kimbilir belki de yeni bir sanat günesinin dogusuna sahit olmanin verdigi hazzi yasiyorlardi. Ama herkes ayni fikirde degildi.
O yillarda ITÜ ögrencisi olan komsunuin oglu Ersan Yilmaz, Tarkan yüzünden konsantrasyon bozukluguna maruz kalanlardan..."Tarkan ailemin oturdugu eve komsuydu. Karamürsel'e geldigimde ders çalismakta güçlük çekiyordum çünkü Tarkan Sürekli Türk Sanat Müzigi parçalari dinliyor ve söylüyordu.
Özellikle Bülent Ersoy ve Zeki Müren'i dinliyordu. O da söyleyerek belki onlarin tarzini yakalamaya çalisiyordu. Ama öyle ya da böyle hep bir Türk Sanat Müzigi sesi vardi evimizin içinde. Ben bu sartlarda en azindan ders çalismakta çok zorluk çekiyordum. Üstelik rock dinlemekten hoslanirim. "Tarkan'in baskin kisiligi evde oldugu kadar okulda da dikkat çekiyordu. Okul müdürünün izniyle toplantilarin ve yardim gecelerinin vazgeçilmez yildizi olmustu. Sadece gecelerin degil ders saatlerinin de yildiziydi.
Okul arkadasi Esra Soydan onun renkli bir kisilik oldugunu söylüyor:
"Dikkat çekerdi okulda; hayranlari arasinda, okul çikisinda yolunu gözleyen fanatikleri bile vardi.
Modayi takip eden, dikkatli ve sik giyinen biriydi. Okulda beden egitimi dersine çiktiginiz zaman Tarkan'i daha sonra çok moda olan bir esofmanla görmek mümkündü. Girisken bir kisilikti, ben onun bu noktaya gelmesine hiç sasirmadim."
Bu arada müzikten ufak ufak para kazanmaya da baslamisti. Kendine Çinarcik'in çay bahçelerinde konkenci ev haminlarindan olusan bir kitle edindi ve harçligini çikarmayi basardi. Ama asil hedefi Mimar Sinan Üniversitesi'nde Grafik ögrenimi görmekti. Bunun için kalkti Istanbul'a geldi, iki arkadasiyla birlikte Besiktas'ta bir ev tuttu ve yasamaya basladi. Sinavi kazanamadi ama kentin büyüsüne kapilmisti bir kere.
Oysa geçinmek için yazlari hala Çinarcik'a dönmek, daha sonra itiraf edecegi gibi dinlemeye bile tahammül edemedigi Türk Sanat Müzigi sarkilari okumak zorundaydi. Tarkan TeamIki arada bir derede kalmanin sikintisini yasayan Tarkan artik bir karar vermesi gerektiginin farkindaydi. Sesiyle basarili olmasi için gerekli dis destekten, abilerin, ablalarin sözlerinden ve bestelerinden, pohpohlamalarindan yoksundu.
Kendisinden büyük olan ve Almanya'da yasayan dört kardesinden birinin yanina gitmeyi, orada okumayi kafasina koymustu. Almanya hazirliklari yaparken Karamürsel'den en yakin arkadasi Alpay Aydin aklini çeldi. Onu Unkapani'nda, müzik piyasasinin kalbi IMÇ'de Istanbul Plak'in ortaklarindan Mehmet Sögütoglu ile tanistirdi.
Sögütoglu 90'larin basinda henüz genç bir adamdi. Pek fazla kaybedecek bir seyi yoktu. Açikçasi popun yeni patladigi, genç kizlarin kendi yildizlarini aradiklari o canli dönemde, 70-80 milyona maledilen kasetlerin ölüsü bile zararini çikariyordu.Tarkan için öyle hit parçalar satin alinmadi. Tarkan'in bestesini yaptigi, Alpay'in sözlerini yazdigi sarkilarla beraber sekiz ay içerisinde 15 parça hazirladilar.
Alpay, Mehmet ve Tarkan hep beraber oturup birkaç yabanci pop parçasinin üstüne Türkçe sözler yazarken çok eglendiler.Fakat Aralik 1992'de piyasaya çikan "Yine Sensiz" adli albüm özellikle "Kil Oldum Abi" adli parçasiyla tutulup 700 bin adet satinca isler ciddilesti.
Tarkan'in Almanya atesi bir anda söndü. Etrafi yavas yavas hayranlariyla dolmaya basladi. "Önceleri plak sirketinden ariyorlardi. Ardindan da Besiktas'taki evimden. Bir keresinde kizin biri evimin dis kapisina kadar gelmis, kapinin üzerine 'Tarkan, Seni seviyorum' yazip gitmis" diye anlatacakti saskinligini.
Ünlü olmustu olmasina ama hala pek para kazandigi söylenemezdi. Kasetin piyasaya çikmasindan dört ay sonra, çilgin hayran potansiyeli degerlendirmek için "Tarkan Fan Klüp" kurmak da dahil fikirler ortaya atilmaya baslanmisti.
O zamanlar Best FM'de programina konuk ve sonradan arkadas oldugu Romina, artik menajeri olarak anilan Alpay, Mehmet Sögütoglu ve Tarkan, giderek olgunlasan Tarkan miti üzerinde, "brain storming" yapmaya basladilar. Içtikleri su ayri gitmeyen bu ekibin bir de ismi vardi; Tarkan Team."Sahne üzerinden herseyi en dogru, en estetik biçimde yapabilecek az sayida insandan biri. Övgü gibi olacak belki ama ben kesinlikle böyle düsünüyorum. su anda piyasaya baktiginizda kimi Tarkan'in yanina koysaniz farkini anlarsiniz, ortada zaten. O piriltisi, sasaasi çok ortada."
Fakat Romina'nin sözünü ettigi bu pirilti Tarkan'in basina istemedigi çoraplar da ördü. Konserlerine kiz arkadaslarini takip eden ya da "Kim ulan bu benden daha yakisikli oldugu söylenen kil" diye meraktan gidenlerden baska, erkek sinegin bile girmedigi Tarkan hakkindaki dedikodularin alip yürümesi de pek gecikmedi.
Onu artik milli bir dedikodu malzemesi olmaktan, ne hayran kitlesini çildirtma pahasina basinda sik sik birlikte boy gösterdigi Jülyet ne de Elif Dagdeviren gibi sevgilileri kurtarabildi.simdi geriye dönüp bakildiginda Tarkan'in çelik gibi sinirleri karsisinda insan hayretini gizleyemiyor.
Söylentiler yüzünden düsen kaset satislari, Mayis 1994'te çikan Sezen Aksu destekli "A acayipsin"le yeniden yakaladigi basarinin "çisim geldi" lafiyla tepetaklak yuvarlanmasi, bir yandan hayran kitlesi artarken, nefret dalgasinin da büyümesi...
Bunlar insani inzivaya sürüklemese bile, en azindan biraz geri çekilmeye zorlar. Ama Tarkan bunun yerine düslerini, hedeflerini büyütmeye, sözleri ve hareketleri yüzünden aldigi yaralari, büyüyerek kapatmaya karar verdi. Amerika rüyasiYeni menajeri Ahmet San'di. San ve Ahmet Ertegün'le 1995'de Atlantik Records'un New York'taki merkezinde bulusarak bir sözlesme imzaladi.
Basina Tarkan'in Ingilizce bir albüm hazirlayacagi duyurulmustu. Tarkan'in Amerika rüyasi böyle basladi.Fakat bu girisim de Tarkan'in yaptigi bir atilim olarak degil, Türkiye'den kaçmaya yönelik bir proje gibi algilandi. O da çareyi ortam degistirmek ve kendini isine vermek de buldu.
Pakize Barista o günleri söyle anlatiyor; "Tarkan'i medyayla basi dertte oldugu siralarda tanidim. Sezen Aksu bir gün Tarkan'la bize geldi ve "Bu çocugun canini siktilar, kendini yalniz hissediyor. Biraz konusalim, ona iyi gelir" dedi.
O günden sonra Tarkan sik sik bize ugramaya basladi, benimle ve arkadaslarimla dost oldu. Böylece içinde yazarlarin, bilimadamlarinin ve reklamcilarin bulundugu, sanirim kendisi için oldukça farkli bir çevreye girdi. Tarkan bulundugu her çevreye hizla uyum saglayan bir zekaya ve duyarliliga sahipti. Yeni fikirlere, yeni görüslere çok açikti. Herseyi çok dikkatle dinliyor ve anlamak istiyordu.
En etkileyici tarafi her konuda risk almayi çok sevmesi ve gözükara olmasiydi. Hedefleri ve kendisi için yaptigi projeler belki o siralarda insanlari gülümsetecek kadar büyüktü ama, simdi bakiyorum da hiç de öyle degilmis."Bütün pozitif düsüncelerine ragmen Tarkan'in büyümesi o kadar da kolay olmadi. Atlantic'le yapilan anlasmadan yaklasik bir yil sonra Bodrum'da basina açiklama yapan Ahmet Ertegün, ABD piyasasinda bir yabanciyi kabul ettirmenin, ona parça bulmanin zorlugundan dem vuruyordu.
Tarkan bu toplantidan bir yil sonra, "Amerika rüyami Ahmet San yikti" diyerek menajeriyle baglarini kopardi. Söyledigine göre San'in hazirladigi sözlesmeyi okumadan imzalamis, onun esiri olmustu. Ahmet San'in tepkisi de ilk menajer Alpay'dan pek asagi kalmadi.
Tarkan'in askerligini önemli kisileri araya sokarak ertelettigini, aslinda asker kaçagi oldugunu ima ederek bugünlere kadar uzanan tartismanin tohumlarini atti.Bu arada Amerika hayalinin yaklastikça elinden kaçmasi, uzamasi Tarkan'i pek üzmüse benzemiyordu.
Yaklasik 2 yil New York'da Baruch College'de okuyarak Ingilizcesini ilerletmis, Amerika'da yasayan bir pop star olarak Doritos Panço, Police gözlükleri gibi reklam kampanyalarindan milyarlar kazanir olmustu. "A acayipsin"in satisinin Türkiye'de 200 binde kalmasina ragmen Avrupa'da 700 bine ulasmasi hiçbir Türk pop yildizinin görmedigi bir durumdu ve ona büyük bir özgüven asiliyordu.
Bir röportajinda "Ertegün'le anlasamiyoruz" demekten çekinmeyecekti. "Ben Akdeniz motifleri diyorum, o 'olmaz' diyor. Yakinda onlara yeter artik diyecegim". Ertegün'ün projeyi iptal etme bahanesi ise hazirdi: askerlik. Avrupa, duy sesimiziÜçüncü albüm "Ölürüm Sana" Temmuz 97'de yayinlandi ve sadece Türkiye'de üç milyon kopya satti.
Albümün çikisindan hemen sonra Londra, Paris, Berlin gibi merkezlerde rahatça doldurabildigi konserler veren Tarkan, Avrupa piyasasinda da gelecek vaadediyordu. Dünyanin en büyük firmalarindan Polygram cevheri farketmekte gecikmedi. Üstelik onlarin dil takintisi da yoktu. Cezayir ve Tunus'tan gelen Rai'yle cosan Fransizlar için Türkçe ya da Çince farketmiyordu; onlar dansa ve ritme bayiliyordu.
Polygram'in Avrupa baskan yardimcisi sevket Gözalan'in söyledigine göre, bu ise gönül veren isim, Polygram'in Fransa ayagi Podis'in genel müdürü Alain Veille. Veille vakit geçirmeden "Ölürüm Sana"nin hit parçasi "simarik"in single'ini piyasaya sürdü ve sonuç almakta gecikmedi.
simarik Fransa'da 3, Belçika'da 1 numaraya kadar yükseldi. sirket bunun üzerine, içinde "Ölürüm Sana" ve "A acayipsin" albümlerinden parçalarin yer aldigi "Tarkan" adli bir toplama albüm yayinlayarak sanatçinin önünü açti. Tarkan Fransa piyasasinda is yapan Rai'cilerden kesin olarak ayrilmis, kita Avrupa'sinda Norveç'ten Portekiz'e, Çek Cumhuriyeti'nden Rusya'ya bir çok ülkede taninan, Güney Amerika ve Kuzey Afrika ülkeleriyle baglantiya geçmeye hazirlanan uluslararasi tek yildizimiz olmustu. Artik "Türk tatlisi", "Bogaz'in yakisiklisi" gibi basliklarla aniliyordu.
CNN'e göre "dünyaya sarki söyleyen seksi Türk", Isveç'li müzik elestirmeni Per Andersson'in deyimiyle "Anglosakson müzik kültürünün hakimiyetini delen" adamdi.Gerçekten öyle miydi? Malum kuskucu milletiz; Türkiye'de bu yurtdisi basarisinin sisirme oldugu yolunda söylentiler dolasmaya basladi. Fakat Tarkan bu tartismalara, 1999 Word Music Awards'tan "Yilin En Çok Satan Ortadogulu sarkicisi" ödülünü alarak nokta koydu. Bize daha önce kismet olmadigi için pek bilinmiyor ama Tarkan'la birlikte ödüle uzananlar arasinda Will Smith, Ricky Martin ve Cher'in oldugunu hatirlatmak, Dünya Müzigi Ödülleri'nin ciddiyeti konusunda fikir verecektir.
"Tarkan çalmak yasaktir"
Tarkan'in basarilari Türk basininda fazla yanki uyandirmamisti baslangiçta. Dünya Müzik Ödülleri olayi bile ödülün mahiyetinden çok "Tarkan Ortadogulu mu yoksa Türk mü?" polemigine malzeme edildi. Bu durum "Ölürüm Sana"nin yayinlanmasindan bu yana yürütülen "Tarkan'in askerligi" kampanyasinin bir yansimasiydi. Tarkan'da basinin suyuna gitmiyordu açikçasi.
"Vatan için herseyi yaparim" edebiyati yerine "Ben dagda askerlik yapmam, ordu evinde sarki söylerim" gibi laflar etti. Almanya'nin Die Welt gazetesi muhabirine söyledigi iddia edilen "Vatandaslarima ates etmemek için askere gitmiyorum" sözlerini ise yalanladi.
Tartisma Denizli-Buldan minibüslerine kadar indi. Sürücüler konser anlasmalarini iptal edemeyecegi için yurda dönmek istemeyen Tarkan'i araçlarina "Bu minübüste Tarkan kaseti çalinmaz" levhasi asarak protesto etti.
Dönemin Milli Savunma Bakani Hikmet Sami Türk vatani görevi sirasinda beste yapip, kaset bile çikarabilecegini söylese de Tarkan ikna edilemedi. Türkiye'ye gelip askerligini yapmasi için her kanaldan yapilan çagrilara olumsuz yanit veriyordu: "Burada büyük projelere imza attim, yüklü tazminatlar söz konusu. Vatanimi çok seviyorum ama bunlari tamamlamadan Türkiye'ye gelemem." Vatandasliktan çikarilmasi 21 Mayis 1999 itibariyle Bakanlar Kuruluna sunuldu.
Kriz, 17 Agustos depreminden sonra hükümete mali kaynak saglamak amaciyla çikarilan "bedelli askerlik" uygulamasiyla çözüldü. Bir buçuk yildir süren olaylar dizisi mutlu sonla bitti.
Tarkan 14 Ocak günü depremzedeler yararina bir konser vermek ve 15 Ocak'da birligine teslim olmak üzere Türkiye'ye döndü.Tarkan askerligini bitirdi bitirmesine ama buradan hayranlarini uyarmak gerek; çünkü yeni albüm hazirliklari için yeniden yurtdisina giden Tarkan'i görmek için yaz aylarina kadar safak saymalari gerekecek...
Dogum Tarihi: 17 Ekim 1972
Dogum Yeri: Almanya
Burcu: Terazi
Kan Grubu: A Rh(+)
Anne Adi: Nese
Baba Adi: Ali Göz Rengi: Yesil
Saç Rengi: Siyah
Boyu: 1.76
Kilosu: 72
Ayakkabi No: 42
Yabanci Dil: Ingilizce, Almanca
17 Ekim 1972 tarihinde Almanya'nin Alzey sehrinde dogan Tarkan, ilkögrenimini Almanya'da tamamladiktan sonra 15 yasinda Türkiye'ye döndü.
Egitimini Karamürsel'de sürdüren Tarkan 1990 yilinda Karamürsel Lisesi'nden mezun oldu. Tarkan, New York Baruch Üniversitesi'nde Ingilizcee dil egitimi aldi.
Tarkan'in müzige karsi duydugu ilgi, Almanya'dan Türkiye'ye döndügü zaman, onu bir yandan okudugu liseye devam etmeye, bir yandan da Türk Sanat Müzigi dersleri almaya yönlendirdi. 1990-1992 yillari arasinda Üsküdar Musiki Cemiyeti'ne devam etti ve kendini müzik dünyasina atilmasi konusunda cesaretlendiren Türkiye'nin sayili bestekâriyla tanisti.
Müzik egitimine devam etmek amaciyla liseyi bitirdiken sonra Istanbul'a tasinmaya karar veren Tarkan, Istanbul'da farkli müzisyenlerle çalisarak yeteneklerini gelistirdi. 1993 yilinda prodüktör Mehmet Sögütoglu ile tanisti. Türkiye'de Istanbul Plak etiketiyle bugüne dek "Yine Sensiz", "Aacayipsin", "Ölürüm Sana" adli üç albüm çikardi.
1996 yilinda Tarkan, Ahmet Ertegün ve Atlantic Records ile tanisti. Bu tanisma hemen ardindan yeni projeleri gündeme getirdi. 1996 yilinin son aylarinda ön çalismalari baslayan Ingilizce albüme Tarkan'in Avrupa'daki çalismalari sebebiyle bir süre ara verildi.
1998 yilinda Fransizlarin ünlü müzik firmasi PolyGram ile yapilan anlasma ile Istanbul Plak, Tarkan'in son albümü Ölürüm Sana'nin Avrupa'daki lisans haklarini PolyGram'a devretti. Tarkan'in Ingilizce albümünün öncesinde böylesine önemli bir anlasmanin sonuçlandirilmasi, özellikle Avrupa'da Tarkan'in popülaritesinin artmasi açisindan büyük önem tasiyordu.
Tarkan 1997 yilinda kendi sirketi HITT'i kurarak, sanatçilarla yapilan çalismalarin klip ve albümlerle kisitli kaldigi ülkemizde vizyon yaratacak yeni çalismalar içine girdi...
Rahmetli pederi Ali Tevetoglu gavur illerinde alti çocugu zaptedemeyecegini düsünüp Türkiye'ye kesin dönüs karari almasaydi, Tarkan adini belki de hala kurtuyla dolasip Bizanslilar'a kök söktüren tarihi bir çizgi roman kahramanindan almanin buruklugunu yasayacakti. Küçük yastan beri müzikle ilgileniyor, okul korolarinda yetenegiyle sivriliyordu.
Sesi ve fizigiyle dünyanin neresinde olursa olsun, biraz sansin yardimiyla söhret yapabilir, "yurtdisinda basari kazanan Türk" kontenjanindan gögsümüzü kabartabilidi. Fakat Almanya Tarkan'a onu ilahlastiran vücut dilini kazandiramayacakti muhtemelen.
Dans ederken dizlerini kirip, bacaklarini yanlara dogru açmasi tuhaf bulunacak, kafasini sallarken alt dudagini sehvetle isirip "yerim seni" mesaji yollamasi ise ayilip bayilamaya hazir genç kizlardan olusan hedef kitlesine ulasamayacakti.
Belki daha istikrarli bir hayat çizgisi bekliyordu Tarkan'i. Oturakli sesi ve yakisikliligi ona sakaklari kirlastikça banka hesabini sisiren mutedil dalgali bir kariyer saglayabilirdi. Ama ilk albümünden beri genç kizlar hariç herkesi "kil eden" birinin, gömlegini rüzgara vererek, çapkin bakislariyla "muck muck" yaparak karizma tazelemesi, yeni ufuklara yelken açmasi biraz zordu.
O basardi. "sikidim"la yakaladigi George Michael edasini Amerika düsleriyle süsledi, sonunda "simarik"la sadece Türkiye'de rekor kirmakla kalmadi, Avrupa'ya da kendini kabul ettirdi. Ona "kil olanlarin" sayisinin artmasi, 27 yasina sigdirdigi bu pariltili kariyerin dogal sonucuydu. Adam olacak çocukTarkan Tevetoglu alti çocuklu bir ailenin besinci çocugu olarak 17 Ekim 1972'de Almanya'nin Frankfurt kenti yakinlarindaki Alzey'de dünyaya geldi.
Macerasi henüz anne karnindayken basladi. Annesi Nese hanim ona hamileyken bir trafik kazasi geçirmis ve bir ay komada kalmisti. Doktorlar bu durumda dogal olarak kürtaji tavsiye etti. Fakat Ali Bey rüyasinda "oglunun saglikli dogdugunu, üstelik basinda bir de yildiz parladigini" görünce is degisti. Tevetoglu çifti, çocugun sakat dogmasi halinde sorumlulugun aileye ait olduguna dair bir belgeye imza atarak hastaneden ayrildi.
Annesinin anlattigina göre, Tarkan dogdugunda öyle güzel çigliklar atiyordu ki, ebe bile "kesin günün birinde sarkici olacak" demekten kendini alamamisti. Her tekme atan bebegin futbolcu alacagi söylenir ama, Tarkan'in sesinin güzel oldugu es dost çevresinde kabul gördü. Çocuga müzik egitimi verilmesi gerektigi konusunda fikir birligine varildi.
Ama bu egitim hiç de Tarkan'in hayalindeki gibi, "Fame" lezzetinde olmadi. Babasinin kocaman, bahçeli bir ev hayalinin rüzgariyla 1986'da Türkiye'ye kesin dönüs yaptiklarinda, hem ortaokula basladi hem de Karamürsel Musiki Cemiyeti'nde nota, solfej ve san derslerine.
Hayatindaki bu ani degisiklik Tarkan'in eve kapanmasina yetti ama içine kapanmasina asla. Aksine, evde bagira çagira yeni ögrendigi Türk Sanat Müzigi parçalarini terennüm etmeye, efkarini müzikle dagitmaya basladi. Komsularin çogu durumu anlayisla karsiliyordu. Kimbilir belki de yeni bir sanat günesinin dogusuna sahit olmanin verdigi hazzi yasiyorlardi. Ama herkes ayni fikirde degildi.
O yillarda ITÜ ögrencisi olan komsunuin oglu Ersan Yilmaz, Tarkan yüzünden konsantrasyon bozukluguna maruz kalanlardan..."Tarkan ailemin oturdugu eve komsuydu. Karamürsel'e geldigimde ders çalismakta güçlük çekiyordum çünkü Tarkan Sürekli Türk Sanat Müzigi parçalari dinliyor ve söylüyordu.
Özellikle Bülent Ersoy ve Zeki Müren'i dinliyordu. O da söyleyerek belki onlarin tarzini yakalamaya çalisiyordu. Ama öyle ya da böyle hep bir Türk Sanat Müzigi sesi vardi evimizin içinde. Ben bu sartlarda en azindan ders çalismakta çok zorluk çekiyordum. Üstelik rock dinlemekten hoslanirim. "Tarkan'in baskin kisiligi evde oldugu kadar okulda da dikkat çekiyordu. Okul müdürünün izniyle toplantilarin ve yardim gecelerinin vazgeçilmez yildizi olmustu. Sadece gecelerin degil ders saatlerinin de yildiziydi.
Okul arkadasi Esra Soydan onun renkli bir kisilik oldugunu söylüyor:
"Dikkat çekerdi okulda; hayranlari arasinda, okul çikisinda yolunu gözleyen fanatikleri bile vardi.
Modayi takip eden, dikkatli ve sik giyinen biriydi. Okulda beden egitimi dersine çiktiginiz zaman Tarkan'i daha sonra çok moda olan bir esofmanla görmek mümkündü. Girisken bir kisilikti, ben onun bu noktaya gelmesine hiç sasirmadim."
Bu arada müzikten ufak ufak para kazanmaya da baslamisti. Kendine Çinarcik'in çay bahçelerinde konkenci ev haminlarindan olusan bir kitle edindi ve harçligini çikarmayi basardi. Ama asil hedefi Mimar Sinan Üniversitesi'nde Grafik ögrenimi görmekti. Bunun için kalkti Istanbul'a geldi, iki arkadasiyla birlikte Besiktas'ta bir ev tuttu ve yasamaya basladi. Sinavi kazanamadi ama kentin büyüsüne kapilmisti bir kere.
Oysa geçinmek için yazlari hala Çinarcik'a dönmek, daha sonra itiraf edecegi gibi dinlemeye bile tahammül edemedigi Türk Sanat Müzigi sarkilari okumak zorundaydi. Tarkan TeamIki arada bir derede kalmanin sikintisini yasayan Tarkan artik bir karar vermesi gerektiginin farkindaydi. Sesiyle basarili olmasi için gerekli dis destekten, abilerin, ablalarin sözlerinden ve bestelerinden, pohpohlamalarindan yoksundu.
Kendisinden büyük olan ve Almanya'da yasayan dört kardesinden birinin yanina gitmeyi, orada okumayi kafasina koymustu. Almanya hazirliklari yaparken Karamürsel'den en yakin arkadasi Alpay Aydin aklini çeldi. Onu Unkapani'nda, müzik piyasasinin kalbi IMÇ'de Istanbul Plak'in ortaklarindan Mehmet Sögütoglu ile tanistirdi.
Sögütoglu 90'larin basinda henüz genç bir adamdi. Pek fazla kaybedecek bir seyi yoktu. Açikçasi popun yeni patladigi, genç kizlarin kendi yildizlarini aradiklari o canli dönemde, 70-80 milyona maledilen kasetlerin ölüsü bile zararini çikariyordu.Tarkan için öyle hit parçalar satin alinmadi. Tarkan'in bestesini yaptigi, Alpay'in sözlerini yazdigi sarkilarla beraber sekiz ay içerisinde 15 parça hazirladilar.
Alpay, Mehmet ve Tarkan hep beraber oturup birkaç yabanci pop parçasinin üstüne Türkçe sözler yazarken çok eglendiler.Fakat Aralik 1992'de piyasaya çikan "Yine Sensiz" adli albüm özellikle "Kil Oldum Abi" adli parçasiyla tutulup 700 bin adet satinca isler ciddilesti.
Tarkan'in Almanya atesi bir anda söndü. Etrafi yavas yavas hayranlariyla dolmaya basladi. "Önceleri plak sirketinden ariyorlardi. Ardindan da Besiktas'taki evimden. Bir keresinde kizin biri evimin dis kapisina kadar gelmis, kapinin üzerine 'Tarkan, Seni seviyorum' yazip gitmis" diye anlatacakti saskinligini.
Ünlü olmustu olmasina ama hala pek para kazandigi söylenemezdi. Kasetin piyasaya çikmasindan dört ay sonra, çilgin hayran potansiyeli degerlendirmek için "Tarkan Fan Klüp" kurmak da dahil fikirler ortaya atilmaya baslanmisti.
O zamanlar Best FM'de programina konuk ve sonradan arkadas oldugu Romina, artik menajeri olarak anilan Alpay, Mehmet Sögütoglu ve Tarkan, giderek olgunlasan Tarkan miti üzerinde, "brain storming" yapmaya basladilar. Içtikleri su ayri gitmeyen bu ekibin bir de ismi vardi; Tarkan Team."Sahne üzerinden herseyi en dogru, en estetik biçimde yapabilecek az sayida insandan biri. Övgü gibi olacak belki ama ben kesinlikle böyle düsünüyorum. su anda piyasaya baktiginizda kimi Tarkan'in yanina koysaniz farkini anlarsiniz, ortada zaten. O piriltisi, sasaasi çok ortada."
Fakat Romina'nin sözünü ettigi bu pirilti Tarkan'in basina istemedigi çoraplar da ördü. Konserlerine kiz arkadaslarini takip eden ya da "Kim ulan bu benden daha yakisikli oldugu söylenen kil" diye meraktan gidenlerden baska, erkek sinegin bile girmedigi Tarkan hakkindaki dedikodularin alip yürümesi de pek gecikmedi.
Onu artik milli bir dedikodu malzemesi olmaktan, ne hayran kitlesini çildirtma pahasina basinda sik sik birlikte boy gösterdigi Jülyet ne de Elif Dagdeviren gibi sevgilileri kurtarabildi.simdi geriye dönüp bakildiginda Tarkan'in çelik gibi sinirleri karsisinda insan hayretini gizleyemiyor.
Söylentiler yüzünden düsen kaset satislari, Mayis 1994'te çikan Sezen Aksu destekli "A acayipsin"le yeniden yakaladigi basarinin "çisim geldi" lafiyla tepetaklak yuvarlanmasi, bir yandan hayran kitlesi artarken, nefret dalgasinin da büyümesi...
Bunlar insani inzivaya sürüklemese bile, en azindan biraz geri çekilmeye zorlar. Ama Tarkan bunun yerine düslerini, hedeflerini büyütmeye, sözleri ve hareketleri yüzünden aldigi yaralari, büyüyerek kapatmaya karar verdi. Amerika rüyasiYeni menajeri Ahmet San'di. San ve Ahmet Ertegün'le 1995'de Atlantik Records'un New York'taki merkezinde bulusarak bir sözlesme imzaladi.
Basina Tarkan'in Ingilizce bir albüm hazirlayacagi duyurulmustu. Tarkan'in Amerika rüyasi böyle basladi.Fakat bu girisim de Tarkan'in yaptigi bir atilim olarak degil, Türkiye'den kaçmaya yönelik bir proje gibi algilandi. O da çareyi ortam degistirmek ve kendini isine vermek de buldu.
Pakize Barista o günleri söyle anlatiyor; "Tarkan'i medyayla basi dertte oldugu siralarda tanidim. Sezen Aksu bir gün Tarkan'la bize geldi ve "Bu çocugun canini siktilar, kendini yalniz hissediyor. Biraz konusalim, ona iyi gelir" dedi.
O günden sonra Tarkan sik sik bize ugramaya basladi, benimle ve arkadaslarimla dost oldu. Böylece içinde yazarlarin, bilimadamlarinin ve reklamcilarin bulundugu, sanirim kendisi için oldukça farkli bir çevreye girdi. Tarkan bulundugu her çevreye hizla uyum saglayan bir zekaya ve duyarliliga sahipti. Yeni fikirlere, yeni görüslere çok açikti. Herseyi çok dikkatle dinliyor ve anlamak istiyordu.
En etkileyici tarafi her konuda risk almayi çok sevmesi ve gözükara olmasiydi. Hedefleri ve kendisi için yaptigi projeler belki o siralarda insanlari gülümsetecek kadar büyüktü ama, simdi bakiyorum da hiç de öyle degilmis."Bütün pozitif düsüncelerine ragmen Tarkan'in büyümesi o kadar da kolay olmadi. Atlantic'le yapilan anlasmadan yaklasik bir yil sonra Bodrum'da basina açiklama yapan Ahmet Ertegün, ABD piyasasinda bir yabanciyi kabul ettirmenin, ona parça bulmanin zorlugundan dem vuruyordu.
Tarkan bu toplantidan bir yil sonra, "Amerika rüyami Ahmet San yikti" diyerek menajeriyle baglarini kopardi. Söyledigine göre San'in hazirladigi sözlesmeyi okumadan imzalamis, onun esiri olmustu. Ahmet San'in tepkisi de ilk menajer Alpay'dan pek asagi kalmadi.
Tarkan'in askerligini önemli kisileri araya sokarak ertelettigini, aslinda asker kaçagi oldugunu ima ederek bugünlere kadar uzanan tartismanin tohumlarini atti.Bu arada Amerika hayalinin yaklastikça elinden kaçmasi, uzamasi Tarkan'i pek üzmüse benzemiyordu.
Yaklasik 2 yil New York'da Baruch College'de okuyarak Ingilizcesini ilerletmis, Amerika'da yasayan bir pop star olarak Doritos Panço, Police gözlükleri gibi reklam kampanyalarindan milyarlar kazanir olmustu. "A acayipsin"in satisinin Türkiye'de 200 binde kalmasina ragmen Avrupa'da 700 bine ulasmasi hiçbir Türk pop yildizinin görmedigi bir durumdu ve ona büyük bir özgüven asiliyordu.
Bir röportajinda "Ertegün'le anlasamiyoruz" demekten çekinmeyecekti. "Ben Akdeniz motifleri diyorum, o 'olmaz' diyor. Yakinda onlara yeter artik diyecegim". Ertegün'ün projeyi iptal etme bahanesi ise hazirdi: askerlik. Avrupa, duy sesimiziÜçüncü albüm "Ölürüm Sana" Temmuz 97'de yayinlandi ve sadece Türkiye'de üç milyon kopya satti.
Albümün çikisindan hemen sonra Londra, Paris, Berlin gibi merkezlerde rahatça doldurabildigi konserler veren Tarkan, Avrupa piyasasinda da gelecek vaadediyordu. Dünyanin en büyük firmalarindan Polygram cevheri farketmekte gecikmedi. Üstelik onlarin dil takintisi da yoktu. Cezayir ve Tunus'tan gelen Rai'yle cosan Fransizlar için Türkçe ya da Çince farketmiyordu; onlar dansa ve ritme bayiliyordu.
Polygram'in Avrupa baskan yardimcisi sevket Gözalan'in söyledigine göre, bu ise gönül veren isim, Polygram'in Fransa ayagi Podis'in genel müdürü Alain Veille. Veille vakit geçirmeden "Ölürüm Sana"nin hit parçasi "simarik"in single'ini piyasaya sürdü ve sonuç almakta gecikmedi.
simarik Fransa'da 3, Belçika'da 1 numaraya kadar yükseldi. sirket bunun üzerine, içinde "Ölürüm Sana" ve "A acayipsin" albümlerinden parçalarin yer aldigi "Tarkan" adli bir toplama albüm yayinlayarak sanatçinin önünü açti. Tarkan Fransa piyasasinda is yapan Rai'cilerden kesin olarak ayrilmis, kita Avrupa'sinda Norveç'ten Portekiz'e, Çek Cumhuriyeti'nden Rusya'ya bir çok ülkede taninan, Güney Amerika ve Kuzey Afrika ülkeleriyle baglantiya geçmeye hazirlanan uluslararasi tek yildizimiz olmustu. Artik "Türk tatlisi", "Bogaz'in yakisiklisi" gibi basliklarla aniliyordu.
CNN'e göre "dünyaya sarki söyleyen seksi Türk", Isveç'li müzik elestirmeni Per Andersson'in deyimiyle "Anglosakson müzik kültürünün hakimiyetini delen" adamdi.Gerçekten öyle miydi? Malum kuskucu milletiz; Türkiye'de bu yurtdisi basarisinin sisirme oldugu yolunda söylentiler dolasmaya basladi. Fakat Tarkan bu tartismalara, 1999 Word Music Awards'tan "Yilin En Çok Satan Ortadogulu sarkicisi" ödülünü alarak nokta koydu. Bize daha önce kismet olmadigi için pek bilinmiyor ama Tarkan'la birlikte ödüle uzananlar arasinda Will Smith, Ricky Martin ve Cher'in oldugunu hatirlatmak, Dünya Müzigi Ödülleri'nin ciddiyeti konusunda fikir verecektir.
"Tarkan çalmak yasaktir"
Tarkan'in basarilari Türk basininda fazla yanki uyandirmamisti baslangiçta. Dünya Müzik Ödülleri olayi bile ödülün mahiyetinden çok "Tarkan Ortadogulu mu yoksa Türk mü?" polemigine malzeme edildi. Bu durum "Ölürüm Sana"nin yayinlanmasindan bu yana yürütülen "Tarkan'in askerligi" kampanyasinin bir yansimasiydi. Tarkan'da basinin suyuna gitmiyordu açikçasi.
"Vatan için herseyi yaparim" edebiyati yerine "Ben dagda askerlik yapmam, ordu evinde sarki söylerim" gibi laflar etti. Almanya'nin Die Welt gazetesi muhabirine söyledigi iddia edilen "Vatandaslarima ates etmemek için askere gitmiyorum" sözlerini ise yalanladi.
Tartisma Denizli-Buldan minibüslerine kadar indi. Sürücüler konser anlasmalarini iptal edemeyecegi için yurda dönmek istemeyen Tarkan'i araçlarina "Bu minübüste Tarkan kaseti çalinmaz" levhasi asarak protesto etti.
Dönemin Milli Savunma Bakani Hikmet Sami Türk vatani görevi sirasinda beste yapip, kaset bile çikarabilecegini söylese de Tarkan ikna edilemedi. Türkiye'ye gelip askerligini yapmasi için her kanaldan yapilan çagrilara olumsuz yanit veriyordu: "Burada büyük projelere imza attim, yüklü tazminatlar söz konusu. Vatanimi çok seviyorum ama bunlari tamamlamadan Türkiye'ye gelemem." Vatandasliktan çikarilmasi 21 Mayis 1999 itibariyle Bakanlar Kuruluna sunuldu.
Kriz, 17 Agustos depreminden sonra hükümete mali kaynak saglamak amaciyla çikarilan "bedelli askerlik" uygulamasiyla çözüldü. Bir buçuk yildir süren olaylar dizisi mutlu sonla bitti.
Tarkan 14 Ocak günü depremzedeler yararina bir konser vermek ve 15 Ocak'da birligine teslim olmak üzere Türkiye'ye döndü.Tarkan askerligini bitirdi bitirmesine ama buradan hayranlarini uyarmak gerek; çünkü yeni albüm hazirliklari için yeniden yurtdisina giden Tarkan'i görmek için yaz aylarina kadar safak saymalari gerekecek...