Sen ne anlarsın aşktan!" diye bağırmak için yeltendim de ağzımı tıkadın
bakışlarınla.
Neşeliyim, artık sana dair yalnızlık hikayeleri yazamıyorum. Şişen doldu
tepeleme, kapattım kapağını, biliyorsun. Biliyor ve kızıyorsun. Kızıyorsun,
değil mi?
"Aman bana ne ya. Ne yaparsan yap!" demek geldi de içimden, ağzımı kapadın bir
gülüşünle. Oflayıp puflamak benim en doğal hakkım değil mi? Bırakıp giden
sensin. Şimdi döndün diye boynuna atlamamı mı bekliyorsun? Boşuna çırpınışlar
bunlar, yapmayacağım işte. Yapmayacağım! Yapma... Yap... Lanet olsun...
"Hadi oradan, seninle ne işim olur ki artık?" demek istedim de ağzımı kapadın
tek bir dokunuşunla. Ellerim, durun yerinizde, gelsin ne yapalım, yenildiğinizi
belli etmeyin. Allah’ım, mideme kramplar giriyor. Ah bir de şu ellerime söz
geçirebilsem...
"Hadi git artık ve bir daha görüşmeyelim" demek için açtım ağzımı da dudakların
mühürledi dudaklarımı. Bak, yürüyorum ileriye doğru. Neden geriye olsun ki?
Benim hayata dair ideallerim var. Neden güldün? Tamam, sen gidene kadar bir
amacım olmayabilir, ama artık var. Hala çıldırtabiliyorsun bir bakışınla beni.
Özlemişim de gülüşünü. Neler diyorsun sen oğlum, aşık değilsin ona, delirtme beni...
"Ben gerçekten sensiz de çok mutluyum" demek için yeltendim de kokun burnumda,
ne diyeceğimi şaşırdım. Bu bir rüya, değil mi? Öyle olmalı, sen aslında şu anda
çok uzakta, başka bir iklimi yaşıyorsun. Başka tenlerin üzerinde geziniyor
nefesin.
"Sen aklıma bile gelmiyorsun ki artık" demek istedim de sıcaklığınla kavurdun
tüm bedenimi, dilim damağım kurudu. İçimdeki kuzgun kanatlanmaya başladı,
durdurmalıyım. Ne yapmalı? Su, evet su içmeliyim. Ellerim, belli etmeyin
heyecanımı, bırakında şu su bardağını kavrayayım sıkı sıkı...
Beni izliyor Tanrım! Bakışları üzerimde dolaşmayalı çok uzun zaman olmuş! İçimin
ısındığını hissediyorum. Hani o sertlik abidesi adam, yıkıldın gittin gene.
Anlamıyorum yüreğim seni, zaten anlasaydım aşkın sırrını da çözmüş olacaktım…
(Not: "Sanal = Aslında var olmayan" karşılığı olarak kullanılmıştır.)
bakışlarınla.
Neşeliyim, artık sana dair yalnızlık hikayeleri yazamıyorum. Şişen doldu
tepeleme, kapattım kapağını, biliyorsun. Biliyor ve kızıyorsun. Kızıyorsun,
değil mi?
"Aman bana ne ya. Ne yaparsan yap!" demek geldi de içimden, ağzımı kapadın bir
gülüşünle. Oflayıp puflamak benim en doğal hakkım değil mi? Bırakıp giden
sensin. Şimdi döndün diye boynuna atlamamı mı bekliyorsun? Boşuna çırpınışlar
bunlar, yapmayacağım işte. Yapmayacağım! Yapma... Yap... Lanet olsun...
"Hadi oradan, seninle ne işim olur ki artık?" demek istedim de ağzımı kapadın
tek bir dokunuşunla. Ellerim, durun yerinizde, gelsin ne yapalım, yenildiğinizi
belli etmeyin. Allah’ım, mideme kramplar giriyor. Ah bir de şu ellerime söz
geçirebilsem...
"Hadi git artık ve bir daha görüşmeyelim" demek için açtım ağzımı da dudakların
mühürledi dudaklarımı. Bak, yürüyorum ileriye doğru. Neden geriye olsun ki?
Benim hayata dair ideallerim var. Neden güldün? Tamam, sen gidene kadar bir
amacım olmayabilir, ama artık var. Hala çıldırtabiliyorsun bir bakışınla beni.
Özlemişim de gülüşünü. Neler diyorsun sen oğlum, aşık değilsin ona, delirtme beni...
"Ben gerçekten sensiz de çok mutluyum" demek için yeltendim de kokun burnumda,
ne diyeceğimi şaşırdım. Bu bir rüya, değil mi? Öyle olmalı, sen aslında şu anda
çok uzakta, başka bir iklimi yaşıyorsun. Başka tenlerin üzerinde geziniyor
nefesin.
"Sen aklıma bile gelmiyorsun ki artık" demek istedim de sıcaklığınla kavurdun
tüm bedenimi, dilim damağım kurudu. İçimdeki kuzgun kanatlanmaya başladı,
durdurmalıyım. Ne yapmalı? Su, evet su içmeliyim. Ellerim, belli etmeyin
heyecanımı, bırakında şu su bardağını kavrayayım sıkı sıkı...
Beni izliyor Tanrım! Bakışları üzerimde dolaşmayalı çok uzun zaman olmuş! İçimin
ısındığını hissediyorum. Hani o sertlik abidesi adam, yıkıldın gittin gene.
Anlamıyorum yüreğim seni, zaten anlasaydım aşkın sırrını da çözmüş olacaktım…
(Not: "Sanal = Aslında var olmayan" karşılığı olarak kullanılmıştır.)