[COLOR="DarkRed"][SIZE="3"]Dünyanın her yerinde ders sıralarının, duvarların, bankların, ağaçların üstüne milyonlarca kalp işareti kazındı. Hepsinin içinden iki ucunda iki baş harf olan bir ok geçiyor. Aslında insanoğlu, tam 12 bin yıldır aşık olup sağa sola kalp resimleri çizip duruyor. İlk kez Güney Fransa'da mağara duvarlarına çizilen kalp resmi, günümüzde de 'en temiz duyguları' ifade etmeye devam ediyor. Kalp sembolünün ayrılmaz parçası olan ok da Ortaçağ'da ortaya çıkmış.
Kalp Sağlığı Vakfı Başkanı olan Prof. Dr. Tayyar Sarıoğlu'nun (52) yaptığı araştırmaya göre, kalp resmi, hemen her çağda ve dünyanın her yerinde aşkın sembolü. Aşkını duvarlara kazıyan ilk romantikler, Fransa'nın güneyinde yaşamış olan Cro-Magnonlar. Son buzul çağından önce (M.Ö. 10000-8000) yaşamış olan ve avcılıkla geçinen bu mağara adamları, kalbin, hayatın ve canlılığın devamını sağlayan en önemli organ olduğunu keşfettiler. Cro-Magnonlardan kalan mağara resimlerinde günümüzdekine çok benzer kalp figürleri görülüyor.
En eski bulgulardan biri de Kuzey Afrika'da M.Ö. 700'de kurulan Cyrene şehir devletinin hikayesinde saklı. Günümüzde Libya sınırları içinde kalan Cyrene, burada yetişen çok değerli 'Silphium' bitkisi sebebiyle o dönemin en önemli ticaret merkezi haline gelmişti. Çünkü Silphium, erkekler için çok güçlü bir afrodizyak etki gösterirken, kadınlar doğum kontrolü için kullanıyordu. Silphium bitkisi o kadar değerliydi ki, Cyrene paraları üzerinde resmedilmişti. Bu bir kalp şekliydi ve kalp ile sevgi arasındaki ilişkinin en önemli örneğini oluşturdu.
Eski Mısır'da (M.Ö. 2500-1000) kalp, ruhun ve vicdanın merkezi olarak kabul edildi. Ölümden sonra bütün organlar vücuttan çıkarılırken, sadece kalp yerinde bırakıldı. Çünkü ölümden sonra kalbin, adalet tanrısı Maat'ın huzurunda hesap verdiğine inanılıyordu. Eski Yunanlılar (M.Ö. 700-200) ruhun kalbin içinde yerleştiğine inanıyordu. Kalbin kan pompalama fonksiyonun farkında olan Hipokrat ve Aristo, kalbin aynı zamanda duygu ve düşünce yeteneklerinin de merkezi olduğunu düşünüyordu. Şarap ve zevk tanrısı Dionisos'un başında yapraklardan oluşan kalp şeklinde bir çelenkle tasvir edildiği bir anfora (M.Ö. 500), Yunanlılar'ın kalp, zevk ve mutluluk arasında kurdukları ilişkiyi ortaya koyuyor.
Bugün bildiğimiz simetrik kalp sembolü ise Ortaçağ'da popüler olmaya başladı. 13. yüzyılda, kadınların güven ve inancını kazanmış İsveç Kralı Magnus Ladulas'ın kolunun üzerinde bir kalp işareti yer alırdı. 1400'lerden kalma 'Kalbin Sunuluşu' isimli Fransız duvar halısında, erkeklerin, aşık oldukları kadınlara bağlılıkları kalplerini sunarken tasvir edildi. Yine o dönemden beri kullanılan iskambil kartlarında kırmızı kalp en değerli kağıt grubu oldu.[/SIZE][/COLOR]
Kalp Sağlığı Vakfı Başkanı olan Prof. Dr. Tayyar Sarıoğlu'nun (52) yaptığı araştırmaya göre, kalp resmi, hemen her çağda ve dünyanın her yerinde aşkın sembolü. Aşkını duvarlara kazıyan ilk romantikler, Fransa'nın güneyinde yaşamış olan Cro-Magnonlar. Son buzul çağından önce (M.Ö. 10000-8000) yaşamış olan ve avcılıkla geçinen bu mağara adamları, kalbin, hayatın ve canlılığın devamını sağlayan en önemli organ olduğunu keşfettiler. Cro-Magnonlardan kalan mağara resimlerinde günümüzdekine çok benzer kalp figürleri görülüyor.
En eski bulgulardan biri de Kuzey Afrika'da M.Ö. 700'de kurulan Cyrene şehir devletinin hikayesinde saklı. Günümüzde Libya sınırları içinde kalan Cyrene, burada yetişen çok değerli 'Silphium' bitkisi sebebiyle o dönemin en önemli ticaret merkezi haline gelmişti. Çünkü Silphium, erkekler için çok güçlü bir afrodizyak etki gösterirken, kadınlar doğum kontrolü için kullanıyordu. Silphium bitkisi o kadar değerliydi ki, Cyrene paraları üzerinde resmedilmişti. Bu bir kalp şekliydi ve kalp ile sevgi arasındaki ilişkinin en önemli örneğini oluşturdu.
Eski Mısır'da (M.Ö. 2500-1000) kalp, ruhun ve vicdanın merkezi olarak kabul edildi. Ölümden sonra bütün organlar vücuttan çıkarılırken, sadece kalp yerinde bırakıldı. Çünkü ölümden sonra kalbin, adalet tanrısı Maat'ın huzurunda hesap verdiğine inanılıyordu. Eski Yunanlılar (M.Ö. 700-200) ruhun kalbin içinde yerleştiğine inanıyordu. Kalbin kan pompalama fonksiyonun farkında olan Hipokrat ve Aristo, kalbin aynı zamanda duygu ve düşünce yeteneklerinin de merkezi olduğunu düşünüyordu. Şarap ve zevk tanrısı Dionisos'un başında yapraklardan oluşan kalp şeklinde bir çelenkle tasvir edildiği bir anfora (M.Ö. 500), Yunanlılar'ın kalp, zevk ve mutluluk arasında kurdukları ilişkiyi ortaya koyuyor.
Bugün bildiğimiz simetrik kalp sembolü ise Ortaçağ'da popüler olmaya başladı. 13. yüzyılda, kadınların güven ve inancını kazanmış İsveç Kralı Magnus Ladulas'ın kolunun üzerinde bir kalp işareti yer alırdı. 1400'lerden kalma 'Kalbin Sunuluşu' isimli Fransız duvar halısında, erkeklerin, aşık oldukları kadınlara bağlılıkları kalplerini sunarken tasvir edildi. Yine o dönemden beri kullanılan iskambil kartlarında kırmızı kalp en değerli kağıt grubu oldu.[/SIZE][/COLOR]