XV. yüzyıldan sonraki Türk halk edebiyatı geleneğinde, “âşık” diye adlandırılan sanatçıların meydana getirdikleri eserlerin bütününe verilen ad. Âşık edebiyatı XV. yüzyılın ortalarından günümüze kadar edebiyatımızın bir kolunu meydana getirir.
Tarih : Eski Türklerde; Âşık edebiyatının yerini tutan iki gelenek vardı: Dinî mistik halk edebiyatı ve destan geleneği.
Eski çağlarda, destanları anlatan â-şık'lara “ozan” denirdi. Ozanlar, göçebe hayatı yaşamakta olan Türk kavimleri arasında dolaşırlar, ellerindeki “kopuz” adlı sazlarını çalarak geçmiş kahramanların maceralarını anlatırlardı. Dede Korkut kitabı, destanî hikâyecilik sanatının son ürünlerinden biridir. Türklerin İslâmlığı kabul etmesinden sonra sözlü Âşık edebiyatı geleneği, dinî-mistik bir özellik kazanmıştır. Bu edebiyatın Anadolu'daki ilk zengin örnekleri Yunus Emre'nin şiirlerinde görülür.
Bu iki gelenekten sonra asıl kendi özellikleriyle Âşık edebiyatı Anadolu'da
XV. yüzyılın sonlarında gelişmeye başlamıştır. Bir taraftan din konularında cüretli tasavvuf görüşlerine dayanan mizahlı, nükteli Bektaşi şiirinin temeli kurulurken, bir taraftan da asıl karakteristik din dışı âşık edebiyatı da bu yüzyıllarda büyük bir gelişme kaydetmiştir.
XVI. ve XVII. yüzyıllarda yetişen Kul Mehmet, Öksüz Dede, Köroğlu, Kul Mustafa, Gevheri. Âşık Ömer, Karacaoğlan gibi şairlerle Âşık edebiyatı Anadolu'da büyük bir gelişme göstermiş, hattâ bazı halk şairleri, Âşık geleneğinin çerçevelerini aşmışlar, Âşık edebiyatının temsilcisi olmakla beraber, Türk edebiyatının da büyük şairleri arasında sayılmağa hak kazanmışlardır. XVIII. yüzyıl Âşık edebiyatı, daha önceki yüzyıllardaki kadar kuvvetli şahsiyetler yetiştirmemesine rağmen, aynı özelliklerle devam etmiş XIX. yüzyılda ise Dertli, Seyranî, Dadaloğlu, Erzurumlu Emrah gibi şairlerle geniş alanlara yayılan bir edebiyat olmuştur. Bu sanatçılar, Âşık edebiyatı geleneğinin daha da canlanmasını sağlamakla kalmamışlar, ölümlerinden sonra da kişilikleri unutulmayan ünlü sanatçılar olmuşlardır.
XIX. yüzyılın sonlarından itibaren Âşık edebiyatı geleneği, İstanbul'da yerini başka bir geleneğe semaî kahveleri geleneğine bırakmıştır. Millî edebiyat akımı başlarken Âşık edebiyatı, aydın zümrenin şiir anlayışına etki yapmış. Rıza Tevfik,, Ziya Gökalp gibi şairler yeni konuları Âşık edebiyatının tekniği ile ifade etmeği denemişlerdir. Cumhuriyetin ilânından sonraki şiir akımlarında halk şiirinin, bu arada Âşık. edebiyatının pek çok etkisi olmuş, fakat halk şiirini taklit etmeye ve halk şiir dilinin ifade imkânları ile modern şiirin zenginleşmesine yol açan yeni şiir akımlarımız doğmuştur.
Âşık edebiyatı geleneği zamanımızda eski özelliği kaybetmesine rağmen, bugün de orjinal eserler yaratanlara Taslıyoruz. Şarkışlalı Veysel, Yusufelili Huzûrî, Ali İzzet, Âşık İhsanı, Dursun Ceylânî gibi âşıklar.
Özellikleri: Âşıkların yarattıkları ve çevrelerine naklettikleri eserler, hikâye ve şiir olmak üzere başlıca iki türe ayrılır.
Halk hikâyeleri adı verilen âşıkların anlattıkları hikâyeler, nazım-nesir karışığı özel bir şekil gösterir. Kahramanlık hikâyeleri, âşık hikâyeleri, bazı halk şairlerinin hayatlarını anlatan hikâyeler bu çeşidin başlıca gruplarıdır. Bu hikâyelerde anlatma sanatının olduğu kadar, çalma hünerinin de önemli yeri vardır.
Âşık edebiyatı şiiri konu bakımından a) Destanlar (tarihî önemi olan olayları, âşıkların çevresi için üzerinde durmağa değer sel, yangın gibi olayları konu edinen uzunca manzumeler), b) taşlamalar (yergi şiirleri), c) Güzellemeler (aşk şiirleri, tabiat tasvirleri), ç) Ağıtlar (bir ölüm sebebiyle söylenmiş şiirler), d) Koçaklamalar (kahramanlık ve savaş şiirleri), e) Muammalar (bilmeceye benzer şiirlerle bunların cevaplarından ibaret manzumeler), f) Ahlâkî konuları işleyen manzumeler gibi çeşitlere bölünür.
Bu manzumeler, daha çok heceli şekiller içinde işlenmiştir. Her manzume çeşidine göre hece şekilleri değişmeler gösterirse de genel olarak durakları 6 + 5 ya da 4+4+3 olan 11 ili, ya da durakları 4+4 olan 8 li ve dörder mısralı kıtalar meydana gelen şekiller kullanılmıştır.
Aslında bir sözlü gelenek olan gelecek nesillere ya sözlü kaynaklarla, ya da yazılı kaynaklarla geçen Âşık edebiyatı Türk şiirinin başlıca kıymetlerinden birini meydana getirmektedir.
Tarih : Eski Türklerde; Âşık edebiyatının yerini tutan iki gelenek vardı: Dinî mistik halk edebiyatı ve destan geleneği.
Eski çağlarda, destanları anlatan â-şık'lara “ozan” denirdi. Ozanlar, göçebe hayatı yaşamakta olan Türk kavimleri arasında dolaşırlar, ellerindeki “kopuz” adlı sazlarını çalarak geçmiş kahramanların maceralarını anlatırlardı. Dede Korkut kitabı, destanî hikâyecilik sanatının son ürünlerinden biridir. Türklerin İslâmlığı kabul etmesinden sonra sözlü Âşık edebiyatı geleneği, dinî-mistik bir özellik kazanmıştır. Bu edebiyatın Anadolu'daki ilk zengin örnekleri Yunus Emre'nin şiirlerinde görülür.
Bu iki gelenekten sonra asıl kendi özellikleriyle Âşık edebiyatı Anadolu'da
XV. yüzyılın sonlarında gelişmeye başlamıştır. Bir taraftan din konularında cüretli tasavvuf görüşlerine dayanan mizahlı, nükteli Bektaşi şiirinin temeli kurulurken, bir taraftan da asıl karakteristik din dışı âşık edebiyatı da bu yüzyıllarda büyük bir gelişme kaydetmiştir.
XVI. ve XVII. yüzyıllarda yetişen Kul Mehmet, Öksüz Dede, Köroğlu, Kul Mustafa, Gevheri. Âşık Ömer, Karacaoğlan gibi şairlerle Âşık edebiyatı Anadolu'da büyük bir gelişme göstermiş, hattâ bazı halk şairleri, Âşık geleneğinin çerçevelerini aşmışlar, Âşık edebiyatının temsilcisi olmakla beraber, Türk edebiyatının da büyük şairleri arasında sayılmağa hak kazanmışlardır. XVIII. yüzyıl Âşık edebiyatı, daha önceki yüzyıllardaki kadar kuvvetli şahsiyetler yetiştirmemesine rağmen, aynı özelliklerle devam etmiş XIX. yüzyılda ise Dertli, Seyranî, Dadaloğlu, Erzurumlu Emrah gibi şairlerle geniş alanlara yayılan bir edebiyat olmuştur. Bu sanatçılar, Âşık edebiyatı geleneğinin daha da canlanmasını sağlamakla kalmamışlar, ölümlerinden sonra da kişilikleri unutulmayan ünlü sanatçılar olmuşlardır.
XIX. yüzyılın sonlarından itibaren Âşık edebiyatı geleneği, İstanbul'da yerini başka bir geleneğe semaî kahveleri geleneğine bırakmıştır. Millî edebiyat akımı başlarken Âşık edebiyatı, aydın zümrenin şiir anlayışına etki yapmış. Rıza Tevfik,, Ziya Gökalp gibi şairler yeni konuları Âşık edebiyatının tekniği ile ifade etmeği denemişlerdir. Cumhuriyetin ilânından sonraki şiir akımlarında halk şiirinin, bu arada Âşık. edebiyatının pek çok etkisi olmuş, fakat halk şiirini taklit etmeye ve halk şiir dilinin ifade imkânları ile modern şiirin zenginleşmesine yol açan yeni şiir akımlarımız doğmuştur.
Âşık edebiyatı geleneği zamanımızda eski özelliği kaybetmesine rağmen, bugün de orjinal eserler yaratanlara Taslıyoruz. Şarkışlalı Veysel, Yusufelili Huzûrî, Ali İzzet, Âşık İhsanı, Dursun Ceylânî gibi âşıklar.
Özellikleri: Âşıkların yarattıkları ve çevrelerine naklettikleri eserler, hikâye ve şiir olmak üzere başlıca iki türe ayrılır.
Halk hikâyeleri adı verilen âşıkların anlattıkları hikâyeler, nazım-nesir karışığı özel bir şekil gösterir. Kahramanlık hikâyeleri, âşık hikâyeleri, bazı halk şairlerinin hayatlarını anlatan hikâyeler bu çeşidin başlıca gruplarıdır. Bu hikâyelerde anlatma sanatının olduğu kadar, çalma hünerinin de önemli yeri vardır.
Âşık edebiyatı şiiri konu bakımından a) Destanlar (tarihî önemi olan olayları, âşıkların çevresi için üzerinde durmağa değer sel, yangın gibi olayları konu edinen uzunca manzumeler), b) taşlamalar (yergi şiirleri), c) Güzellemeler (aşk şiirleri, tabiat tasvirleri), ç) Ağıtlar (bir ölüm sebebiyle söylenmiş şiirler), d) Koçaklamalar (kahramanlık ve savaş şiirleri), e) Muammalar (bilmeceye benzer şiirlerle bunların cevaplarından ibaret manzumeler), f) Ahlâkî konuları işleyen manzumeler gibi çeşitlere bölünür.
Bu manzumeler, daha çok heceli şekiller içinde işlenmiştir. Her manzume çeşidine göre hece şekilleri değişmeler gösterirse de genel olarak durakları 6 + 5 ya da 4+4+3 olan 11 ili, ya da durakları 4+4 olan 8 li ve dörder mısralı kıtalar meydana gelen şekiller kullanılmıştır.
Aslında bir sözlü gelenek olan gelecek nesillere ya sözlü kaynaklarla, ya da yazılı kaynaklarla geçen Âşık edebiyatı Türk şiirinin başlıca kıymetlerinden birini meydana getirmektedir.