Bu sana icimden canimdan kanimdan kalbinden koparak yazilacak son mektup..
[b]Her satiri sen kokucak senin güzel gözlerine bakarak yazacagim [/b]
[b]bu son mektubumu... [/b]
[b]Sana daha önce defalarca mektuplar siirler yazdim.. [/b]
[b]Her satirinda sana olan sevdami anlattim... [/b]
[b]Her satirinda seni hep seni yazdim.. [/b]
[b]Bazen bir cicek oldun anlattigim bazen bir kus kanadinda umutlar, [/b]
[b]Gözyasi oldun bazen... ama hep benimle benim satirlarimda oldun.. [/b]
[b]Nedenmi son?? [/b]
[b]Aslinda bu mektup belki sana son..bana baslangic... [/b]
[b]Acilarin kucagina atacagim kendimi.. [/b]
[b]Izdirabinı dost edinecegim kendime .. Gözyasini kardes... [/b]
[b]Tek senin yerine hic bir sey koymayacagim.. Tek senin yerin bos kalacak.. [/b]
[b]Ben bende oldugum sürece.. [/b]
[b]Elinin tuttugum o ilk ani dusunuyorum suan.. [/b]
[b]Yüzüm gülüyor ama gözlerim doldu neden.. [/b]
[b]Hani seni gördügüm o ilk an varya...sana senin kollarina benden önce [/b]
[b]kalbim ucmustu...Ne kadar sakin görünüyordum oysa... [/b]
[b]Sen sevinc ve heyecandan titriyordun.. [/b]
[b]o an anlamistim SEN BENIMDIN... [/b]
[b]VE.. [/b]
[b]BEN SENIN... [/b]
[b]Nerelere sürüklemisti hayat bizi..Neler asmis nelere gögüs germistik ve [/b]
[b]o an senle el ele göz gözeydik... [/b]
[b]Allah'ım düsünüyorumda simdi INANAMIYORUM.. [/b]
[b]Ya sonrasindan gelen mutlu saatler senli benli... [/b]
[b]Dokunuslar bakislar ve sicacik tenin.. [/b]
[b]DUDAKLARIMDA HALA TADIN... [/b]
[b]offf [/b]
[b]Gözlerimdeki bu yaslarda neyin nesi... [/b]
[b]O mutlu anlari dakikalari böylemi anacaktim... [/b]
[b]Her baslangicin bi bitimi vardirya bitanem... [/b]
[b]Sayili günlerimizde biti vermisti degilmi...Ayriligin esigindeydik artik.. [/b]
[b]Kavusmanin sarhosluguna alisamadan ayriligin acisi cökmüstü yüreklerimize.. [/b]
[b]Simdi beni ugurladigin o otobusun yanindayim... [/b]
[b]Senin gözlerindeki o yalvaris simdi benim gözlerimde... [/b]
[b]Hala o son sarilisimizdaki kokunu duyuyorum su an..tüm gercekligiyle.. [/b]
[b]Kollarini bedenimde hissediyorum.. [/b]
[b]Melegim diyisin kulaklarimda.. [/b]
[b]Sanki bir sevda masaliydi ayrilikla son bulan... [/b]
[b]O sarilisin sanki bir daha kavusamayacagin sevgiliyeydi.. [/b]
[b]O zaman sen görme diye aglamamistim.. [/b]
[b]Simdi gözlerim hem o gün hemde bugün icin inat icin sevda icin haksizliklar icin [/b]
[b]isyan edercesine agliyor... [/b]
[b]Sana bütün bunlari nedenmi anlatiyorum.. [/b]
[b]Ümitsizlige kapildim.. [/b]
[b]Sevdamdan zorla koparildim..Sucluyum..Suclaniyorum.. [/b]
[b]Her gün bi defa daha ölüyorum... [/b]
[b]Düsünüyorumda nerede hata yaptim..Ne yaptim YARADANA..Tüm bu acilari hak edecek ne?? [/b]
[b]Koparilmis bir gül gibiyim simdi... [/b]
[b]SOLMAYA ÖLMEYE MAHKUM.... [/b]
[b]ve... [/b]
[b]Ardindan gelen izdirap dolu aci dolu dakikalar saatler .. [/b]
[b]Günler ve aylar sensiz bensiz.. [/b]
[b]Yalanla dolanla bitmis bitirilmis binlerce kutulara sir gibi kitlenmis [/b]
[b]kitlendikden sonra anahtari pas tutmaya yüz tutmus sevdalar yurekler.. [/b]
[b]Hadi bitanem son kez saril bana... [/b]
[b]Kokunu son kez duyayim seni hissedeyim..Son kez bedenimde.. [/b]
[b]Seni ellerimle bir baska kucaklara sevdalara nasil gönderecegim.. [/b]
[b]Kirilasica ellerim... Parcalansin yüregim... seninle dolu dopdolu anlar donsun [/b]
[b]zaman gecmesin.... [/b]
[b]Saatler bu pazar günü dursun zaman akmasin... Cicekler solsun .. Günes [/b]
[b]dogmasin.. Sabah olmasin....LANETLER OLSUN KADERIME.. [/b]
[b]Madem yüce Allah'ım senin sevdani koydu gönlüme.. Seninle doldum tastim.. [/b]
[b]Alsin canimi artik bu günü yasatmasin... [/b]
[b]Bu sana son mektubum sevdigim... [/b]
[b]Seni beni güzeli kötüyü aciyi ve izdirabi bagrinda tasiyan sana son.. [/b]
[b]Bana baslangic.. [/b]
[b]Bu sana son yemin sevdigim...Kalbim attigi sürece.. Gözlerim senden [/b]
[b]baskasini görmesin...Ellerim ellerine hasret bedenim bedenine susamis.. [/b]
[b]KALBIM BU SON SEVDAYLA SON BULSUN... [/b]
[b]SENDEN BASKASINI SEVMEK HARAM OLSUN... [/b]
[b]Ve bitanem... [/b]
[b]senden üc sey hep benimle kalsin... [/b]
[b]Sevdaminizin nisanesi Yüzügün [/b]
[b]anilarim.. [/b]
[b]ve [/b]
[b]ve Yüregimi kasip kavuran Sevdan... [/b]
[b]Bu sana son mektubum bitanem... [/b]
[b]Dikkat et kendine.. Sakin hasta olma kiyamam.. [/b]
[b]SIKI giy üsütme... [/b]
[b]Yemegine dikkat et... [/b]
[b]Saclarini uzun seviyorum hep öle kalsın..[/b]
[b]ve [/b]
[b]Hepgü bitanem...Sana gülmek yakışıyor...[/b]
güçlü ol...
Unutma...
[b]seni daima seven , arzulayan, bekleyen,seninle uyuyup senine kalkan [/b]
[b]her aninda seninle yasayan bi can var....Melegin var [/b]
[b]UZAKLARDA[/b]..
[b][b][b]İçimin acısı, kalbimin ağrısı aşkım işte yine başbaşayız ver elini sus ve ne olur incitme beni!!!!!
[/b][/b][/b]
Bu gün ; ben sessizliği duymak istedim... Karanlıkta görmek istedim kendimi... Bu gün ben yalnızım... Biliyorum gecede... Yarıda kalmış ve unutulmuş bir mektup okuyorum... Çok hüzünlüsün diye arkadaşlar söylerlerdi bana. Oysa... Oysa her insanda vardır biraz hüzün. Bende öyleyim işte. Seni mektuplarım gibi seviyorum.Seni şiirlerim gibi seviyorum...
İkimiz, ikimiz için hiç bitmeyen bir yola çıkıcaktık. Hadi... Gel demiştin... Şimdi bir tek ben kaldım yolun ortasında. Öğütleri duymadan vardım şimdi yaşamak istemediğin yerlere. Yalnızlığı yaşıyorum... O kadar tanıdığım insanların arasında... Küçücük bir defterime yazardım hissettiklerimi... O hep yanımdaydı.... Şimdi ise sen yoksun yanımda... Karanlık odalarda bi seni düşünüyorum saatlerce. Nerdesin şimdi...
Ben hala aynı yerdeyim... Hala aynı şeyleri yaşıyorum... Sensiz....Değişmedim ben. Neden ki. Bazen sokaklarda dolaşıyorum. Eskisi gibi... Nasıl oluyorsa sizin evin önünden geçtiğimde, sessiz bir rüzgar gibi yanımdan geçerdi yaşadıklarımız... İçimde bir acı oluverirdi... Sonra da yaralı kalbim yine kanamaya başlıyı verirdi. O anda ağlamak gelirdi içimden... Biliyor musun? İlk kez senin için kaybetmiyorum dediğimde göz yaşlarımı, yine tutamazdım kendimi. Ağlardım... korkak bir çocuk gibi... Sonra penceremden gökyüzüne bakıp seni aramak vardır ya... yıldızlarda.... Oysa sen söylüyordun... İçim yanıyordu... Nerdesin şimdi...
Bak bana; hediye ettiğin boncuğu hala taşıyorum....Seni hep görüyorum, her şarkıda, beyaz sayfalardaki siyah çizgilerde...
Her sabah kardeşini görürüm... Sorarım ne yaptığını, ne ettiğini... Herkese şu yoksul kentte aynısını sorardım... Kimseler bilmedi ki, seni ne kadar çok sevdiğimi...
İçimi defalarca çekerek söylüyorum Ezgim, ne kadarda çok inanmışım sana. Sen bana o kadar, o kadar çok söylemiştin ki. Beni nasıl sevdiğini... Bak şimdi acım hiç dinmiyor... Aklımdan hiç çıkıp gitmiyor apansız çekip gittiğin o gün.
Hatırlar mısın? Kader demiştik senin tanıştığımız o ilk güne... Hiç unutamıyorum... Koşmuşuz meğerse biz senelerce... Nerden bilecektim ki seni böyle seveceğimi?... Senelerce yüzüme bakıp es geçmişsin, bir merhaba bile demeden.
Belki hiçbir şeyim yoktu. Gündüzüm de gecemde... bi tek sen vardın. Her geçen saniyelere bile seni sorardım sessizce... Şarkılar söylüyorum sana...Duyuyor musun? Her sözüm gerçek, her sözüm içimden gelen duygularımdı... Belki de ilk defa çılgınca bir aşk mecerası yaşamak istedim. Gülebilirsin... ama benim için öyle bir şeydi...
Bazen sorardın bana... Beni ne kadar çok seviyorsun diye... Susardım... Sonrada kızardın bana... Sustuğum için... Konuşamazdım o anda. Çünki seni ne kadar çok sevdiğimi, nasıl anlatacağımı bilmiyordum...İfade edemiyordum işte...anlatamadım sana. Seni ne kadar çok sevdiğimi... Bu benim için ne kelimelerle, ne de ifadelerle anlatılabilirdi....
Aslında.... aslında.... aşka inancımı bende kaybetmedim...Korkuyorum sadece... Beni bu duruma aşk getirdi. Hayır.... Senin üstüne atmıyorum... hepsi benim yüzümden....Başkalarını mutlu etmek için elimden geleni yapardım...Böyleyim işte... Senin için yetmedi bunlar... Seni etkiler dedim ama o da olmadı. Özür diliyorum....
Yokluğunu hissetmek çok zor. Senin o delice bakışlarını özlüyorum.... O güzel gözlerine bakmak yaşatır artık beni... Bilmiyorum.... Bu zor günlerim nasıl geçecek... Dilerim ki bir gün sorarsın kalbine ne yapıp ne ettiğimi... Umarım o yalancı aşkınla onun kadar mutlu olursun.... Ege güzeliydin sen? Şimdi ise içimdeki ıÜüalevsin. Kendimi yaralamak....başka bir şey etmedim... Bugün ben yalnızım gecede...Yarıda kalmış bir mektup okuyorum.....
__________________İkimiz, ikimiz için hiç bitmeyen bir yola çıkıcaktık. Hadi... Gel demiştin... Şimdi bir tek ben kaldım yolun ortasında. Öğütleri duymadan vardım şimdi yaşamak istemediğin yerlere. Yalnızlığı yaşıyorum... O kadar tanıdığım insanların arasında... Küçücük bir defterime yazardım hissettiklerimi... O hep yanımdaydı.... Şimdi ise sen yoksun yanımda... Karanlık odalarda bi seni düşünüyorum saatlerce. Nerdesin şimdi...
Ben hala aynı yerdeyim... Hala aynı şeyleri yaşıyorum... Sensiz....Değişmedim ben. Neden ki. Bazen sokaklarda dolaşıyorum. Eskisi gibi... Nasıl oluyorsa sizin evin önünden geçtiğimde, sessiz bir rüzgar gibi yanımdan geçerdi yaşadıklarımız... İçimde bir acı oluverirdi... Sonra da yaralı kalbim yine kanamaya başlıyı verirdi. O anda ağlamak gelirdi içimden... Biliyor musun? İlk kez senin için kaybetmiyorum dediğimde göz yaşlarımı, yine tutamazdım kendimi. Ağlardım... korkak bir çocuk gibi... Sonra penceremden gökyüzüne bakıp seni aramak vardır ya... yıldızlarda.... Oysa sen söylüyordun... İçim yanıyordu... Nerdesin şimdi...
Bak bana; hediye ettiğin boncuğu hala taşıyorum....Seni hep görüyorum, her şarkıda, beyaz sayfalardaki siyah çizgilerde...
Her sabah kardeşini görürüm... Sorarım ne yaptığını, ne ettiğini... Herkese şu yoksul kentte aynısını sorardım... Kimseler bilmedi ki, seni ne kadar çok sevdiğimi...
İçimi defalarca çekerek söylüyorum Ezgim, ne kadarda çok inanmışım sana. Sen bana o kadar, o kadar çok söylemiştin ki. Beni nasıl sevdiğini... Bak şimdi acım hiç dinmiyor... Aklımdan hiç çıkıp gitmiyor apansız çekip gittiğin o gün.
Hatırlar mısın? Kader demiştik senin tanıştığımız o ilk güne... Hiç unutamıyorum... Koşmuşuz meğerse biz senelerce... Nerden bilecektim ki seni böyle seveceğimi?... Senelerce yüzüme bakıp es geçmişsin, bir merhaba bile demeden.
Belki hiçbir şeyim yoktu. Gündüzüm de gecemde... bi tek sen vardın. Her geçen saniyelere bile seni sorardım sessizce... Şarkılar söylüyorum sana...Duyuyor musun? Her sözüm gerçek, her sözüm içimden gelen duygularımdı... Belki de ilk defa çılgınca bir aşk mecerası yaşamak istedim. Gülebilirsin... ama benim için öyle bir şeydi...
Bazen sorardın bana... Beni ne kadar çok seviyorsun diye... Susardım... Sonrada kızardın bana... Sustuğum için... Konuşamazdım o anda. Çünki seni ne kadar çok sevdiğimi, nasıl anlatacağımı bilmiyordum...İfade edemiyordum işte...anlatamadım sana. Seni ne kadar çok sevdiğimi... Bu benim için ne kelimelerle, ne de ifadelerle anlatılabilirdi....
Aslında.... aslında.... aşka inancımı bende kaybetmedim...Korkuyorum sadece... Beni bu duruma aşk getirdi. Hayır.... Senin üstüne atmıyorum... hepsi benim yüzümden....Başkalarını mutlu etmek için elimden geleni yapardım...Böyleyim işte... Senin için yetmedi bunlar... Seni etkiler dedim ama o da olmadı. Özür diliyorum....
Yokluğunu hissetmek çok zor. Senin o delice bakışlarını özlüyorum.... O güzel gözlerine bakmak yaşatır artık beni... Bilmiyorum.... Bu zor günlerim nasıl geçecek... Dilerim ki bir gün sorarsın kalbine ne yapıp ne ettiğimi... Umarım o yalancı aşkınla onun kadar mutlu olursun.... Ege güzeliydin sen? Şimdi ise içimdeki ıÜüalevsin. Kendimi yaralamak....başka bir şey etmedim... Bugün ben yalnızım gecede...Yarıda kalmış bir mektup okuyorum.....
[b][b][b]İçimin acısı, kalbimin ağrısı aşkım işte yine başbaşayız ver elini sus ve ne olur incitme beni!!!!!
[/b][/b][/b]
Geceleri üşürdüm ama soğuktan değil. . .
Tutamamaktan sıcağı, tutunamamaktan sıcaklığa. . .
Geceler sensiz. .
Geceler soğuk. .
Sabahlara kadar ayaz geceler. .
Gülümseyerek bakıyorum geçmişe. Yaşadığımız o güzel günlerin ardından ece bunu yapabiliyorum. Gülerken ağlıyorum. . . . Nasıl diye sakın sorma; resimlerimize bakıyorum önce. . . Yaşadığımız güzel anlar geliyor aklıma gülüyorum. Ama sonra, evet sonra, şimdiki halimize dönüyorum ve gözlerimden yaşlar akıyor. . . İçimdeki sevgin canlanıyor. . . .
Ne yaptıysam yok edemedim bu sevgiyi. . . Kurtulamıyorum bir türlü. Gün geceye dönüyor bense resimlerimize bakıp, o anları tekrar yaşıyorum. . . Acı çekiyor ama kurtulamıyorum işte. . Vazgeçemiyorum Senden Birtanem. . .
Oysa ne çok demiştim kapılmayacağım, her şeye hazırlıklı olacağım diye. Meğer benimki ece kendimi kandırmakmış. Ben kendimi sana ilk anda teslim etmişim meğerse. Şimdi ne yapacaksın diye sorma bana sakın, inan bende bilmiyorum çünkü. Yüreğimde sen varken başkasıyla olamam. Başkalarında seni arayıp onları mutsuz edemem.
Ve Senden Son İsteğim. . .
Unut beni. . . Yeniden doğ bensiz. . Sakın kaybetme yaşama sevincini. . . Yaptıklarımın acısını belleğinden silerek büyü. Yaralı kalbini sar yarınlarla, yeni umutlarla, yeni sevinçlerle. ilerde seni bekleyen mutluluğa koş, sana hiçbir zaman vermeyi başaramadığım mutluluğa koş. . Yoktur seni benim kadar seven ve sevecek olan, bir o kadarda sana layık olamayan, seni anlayamayan. . . Ben yaşarım acını, gözlerini hayal eder, biraz daha içer vururum kendimi kelimelere. . Dudaklarına dokunup seni sevdiğimi söylemeyi özlerim ama yaşarım, yaşarım farkında olmadan. . . Mutlu ol, eksik olmasın yüzünden gülücükler, acılar bulmasın seni. Mutsuzluğumla, bu hayat üzerinde bundan sonra hiç olamayacak olmamla, sensizliğimle yargılayıp affet beni. Cezamı çekiyorum ben.
Her şeyden vazgeçerken tek vazgeçemediğim sana bir çift sözüm var. Seni Hala Seviyorum, Seni Seviyorum. . .
Mutlu ol. . Mutlu ol. . . Benim içinde mutlu ol Sevdiğim. .
__________________
Madem Ki Yokluğumda MutLusun O HaLde YokLuk ßenim ßu Aşk İçin ßüründüğüm Son KimLik oLsun...!
Tutamamaktan sıcağı, tutunamamaktan sıcaklığa. . .
Geceler sensiz. .
Geceler soğuk. .
Sabahlara kadar ayaz geceler. .
Gülümseyerek bakıyorum geçmişe. Yaşadığımız o güzel günlerin ardından ece bunu yapabiliyorum. Gülerken ağlıyorum. . . . Nasıl diye sakın sorma; resimlerimize bakıyorum önce. . . Yaşadığımız güzel anlar geliyor aklıma gülüyorum. Ama sonra, evet sonra, şimdiki halimize dönüyorum ve gözlerimden yaşlar akıyor. . . İçimdeki sevgin canlanıyor. . . .
Ne yaptıysam yok edemedim bu sevgiyi. . . Kurtulamıyorum bir türlü. Gün geceye dönüyor bense resimlerimize bakıp, o anları tekrar yaşıyorum. . . Acı çekiyor ama kurtulamıyorum işte. . Vazgeçemiyorum Senden Birtanem. . .
Oysa ne çok demiştim kapılmayacağım, her şeye hazırlıklı olacağım diye. Meğer benimki ece kendimi kandırmakmış. Ben kendimi sana ilk anda teslim etmişim meğerse. Şimdi ne yapacaksın diye sorma bana sakın, inan bende bilmiyorum çünkü. Yüreğimde sen varken başkasıyla olamam. Başkalarında seni arayıp onları mutsuz edemem.
Ve Senden Son İsteğim. . .
Unut beni. . . Yeniden doğ bensiz. . Sakın kaybetme yaşama sevincini. . . Yaptıklarımın acısını belleğinden silerek büyü. Yaralı kalbini sar yarınlarla, yeni umutlarla, yeni sevinçlerle. ilerde seni bekleyen mutluluğa koş, sana hiçbir zaman vermeyi başaramadığım mutluluğa koş. . Yoktur seni benim kadar seven ve sevecek olan, bir o kadarda sana layık olamayan, seni anlayamayan. . . Ben yaşarım acını, gözlerini hayal eder, biraz daha içer vururum kendimi kelimelere. . Dudaklarına dokunup seni sevdiğimi söylemeyi özlerim ama yaşarım, yaşarım farkında olmadan. . . Mutlu ol, eksik olmasın yüzünden gülücükler, acılar bulmasın seni. Mutsuzluğumla, bu hayat üzerinde bundan sonra hiç olamayacak olmamla, sensizliğimle yargılayıp affet beni. Cezamı çekiyorum ben.
Her şeyden vazgeçerken tek vazgeçemediğim sana bir çift sözüm var. Seni Hala Seviyorum, Seni Seviyorum. . .
Mutlu ol. . Mutlu ol. . . Benim içinde mutlu ol Sevdiğim. .
__________________
Madem Ki Yokluğumda MutLusun O HaLde YokLuk ßenim ßu Aşk İçin ßüründüğüm Son KimLik oLsun...!
[b][b][b]İçimin acısı, kalbimin ağrısı aşkım işte yine başbaşayız ver elini sus ve ne olur incitme beni!!!!!
[/b][/b][/b]
Bir başıma bu kentin sokaklarında yürüyorum. Üşüyorum. Ne kadar uzaksan bana o kadar soğuyor hava. Sen yoksa, sıcaklık hep mevsim normallerinin altında. Bu yüzden meteoroloji raporları umurumda bile değil. Kar mı yağıyor yoksa yağmur mu bana ne? Ben senin hasretinle sırılsıklamım zaten,daha ne kadar ıslanabilirim ki?
Burada mısın değil misin belli değil. Bazen gidişlerin kahramanı oluyorsun, bazen sonsuz kalışların. Doyumsuz gecelerdesin kimi zaman, bazen de yalnız karanlıklardasın. Bitmek bilmez bir şarkısın ama ben mi notaları yanlış basıyorum da sen bu şarkıyı söyleyemiyorsun? Neden susuyorsun?
Aşkın sessizliği ne kadar korkunç olur bilir misin? Bir tek kelimeye hasret geçen gecelerin hesabını soracağın kimse de yoktur üstelik. Kendi kendiyle konuşana deli derler ya, beni çoktan akıl hastanesine kapatmaları gerekirdi. Hem de iflah olmaz hastalar bölümüne…
Yokluğuna alışmaktan korkuyorum,ne kadar kötü… Yokluğunu yürüyorum sokaklarda. Yokluğunu içiyorum kadeh kadeh. Hiç gelmeme ihtimalin bir idam mahkumuna dönüştürüyor beni. Hiçbir şey yapmadan beklerler ya hücrelerinde, ölümün soğuk nefesini hissederek… Anlamlı olan bir şey yoktur onlar için.Belki de bir an önce ölmektir akıllarından geçen ,bu bekleme işkencesi bitsin diye…Bu yokluk hissi öldürecek beni…
Gelebilme ihtimalinse yüreğimdeki kuşları havalandırıyor,kanat seslerini duy. Gelmek iste bana. Bir görsem yüzünü,ah bir dokunsam sana…
Göreceksin,sevdanın çiçek çiçek açtığını umudun bir yangın gibi alev alev ikimizi birden sardığını. Anladım ki mümkün değil seni sensiz yaşamak. Ben o gönlü genişlerden değilim. Madem içimdesin, yüreğimde taşıyorum seni,o zaman yanımda da olmalısın. Sensiz yaşanmayacak bu aşk ötesi yok..
Şimdi yalnız geceleri seviyorum. Seni yıldızlarda buluyorum. Daha bir dayanılır oluyor sensizlik sancısı. Mümkünü yok çıkmayacaksın aklımdan, bu yüzden gece, el ayak çekilmişken, hiçbir ses yokken sen ve gece.. Zaman geçer,her şey unutulur, bir örtüyle kaplanır acılar ama… BİR TEK SENİ UNUTAMAM..
__________________Burada mısın değil misin belli değil. Bazen gidişlerin kahramanı oluyorsun, bazen sonsuz kalışların. Doyumsuz gecelerdesin kimi zaman, bazen de yalnız karanlıklardasın. Bitmek bilmez bir şarkısın ama ben mi notaları yanlış basıyorum da sen bu şarkıyı söyleyemiyorsun? Neden susuyorsun?
Aşkın sessizliği ne kadar korkunç olur bilir misin? Bir tek kelimeye hasret geçen gecelerin hesabını soracağın kimse de yoktur üstelik. Kendi kendiyle konuşana deli derler ya, beni çoktan akıl hastanesine kapatmaları gerekirdi. Hem de iflah olmaz hastalar bölümüne…
Yokluğuna alışmaktan korkuyorum,ne kadar kötü… Yokluğunu yürüyorum sokaklarda. Yokluğunu içiyorum kadeh kadeh. Hiç gelmeme ihtimalin bir idam mahkumuna dönüştürüyor beni. Hiçbir şey yapmadan beklerler ya hücrelerinde, ölümün soğuk nefesini hissederek… Anlamlı olan bir şey yoktur onlar için.Belki de bir an önce ölmektir akıllarından geçen ,bu bekleme işkencesi bitsin diye…Bu yokluk hissi öldürecek beni…
Gelebilme ihtimalinse yüreğimdeki kuşları havalandırıyor,kanat seslerini duy. Gelmek iste bana. Bir görsem yüzünü,ah bir dokunsam sana…
Göreceksin,sevdanın çiçek çiçek açtığını umudun bir yangın gibi alev alev ikimizi birden sardığını. Anladım ki mümkün değil seni sensiz yaşamak. Ben o gönlü genişlerden değilim. Madem içimdesin, yüreğimde taşıyorum seni,o zaman yanımda da olmalısın. Sensiz yaşanmayacak bu aşk ötesi yok..
Şimdi yalnız geceleri seviyorum. Seni yıldızlarda buluyorum. Daha bir dayanılır oluyor sensizlik sancısı. Mümkünü yok çıkmayacaksın aklımdan, bu yüzden gece, el ayak çekilmişken, hiçbir ses yokken sen ve gece.. Zaman geçer,her şey unutulur, bir örtüyle kaplanır acılar ama… BİR TEK SENİ UNUTAMAM..
[b][b][b]İçimin acısı, kalbimin ağrısı aşkım işte yine
[/b][/b][/b]
Sen yoktun,geceyi bin yıldıza bölerdim.Uykuyu kendime haram ederdim.Yorgun
sabahlara,güneşsiz yarınlara uyanırdı hergün yüreğim.Kima sorsam bilmezdi
seni.Öfkem onlara değil hep kendimeydi. Ağlamaksa içe akıtılan gözyaşı,kimse
göremezdi....
Her yağmur yağışında bu kente, damla damla düşerdi özlem.ıslanmak değildi
beni kotkutan, o damlalarla boğulmaktı.Yokluğun beni boğardı.Öyle zordu ki
dayanmak,sensiz geçen her dakika yüreğime çözülmeyecek bir düğüm
atardı.Sıkılırdım bunalırdım da,isyan bile edemezdim,sesim çıkmazdı.
Beni umursar mıydın,böylesine acı çekmemi anlarmıydın bilmiyorum.Yoktun
çünkü, olsaydın ben böylesine acı çekmezdim ki... Olsaydın özlemek denen
şeyin bu kadar zor olduğunu bilmezdim ki... Ah sevgilim neden yanımda
değilsin ki..
Sahi nasıl gitmiştin sen ?Niye gitmiştin ?yıldızlara yazdığımız sevda
bitmişmiydi ?Maviye yüklediğimiz aşk tükenmişmiydi ?Kimdi seni çağıran
yanına ?Bir bulsam cevabını bu soruların... Çaresizlik diye birşey varmış
hayatta ve ben bunu yeni öğreniyorum.
Bazen kendimle savaşıyorum,seni sevmekten kurtulayım diye.Öylesine karmaşık
bir denklemki bu... Seni sevmekten kurtulamazsam benliğimi yitireceğim.Ben
ben olmaktan çıkacağım biliyorum.Kurtulmayı başarırsam yüreğimdeki boşluğu
nasıl dolduracağım peki ?
Sensizliği yaşamaya alışmaktan da korkuyorum.Sensiz olmaya alıştıktan sonra
,birgün çıkıp gelsen,seninle yeniden birlikte olmayı beceremem diye
korkuyorum.Bir çözümü olmalı bu işin.Var biliyorum;ama,ben bulamıyorum.
Sevgilim,gitmeseydin,en tutkulu aşkın,en koyu sevdanın,en güzel masalın
kahramanı olacaktın.Ben seni sevecektim,hiç bitmeyen bir aşkla. Hep sana
bakacaktım,hiç yorulmadan.Hep sana dokunacaktım,hiç bıkmadan.
Ayaktayım ve taşıyorum.Özleme,çaresizliğe,vefasızlığa, ve tek başıma
taşıdığım bu aşka ragmen yaşıyorum.Geleceğe dair umudumu yitirmedim
henüz.Şimdi neredeysen başını gökyüzüne çevir ve en parlak yıldıza bak...
İşte oradayım ben,seni izliyorum.Hala yüreğindeysem,hala bana dair özlem
varsa içinde ,hala aşkı yaşatıyorsan gönlünde... Sevgilim orada durma bak
ellerim burada...
__________________sabahlara,güneşsiz yarınlara uyanırdı hergün yüreğim.Kima sorsam bilmezdi
seni.Öfkem onlara değil hep kendimeydi. Ağlamaksa içe akıtılan gözyaşı,kimse
göremezdi....
Her yağmur yağışında bu kente, damla damla düşerdi özlem.ıslanmak değildi
beni kotkutan, o damlalarla boğulmaktı.Yokluğun beni boğardı.Öyle zordu ki
dayanmak,sensiz geçen her dakika yüreğime çözülmeyecek bir düğüm
atardı.Sıkılırdım bunalırdım da,isyan bile edemezdim,sesim çıkmazdı.
Beni umursar mıydın,böylesine acı çekmemi anlarmıydın bilmiyorum.Yoktun
çünkü, olsaydın ben böylesine acı çekmezdim ki... Olsaydın özlemek denen
şeyin bu kadar zor olduğunu bilmezdim ki... Ah sevgilim neden yanımda
değilsin ki..
Sahi nasıl gitmiştin sen ?Niye gitmiştin ?yıldızlara yazdığımız sevda
bitmişmiydi ?Maviye yüklediğimiz aşk tükenmişmiydi ?Kimdi seni çağıran
yanına ?Bir bulsam cevabını bu soruların... Çaresizlik diye birşey varmış
hayatta ve ben bunu yeni öğreniyorum.
Bazen kendimle savaşıyorum,seni sevmekten kurtulayım diye.Öylesine karmaşık
bir denklemki bu... Seni sevmekten kurtulamazsam benliğimi yitireceğim.Ben
ben olmaktan çıkacağım biliyorum.Kurtulmayı başarırsam yüreğimdeki boşluğu
nasıl dolduracağım peki ?
Sensizliği yaşamaya alışmaktan da korkuyorum.Sensiz olmaya alıştıktan sonra
,birgün çıkıp gelsen,seninle yeniden birlikte olmayı beceremem diye
korkuyorum.Bir çözümü olmalı bu işin.Var biliyorum;ama,ben bulamıyorum.
Sevgilim,gitmeseydin,en tutkulu aşkın,en koyu sevdanın,en güzel masalın
kahramanı olacaktın.Ben seni sevecektim,hiç bitmeyen bir aşkla. Hep sana
bakacaktım,hiç yorulmadan.Hep sana dokunacaktım,hiç bıkmadan.
Ayaktayım ve taşıyorum.Özleme,çaresizliğe,vefasızlığa, ve tek başıma
taşıdığım bu aşka ragmen yaşıyorum.Geleceğe dair umudumu yitirmedim
henüz.Şimdi neredeysen başını gökyüzüne çevir ve en parlak yıldıza bak...
İşte oradayım ben,seni izliyorum.Hala yüreğindeysem,hala bana dair özlem
varsa içinde ,hala aşkı yaşatıyorsan gönlünde... Sevgilim orada durma bak
ellerim burada...
[b][b][b]İçimin acısı, kalbimin ağrısı aşkım işte yine başbaşayız ver elini sus ve ne olur incitme beni!!!!!
[/b][/b][/b]
Hayat soğuk, yağmurlu ve vurdumduymaz bir İstanbul gecesiydi... Ve gece yağan yağmur hep ürkütürdü beni. Yağmur değil yalnızlığımdı pencereleri damla damla yalayan, yıllarımı dolduran sensizlikti... Hep bir yanı yarımlık, hep senden uzaktalık, hayattaki tek "kimse"mden yoksunluk, yani kimsesizlikti. Bir kavuşma mucizesine inanma yolunda harcanmış bir hayatın ansızın sonuna gelme, ve o mucizeyi yaşayamadan bir başına ölme korkusuydu yağmur…
Yine yağmur yağıyor, yine gece... Yine İstanbul... Ve sen kollarımın arasından sıyrılıp kalkıyorsun yataktan. Nereye gidiyorsun sevgilim?
Sadece sana sarılarak uyuduğumda nefes alabiliyordum. Beni kollarına aldığında, yüzümü masumiyetinin yurduna, o kimsesiz boynuna dayadığımda, kokunu kalbimle soluduğumda... Uykun benim cennetimdi. Çünkü cennet sadece ikimizin olabildiği yerdi benim için. Ne sana aşık kadınlar, ne sevdiklerin, ne geçmişin, ne yarının...Uykunda sadece ikimiz vardık. Aşkıma dar gelen sevgi sözcüklerine ihtiyacım yoktu orada. Sana sevgimi anlatmaya, ispat etmeye ihtiyacım yoktu artık. Aşkımızın kokusuydu sana beni anlatan, sana seni anlatan.... Beni gerçekliğin o soğuk, o köpüklü dalgalarıyla yutan ve alıp alıp senden ötelere savuran hayatın dışındaki tek kaçış tünelimdi uykun.
Önce kolunu çekerdin başımın altından, sonra sırtını dönerdin. Usulca sarılırdım sana arkandan, seninle ya da sensiz geçen yılların hasretiyle... Ardından yavaş yavaş kollarımın arasından sıyrılırdın...Yıllardır taşımaktan yorulmadığım hasretin, tenimden tenime akan o ateş, ağır gelirdi bedenine... Uyuyamıyorum, nefes alamıyorum,
lütfen sarılma, derdin... Yatağın bir ucuna sığınmış bedeninden kovulmak, hayatından kovulmak gibiydi benim için. Sığındığım, soluk aldığım tek cennetten kovulmak gibiydi. Beni uykunda terk etmen, gerçek hayatta terk
edişinden bile ağır gelirdi. Yanıbaşındaki sensizlik, o rutubetli evimdeki, o baştan ayağa sen olan evimdeki unutulmuşluğumdan çok daha ağır gelirdi.
Seni kaybetme korkusu öyle işlemişti ki hücrelerime...Yataktan doğrulduğun anda bu korkuyla açılırdı gözlerim. Bilinçaltım konuşurdu benim yerime... Su içmek ya da tuvalete gitmek için kalktığın asla aklıma gelmezdi.
Gittiğini düşünürdüm yalnızca... O saatte kendi evini terk edip, nereye gidebileceğini sorgulamadan, sadece beni o sonsuz hiçlikte, o en masum rüyada, cennetimizde, uykumuzda bir başına bırakıp, kaybolacağından korkardım. Bana hep aynı soruyu sorduran bu yüzyıllık korkuydu işte: Nereye gidiyorsun sevgilim?
Beni yeniden hayatın içinde, gerçeklerin ortasında bir başına mı bırakıyorsun? Beni yeniden unutuluş sürgünlerine mi gönderiyorsun? Nereye gidiyorsun sevgilim?
Oysa seni uyutmayan içindeki o yangınlı hesaplaşmaydı. Gece iner, aşıklar, yüzler, bedenler, anılar kaybolurdu; sadece ikimiz kalırdık. Ve sen uykunda sevgimle hesaplaşmaya dalardın. Cennette cehennemi hatırlardın.
Dönüp geriye bakıyorum da, sanki yıllar değil yüzyıllar geçmiş aramızdan... Aramızdan ayrılıklar, ihanetler, kayboluşlar, vazgeçişler, yeniden bulmalar, korkular, yalnızlıklar, savrulmalar geçmiş. Ve bu ilişki ne çok biçim değiştirmiş...
Seni yollarca, şehirlerce uzağından sevdim. Seni kelimelerce, şiirlerce yakınından sevdim. Seni dünya üzerinde sanki ilk kez benim için kalemi eline alıp da yazdığın mektuplarca sevdim. Seni umutsuzca, beklentisizce,
hayallerce sevdim uzağından. Hayatımı öyle olduğu gibi bıraktım. Şehrine geldim, ama kalbine giremeden sevdim. Neydik biz o yıllarda hiç düşündün mü? Neydik birbirimiz için sevgili?
Geldim. Bana destek olacak, sırtımı vereceğim bir aşkın yoktu arkamda. Kendime yeni bir hayat kuracağım yalanını, kendim dahil, sen dahil herkese söyledim. Oysa tek istediğim seninle birlikte bir hayattı. Öyle cesaretsizdim ki karşında ve öyle açık sözlüydün ki bana karşı, ancak iddiasız bir sığınmacı olabildim hayatında. Hayatına iltica etmek isteyen bir yürek sürgünü... Bir aşk meczubu sadece...
Dürüstlük kimi zaman yalanlardan çok daha acımasızmış, sevgili... Gerçeğin buzdan ülkesinde yapayalnız kalan yürek, hayatta kalabilmek için yalanları bile özleyebilirmiş kimi zaman... Bana aksini ispat etmek için elinden geleni yaptığın o yıllarda, buzlar ülkesinde biraz olsun ısınabilmek için, aslında beni sevdiğin yalanına inandırmıştım ben de kendimi...
Aşkıma kapalı bir kapının önüne bırakılmış yaralı bir kuş gibiydim. İnanacak, bir ibadet gibi yaşayacak tek şeyimdi senin aşkın. Karşılıksız, güvensiz, sessizce yaşanan bir aşk... Nasıl da hoyrattın bana karşı... Kalbinde değil miydim gerçekten? Neydik biz söylesene? O yıllarda senin neyindim ben sevgili? Can yoldaşın mı? Yol arkadaşın mı? Dostun mu? Sevgilin mi?..
Sonra bir gün geldi ve unutuldum. Ve bu sorular birer birer bıçak gibi saplandı yüreğime ve yüreğimde yanıtlarını buldu. Unutuluş hepsinin acımasız cevabı oldu. Sonrası dipsiz bir karanlık... Sonrası çaresiz bir
çıldırış...
Hayata karışmamak için tek kalkanım, tek sığınağımdı aşkın. Tek silahımı yitirdim ve hayata teslim oldum. Aldı beni savurdu başka bedenlere, parçası olamadığım o kırık dökük öykülere...
Kırgınlık kimlik değiştirdi ve vazgeçiş oldu benim için. Unutmanın en ağırı unutamadan unutmaktır. Seni sonsuza kadar kaybetmek kimlik değiştirdi ve unutmak oldu benim için. Seni unuttuğum yalanıyla hayatı
kandırmaya çalışınca hayat hiç olmadığı kadar acımasız tokatlar indirdi yüzüme... Sonrası dipsiz karanlık... Sonrası hatırlamaya bile dayanamadığım düş yıkımları... Sonrası kesif, karanlık ve rutubetli bir kuyu... Koskoca bir boşluk... Sonrası "yalnızlık" kelimesine sığmayacak kadar derin bir yalnızlık...
Kaç zaman sonra bilmiyorum, bir gün geldi ve beni yeniden hatırladın. Yokluğumda kendine kurduğun hayat, beni yasak bir ilişki haline getirdi bu kez de... Ve bu ilişki bir kez daha kimlik değiştirdi. Seni, bir başkasıyla birleştirdiğin hayatına uzaktan bakarak, kalbimi kıskançlığın lanetli hırsına teslim ederek, kısıtlı zamanlarda, gizli saklı buluşmalarda, o doyumsuz kaçamaklarda sevmeyi de öğrendim... Hasretinin o tarifsiz kokusu burnumu sızlatırken yapayalnız uyumayı da öğrendim. Yağmurlu İstanbul gecelerinde o baştan ayağa sen olan evimde kaderimle kıyasıya yaşamayı da öğrendim, sevgili...
O zamansız unutuluşun ardından yeniden hatırlanmanın sevinci, seni paylaşmaya boyun eğmenin ve hep gizliliğin gölgesinde kalacak olmanın acısına büründü. Uykunda soluğunun bir başka soluğa karıştığını bilerek
geçirdiğim sayısız gecelerde, gururumu parça parça bölüp aşkıma kurban verdim. O tarifsiz ağrıyı uyuşturmak için ruhumdan, kimliğimden, kadınlık onurumdan vazgeçtim. Her şeye rağmen direnebilmek için kendimden
vazgeçtim. Geriye dönüş kapılarını sonsuza kadar kapatmış oldum böylece. Ruhumdan kendimi kovup, tüm hücrelerime sadece aşkını yerleştirdim. İşte o andan itibaren, sensizlik artık bensizlik oldu sevgili...
Nasıl da telaşlı, nasıl da soluk soluğa yaşardık o kaçamak anları... Aşkımızın en karanlık, en gerçek, ama en yoğun anlarıymış onlar... Sensiz geçen gecelerde yüreğimde biriken kıskançlığın, öfkenin, kırgınlığın ve hasretin hummalı karanlığı, sana kavuştuğum anlarda sevinçten çıldırmanın eşiğinde tarifsiz bir hazza dönüşürdü... Nasıl da ateşliydi sevişmelerimiz... Sana yeniden dokunmak, sanki bulutlara öpücükler kondurmak gibiydi... Huzurla huzursuzluk, hasret ve kavuşma, aşk ve öfke, merhamet ve acımasızlık, kırgınlık ve bağışlama her şey ama her şey sevgimizin taşkın sularında birbirine karışırdı. İki kalbin bir ömre sığdırabileceği tüm duyguları biz o kısacık anlarda soluk soluğa yaşardık...
Sonra hayatını değiştirdin. Yeniden özgürlüğüne kavuştun. Ve bu ilişki bir kez daha biçim değiştirdi. Yıllardır bir savruluş halinde aramızdan akıp giden aşkımız, nihayet dingin, doygun ve emin bir sığınak bulmuştu kendine. O savruk yıllar bile koparamamıştı ya bizi birbirimizden, artık hiçbir şey bu aşkı yıkamazdı. İhanetlerin, unutuluşun, hayatın sınavından geçmişti aşkımız. Tam da birbirimizi hayattan çok uzakta, dokunulmaz bir boyutta sevdiğimize inanmaya başlamışken, dudaklarından dökülen o lanetli cümle korkularımı yeniden uyandırdı, geçmişi zamandan koparıp aramıza soktu yeniden: "Varlığın artık bana acı vermiyor..."
Ah sevgilim, ayrılık trenini çoktan kaçırmadık mı biz? Bulup bulup kaybetme oyunlarını çoktan tüketmedik mi? O dünyevi aşk oyunlarından, kıskandırmalardan, kaçamaklardan çoktan vazgeçmedik mi? Birbirimizi en ağır ihanetlerde sınamadık mı? Anlamadın mı artık, varlığım sana acı vermek için değil... Sadece seni sevmek için yaşadım ben!
Senin için bir ilişkide girilebilecek bütün kimliklere bürünmedim mi? Önce aşkla değil kalbinin boşluğuyla tutunduğun bir can yoldaşıydım... Yüreğin bir başkasına kapılarını açtığında hayatından dışlanıp unuttuğun oldum sonra... Başka hayatlarda, başka ilişkilerde seni unutmaya çalışırken, belki de aslında sadece seni ararken kıskançlıktan deliye döndüğün oldum... Kalbime geri dönmek istediğinde gururumun gemilerini yakıp, metresin oldum... Vicdanın oldum senin... Merhametin oldum... Pişmanlığın oldum... Hazzın en sıradışı boyutlarını seninle paylaşan fahişen oldum... Arkadaşın oldum... Kardeşin oldum... Sevgilin oldum... Söylesene kaç kez
biçim değiştirdi bu ilişki? Kaç kez kimlik değiştirdim seni sevebilmek için...
Anlamadın mı artık, varlığım sana acı vermek için değil. Sadece seni sevebilmek için yaşadım ben... Hala seninle geçireceğim anların telaşıyla tüketir gibi yaşıyorum sensiz geçen günlerimi. Yıllar geçti, hala seni
görecek olmanın kalp çarpıntılarıyla, yalnız senin için giyiniyorum en güzel giysilerimi. Sen güzel bulasın diye geçiyorum aynaların karşısına.
Seninle geçen zaman bir daha tekrarı olmayan, doğaçlama bir melodi gibi benim için... Sanki birlikte yazılmış kaderimizin sayılı dakikalarından an çalıyorum. Öylece karşında oturup seni seyretmeyi, sana yemek hazırlamayı, seninle sohbet etmeyi, dostlarını ağırlamayı, seninle birlikte uyumayı, yani paylaştığımız ne varsa hepsini bir daha asla okuyamayacağım bir şiiri kelime kelime içime sindirir gibi, soluk soluğa hissederek yaşıyorum... Öyle birikmişsin ki içimde... Seni yaşamakla tüketmem, seni sıradanlaştırmam mümkün değil. İçime çektikçe çoğalıyorsun...
Şimdi varlığım her geçen dakika daha da daralan gizli bir çember örüyor etrafına. Her geçen gün biraz daha uzaklaşıyor, biraz daha kanıksıyorsun beni... O peşini bırakmayan yaralı geçmişin aramıza korku duvarları
örüyor. Hayatını tüm kalbimle kucakladığımı hissettiğim anda ansızın yüzünde beliren o eski kaygıların alıp seni benden çok uzaklara, derinlere, yalnızlık kuyularına sürüklüyor. Yeni isimler, yeni aşk öyküleri, başka yüzler, başka bedenlerle kaçış planları yapıyorsun kendine... Gece ansızın seni uyandıran, kolunu başımın altından çeken, seni yatağın ucuna kadar götüren, uykunu bölüp ayağa kaldıran ve bana hep o aynı soruyu sorduran bu korkular değil mi...: "Sevgilim nereye gidiyorsun?"
Sevgilim nereye gidiyorsun? Orada ne var? Benliğini kıstırdığın duvarların arkasında soğuk, uçsuz bucaksız bir yalnızlıktan başka ne var? Neden kaçıyorsun? Neden bu aşkı sonsuzluğa, özgürlüğe, daha önce hiç yaşamadığın
sınırsızlığa bir kapı olarak görmüyorsun? Ben senden gitme ihtimalini hiçbir zaman çalmaya yeltenmedim ki... Sevgim seni tüketmek değil, çoğaltmak içindi... Sevgim dünyanın yaşanılası bir yer olduğuna inanman, inanmamız içindi... Yüreğimizin çok derinlerinde yaşayan o iki masum çocuğun soluk alabilmesi için bir gökyüzüydü sevgim... Ben senin kanatlarını hiçbir zaman çalmadım ki...
Öyle çok reddedildim ki, öyle çok unutuldum ki senin tarafından, sensiz kalmak yüreğimi ezen tek korku artık. Öyle ki hayatım yalnız bir korku halinde ayakta duruyor şimdi... Korkumu gerçeğe büründürdüğün anda yıkılıp
gideceğim. Her şeyi tükettim. Hayata tutunmak adına ne varsa her şeyi yaktım seni sevebilmek için... Tüm sabrımı, kendime ve insanlara güvenimi, sevginin hayatın tek harcı olduğuna olan inancımı... Artık senden başkasına verecek enerjim, sevgim ve hayatla hesaplaşacak bir benliğim kalmadı. Geriye dönüp sığınacak bir kendim kalmadı...
Şimdi bana varlığımın sana acı vermediğini söylüyorsun. Gitmemi istiyorsun, sonra yeniden gelmemi... Ve sonra yeniden gitmemi... Beni sensizliğin o dipsiz çukuruna önce sarkıtıp, sonra yeniden gün ışığına çıkarıyorsun. Sevgimi, yokluğumu hissettiğin yerde bulmak istiyorsun. Aşkımın benliğini ve hayatını ele geçirmesinden duyduğun o sebepsiz korkuyu yenmek için, bana seninleyken tekrarı olmayan bir şiiri hatırlatan zamanın, sana benimleyken gösterdiği monoton ve tüketici yüzünü yok etmek için oynadığın bir oyun bu belki de... Beni deliliğin sürgünlerine yollayıp, sonra yeniden kalbine çağırıyorsun.
Korkuyu beklemenin telaşı korkunun kendisinden çok daha ürkütücü biliyor musun? İşte bu yüzden sensizliğin karanlık kuyusuna kendi ellerimle bırakıyorum kaderimi. Korkuyu beklemekten vazgeçiyorum, ama asla seni
sevmekten değil, sevgili... Sana veda etmeden kayboluşa karışmam da aslında sadece bunun için...
Madem varlığım acı vermiyor sana, madem ki ancak yokluğumda sevgimi hissedebiliyorsun, öyleyse yokluğumla kal sevgili... Madem ki yokluğumla daha mutlusun, o halde yokluk benim bu aşk için büründüğüm son kimlik olsun... __________________
[b][b][b]İçimin acısı, kalbimin ağrısı aşkım işte yine başbaşayız ver elini sus ve ne olur incitme beni!!!!
[/b][/b][/b]
Öyle içimdesin ki. Yanağımda dolaşan rüzgardan daha gerçek dokunuşların. Küçük, ürkek, kesik dokunuşlarınla, belki de her zamankinden daha yanımdasın. Yani öylesine, o kadar bensin ki. Ah nasıl anlatsam. Boşuna bu çabalarım, doğru kelimeleri aramalarım. Ne kitaplar yazıyor, ne de sözlüklerde karşılığı var.
Yalnızca hissediyor insan, yaşıyor. Kelimeler eksik, kelimeler yaralı. Kelimeler cılız.
Taşımıyor, anlatmıyor, tanımlamıyor bu duyguyu. Ben de. Çok başka bir şey. Sevginin ortasında, derin acılar hisseder mi insan? Aydınlık gülümsemelerin içine, hüznü yerleştirir mi durup dururken? Gözlerine buğu, diline sitem, yüreğine burukluk, çöreklenir kalır mı asırlarca?
Gelmeyeceğini bildiği mektup için, posta kutusunu hep aynı heyecanla açar mı? Dedim ya, başka bir şey bu. Ne kadar yalnızsam, o kadar seninleyim şu günlerde. Belki de en başta, tutup seni en derinlere koydum diye oldu bunlar. Kimseler ulaşmasın diye, kimselerin bilmediği, bulamayacağı yollara götürdüm seni. En derinlerde tuttum. Bana sakladım. Derine, hep daha derine.
Seni yapayalnız, bir tek bana bıraktım. Paylaşamadım yanlış yaptım. Sana ulaşan yolları kaybettim diye bütün bu şaşkınlıklar. Kendimi oradan oraya vurmam. Sağımda, solumda, ne zaman dikildiğini bilmediğim duvarlara çarpmam, hiç görmediğim çukurlarla boğuşmam. Denizlerin, gürültüyle gelip vurduğu dehlizlerin, acılı duvarları gibiyim.
Duvarlarım yosunlu, duvarlarım kaygan, duvarlarımdan hiç tükenmeyen sular sızıyor. Tutunamıyorum. Renklerim, gün içinde değişiyor. Soluyorum, soğuyorum. Güneş ulaşmıyor içerilerime. Küfleniyorum, yaşlanıyorum. Yalnızlıklar peşimde. Dokunduğum her ıslak duvardan, pis kokulu bir yalnızlık bulaşıyor üstüme. Biliyorum, bütün bunlar, hep benim suçum.
Seni sakladığım yere ulaşamaz oldum. Yollar, gitgide uzadı ve karıştı. Ümidimi ısıtacak, parlatacak, kımıldatacak bir şeylere ihtiyacım var. Ah onun ne olduğunu biliyorum. Sonu sana geliyor her cümlenin. Her şeyin başında içinde ve sonundasın. Bu değişmiyor. Öyle içimdesin ki. Birden aklıma geldi, tuttum sana bir mektup yazdım dün.
Çok mutluydum. Gün içinde neler yaptığımı, nelere kızıp, nelerle mutlu olduğumu, tek tek anlattım. Mevsimlerin ve insanların nasıl karışık ve beklenmedik olduklarını yazdım.
"Yine zamansız yağmurlar" dedim, "Daha önce, hiç bu kadar zayıf değildi güneş ışınları" dedim, "Gerçekten buradaki şarkıları hiç öğrenmeyecek, bilmeyecek, söylemeyecek misin?" dedim. Çok uzun bir mektup oldu. Başından sonuna kadar okudum.
Neler yazmışım diye merakımdan.
Sonra çekmecemden bir zarf çıkarıp, adını yazdım. Büyük harflerle, yalnızca adını. Adresini bilsem gönderir miydim, bilmiyorum. Mektup cebimde. Cebim yüreğime yakın. Yüreğim sende. Sen yüreğime yakın. Öyleyse mektup sende.......
Bir şeyleri değiştirme çabasındaydım.
İsteğim yazgının kirli, kara yazılarını biraz renklendirmekti.
Olmadı...
Eskiden kendime sözüm geçerdi,şimdi kimseye anlatamadığım gibi,
kendime de geçmez oldu. Ruhumun dümeni kırıldı, serseri bir gemi oldum.
Sen....
Yaşamımı az da olsa renklendiriyordun.
İyi biriydin. Aklın başındaydı. Ne, kim olduğunu biliyordun.
Bense olmayacakları gerçekleştirmeye çabalayan biriydim.
Patika köy yolarını hava alanı gibi kullanmak,
uçak indirip, uçak kaldırmak istiyordum.
Ya da...
Fatih`in İstanbul`u fethi gibi, gönülleri fethetmekti isteğim.....
Oysa ki, Fatih`in gemileri vardı. Dolaştığı denizin kıyıları vardı.
Kalaslara dökecek zeytinyağı, gemileri çekecek leventleri vardı.
Benimse, denizim yok, gemim yok, leventlerim, zeytinyağım da yok.
Üstelik sultan da değilim, olamam da.
Olsam, olsam Don Kişot olabilirdim, olmayacak hayallerin peşine düşen.
.
Seninle `birşeyler değişir mi? ` demiştim, hiçbir şey değişmedi..
Üzgünüm ki, herşey olduğu gibi, eskisi gibi, hatta eskisinden de beter gitti. Umudum... Bir iddiam, bir beklentim kalmadı.
Şimdi ötekiler var ya, hani aramıza girmeye çalışan ötekiler,
bu halimle ister saysınlar beni, ister ayıplasınlar, hatta küfür etsinler bana. Umrumda değil..
Ben seni sevdim, seviyorum ya, tek gerçeğim bu.
Yalnız sevdamı iki kişilik değil, tek bana ait...
Asl`on da öyle değil mi?
Sen de, kimse de anlayamıyor, duyamıyor.
Yalnız geldiğim yaşamdan yalnız da gideceğim anlaşılan.
Yaşarken yalnız olmak, ölünce garipler mezarlığına gömülmekten daha zormuş be sevgili....
Düşünüyorum da, ya ben insanları kabullenemedim, ya da onlar beni istemedi.
Bakma zekice göründüğüme, aklımın kısalığından hepsi.
Aptallar yarışı yapılsa, dünya şampiyonluğunun favori adayı olurdum ben.
Yıkılmış bende, eski benden bir eksiğim de var.
Önceleri haftalar, aylar boyu, hatta yıllarca süren bir sarhoşluğum vardı.
Şimdiyse, hüzünlerimi taşıyamayınca, yeniden içmek istiyorum, olmuyor, içemez oldum.
Ah, bir sarhoş olabilsem kalan ömrümde dünyayı unutacak kadar !!!
Daha ne isterdim ki?
Dertler, hüzünler şişeleri mi sakladı, yoksa kırdılar mı? .
Bilemez oldum.
Başımın belası beynimle, gönlümü uyuşturmaya neyin gücü yeter acaba?
Bir Türk sanat müziği bestesi olan ben, şimdi gazel oldum, hatta arabesk, hoyrat oldum.
Benim için son tren seninle kalktı sevgili..
Senden başka uğrayacak istasyonum, sığınacak limanım da yok.
Senin limanında da yerim ne kadar, istasyonundaysa ne kadar kalabilirim?
Bana aldırma sen sevgili, nasıl olsa anlayamazsın..Takma kafana.
Sil gözyaşlarını, akıtma benim için...
Sen sadece gülümse, istemesen de sus ve gülümse,
hiç birşey söyleme, sen söyleme...
__________________İsteğim yazgının kirli, kara yazılarını biraz renklendirmekti.
Olmadı...
Eskiden kendime sözüm geçerdi,şimdi kimseye anlatamadığım gibi,
kendime de geçmez oldu. Ruhumun dümeni kırıldı, serseri bir gemi oldum.
Sen....
Yaşamımı az da olsa renklendiriyordun.
İyi biriydin. Aklın başındaydı. Ne, kim olduğunu biliyordun.
Bense olmayacakları gerçekleştirmeye çabalayan biriydim.
Patika köy yolarını hava alanı gibi kullanmak,
uçak indirip, uçak kaldırmak istiyordum.
Ya da...
Fatih`in İstanbul`u fethi gibi, gönülleri fethetmekti isteğim.....
Oysa ki, Fatih`in gemileri vardı. Dolaştığı denizin kıyıları vardı.
Kalaslara dökecek zeytinyağı, gemileri çekecek leventleri vardı.
Benimse, denizim yok, gemim yok, leventlerim, zeytinyağım da yok.
Üstelik sultan da değilim, olamam da.
Olsam, olsam Don Kişot olabilirdim, olmayacak hayallerin peşine düşen.
.
Seninle `birşeyler değişir mi? ` demiştim, hiçbir şey değişmedi..
Üzgünüm ki, herşey olduğu gibi, eskisi gibi, hatta eskisinden de beter gitti. Umudum... Bir iddiam, bir beklentim kalmadı.
Şimdi ötekiler var ya, hani aramıza girmeye çalışan ötekiler,
bu halimle ister saysınlar beni, ister ayıplasınlar, hatta küfür etsinler bana. Umrumda değil..
Ben seni sevdim, seviyorum ya, tek gerçeğim bu.
Yalnız sevdamı iki kişilik değil, tek bana ait...
Asl`on da öyle değil mi?
Sen de, kimse de anlayamıyor, duyamıyor.
Yalnız geldiğim yaşamdan yalnız da gideceğim anlaşılan.
Yaşarken yalnız olmak, ölünce garipler mezarlığına gömülmekten daha zormuş be sevgili....
Düşünüyorum da, ya ben insanları kabullenemedim, ya da onlar beni istemedi.
Bakma zekice göründüğüme, aklımın kısalığından hepsi.
Aptallar yarışı yapılsa, dünya şampiyonluğunun favori adayı olurdum ben.
Yıkılmış bende, eski benden bir eksiğim de var.
Önceleri haftalar, aylar boyu, hatta yıllarca süren bir sarhoşluğum vardı.
Şimdiyse, hüzünlerimi taşıyamayınca, yeniden içmek istiyorum, olmuyor, içemez oldum.
Ah, bir sarhoş olabilsem kalan ömrümde dünyayı unutacak kadar !!!
Daha ne isterdim ki?
Dertler, hüzünler şişeleri mi sakladı, yoksa kırdılar mı? .
Bilemez oldum.
Başımın belası beynimle, gönlümü uyuşturmaya neyin gücü yeter acaba?
Bir Türk sanat müziği bestesi olan ben, şimdi gazel oldum, hatta arabesk, hoyrat oldum.
Benim için son tren seninle kalktı sevgili..
Senden başka uğrayacak istasyonum, sığınacak limanım da yok.
Senin limanında da yerim ne kadar, istasyonundaysa ne kadar kalabilirim?
Bana aldırma sen sevgili, nasıl olsa anlayamazsın..Takma kafana.
Sil gözyaşlarını, akıtma benim için...
Sen sadece gülümse, istemesen de sus ve gülümse,
hiç birşey söyleme, sen söyleme...
[b][b][b]İçimin acısı, kalbimin ağrısı aşkım işte yine başbaşayız ver elini sus ve ne olur incitme beni!!!!!
[/b][/b][/b]
Ne zaman nasıl sevdim seni bilmiyorum.Oysa ki yasaktın bana, yasaktım ben de sana.
Bahar gibi çıkıp geldin, tam da karakışın ortasında.Sesini duymak öyle huzur vericiydi ki içimde binbir kelebek uçup,kanat çırpıyordu sanki.
Heyecandan yüreğim kurudukça bahar yağmurları gibi yağıyordun ruhuma.
Sonra güneş olup açıyordun.Rengarenk gökkuşağı gibi
aşk olup sarıyordun tüm benliğimi...Gökyüzünde süzülen uçurtma gibi uçuyordum bende senin aşkınla..
Seninle konuşurken bile sesin sesime değdikçe nefesim kesiliyordu.
Hep gülüyordum,güldürüyordun yüreğimi sen benim.Öyle benleydin ki, öyle sen olmuştum ki..
Dinlediğim şarkılara mı seni alıyordum yoksa sen mi bana şarkılar oluyordun?
Sevdim işte seni, hiçte saklamadım,saklıyamadım...Seni sen olduğun için sevdim.Bana yalansız dolansız gelmiştin.
Herşeyin en güzelini hissettirişini sevdim...Ahh keşke birde benim olsaydın...
Olamadın....Olamazdın da...Yasaktın ama herşeye rağmen tatlıydın...
Bilirsin zaman zaman karamsarlıklara düşerim ben, işte yine öyleyim...Neden kendimi yüreğinden taşındırılmış hissediyorum?
Neden içimde ki bu acı? Neden?
Bak bana!.. Gözlerimde yaş, yüreğimde yas var, hepsi sana...
Bana hissettirdiğin gibi seviyorsan beni, tut elimi, sar beni..Hissettir bana aşkını yok et bu karamsarlıkları...
Ya da yüreğine yeni bir levha as SAHİBİNDEN KİRALIKTIR diye..
alıntı..........
__________________[b][b][b]İçimin acısı, kalbimin ağrısı aşkım işte yine başbaşayız ver elini sus ve ne olur incitme beni!!!
[/b][/b][/b]
Birgün birini gerçekten seversen,sevebilmeyi bilirsen, yüreğinle sevmeyi öğrenebilirsen biliyorum ki sadece o zaman anlayabileceksin gerçekten beni.Her türlü imkansızlığa,bırakıp gitmelere,bitmelere rağmen yüreğinle direnip aşkını korumak isterken sevdiğinin herşeyi hiçe sayıp konuşmak, görmek,vedalaşmak bile istemeden arkasını dönüp yokmuşsun gibi davranmasının ruhunu canını nasıl acıttığını ancak o zaman anlayacaksın.Sen onunla tek bir can olmuşken onun sana hayatında hiç olmamışsın gibi ,yüreğineyse bir duvar,bir masa,yerde duran bir çakıltaşı muamelesi yapmasının ne demek olduğunu o zaman anlayacaksın.Beynin,düşüncen kendi kendine teselliler verirken,seni haklı bulurken gözlerine söz geçiremeyip nasıl koca damlalarla sessizce isyanlar yaşadığını o zaman anlayacaksın.Ve ben ... ben biliyorum ki sen bunları yaşarken beni aklından geçirmesen bile bir yerlerde,bir şekilde ben bunu hissedeceğim.Yoo yanlış anlama sana beddua değil bunlar.Kıyamam ki.
Bilirsin hislerim güçlüdür,yüreğim ondan da güçlü,hissederim,anlarım..Kiminle ve nerede olursam olayım yüreğindeki fırtınayı hissettiğim an,o an bana yaptıklarını yaşıyor olduğunu anlayacağım...Çünkü senin bana yaptığın bir ayrılık,bir vazgeçiş değildi,öylesi çok önemli de değildi aslında.Doğaldı bu fani dünyada fani sevgiler,yanlış duygulara kapılmalar...Ama senin bana yaptığın seven bir insana yapılabilecek an acımasız vurgunlardan biriydi.Konuşmamak,sözlerin ç****iz,gözlerin uzak bırakılması,yüreğin ve tüm hislerin umarsızca terk edilişi...Ne olurdu o telefonu açıp sadece hoşcakal deseydin...Ne olurdu bir kere kendi sesinle bitti deseydin...Ne olurdu bir kere bile bitti ama gerçekti diyebilseydin...Yalan bile olsa...Yalan bile olsa bir sevda minicik bir vedayı hak etmiştir....Sen bakma ağladığıma,şiirler yazdığıma..sen bakma sensizlikten bahsedip hüzünlere daldığıma..Ben ne sana ne de aşkıma bir an bile ağlamadım ardından.Ben haketmediğim yalanlara,yüreğimin kandırılışına ağladım sadece.Ve ben sadece yalancı aşıkların sahtekarlıklarına ağladım ardından.Sakın sen üstüne alınma... __________________
[b][b][b]İçimin acısı, kalbimin ağrısı aşkım işte yine başbaşayız ver elini sus ve ne olur incitme beni!!!!!
[/b][/b][/b]
Şimdi nerelerdesin? Bu sefer yazdıklarımın, yüreğimin acısının adresi yok! Satırları yazmakta bile zorlanıyorum. Sen gideli kelime haznem daraldı. Tek başıma kaldım buralarda...
Ansızın dalıyorum, sürekli yollara bakıyorum ve işin acı tarafı gelmeyeceğini de çok iyi biliyorum. Ah Sevgili! Çok hayallerimiz vardı. Hayata dair, aşka dair, ikimizin kaybettiklerine dair. Yazık! Hayallerimiz yarıda bile kalmadı.. Şimdi de mi kadere atılacak suç? "Kaderde var mı?" diyerek!
Sen yoksun ama ben gene sana yazıyorum her günün ardından(!)
Gözyaşlarımı, aşkımı, özlemimi yazıyorum ve sevgili her zamanki gibi seni özlemle bekliyorum. Bensiz üzülme olduğun yerlerde; çünkü ben seni yüreğimde taşıyorum, sensizken bile...
Kimseye söylemiyorum seni sevdiğimi sana bile (!) Çünkü içimde yaşıyorum seni, sen de beni... Bizim aşkımızın kuralı da bu, baştan beri belli..
Ah Sevgili(!) Özledim be seni.. Geleceksin biliyorum ve sabırla bekliyorum. Çünkü seni ölümsüz bir aşkla seviyorum. __________________
[b][b][b]İçimin acısı, kalbimin ağrısı aşkım işte yine başbaşayız ver elini sus ve ne olur incitme beni!!!!!
[/b][/b][/b][b][b][/b][/b][b][b][/b][/b][b][b][/b][/b][b][b][/b][/b][b][b][/b][/b]