İkiye üç kala...Satır aralarında sakladığım kenarı kırık seslerimi yerleştirdim boğazıma...Oysa kaç tane perde aralamıştın aklımda...?
Adımların ruhumu sarıp sarmalardı her defasında...Sen geçerken bildiğim tüm şiirlerimden,ayak seslerin ''adıma'' çalardı rengini...Adım ''sen'' oldukça,adını ''ben'' sanardım...
Şarkılar vardı sözlerinde...Yarı uykulu,yarı uyanık melodiler...Ve dilimize pelesenk olmuş düşler...Ne çok yarım kalınmışlık vardı nef(es)lerimizde...Birbirine karışsa tamamlanır(dı)...Karış(tı)...Çoğul nef(es)lerin kokusu sindi tekil yüreğimize...İlahi bir ritm dönüp dolaştı evrenimizde...Mart'a yirmibirinci defa uyanan bir sabahın açık bırakılmış penceresinden firar etti bir buğu...
''Sen'' beni gözlerimden sıkıca tutmuştun...''Ben''se aklım o buğunun peşinde,yollarına gölge olmuştum...
''Kendimden daha az,senden daha çok seviyorum seni'' Derdin.
Ve eklerdin ...
Kurşunsuz bir silahın namlusunu beynime sıkıyorum nice hatırlayışımda...Ve aylardan ''Eylül''dü hatırlattığımda...
''Ortaköy''...
Sarı kokuyordu adeta...Kaldırım taşları nihayetlenmiş ömürlerle doluydu...Ayak altlarında teker teker paralanmaya mağlup ölümler...
''Yaprağın kaderi düşmekmiş''...Belki de bu yüzdendi havadaki melodram...
Gözlerim,renginde asılı kalmıştı yine...Gülümsüyordun belli belirsiz...Aniden bir kağıt çıkardın cebinden...Yan masadaki yaşlı teyzeye doğru uzanarak,bir kalem istedin her zamanki sevimliliğinle...''Teşekkürler''ini de ekledin şeytan tüyünün en tepesine...Kalemi ani bir hareketle alıp döndürdün parmaklarının üzerinde...Ve mürekkebin tek bir heceyi boyamıştı beyaz kağıdın suretinde...
''Aşk''...
Yüzüm prangalar giymişti bir kez yüzüne...Gülümseyişim,yüzünde takılıydı hala...Kalemi yavaşça aldın beyaz kağıdın üzerinden ve ellerime tutuşturdun...
''Sıra sende...'' Dedin.
''Aşk''ı kendime doğru çektim,masa örtüsünün pürüzlü teni parmaklarımın ucunda...Kaleme sinmiş ellerinin sıcaklığında usul usul yazdım harflerimi ''O''na boylu boyunca...
''Kendim(den) daha 'az',sen(den) daha 'çok' sevmeler biriktirir...''
Üç noktayı dualarımla birlikte ekledim harflerinin yamacına...Gözlerin bin asırlık saniyelerde saklı tuttu harflerimi...Ardından bir kaç hece serpildi ortalığıma ağzından...
''Hatırladım...''
Ve eklerdin : ''Bana sen hatırlattın...
Unuttuğum çok söz var yaşamda...Yitirdiğim sayısız ecel...İçimde sır edilmiş ve parçalanmış matemler var...Yamacında yaşlandığım boyumdan büyük uçurumlar...
''Sen'' ama bir ''sen'' daha ekleyemiyorum kaybedişlerime...Varlığın öylesine ''ben''ken,ölümü yakıştıramıyorum ucuma bucağıma...
Anlamıyor musun hala...?
Sözcükler kadar ''fani'' değil hiçbir ''aşk''...
Üç harfte üç defa daha öldürsem de ''sen'i...
Geriye siyah'ı beden bulmuş yaşamımdan başka ne kalır ki...?
Biliyorum artık küçük adam;
Üç harf bir ''aşk'' etmiyor...
Ve onun yokluğundan arta kalmış hiçbir ölüm bu üç harfe sığmıyor...
İkiye üç kala...
Penceremin kuytusunda demliyorum geceyi sabaha...
Bakışlarım yanıp sönüyor bir sokak lambasında...
Apansızca bir nef(es) akıyor genzime doğru...
Nedensiz bir iç çekiş yırtılıyor ortasından...
Bir gölge düşüyor cama...
Ruhunu teslim eden firari bir buğu...
Son nefesi kapaklanıyor gözlerimin tenine...
Adımların ruhumu sarıp sarmalardı her defasında...Sen geçerken bildiğim tüm şiirlerimden,ayak seslerin ''adıma'' çalardı rengini...Adım ''sen'' oldukça,adını ''ben'' sanardım...
Şarkılar vardı sözlerinde...Yarı uykulu,yarı uyanık melodiler...Ve dilimize pelesenk olmuş düşler...Ne çok yarım kalınmışlık vardı nef(es)lerimizde...Birbirine karışsa tamamlanır(dı)...Karış(tı)...Çoğul nef(es)lerin kokusu sindi tekil yüreğimize...İlahi bir ritm dönüp dolaştı evrenimizde...Mart'a yirmibirinci defa uyanan bir sabahın açık bırakılmış penceresinden firar etti bir buğu...
''Sen'' beni gözlerimden sıkıca tutmuştun...''Ben''se aklım o buğunun peşinde,yollarına gölge olmuştum...
''Kendimden daha az,senden daha çok seviyorum seni'' Derdin.
Ve eklerdin ...
Kurşunsuz bir silahın namlusunu beynime sıkıyorum nice hatırlayışımda...Ve aylardan ''Eylül''dü hatırlattığımda...
''Ortaköy''...
Sarı kokuyordu adeta...Kaldırım taşları nihayetlenmiş ömürlerle doluydu...Ayak altlarında teker teker paralanmaya mağlup ölümler...
''Yaprağın kaderi düşmekmiş''...Belki de bu yüzdendi havadaki melodram...
Gözlerim,renginde asılı kalmıştı yine...Gülümsüyordun belli belirsiz...Aniden bir kağıt çıkardın cebinden...Yan masadaki yaşlı teyzeye doğru uzanarak,bir kalem istedin her zamanki sevimliliğinle...''Teşekkürler''ini de ekledin şeytan tüyünün en tepesine...Kalemi ani bir hareketle alıp döndürdün parmaklarının üzerinde...Ve mürekkebin tek bir heceyi boyamıştı beyaz kağıdın suretinde...
''Aşk''...
Yüzüm prangalar giymişti bir kez yüzüne...Gülümseyişim,yüzünde takılıydı hala...Kalemi yavaşça aldın beyaz kağıdın üzerinden ve ellerime tutuşturdun...
''Sıra sende...'' Dedin.
''Aşk''ı kendime doğru çektim,masa örtüsünün pürüzlü teni parmaklarımın ucunda...Kaleme sinmiş ellerinin sıcaklığında usul usul yazdım harflerimi ''O''na boylu boyunca...
''Kendim(den) daha 'az',sen(den) daha 'çok' sevmeler biriktirir...''
Üç noktayı dualarımla birlikte ekledim harflerinin yamacına...Gözlerin bin asırlık saniyelerde saklı tuttu harflerimi...Ardından bir kaç hece serpildi ortalığıma ağzından...
''Hatırladım...''
Ve eklerdin : ''Bana sen hatırlattın...
Unuttuğum çok söz var yaşamda...Yitirdiğim sayısız ecel...İçimde sır edilmiş ve parçalanmış matemler var...Yamacında yaşlandığım boyumdan büyük uçurumlar...
''Sen'' ama bir ''sen'' daha ekleyemiyorum kaybedişlerime...Varlığın öylesine ''ben''ken,ölümü yakıştıramıyorum ucuma bucağıma...
Anlamıyor musun hala...?
Sözcükler kadar ''fani'' değil hiçbir ''aşk''...
Üç harfte üç defa daha öldürsem de ''sen'i...
Geriye siyah'ı beden bulmuş yaşamımdan başka ne kalır ki...?
Biliyorum artık küçük adam;
Üç harf bir ''aşk'' etmiyor...
Ve onun yokluğundan arta kalmış hiçbir ölüm bu üç harfe sığmıyor...
İkiye üç kala...
Penceremin kuytusunda demliyorum geceyi sabaha...
Bakışlarım yanıp sönüyor bir sokak lambasında...
Apansızca bir nef(es) akıyor genzime doğru...
Nedensiz bir iç çekiş yırtılıyor ortasından...
Bir gölge düşüyor cama...
Ruhunu teslim eden firari bir buğu...
Son nefesi kapaklanıyor gözlerimin tenine...