Seslerin arasına saldım bedenimi,kelimeler sarıp sarmalıyor,ruhum yolunda yitmiş..
Sayıklamaların yol ayrımındayım..Ses ver Ey Küskün Sevgili..!"
Yüzleşmekten korkmuyorum eşzamanlı itiraflardan senin kadar..
Sesim sana vardığında sessizliğinin tercümanı olur göz yaşlarım..
Tüm susuşlarım isyan duraklı, iyi dinle…
Siteme bulanmış kelimelerim; saçlarım rüzgara yoldaş,Yollar; varışlara…
Şaşkın bir çocuk yüzüyüm aynalarda..
Ters yansıtır aynalar; ben sağına dokunurum sen solum acıdı dersin..
Sancıların tutar mevsimsiz, sebepsiz..
Başkalarının kelimelerine vurgunsun şimdilerde..
Bir zaman kuş kanadıydım semada, yan yatsam suya değerdi..
Değdi, ıslandım..
Ağır çekiyor sağ yanım, solum sende kaldı diye..
Sen turnaları bilir misin Sevgili? Sevda habercisidir..
Eşsiz yaşayamaz turnalar; gidenin ardından intihar ederler..
Eşikteyim düştüm düşeceğim..
Biliyorum bu sefer tutmayacaksın..
Ve ben yine martılara sevdalanacağım..
Günler uzayacak ve ben yine "tıp" oynayacağım..
Oysaki an kadar önceydi...
Ellerin ellerimdeydi...
Şimdi...
Andan az sonraya adımım...
Bugünden yarına yatışım...
Geceden güne uyanışım...
Düşünmüyorum...
Düş(l)üyorum...
Düşlerim uzadıkça,gecesi şizofren günlere uzanıyorum..
Uykusuz gecelerimin çetelisini göz altlarımdaki halkalarda tutuyorum..
Gün susuyor..
Ben susuyorum..
Yutkunuyorum, yutkundukça adın batıyor boğazıma..
Gözlerin geliyor aklıma yosunlardan çalıntı…
Aklım karışıyor..
Bakmıyorsun içime Sevgili......
Uzanmıyorsun ….
Susuyorsun...
Sessizliğin “git” in çevirisidir bende..
Yanlış anlamalara meyil verişin sebepsiz değildir elbet..
Hep sen yanlış anladın dudaklarımın arasından çıkan her harfi..
Sıra bende ; yanlış anlıyorum seni....