Ne çok ne çok ağlamışsın bize...
Ne çok anlatmışsın bizi anlamayan dizelere...
Kırkikindi yağmurları çekildi çekileli yağamaz oldum yağmur dileyen avuçlara...Kırık dökük hayat hikayeleri arasına karışıp sızamadım usulca varlığın bağrına...
Bulutlarım göç etmiş kendini bendenbilmediğim vahalarda kıvranıyorlar gibi her gecesızısı düşüyor göğsüme inceden inceye ...Anlıyorum ki bulutta can çekişiyor benim gibi bir yerlerde...
Tut ki; tutundum rüzgarına savruldum yine göç edilesi tek di/yâra...
Tut ki; tutundum geceye yıldızlarla yol aldım ışıksız kentine...
Tut ki; tutundum sana kaybolmuş benin tutulamayan elleriyle sarılıyorum yokluğuna....
Ne değişecek söyler misin biz çoktan çekilmişken aşk arenasından
Ne çok ağlamışsın bize...
Ne çok anlatmışsın bizi kimselerin göremediği yok vaktimde...
Yağmur ormanlarını aratan bir kuraklıkta bildiğim tek dua ile el açtım yoksunluğa...Bir damla mürekkep diledim satır aralarına dudaklarımın mührünü basmaya...Bir yudum mavilik istedim karanlığın huzura açılan kapısında...Ve bir nehrin kıvrımlarına uzanmak istedim sadecesu gibi yatağımı bulmak arzusuyla...
Tut ki; nehir olup aktım belimi büken hayat kıvrımlarında...
Tut ki; yatağını bulmuş nehrin coşkusuyla çoğalarak geldim sana...
Tut ki; son kıvrımında çarptığım duvardın sen bu oyunda
Ne değişecek söyler misinnehre can katan sular çoktan çekilmişken ruhumdan
Ne çok ağlamışsın bize...
Ne çok yağmışsın susuz beldemize...
Coşarak üstüme gelen gözyaşlarına kanıp yağıyorum yine yağmursuluğun özlemiyle...Yoktan bir nehir doğuruyorum şimdi göğüs kafesinden sancıyla fışkıran duyguların sesini katıyorum yaşlarımıza ve sana akıyorum hayat kıvrımlarının canımı acıtan yollarında...
[SIZE=5]Sana...
Yalnız sanadır yağışım(yanışım) anla[/SIZE]
Ne çok anlatmışsın bizi anlamayan dizelere...
Kırkikindi yağmurları çekildi çekileli yağamaz oldum yağmur dileyen avuçlara...Kırık dökük hayat hikayeleri arasına karışıp sızamadım usulca varlığın bağrına...
Bulutlarım göç etmiş kendini bendenbilmediğim vahalarda kıvranıyorlar gibi her gecesızısı düşüyor göğsüme inceden inceye ...Anlıyorum ki bulutta can çekişiyor benim gibi bir yerlerde...
Tut ki; tutundum rüzgarına savruldum yine göç edilesi tek di/yâra...
Tut ki; tutundum geceye yıldızlarla yol aldım ışıksız kentine...
Tut ki; tutundum sana kaybolmuş benin tutulamayan elleriyle sarılıyorum yokluğuna....
Ne değişecek söyler misin biz çoktan çekilmişken aşk arenasından
Ne çok ağlamışsın bize...
Ne çok anlatmışsın bizi kimselerin göremediği yok vaktimde...
Yağmur ormanlarını aratan bir kuraklıkta bildiğim tek dua ile el açtım yoksunluğa...Bir damla mürekkep diledim satır aralarına dudaklarımın mührünü basmaya...Bir yudum mavilik istedim karanlığın huzura açılan kapısında...Ve bir nehrin kıvrımlarına uzanmak istedim sadecesu gibi yatağımı bulmak arzusuyla...
Tut ki; nehir olup aktım belimi büken hayat kıvrımlarında...
Tut ki; yatağını bulmuş nehrin coşkusuyla çoğalarak geldim sana...
Tut ki; son kıvrımında çarptığım duvardın sen bu oyunda
Ne değişecek söyler misinnehre can katan sular çoktan çekilmişken ruhumdan
Ne çok ağlamışsın bize...
Ne çok yağmışsın susuz beldemize...
Coşarak üstüme gelen gözyaşlarına kanıp yağıyorum yine yağmursuluğun özlemiyle...Yoktan bir nehir doğuruyorum şimdi göğüs kafesinden sancıyla fışkıran duyguların sesini katıyorum yaşlarımıza ve sana akıyorum hayat kıvrımlarının canımı acıtan yollarında...
[SIZE=5]Sana...
Yalnız sanadır yağışım(yanışım) anla[/SIZE]