Hani ağlamak ana diliydi ya tüm dillerde ayrılığın...
Gözlerimden kan süzüldü Gece'ye...
Siyahı delip geçen göz bebeklerim kan deryası...
Kızıl deniz utanıcak içimdeki denizden...
''Yaradan'' için ''Yar''
sevmeyi öğrettim de sana.
''Yaradan'' için
''Yar''dan geçmeyi öğretememişim kendime
boylu boyunca yatıyor yüreğim yarda...
Bileği kesik kalemim can döküyor şimdi kağıda..
H-içimi dökmek istemiştim oysa...
infazlar sabaha karşı yapılır ya birazdan bitecek Gece...
az kaldı beni infazlayacağım şafakta...
Hani yüzbinlerce yıldız sönmeden sökmez ya şafaklar..son dileğim Geceden...
Eyy Gece!!....Kurban et yıldızlarını şafağa...
Bedel olarak gözlerimin karasını göndereceğim her akşam sana...
Yarınyevm-ül kıyam'da yanmayalım dıye yanan yanlarımı bırakıyorum yanına...
Vakit yakın...
Can çekişiyorum canımı can yapanım
Namlunun ucunda ayrılıkeli tetikte bekliyor günahlarım...
vur emriyle
vurulucak sol yanım;
''Yar'' verecek ''Can'' kaybından...
Tütün ne ki?..tuz bastım tırnağı sökülmüş parmak uçlarıma...On parmaklık değil bu figan...
Bin elden beşbin tırnağın sökülüp tuza bastırılmasıymış ayrılık...
Ama öyle ya tuzu da sevmeli aşık...
Bir türlü aydınlanamayan bir gün doğdu işte
Yüz bin yıldız pahasına söküldü şafak
''infazı tamamdır'' mührü basıldı...
Kaydım düşüldü kitab-ül aşk'tan...
düz çizgiye dönüştü çoktan yüreğimin monitöründe hayat
Sabahın pusunda iki yüreğin sağır edici feryadına ''SUS'' düştü...
Pustu aşk...sus pus bir cenaze merasimi bu satırlar...
üstad'ın dizeleri tek teselli mezar taşıma:
'' ne görsem ötesinde hasret çektiğim diyar
kavuşmak nasıl olmaz mademki ayrılık var? ''
Gözlerimden kan süzüldü Gece'ye...
Siyahı delip geçen göz bebeklerim kan deryası...
Kızıl deniz utanıcak içimdeki denizden...
''Yaradan'' için ''Yar''
sevmeyi öğrettim de sana.
''Yaradan'' için
''Yar''dan geçmeyi öğretememişim kendime
boylu boyunca yatıyor yüreğim yarda...
Bileği kesik kalemim can döküyor şimdi kağıda..
H-içimi dökmek istemiştim oysa...
infazlar sabaha karşı yapılır ya birazdan bitecek Gece...
az kaldı beni infazlayacağım şafakta...
Hani yüzbinlerce yıldız sönmeden sökmez ya şafaklar..son dileğim Geceden...
Eyy Gece!!....Kurban et yıldızlarını şafağa...
Bedel olarak gözlerimin karasını göndereceğim her akşam sana...
Yarınyevm-ül kıyam'da yanmayalım dıye yanan yanlarımı bırakıyorum yanına...
Vakit yakın...
Can çekişiyorum canımı can yapanım
Namlunun ucunda ayrılıkeli tetikte bekliyor günahlarım...
vur emriyle
vurulucak sol yanım;
''Yar'' verecek ''Can'' kaybından...
Tütün ne ki?..tuz bastım tırnağı sökülmüş parmak uçlarıma...On parmaklık değil bu figan...
Bin elden beşbin tırnağın sökülüp tuza bastırılmasıymış ayrılık...
Ama öyle ya tuzu da sevmeli aşık...
Bir türlü aydınlanamayan bir gün doğdu işte
Yüz bin yıldız pahasına söküldü şafak
''infazı tamamdır'' mührü basıldı...
Kaydım düşüldü kitab-ül aşk'tan...
düz çizgiye dönüştü çoktan yüreğimin monitöründe hayat
Sabahın pusunda iki yüreğin sağır edici feryadına ''SUS'' düştü...
Pustu aşk...sus pus bir cenaze merasimi bu satırlar...
üstad'ın dizeleri tek teselli mezar taşıma:
'' ne görsem ötesinde hasret çektiğim diyar
kavuşmak nasıl olmaz mademki ayrılık var? ''