Yalnızsam yalnızım canım, benden başka kime ne bundan ? [url=http://www.baktabul.net/][/url]
Evet ben konuşuyorum duvarlarla, aynaların karşısında sayıyorum yüzümde bırakıp gittiği çizgileri...
Güzel saçlarımı da kestim tutam tutam, üstüne basa basa gittiği kalbimi de sıkıştıran benim. Sigara içerken ellerim titriyorsa, ya da bir bardak suyu bile yarıda bırakacak kadar tıkanıyorsam kime ne?
Hep yanlış biliyorsunuz, yağmurdan sonra değil, ben ağladıkça bağlarım göğün beline o renkli kuşağı...Ben sustukça bekareti bozulur gökyüzünün, gece iner, renkler biter. Suskunluk da bir şeydir evet ama; bu kadar da sessizlik içimi eziyor. Gidenin nefesi ensesinde, kalanın beş parmağı yakasında oluyor hayatın...
Bir yüzü astarlı, bir yüzü yamalı hayat; sen misin benim yüzümü böyle asan?
Sabah erkenden uyanmayı, bir çingenenin önünden geçerken anneme çiçek almayı, kısa mesafeleri yürüyerek gitmeyi unutturan? Beni hüzünden bir prenses edasında ama bir rapunzel masalı kıvamında kurtaran? Gerçeğe çıkmaya çalıştıkça da gittikçe masallaştıran?
Kapalı Kalpler Çarşısı nın önünde sevdalara yem atanlara neden hiç kızmıyorlar da sonra ağlayınca saçmalayan ben oluyorum? Neden önce buruşturulup fırlatılmış bir hasret mektubu, sonra ağızdan çıkan bir veda sözü ve sonrasında da ağızda tadı kalan bir hanımeli özü oluyorum?
Şimdi bir bir ışıklarını söndürüyorum kentimin, kapatıyorum kapılarını tüm açık denizlere.Yarama sarılıp susuyorum. Kış geldikçe sevdalarımı sarartıp döküyorum. Aşktan çıkarılmış, ayrılığa bölünmüş, toplama ve ucuz bir yalnızlığım ben.
Benim sevdamla bu şehrin boğazı tıkandı kaldı.
Ve ben bu şehirde sensizken bilsinler ki; gelmez bir araya yüreğimin iki kıyısı...
Evet ben konuşuyorum duvarlarla, aynaların karşısında sayıyorum yüzümde bırakıp gittiği çizgileri...
Güzel saçlarımı da kestim tutam tutam, üstüne basa basa gittiği kalbimi de sıkıştıran benim. Sigara içerken ellerim titriyorsa, ya da bir bardak suyu bile yarıda bırakacak kadar tıkanıyorsam kime ne?
Hep yanlış biliyorsunuz, yağmurdan sonra değil, ben ağladıkça bağlarım göğün beline o renkli kuşağı...Ben sustukça bekareti bozulur gökyüzünün, gece iner, renkler biter. Suskunluk da bir şeydir evet ama; bu kadar da sessizlik içimi eziyor. Gidenin nefesi ensesinde, kalanın beş parmağı yakasında oluyor hayatın...
Bir yüzü astarlı, bir yüzü yamalı hayat; sen misin benim yüzümü böyle asan?
Sabah erkenden uyanmayı, bir çingenenin önünden geçerken anneme çiçek almayı, kısa mesafeleri yürüyerek gitmeyi unutturan? Beni hüzünden bir prenses edasında ama bir rapunzel masalı kıvamında kurtaran? Gerçeğe çıkmaya çalıştıkça da gittikçe masallaştıran?
Kapalı Kalpler Çarşısı nın önünde sevdalara yem atanlara neden hiç kızmıyorlar da sonra ağlayınca saçmalayan ben oluyorum? Neden önce buruşturulup fırlatılmış bir hasret mektubu, sonra ağızdan çıkan bir veda sözü ve sonrasında da ağızda tadı kalan bir hanımeli özü oluyorum?
Şimdi bir bir ışıklarını söndürüyorum kentimin, kapatıyorum kapılarını tüm açık denizlere.Yarama sarılıp susuyorum. Kış geldikçe sevdalarımı sarartıp döküyorum. Aşktan çıkarılmış, ayrılığa bölünmüş, toplama ve ucuz bir yalnızlığım ben.
Benim sevdamla bu şehrin boğazı tıkandı kaldı.
Ve ben bu şehirde sensizken bilsinler ki; gelmez bir araya yüreğimin iki kıyısı...