[INDENT][SIZE="3"]İstiklal Caddesi’nde Yürürken Aşk!
İstiklal Caddesi’nde Yürürken Aşk!
Bir dostumun doğum günü için akşamüstü Taksim’ e geçtim. İstiklal’de yürümeyeli ne kadar uzun zaman olmuş. Bu kalabalık, bu cıvıltı, her yerde yaşamın izleri, sokakta insan seli…
Sokağın her yanından başka bir müzik sesi geliyor. Her ırktan, her dilden insanlar yürüyor. Kestaneciler, mısırcılar, büfeler, kafeler, dükkanlar… Dışarıda bir hayat akıyor. Kızdım kendime, neden daha sık dışarı çıkmıyorum diye.
Sokak aralarına atılmış küçük masa ve sandalyeler arasında, elinde gitarıyla şarkı söyleyenler; tramvay sesi; festival gibi… Bir de ateş yutan adamla, ip cambazı olsa kendini bir sirkin ortasında zannedebilirsin.
Ne zaman İstiklal’de yürüsem, cadde boyunca sıralanmış evlere bakarım. O evlerde bir zamanlar kimlerin yaşadığını düşünürüm. Hani şu fötr şapkasız Taksim’e gidilmeyen dönemlerde, acaba Madam Eleni bu camdan neleri seyretmiştir?
Şu eski apartmanların her dairesinde, kaç sevda öyküsü yazılıdır? Ne aşklar görmüştür bu İstiklal? Nice aşkların başlangıcına, nicesinin sonuna şahit olmuştur?
Balkonunda veya cumbasında sakız sardunya yetiştiren, eldivenleri ve döpisyesleriyle salınarak yürüyen şık kadınlar; akşam olunca mezeli masalarını kurup sevdiklerini beklememişler midir? Fonda belki Müzeyyen Senar çalar, belki ellerinde ut dillerine hasret dolu bir name oturur.
O dönemde yaşamak da başka keyif olmalı! Ne zaman Taksim’den Tünel’ e uzanan o büyük caddeye baksam, aklıma aşk gelir. Acaba o dönemde aşk, şimdi olduğundan daha mı zariftir?
Candan Ünal[/SIZE][/INDENT]
İstiklal Caddesi’nde Yürürken Aşk!
Bir dostumun doğum günü için akşamüstü Taksim’ e geçtim. İstiklal’de yürümeyeli ne kadar uzun zaman olmuş. Bu kalabalık, bu cıvıltı, her yerde yaşamın izleri, sokakta insan seli…
Sokağın her yanından başka bir müzik sesi geliyor. Her ırktan, her dilden insanlar yürüyor. Kestaneciler, mısırcılar, büfeler, kafeler, dükkanlar… Dışarıda bir hayat akıyor. Kızdım kendime, neden daha sık dışarı çıkmıyorum diye.
Sokak aralarına atılmış küçük masa ve sandalyeler arasında, elinde gitarıyla şarkı söyleyenler; tramvay sesi; festival gibi… Bir de ateş yutan adamla, ip cambazı olsa kendini bir sirkin ortasında zannedebilirsin.
Ne zaman İstiklal’de yürüsem, cadde boyunca sıralanmış evlere bakarım. O evlerde bir zamanlar kimlerin yaşadığını düşünürüm. Hani şu fötr şapkasız Taksim’e gidilmeyen dönemlerde, acaba Madam Eleni bu camdan neleri seyretmiştir?
Şu eski apartmanların her dairesinde, kaç sevda öyküsü yazılıdır? Ne aşklar görmüştür bu İstiklal? Nice aşkların başlangıcına, nicesinin sonuna şahit olmuştur?
Balkonunda veya cumbasında sakız sardunya yetiştiren, eldivenleri ve döpisyesleriyle salınarak yürüyen şık kadınlar; akşam olunca mezeli masalarını kurup sevdiklerini beklememişler midir? Fonda belki Müzeyyen Senar çalar, belki ellerinde ut dillerine hasret dolu bir name oturur.
O dönemde yaşamak da başka keyif olmalı! Ne zaman Taksim’den Tünel’ e uzanan o büyük caddeye baksam, aklıma aşk gelir. Acaba o dönemde aşk, şimdi olduğundan daha mı zariftir?
Candan Ünal[/SIZE][/INDENT]