Bugünkü yazımın konusu, İslam ı yaşarken bir Müslüman için, olmazsa olmazı olduğu iddia edilen, FIKIH üzerine olacak. Fıkıh kelime anlamı olarak, bir konuyu derinlemesine bilmek, anlatmak, açıklamak anlamına gelir. FIKIH inancını savunanlar, FIKIH IN AMACI DİNE YASA/HÜKÜM KOYMAK DEÄžİL, ana kaynaklara yani KUR’AN VE SÜNNETE uygun hükmü araştırmaktır diye izah edilir. Önce buna inananların, konu hakkındaki düşüncelerini nakletmek istiyorum. Halk arasında FIKIH kelimesi, İSLAM HUKUKU OLARAK ADLANDIRILIR, onu da belirtmek isterim.
(Fıkıh İslam da, PEYGAMBER DÖNEMİNDE KUR'AN VE BUNUN UYGULAMASI İLE SINIRLI OLAN ŞERİATİN, günün şartlarına göre ULEMA TARAFINDAN VERİLEN FETVALARIN DA KATKILARIYLA genişletilmesi ve Müslümanların hayatını düzenlemek amacıyla açıklanması çabalarıdır.)
Bu açıklama üzerinde durmak istiyorum önce. Bu sözlerden sonra akla gelen ilk soru, Allah Kur’an da ayetlerini, bizlere gereği gibi açıklamadı, izah edemedi de, mutlaka açıklanmaya ihtiyacımı var? Günümüzdeki Fıkıh inancının, peygamberimizin devrinde olmadığını, peygamberimiz döneminde, İslam şeriatı yalnız KUR’AN ile sınırlı yaşandığını çok rahat söylenebiliyor. Daha sonrada günün şartlarına göre, ulema tarafından verilen fetvalarının da katkılarıyla genişletilerek, Müslümanların hayatını düzenlemek amacıyla açıklamalar yapılmasına, düzene sokulmasına FIKIH denir diyor. Yani Allah ın şeriatına, toplumun hayatını düzenlemek adına, beşeri şeriatlar ilave edildiği açıklıkla söyleniyor.
Kur’an ı anlayarak ve düşünerek okuyan bir insan, bu sözleri duyunca irkilmesi ve bizler nasıl büyük bir yanlış yapıyormuşuz diye, Allah dan af dilemesi gerekir. Kur’an ın, yalnız peygamberimizin döneminin şartlarına uygun gönderilmediğini, tüm âleme ve her zamana, her çağa hitap ettiğini hatırlatmak isterim. Allah sakın Kur’an ın sınırlarını aşmayın diye bizleri uyarır, aşarsanız kâfirlerden olursunuz der. İslam hukuku, Allah ın sünneti yani Allah ın kanunu/şeriatı yalnız Kur’an dır ve peygamberimizin döneminde yalnız Allah ın sünneti/kanunu ile peygamberimiz ümmetine hükmetmiştir. Bunun dışından asla beşeri bir sünnet, şeriat ilave edilemez, peygamberimiz asla ilave etmemiş ve yalnız Kur’an şeriatını uygulamıştır. ÇÜNKÜ ALLAH KANUN YAPICI, HÜKÜM VEREN YALNIZ BENİM DİYOR. KANUNU YAPAN, HÜKMÜ VEREN SİZCE, UYGULAMALARININ DETAYINI DA, SORUMLU TUTTUÄžUNA HÜKMETTİÄžİ KUR’AN DA VERMEMİŞ OLABİLİR Mİ? Hükmü veren Allah, nasıl uygulanacağının açıklamasını yapmadan, nasıl sorumlu tutar bizleri. Bunu da mı düşünemiyoruz?
Fıkıh inancının İslam toplumları için, nasıl bir tehlike olduğunu, bu söylenenlerden anlamak zor olmasa gerek. Fıkıh inancını oluşturan kaynakları sayarken, KUR’AN VE SÜNNET olduğu anlatılır. Hâlbuki kendi itiraflarında, peygamberimiz İslam ı yaşarken, yalnız Kur’an a göre yaşadığını açıkça söyleyebilmektedirler. Çünkü Allah elçisine, ümmetine yalnız Kur’an ile hükmet emri vermişti. Daha sonraki toplumlar, kendi yaşamlarına hitap etmeyen, HÂŞÃ‚ Kur’an da nasıl bir eksik ya da anlaşılmayan konular gördüler de, ulemalara ihtiyaç duydular. BURADA GEÇEN SÜNNETTEN KASIT, PEYGAMBERİMİZİN HADİSLERİ OLDUÄžU SÖYLENİR. Peygamberimiz sizce, Allah ın sünnetini, kanunlarını yeterli görmeyip, kendi sünnetini, kendi kanunlarını da dine ilave etmiş olabilir mi? Elbette mümkün değil.
Değerli din kardeşlerim. Sünnet kelimesinin Kur’an da geçen anlamı KANUN, YOL, YÖNTEM anlamındadır. Onun içindir ki Allah ın sünnetinden, kanunlarından başka bir sünnet arayan yolunu şaşırır. Nasıl olurda Allah ın kanununa ilaveler yapıldığını ve bunları da Allah ın elçisinin yaptığını söyleriz. Bakın sizlere Kur’an da geçen, SÜNNET kelimesinin anlamına örnekler vermek istiyorum.
Fetih 23: Allah'ın öteden beri olagelen sünneti böyledir. Allah'ın SÜNNETİNDE asla bir değişiklik bulamazsın. (Ali Fikri Yavuz meali)
Ahzab 62: (Bu,) Daha önceden gelip geçenler hakkında (uygulanan) Allah'ın SÜNNETİDİR. Allah'ın sünnetinde kesin olarak bir değişiklik bulamazsın. (Kadri Çelik meali)
Mümin 85: Fakat azabımızı gördükleri vakit, imanları kendilerine fayda verecek değildi. Allah'ın kulları hakkında olagelen SÜNNETİ (nizamı) budur. İşte kâfirler burada aldanmışlar, ziyana uğramışlardır. ( Ali Fikri Yavuz meali)
Lütfen unutmayalım, İSLAM HUKUKU yalnız Kur’an dır, Allah ın sünnetidir, şeriatıdır, kanunudur. Örneklerini verdiğim ayetlerde geçen, sünnet kelimesi diğer yazarların tercümelerinde YASA, KANUN diye tercüme edilmiştir. Bu durumda sormak isterim, Allah ın sünneti yani Kanunu, yasasına Allah ın elçisi kendi sünnetini, yasasını ilave mi etti de, bugün FIKIH inancı Kur’an ve peygamberimizin kanunları yani sünnetiyle oluşturuldu? Lütfen aklımızı başımıza alalım, bu söylenenlere inanmayalım, yoksa mahşer günü perişan oluruz.
Fıkıh inancı öyle bir güç kazandı ki İslam toplumunda, ne yazık ki Kur’an devre dışı kaldı. HER MEZHEP KENDİ FIKIH İNANCINI YARATTI, BÖYLECE DİN BÖLÜNDÜ VE MÜSLÜMANLAR BİR BİRİNE DÜŞMAN OLDU. Bunun örneğini de veriyor Kur’an. Hesap günü, peygamberimizin şahitliğinde söyleyeceği o acıklı söz, ne yazık ki çoktan gerçek oldu.
Furkan 30: Peygamber der ki: Ey Rabbim! KAVMİM BU KUR'AN'I BÜSBÜTÜN TERKETTİLER. (Diyanet vakfı meali)
Beşerin oluşturduğu FIKIH inancı, artık Kur’an ın önüne geçti. ÇÜNKÜ FIKIH OLMADAN, DİNİN KUR’AN HÜKÜMLERİ İLE YAŞANAMAYACAÄžI, BU TOPLUMUN KAFASINA YERLEŞTİRİLDİ. Örneğin namazın, FIKIH olarak kuralları ve farzları vardır, bunlar bilinmediği takdirde namaz kılınamaz. Oruç tutmanın, zekât vermenin, Hacca gitmenin de fıkıh kuralları vardır, bunlar bilinmeden yerine getirilemez denecek kadar Kur’an dan uzaklaştık ve Kur’an ı imanımızı yaşayabilmemiz adına, yeterli olmayan bir kitap haline dönüştürdük. Böyle olduğuna inandığımız içinde, Kur’an ı terk ettik, beşeri FIKIH kitaplarına sarıldık. Allah bizleri affetsin.
Tüm bunları yaparken unuttuğumuz bir şey var. ALLAH IN ELÇİSİ, ÖRNEK PEYGAMBERİMİZE İFTİRALAR ATTIK. Onun söylemesi mümkün olamayacak sözleri, onun adıyla naklettik ve topluma inandırdık. Peygamberimiz hâlbuki bizleri uyarmış ve BEN SÖYLEMEDİÄžİM HALDE, KİM BU PEYGAMBER SÖZÜDÜR DERSE, CEHENNEMDEKİ YERİNİ HAZIRLASINLAR diye bizleri uyarmıştı.
Bizlerin yaptığı en büyük yanlış, peygamberimizin adı kullanılarak, dine ilave edilen sözlerin, bilgilerin ulema dediğimiz kişilerin şahsi düşüncelerini, yorumlarını dinin hükmü kabul ettik. Daha sonrada bu bilgileri, ilaveleri Kur’an da bulamadığımızda, BAKIN KUR’AN DA DEMEK Kİ HERŞEY OLMUYORMUŞ deme yanlışını yaptık. İlginçtir fıkıh düşüncesini savunanlar, fıkıh ın amacının dine yasa, hüküm koymak olmadığını söylemelerine rağmen, FIKIH olmasaydı namazlarımızı kılamazdık, orucumuzu tutamazdık, zekât veremezdik, Hacca gidemezdik demektedirler. DÜŞÜNEBİLİYORMUSUNUZ FIKIH YASA KOYAMIYOR, AMA ALLAH IN YASALARINI, SÜNNETİNİ UYGULAMAK İÇİN FIKIH MUTLAKA GEREKLİ DENİYOR.
Bu nasıl bir mantık ve düşüncedir ki, Allah bizleri sorumlu tuttuğuna, emrettiği sünnetini yani kanunlarını yerine getirmek için, beşeri FIKIH inancına ihtiyacımız oluyor. TÜM BUNLARI NASIL SÖYLERİZ. Bu yanlışları yapan İslam toplumlarının, içler acısı halinin yorumunu sizlere bırakıyorum.
Değerli din kardeşlerim, lütfen unutmayalım, PEYGAMBERİMİZİN SÜNNETİ, ALLAH IN SÜNNETİNDEN FARKLI DEÄžİL AYNIDIR. Allah ın elçisi dinin, HÂŞÃ‚ eksiklerini tamamlayan konumunda ise hiç değildir. Biz kitapta hiçbir eksik bırakmadık diyorsa Rabbimiz, lütfen artık kendimize gelelim, bizleri Allah ile aldatanların, Allah ın sünnetinden, kanunlarından saptıranların yolundan gitmeyelim. Günümüzde fıkıh inancının dine ve ibadetlere yaptığı ilaveler, dini zorlaştırmıyor ve asıl olan hükümlere ters düşmüyorsa, bunu bir zenginlik ya da kültür olarak görebiliriz. Ama bu bilgiler olmazsa, İslam, din asla yaşanmaz demeyelim. Bu sözler Kur’an a saygısızlıktır, unutmayalım.
Tüm Ehli kitabın, bizden önce yaptığı yanlışları bizlerde ne yazık ki yaptık. Allah ın gönderdiği kitabı yeterli görmedik, din adına atalarımızdan intikal eden rivayetlerden ve beşeri düşünce ve yorumlardan oluşan, FIKIH inancımızı yarattık. Her konuda olduğu gibi, akıllı bir Müslüman, din adına söylenen her konuyu, Kur’an a danışmalıdır. FIKIH adına da nakledilenleri bizler, Kur’an a danışmalı yanlış olan ne varsa reddetmelidir. Doğru olan her bilgi, örnek bizlerin başının tacıdır. Kur’an da Allah ın ipine sarılın diye bizleri uyarıyorsa Rabbimiz, uyacağımız ve sarılacağımız tek kitap, Kur’an olmalıdır. Çünkü bizlere örnek peygamberimizde, yalnız Kur’an a uymuştur.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
(Fıkıh İslam da, PEYGAMBER DÖNEMİNDE KUR'AN VE BUNUN UYGULAMASI İLE SINIRLI OLAN ŞERİATİN, günün şartlarına göre ULEMA TARAFINDAN VERİLEN FETVALARIN DA KATKILARIYLA genişletilmesi ve Müslümanların hayatını düzenlemek amacıyla açıklanması çabalarıdır.)
Bu açıklama üzerinde durmak istiyorum önce. Bu sözlerden sonra akla gelen ilk soru, Allah Kur’an da ayetlerini, bizlere gereği gibi açıklamadı, izah edemedi de, mutlaka açıklanmaya ihtiyacımı var? Günümüzdeki Fıkıh inancının, peygamberimizin devrinde olmadığını, peygamberimiz döneminde, İslam şeriatı yalnız KUR’AN ile sınırlı yaşandığını çok rahat söylenebiliyor. Daha sonrada günün şartlarına göre, ulema tarafından verilen fetvalarının da katkılarıyla genişletilerek, Müslümanların hayatını düzenlemek amacıyla açıklamalar yapılmasına, düzene sokulmasına FIKIH denir diyor. Yani Allah ın şeriatına, toplumun hayatını düzenlemek adına, beşeri şeriatlar ilave edildiği açıklıkla söyleniyor.
Kur’an ı anlayarak ve düşünerek okuyan bir insan, bu sözleri duyunca irkilmesi ve bizler nasıl büyük bir yanlış yapıyormuşuz diye, Allah dan af dilemesi gerekir. Kur’an ın, yalnız peygamberimizin döneminin şartlarına uygun gönderilmediğini, tüm âleme ve her zamana, her çağa hitap ettiğini hatırlatmak isterim. Allah sakın Kur’an ın sınırlarını aşmayın diye bizleri uyarır, aşarsanız kâfirlerden olursunuz der. İslam hukuku, Allah ın sünneti yani Allah ın kanunu/şeriatı yalnız Kur’an dır ve peygamberimizin döneminde yalnız Allah ın sünneti/kanunu ile peygamberimiz ümmetine hükmetmiştir. Bunun dışından asla beşeri bir sünnet, şeriat ilave edilemez, peygamberimiz asla ilave etmemiş ve yalnız Kur’an şeriatını uygulamıştır. ÇÜNKÜ ALLAH KANUN YAPICI, HÜKÜM VEREN YALNIZ BENİM DİYOR. KANUNU YAPAN, HÜKMÜ VEREN SİZCE, UYGULAMALARININ DETAYINI DA, SORUMLU TUTTUÄžUNA HÜKMETTİÄžİ KUR’AN DA VERMEMİŞ OLABİLİR Mİ? Hükmü veren Allah, nasıl uygulanacağının açıklamasını yapmadan, nasıl sorumlu tutar bizleri. Bunu da mı düşünemiyoruz?
Fıkıh inancının İslam toplumları için, nasıl bir tehlike olduğunu, bu söylenenlerden anlamak zor olmasa gerek. Fıkıh inancını oluşturan kaynakları sayarken, KUR’AN VE SÜNNET olduğu anlatılır. Hâlbuki kendi itiraflarında, peygamberimiz İslam ı yaşarken, yalnız Kur’an a göre yaşadığını açıkça söyleyebilmektedirler. Çünkü Allah elçisine, ümmetine yalnız Kur’an ile hükmet emri vermişti. Daha sonraki toplumlar, kendi yaşamlarına hitap etmeyen, HÂŞÃ‚ Kur’an da nasıl bir eksik ya da anlaşılmayan konular gördüler de, ulemalara ihtiyaç duydular. BURADA GEÇEN SÜNNETTEN KASIT, PEYGAMBERİMİZİN HADİSLERİ OLDUÄžU SÖYLENİR. Peygamberimiz sizce, Allah ın sünnetini, kanunlarını yeterli görmeyip, kendi sünnetini, kendi kanunlarını da dine ilave etmiş olabilir mi? Elbette mümkün değil.
Değerli din kardeşlerim. Sünnet kelimesinin Kur’an da geçen anlamı KANUN, YOL, YÖNTEM anlamındadır. Onun içindir ki Allah ın sünnetinden, kanunlarından başka bir sünnet arayan yolunu şaşırır. Nasıl olurda Allah ın kanununa ilaveler yapıldığını ve bunları da Allah ın elçisinin yaptığını söyleriz. Bakın sizlere Kur’an da geçen, SÜNNET kelimesinin anlamına örnekler vermek istiyorum.
Fetih 23: Allah'ın öteden beri olagelen sünneti böyledir. Allah'ın SÜNNETİNDE asla bir değişiklik bulamazsın. (Ali Fikri Yavuz meali)
Ahzab 62: (Bu,) Daha önceden gelip geçenler hakkında (uygulanan) Allah'ın SÜNNETİDİR. Allah'ın sünnetinde kesin olarak bir değişiklik bulamazsın. (Kadri Çelik meali)
Mümin 85: Fakat azabımızı gördükleri vakit, imanları kendilerine fayda verecek değildi. Allah'ın kulları hakkında olagelen SÜNNETİ (nizamı) budur. İşte kâfirler burada aldanmışlar, ziyana uğramışlardır. ( Ali Fikri Yavuz meali)
Lütfen unutmayalım, İSLAM HUKUKU yalnız Kur’an dır, Allah ın sünnetidir, şeriatıdır, kanunudur. Örneklerini verdiğim ayetlerde geçen, sünnet kelimesi diğer yazarların tercümelerinde YASA, KANUN diye tercüme edilmiştir. Bu durumda sormak isterim, Allah ın sünneti yani Kanunu, yasasına Allah ın elçisi kendi sünnetini, yasasını ilave mi etti de, bugün FIKIH inancı Kur’an ve peygamberimizin kanunları yani sünnetiyle oluşturuldu? Lütfen aklımızı başımıza alalım, bu söylenenlere inanmayalım, yoksa mahşer günü perişan oluruz.
Fıkıh inancı öyle bir güç kazandı ki İslam toplumunda, ne yazık ki Kur’an devre dışı kaldı. HER MEZHEP KENDİ FIKIH İNANCINI YARATTI, BÖYLECE DİN BÖLÜNDÜ VE MÜSLÜMANLAR BİR BİRİNE DÜŞMAN OLDU. Bunun örneğini de veriyor Kur’an. Hesap günü, peygamberimizin şahitliğinde söyleyeceği o acıklı söz, ne yazık ki çoktan gerçek oldu.
Furkan 30: Peygamber der ki: Ey Rabbim! KAVMİM BU KUR'AN'I BÜSBÜTÜN TERKETTİLER. (Diyanet vakfı meali)
Beşerin oluşturduğu FIKIH inancı, artık Kur’an ın önüne geçti. ÇÜNKÜ FIKIH OLMADAN, DİNİN KUR’AN HÜKÜMLERİ İLE YAŞANAMAYACAÄžI, BU TOPLUMUN KAFASINA YERLEŞTİRİLDİ. Örneğin namazın, FIKIH olarak kuralları ve farzları vardır, bunlar bilinmediği takdirde namaz kılınamaz. Oruç tutmanın, zekât vermenin, Hacca gitmenin de fıkıh kuralları vardır, bunlar bilinmeden yerine getirilemez denecek kadar Kur’an dan uzaklaştık ve Kur’an ı imanımızı yaşayabilmemiz adına, yeterli olmayan bir kitap haline dönüştürdük. Böyle olduğuna inandığımız içinde, Kur’an ı terk ettik, beşeri FIKIH kitaplarına sarıldık. Allah bizleri affetsin.
Tüm bunları yaparken unuttuğumuz bir şey var. ALLAH IN ELÇİSİ, ÖRNEK PEYGAMBERİMİZE İFTİRALAR ATTIK. Onun söylemesi mümkün olamayacak sözleri, onun adıyla naklettik ve topluma inandırdık. Peygamberimiz hâlbuki bizleri uyarmış ve BEN SÖYLEMEDİÄžİM HALDE, KİM BU PEYGAMBER SÖZÜDÜR DERSE, CEHENNEMDEKİ YERİNİ HAZIRLASINLAR diye bizleri uyarmıştı.
Bizlerin yaptığı en büyük yanlış, peygamberimizin adı kullanılarak, dine ilave edilen sözlerin, bilgilerin ulema dediğimiz kişilerin şahsi düşüncelerini, yorumlarını dinin hükmü kabul ettik. Daha sonrada bu bilgileri, ilaveleri Kur’an da bulamadığımızda, BAKIN KUR’AN DA DEMEK Kİ HERŞEY OLMUYORMUŞ deme yanlışını yaptık. İlginçtir fıkıh düşüncesini savunanlar, fıkıh ın amacının dine yasa, hüküm koymak olmadığını söylemelerine rağmen, FIKIH olmasaydı namazlarımızı kılamazdık, orucumuzu tutamazdık, zekât veremezdik, Hacca gidemezdik demektedirler. DÜŞÜNEBİLİYORMUSUNUZ FIKIH YASA KOYAMIYOR, AMA ALLAH IN YASALARINI, SÜNNETİNİ UYGULAMAK İÇİN FIKIH MUTLAKA GEREKLİ DENİYOR.
Bu nasıl bir mantık ve düşüncedir ki, Allah bizleri sorumlu tuttuğuna, emrettiği sünnetini yani kanunlarını yerine getirmek için, beşeri FIKIH inancına ihtiyacımız oluyor. TÜM BUNLARI NASIL SÖYLERİZ. Bu yanlışları yapan İslam toplumlarının, içler acısı halinin yorumunu sizlere bırakıyorum.
Değerli din kardeşlerim, lütfen unutmayalım, PEYGAMBERİMİZİN SÜNNETİ, ALLAH IN SÜNNETİNDEN FARKLI DEÄžİL AYNIDIR. Allah ın elçisi dinin, HÂŞÃ‚ eksiklerini tamamlayan konumunda ise hiç değildir. Biz kitapta hiçbir eksik bırakmadık diyorsa Rabbimiz, lütfen artık kendimize gelelim, bizleri Allah ile aldatanların, Allah ın sünnetinden, kanunlarından saptıranların yolundan gitmeyelim. Günümüzde fıkıh inancının dine ve ibadetlere yaptığı ilaveler, dini zorlaştırmıyor ve asıl olan hükümlere ters düşmüyorsa, bunu bir zenginlik ya da kültür olarak görebiliriz. Ama bu bilgiler olmazsa, İslam, din asla yaşanmaz demeyelim. Bu sözler Kur’an a saygısızlıktır, unutmayalım.
Tüm Ehli kitabın, bizden önce yaptığı yanlışları bizlerde ne yazık ki yaptık. Allah ın gönderdiği kitabı yeterli görmedik, din adına atalarımızdan intikal eden rivayetlerden ve beşeri düşünce ve yorumlardan oluşan, FIKIH inancımızı yarattık. Her konuda olduğu gibi, akıllı bir Müslüman, din adına söylenen her konuyu, Kur’an a danışmalıdır. FIKIH adına da nakledilenleri bizler, Kur’an a danışmalı yanlış olan ne varsa reddetmelidir. Doğru olan her bilgi, örnek bizlerin başının tacıdır. Kur’an da Allah ın ipine sarılın diye bizleri uyarıyorsa Rabbimiz, uyacağımız ve sarılacağımız tek kitap, Kur’an olmalıdır. Çünkü bizlere örnek peygamberimizde, yalnız Kur’an a uymuştur.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK