Uyandım, belki de hiç uyanmadığım kadar ve uykum var hiç olmadığı kadar.
Boş sokaklarda yürümek gibi, içimde çakan yalnızlık, sivilce gibi 17 yaş pırıltısında. Seni bu saatten sonra özleyeceğim aklıma gelmezdi, bittiğini sandığım, şimşeklerinde, aklımın, deformasyonuymuş yalnızca..
Son toteminde burnuma çaktığım, olması gereken yerde kartalın, apaçık bir yanılsatıcı var, iradesiz aşka dair. Rengi solmuş çeliğin, mat olmuş görkemi ve iki yanı kan revan ellerimin, cinayetim var, düşlerimi katlettim, eşzamanlı istifam densizlikten, haddimi bilmem ben, bu geceyi de sana ekledim...
Bir rüzgar diledim, fırtına biçtim, "hoşçakal sevgilim".
öğrendim artık ben de..
kazanmak için kaybetmek gerekiomuş..
ulaşmak için vazgeçmek..
başarmak için yanılmak...
karar vermek öyle zor ki..
bişeyleden vazgeçmek mi ?
yoksa geleceinin hedefi mi..?
çıkmazlardayım bu kez..
tek yardım eden
beynimi iyice karıştıran düşüncelerim..
artık bebek değilim,
büyüdüm sayende, seninle..
ve artık belki de olması gereken,
söylenmesi gereken tek şey kaldı..
beni büyüttüğün için,
gerektiğinde ağlamayı öğrettiğin için,
güçlü durmayı öğretip
dimdik ayakta tuttuğun için..
yanımda olup zor anlarımda destek olduğun için..
beni sevdiğin, benimle hayatını paylaştığın için...
herşey için teşekkür ederim sevgilimm..
söylenecek son şeye geldi şimdi sıra..
benim için de bu çok zor ama
vazgeçmeyi de öğretmiştin sevgilim..
ellerim artk ellerine değmiycek,
teninin kokusunu duyamıycam,
kime sarılsam sana sarıldığımda
içimde oluşan huzuru bulamıycak olsam da...
artık sonsuzlara kadar...
^^e-l-v-e-d-a^^
HOŞÇAKAL SEVGİLİM
Hani seni bırakmayacağım demiştim bir gün. Ne olursa olsun, her
koşulda ve ne zaman istersen sana sarılacağımı…Yaşam boyu sürecek
birlikteliğimizin henüz başladığını…Tanırdın beni, sözlerin ağzımdan
boşa çıkmadığını bilirdin ve inanırdın bana…
O gün söylediğimiz bütün kelimeler, kurduğumuz bütün cümleler
aklımda…Senin de kuvvetliydi hafızan benim gibi…Ben unutmadım hala, ama,
sen unuttun besbelli…
Hani, yıldızlar parladıkça gökyüzünde, çocuklar güldükçe nedensiz,
bitmeyecekti umut? Asla çökmeyecekti üstümüze zifiri karanlık?
Hani, her daim türkülerin olacaktı söyleyecek, şiirlerin olacaktı
okunacak ve anlamı olacaktı yaşadığın her saniyenin? İnsanlar var
oldukça, ölümsüz olacaktı sevgi, aşk ve sanat?
Hani bilecektin değerini anların; her doğan günle yenilenmiş, her
batan günle, biraz daha zenginleşmiş olacaktın?
Hani her gece, eninde sonunda varacaktı sabaha?
Hani azimli ve kararlıydın; kendini, insanları ve hayatı tanımakta?
Bütün kitaplar okunacak, şarkılar dinlenecekti; üstünde yatılmamış
çimen, zirvesine varılmamış dağ kalmayacaktı dünyada?
Hani bir keresinde, bir ağacın dalına tünemiştik birlikte, güneşin
batışını seyrederken söz vermiştin bana, insan olacaktık önce…Nasıl diye
sorduğumda, ahlaklı yaşayacağız demiştin, ama her şeyden önce,
seveceğiz…Neyi diye sormuştum, ilk olarak, güneşin batışını seyretmeyi
demiştin, susmuştuk saygıyla ve tadına, ilk o an varmıştık sevmenin…
Hani bilirdin güzele ulaşmak için dayanılmaz sancılar çekmek
gerektiğini, gülmeyi hak etmek için, önce, ağlamalı insan derdin.
Sevilmeyi beklememeli sevmek için ve almadan verebilmeli…
Hani anlamsızdı hayata küsmek, başına gelen kötü şeyler yüzünden;
insanla birlikte var olmuştu acı, ölüm ve keder…İşte bu nedenle
sevmeliydik, dört yanı kötülükle kuşatılmış insanı derdin.
Hani, inanacaktın insana, her yardım isteyene uzanacaktı elin,
haklının avukatı; mazlumun koruyanı olup ta, zalimin celladı
olmayacaktın?
Hani mal, mülk, para ile gözleri kamaşan miyop yüreklere rağmen,
kesmeyecektin ümidini insandan?
Hani yaşamaktan vazgeçmek, bir anlamda ölümden; sevmekten vazgeçmek,
kendinden vazgeçmek demekti; kalakalmak ortada, bir hiç olmak…Hani
vazgeçmeyecektin?
Hani, bir kere sevecektin; içten bir gülücüğe, anlayışlı bir
bakışa, dünyaları verecektin?
Hani, hiç terk etmeyecektin beni? Hani, sen hep, saf ve temiz
kalacaktın, el değmemiş; sadece, ben büyüyecektim? Hani, ben seni
akılsız bırakmayacaktım, sen de beni yüreksiz?
-aLıntı-