Kırgın, yorgun ve sessiz bir sonbahardı.Bildiğim ve özlediğim bir şehirden geçiyordum.Bir nefeslik sigara, demli bir çay ve dost sohbetiydi, kısacık zaman dilimlerine sığdırmaya çalıştığım. Akşamı giyinmiş tam gitmek üzereyken gördüm seni. Hiç konuşmadan hatta umarsızca baktın bana. Minik parodilerle süslenmiş ve yaramazlık yapmadan duramayan haylaz bir çocuğun hınzırca gülümseyişi gibi oldu tanışmamız tanıştırılmamız...Nereden bilebilirdim bu giderayak dudaklara yapıştırılan gülümseyişlerin yerini sevdaya bırakacağını...Kaçamak bakışlara gebe kaldı gözlerimiz ve aslında gözlerinde gözlerimi gördüğümü kimse anlamadı kimse farketmedi hüzünlerimizin seviştiğini....
Acılardan ve vedalardan geçen artık olmaz diye direten bir yürek mahzunluğu vardı ortada kahkahalarla örtmeye çalıştığımız. Çok sonraları farkettik örtmeye çalıştıkça bu mahzunluğun ortaya çıktığını. Direndik..Direndik bir zaman tutulmamak için aşka. Oysa gideceğini söyleyip de göndermediğim bir sabah ayazında şekillenmişti cenin yorgun yüreğimde.Başım döndüğünde anladım canlanmaya başladığını bir sevdanın içimde. Artık çok geçti ve büyüyordu sevda hüzünle ve hasretle beslenerek...
Yolların sana gelirken kısaldığı ve senden giderken uzadığı akşamlarda dokunduk birbirimize. Maskelerimizi kapı girişlerinde bırakarak seyircisiz ve alkışsız sahnelerde seviştik. Seviştik ve çoğaldık farketmeden. Her buluşma bir coşku her ayrılık bir acı bıraktı yüreklerimizde. Uyurken seyrettiğim yüzün hasreti törpüledi kilometreler ötesinden...
Kalabalık korkularımız evlat edindiğimizi sandığımız acılar ve peşimizden itinayla gelerek bizi takip eden endişelerimiz vardı.Sen umursadın ben görmemezlikten geldim. Acılar paylaşılır dedim sen paylaşılamayacağını savundun.Sarıldım sana bu savunmaların içinden. Gülmeni sevginden önce istedim. Gülmenin gözlerine yakıştığını gördüğüm an.. Oysa gülüşlerimiz bile hüzünlüydü gözlerimizde. Gözlerimizdeki bu hüzün çağırmıştı belki de sevdayı yüreklerehiç beklemediğimiz bir an ummadığımız bir gecede...
Şimdi gecelerdebabasını arayan bir sevdayı emziriyorum. Nerde diye sorduğunda işleri var şimdi gelecek diyerek yalan söylediğim sevdayı. Bilse seni kırdığımı incittiğimi beni bir daha sevmemesinden ayaklanıp gitmesinden korkuyorum. Kendi söylediğim yalanlara kendim inanmaya başlıyorum. Gecelerde sevdam uykuya dalınca sessizce ağlayıp affedilmem için dualar ediyorum. Gecelerde en çok seni özlüyorum...
Sessizce gelişin sessizce gidişin oldu. Dudaklarım cezasını konuşmayarak çekecek gitmene sebep onlar oldu. Kadınlığımı çıkarttım yıkadım ve askıya astım. Kimse görmesin beğenmesin diye. Geldiğin gün giyinip karşına öyle çıkacağım.
Biliyor musun ben hiç yağmurda dans etmedim. Belki de yağmur olan sendin seninle dans etmek istedim...
Acılardan ve vedalardan geçen artık olmaz diye direten bir yürek mahzunluğu vardı ortada kahkahalarla örtmeye çalıştığımız. Çok sonraları farkettik örtmeye çalıştıkça bu mahzunluğun ortaya çıktığını. Direndik..Direndik bir zaman tutulmamak için aşka. Oysa gideceğini söyleyip de göndermediğim bir sabah ayazında şekillenmişti cenin yorgun yüreğimde.Başım döndüğünde anladım canlanmaya başladığını bir sevdanın içimde. Artık çok geçti ve büyüyordu sevda hüzünle ve hasretle beslenerek...
Yolların sana gelirken kısaldığı ve senden giderken uzadığı akşamlarda dokunduk birbirimize. Maskelerimizi kapı girişlerinde bırakarak seyircisiz ve alkışsız sahnelerde seviştik. Seviştik ve çoğaldık farketmeden. Her buluşma bir coşku her ayrılık bir acı bıraktı yüreklerimizde. Uyurken seyrettiğim yüzün hasreti törpüledi kilometreler ötesinden...
Kalabalık korkularımız evlat edindiğimizi sandığımız acılar ve peşimizden itinayla gelerek bizi takip eden endişelerimiz vardı.Sen umursadın ben görmemezlikten geldim. Acılar paylaşılır dedim sen paylaşılamayacağını savundun.Sarıldım sana bu savunmaların içinden. Gülmeni sevginden önce istedim. Gülmenin gözlerine yakıştığını gördüğüm an.. Oysa gülüşlerimiz bile hüzünlüydü gözlerimizde. Gözlerimizdeki bu hüzün çağırmıştı belki de sevdayı yüreklerehiç beklemediğimiz bir an ummadığımız bir gecede...
Şimdi gecelerdebabasını arayan bir sevdayı emziriyorum. Nerde diye sorduğunda işleri var şimdi gelecek diyerek yalan söylediğim sevdayı. Bilse seni kırdığımı incittiğimi beni bir daha sevmemesinden ayaklanıp gitmesinden korkuyorum. Kendi söylediğim yalanlara kendim inanmaya başlıyorum. Gecelerde sevdam uykuya dalınca sessizce ağlayıp affedilmem için dualar ediyorum. Gecelerde en çok seni özlüyorum...
Sessizce gelişin sessizce gidişin oldu. Dudaklarım cezasını konuşmayarak çekecek gitmene sebep onlar oldu. Kadınlığımı çıkarttım yıkadım ve askıya astım. Kimse görmesin beğenmesin diye. Geldiğin gün giyinip karşına öyle çıkacağım.
Biliyor musun ben hiç yağmurda dans etmedim. Belki de yağmur olan sendin seninle dans etmek istedim...