Ne zaman güneşin doğuşuyla batışı arasındaki zamanı kaçırmış bir suçlu gibi yaşasam şu gökkubbenin altında
Elma şekeri yanaklı küçük mahçup bir kız çocuğu gibi bakamam yeryüzünün yüzüne.
Utanırım telaşımdan.
Korkarım telaşımla ölen kuru sıkı zamanların kurşuni bakışlarından.
Korkarım yaşayamadıklarımdan.
Ve yaşayamadıklarımın günahlarından aklarken kendimi
Hep aynı şeyi düşünürüm mabedimde
sessiz ve gölgesiz.
Yaralı bir kuşun ölüme diyemediği gibi;
Ne çare.....
Ne benim telaşım ne de korkularım çaredir
güneşin doğduktan sonra batışına.
Her başlangıcın bir sonu vardır.
Ve her başlangıç bitmek için sonuna varır.
Uzun bir yolculuğun sonunda sade bir istasyona varmak için kenetlenir
başımı camına yaslayıp yalnızlığımı gezdirdiğim uzun boylu tren kömür gözlü raylara.
Erguvanları
yaseminleri ıslatan yağmur iki küskün mavi bulutun öfkesinden dinmek için
eninde sonunda düşer yerçekiminin kollarında toprağa.
Ve her aşk
bitmek için başlar yorgun bir şairin az dizeli kısa şiirlerinin satır aralarında
Sonra yine ansızın biter son mısralarda.
Her beyaz yalan doğrusunun affında
Her siyah keder mavi bir sevinç çığlığında biter.
Okul önlüğümü özledikçe kavuştuğum çocukluğum
gençlik çağımda
Gençliğim
kimbilir ne vakit biter.
Ve ne vakit başlasam yeniden seni sevmeye
Sana olan sevgim nefretimin reddinde biter.
Her başlangıcın bir öyküsü bir de sonu var ya
Her gelişin de bir gidişi var
sessiz ve gölgesiz....
Söyleyecektim sana;
Bir iki satır yazsaydım uçurumun kenarında tutamadığın ellerimle
Yaralı bir kuşun diyemediklerini söyleyecektim sana
Ve diyecektim ki;
Gidiyorum
Kaderi bir kış vedasına yazılmış küçük
beyaz
ince ve üşümüş bir kar tanesi gibi gidiyorum hayatının baharından.
Menteşelerinin gıcırtılarına yıllarca dayanan meşe gibi
kayın gibi ve bir sabah ansızın kapına dayanan aşk gibi gidiyorum.
İnce demirlerine
hayatı tuttuğum ılık ellerimle
dokunduğum balkonumdan seni uğurlarken el sallar gibi gidiyorum.
Her başlangıcın bir öyküsü bir de sonu var ya
Belki senden önce
belki de senden sonra
Sana diyemediklerimi susarak
Ama hep senin istediğin gibi
"Geldiğim gibi gidiyorum
sessiz ve gölgesiz..."

Elma şekeri yanaklı küçük mahçup bir kız çocuğu gibi bakamam yeryüzünün yüzüne.
Utanırım telaşımdan.
Korkarım telaşımla ölen kuru sıkı zamanların kurşuni bakışlarından.
Korkarım yaşayamadıklarımdan.
Ve yaşayamadıklarımın günahlarından aklarken kendimi

Hep aynı şeyi düşünürüm mabedimde

Yaralı bir kuşun ölüme diyemediği gibi;
Ne çare.....
Ne benim telaşım ne de korkularım çaredir

Her başlangıcın bir sonu vardır.
Ve her başlangıç bitmek için sonuna varır.
Uzun bir yolculuğun sonunda sade bir istasyona varmak için kenetlenir

Erguvanları


Ve her aşk


Sonra yine ansızın biter son mısralarda.
Her beyaz yalan doğrusunun affında

Her siyah keder mavi bir sevinç çığlığında biter.
Okul önlüğümü özledikçe kavuştuğum çocukluğum


Gençliğim

Ve ne vakit başlasam yeniden seni sevmeye

Sana olan sevgim nefretimin reddinde biter.
Her başlangıcın bir öyküsü bir de sonu var ya

Her gelişin de bir gidişi var

Söyleyecektim sana;
Bir iki satır yazsaydım uçurumun kenarında tutamadığın ellerimle

Yaralı bir kuşun diyemediklerini söyleyecektim sana

Ve diyecektim ki;
Gidiyorum

Kaderi bir kış vedasına yazılmış küçük


Menteşelerinin gıcırtılarına yıllarca dayanan meşe gibi

İnce demirlerine


Her başlangıcın bir öyküsü bir de sonu var ya

Belki senden önce


Sana diyemediklerimi susarak

Ama hep senin istediğin gibi

"Geldiğim gibi gidiyorum
