[INDENT][SIZE="3"]Uzaktan birbirine karışmış müzik sesleri geliyor. Her mekanda farklı bir ritim, farklı bir ses; oysa yanı başımda ağustos böcekleri ötüyor. Burada insanlar sabaha kadar eğleniyor. Evimi özledim. Ruhumun yaşlılığından olsa gerek, tatil gibi gelmiyor bu gürültü bana. Huzura dönmek istiyorum.
Burada gece, gündüzden daha kalabalık. Kalbime benzeyen ıssız bir kaya buldum, elimde kahvem sigaram, gelip geçen gemileri seyrediyorum. Renk renk ışıklandırmışlar hepsini, denizin üstü süslenmiş kadın gibi! Gemiler geceleri daha hızlı gidiyor gibi görünür, oysa bu bir göz yanılması. Ben de bir zaman sevdim sanmıştım, şimdi anladım ki, o da bir kalp yanılması.
Bir hayalden öteye geçememiş aşkımızı düşünüyorum, fonda uzak müzik, bir de cırcır böcekleri. Garipsiyorum, her şeyi, aşka ait ne varsa yadırgıyorum. Anılarım geliyor aklıma, nasıl seviyor insan hiç tanımadığı bir kalbi? Sonra uğrunda bir ömrü nasıl harcıyor? Aşk dediğin büyünün etkisi nasıl bu kadar kolay bozuluyor?
Ne kadar oldu ki şunun şurasında? Bir yatakta koyun koyuna uyumuyor muyduk? Şimdi, hepsi yabancı, sen bile! Ağrımıza gitmeliydi, gitmiyor! Şeytan görsün yüzünü diyorum bazen, aman karşıma çıkmasın diye geçiriyorum içimden. Oysa nasıl atıyordu kalplerimiz?
Doğum gününde kimsenin yapmadığı bir sürpriz yapabilmek için, aylar öncesinden başlamıştım hazırlıklara. Elimde kalan birkaç tebessüm, cebimde işe yaramaz hatıralar. Düşlerim vardı içinde sen olan, seninle donatılmış, hatta üstüne kurulu bir yaşam planım, hepsi bitti!
Herkesin hayatı roman, kime çarpsan anlatacak muhteşem bir aşk hikayesi var. Bunca acı ve yaralı ayrılıkları, bu kadar insan nasıl taşıyoruz içimizde? Neden hepimizde bir öykü bırakıyor gidenler? Aşkın değersizliğinden olamayacağına göre, birbirimize mi ucuz geliyoruz? Sevdayı taşımayı beceremeyen kalplerle, en çok aşka yakışanlar neden birleşiyor? Kendimizi görmekten mi yoksunuz, yoksa karşıya bakmayı mı beceremiyoruz?
Biraz ilerde başkaları da oturmuş, karanlık denize bakıyorlar. Onların aklından da eski aşkları geçiyordur herhalde. Bu kayalıkların adını değiştirmeli, meşhur yalnızlar rıhtımı burası olmalı! Benim gibi dağılmış ve yalnız yüreklerden başka kimsenin oturmadığı şu sahilde, üstelik saat gece yarısını geçmişken, yıldız kaysa ne olacak? Tutulacak dileğimiz bitmiş, belki de dilek tutma hakkımız tükenmiş. Burada oturup denizi seyredenler, geçmişin tozlu anılarına bir okkalı küfür savuruyorlar. Herkes içinden geçiriyor, cebinde taşıdığı hatırları tek tek suya gömüyor. Ben de seni atacaktım karanlık denizin dibine ama yanımda getirmemişim. Benim için sen, bir hayalin bittiği yerdesin ve orda gömüleceksin! [/SIZE][/INDENT]
Burada gece, gündüzden daha kalabalık. Kalbime benzeyen ıssız bir kaya buldum, elimde kahvem sigaram, gelip geçen gemileri seyrediyorum. Renk renk ışıklandırmışlar hepsini, denizin üstü süslenmiş kadın gibi! Gemiler geceleri daha hızlı gidiyor gibi görünür, oysa bu bir göz yanılması. Ben de bir zaman sevdim sanmıştım, şimdi anladım ki, o da bir kalp yanılması.
Bir hayalden öteye geçememiş aşkımızı düşünüyorum, fonda uzak müzik, bir de cırcır böcekleri. Garipsiyorum, her şeyi, aşka ait ne varsa yadırgıyorum. Anılarım geliyor aklıma, nasıl seviyor insan hiç tanımadığı bir kalbi? Sonra uğrunda bir ömrü nasıl harcıyor? Aşk dediğin büyünün etkisi nasıl bu kadar kolay bozuluyor?
Ne kadar oldu ki şunun şurasında? Bir yatakta koyun koyuna uyumuyor muyduk? Şimdi, hepsi yabancı, sen bile! Ağrımıza gitmeliydi, gitmiyor! Şeytan görsün yüzünü diyorum bazen, aman karşıma çıkmasın diye geçiriyorum içimden. Oysa nasıl atıyordu kalplerimiz?
Doğum gününde kimsenin yapmadığı bir sürpriz yapabilmek için, aylar öncesinden başlamıştım hazırlıklara. Elimde kalan birkaç tebessüm, cebimde işe yaramaz hatıralar. Düşlerim vardı içinde sen olan, seninle donatılmış, hatta üstüne kurulu bir yaşam planım, hepsi bitti!
Herkesin hayatı roman, kime çarpsan anlatacak muhteşem bir aşk hikayesi var. Bunca acı ve yaralı ayrılıkları, bu kadar insan nasıl taşıyoruz içimizde? Neden hepimizde bir öykü bırakıyor gidenler? Aşkın değersizliğinden olamayacağına göre, birbirimize mi ucuz geliyoruz? Sevdayı taşımayı beceremeyen kalplerle, en çok aşka yakışanlar neden birleşiyor? Kendimizi görmekten mi yoksunuz, yoksa karşıya bakmayı mı beceremiyoruz?
Biraz ilerde başkaları da oturmuş, karanlık denize bakıyorlar. Onların aklından da eski aşkları geçiyordur herhalde. Bu kayalıkların adını değiştirmeli, meşhur yalnızlar rıhtımı burası olmalı! Benim gibi dağılmış ve yalnız yüreklerden başka kimsenin oturmadığı şu sahilde, üstelik saat gece yarısını geçmişken, yıldız kaysa ne olacak? Tutulacak dileğimiz bitmiş, belki de dilek tutma hakkımız tükenmiş. Burada oturup denizi seyredenler, geçmişin tozlu anılarına bir okkalı küfür savuruyorlar. Herkes içinden geçiriyor, cebinde taşıdığı hatırları tek tek suya gömüyor. Ben de seni atacaktım karanlık denizin dibine ama yanımda getirmemişim. Benim için sen, bir hayalin bittiği yerdesin ve orda gömüleceksin! [/SIZE][/INDENT]