Madem gideceksin bir bardak aşk iç elimden….
Şaşırma, gideni sevmeyi çok önce öğrendim ben. Oyuna, düzene, kumpasa gerek yok! Belli gözlerinden kapıya bakıyorsun, demek gideceksin, gidebilirsin. Hiçbir bedel istemem gönlünden.
Sadece şu anı düşünüyorum. İçim titriyor yüzüne baktığımda, midem ağrıyor gözlerini düşününce.. Adı aşk bunun biliyorum! Geçecek yani… O zaman gidebilirsin! Aramızdaki bütün bağların heyecanı tükenir tükenmez…
Gideni sevebilmek ne zor bilemezsin, hep kalan olmak, hep uğurlamak, el sallamak ne zor iştir; bilemezsin!
Gitmenin o tuhaf heyecanını bilemedim çünkü vaktim olmadı gitmeye. Ben hep Haydarpaşa Tren İstasyonu’nda el sallayarak baktım düdüğünü yüksek sesle çalarak uzaklaşan vagonların ardından.
Şimdi gitmek istesem, Haydarpaşa’dan da tren kalkmıyor artık…
Kalmayı, beklemeyi, direnmeyi, sabretmeyi öğretti bana hayat. Yeni maceralara atılmadım mı? Elbette, hem de koşa koşa ama hep kendi evimin balkonundan. Dışarıda neler oluyor bilemedim. Başka hayatlar, başka ülkeler, uzaklar göremedim.
Hep aynı camdan bakıp, hep aynı sokağı görerek yaşadım yıllar boyu. Hep aynı heyecanla başladı aşklarım, “bu defa doğrusu geldi†diye sevindiğim her aşktan, “bu da değilmişâ€ diyerek ayrıldım.
O yüzden alıştım, sen de gideceksin. Bu gönülde, bu evde misafirsin; ne kadar uzun kalsan da gideceksin. Ben gidenleri sevmeyi öğrendim. Bir oyun kurdum kendime, aşkı gitmeye yakıştırdım hep, öyle avuttum kendimi veya her gidişi aşk sandım. Çünkü hiç yanımda yıllanan bir sevdaya rastlamadım….
Candan Ünal
Şaşırma, gideni sevmeyi çok önce öğrendim ben. Oyuna, düzene, kumpasa gerek yok! Belli gözlerinden kapıya bakıyorsun, demek gideceksin, gidebilirsin. Hiçbir bedel istemem gönlünden.
Sadece şu anı düşünüyorum. İçim titriyor yüzüne baktığımda, midem ağrıyor gözlerini düşününce.. Adı aşk bunun biliyorum! Geçecek yani… O zaman gidebilirsin! Aramızdaki bütün bağların heyecanı tükenir tükenmez…
Gideni sevebilmek ne zor bilemezsin, hep kalan olmak, hep uğurlamak, el sallamak ne zor iştir; bilemezsin!
Gitmenin o tuhaf heyecanını bilemedim çünkü vaktim olmadı gitmeye. Ben hep Haydarpaşa Tren İstasyonu’nda el sallayarak baktım düdüğünü yüksek sesle çalarak uzaklaşan vagonların ardından.
Şimdi gitmek istesem, Haydarpaşa’dan da tren kalkmıyor artık…
Kalmayı, beklemeyi, direnmeyi, sabretmeyi öğretti bana hayat. Yeni maceralara atılmadım mı? Elbette, hem de koşa koşa ama hep kendi evimin balkonundan. Dışarıda neler oluyor bilemedim. Başka hayatlar, başka ülkeler, uzaklar göremedim.
Hep aynı camdan bakıp, hep aynı sokağı görerek yaşadım yıllar boyu. Hep aynı heyecanla başladı aşklarım, “bu defa doğrusu geldi†diye sevindiğim her aşktan, “bu da değilmişâ€ diyerek ayrıldım.
O yüzden alıştım, sen de gideceksin. Bu gönülde, bu evde misafirsin; ne kadar uzun kalsan da gideceksin. Ben gidenleri sevmeyi öğrendim. Bir oyun kurdum kendime, aşkı gitmeye yakıştırdım hep, öyle avuttum kendimi veya her gidişi aşk sandım. Çünkü hiç yanımda yıllanan bir sevdaya rastlamadım….
Candan Ünal