Aşkın yüreğimi titreten gücünü bir defa daha gördüm. Savruldum olduğum yerden, sanki uzak diyarlarda bir taşa çarpıp durdum. Gözlerinin içinde bir yolculuğa çıktım, hiç bu kadar huzurlu bir çift göze rastlamamıştım.
Sonra gülümsedin bana, sanki ruhum çekildi içinden omzuna koydu. Ne tuhaf bir andı! Sanki uzun yıllardır seni tanıyormuşum ve sanki dün de berabermişiz gibi…
Elini uzattın, tokalaştık, sarıldık sıcacık, istemeden birbirine uzandı bedenlerimiz. Hiç ayrılmak istemedim omuz başından, hatta orada ölebilirdim.
Kısa bir sohbetten sonra ayrıldı yollarımız. Daha doğrusu sen gittin, ben aynı yerde uzun saatler boyu durdum ve gözlerindeki o ormanı düşledim.
Ne zaman gözlerini düşünsem yüzümde tuhaf bir tebessüm oluştu, ne zaman seni düşünsem midemde kelebekler uçuştu. Aşk buydu; bu muydu?
İlk gece uyuyamadım heyecandan. Ertesi gün buluştuğumuzda dilim tutuldu. Ne içeceğimi sorduğunda garson, ben gözlerindeki ormanda bir ağacın altında ayaklarımı uzatmış oturuyordum.
Saatler geçmek bilmedi, elin elime değsin diye ne numaralar yaptım. Sadece sarılmanı istedim. Kolların öylesine dolandığında belime düşüp bayılabilirdim.
Neler anlattım ben sana hatırlamıyorum. Gözlerindeki huzura dayayıp yüreğimi, hiç oradan ayrılmak istemedim. Gitme diye, gece olmasın diye neler vermezdim ama saatin de bana düşman olduğunu bilemedim.
Şimdi yarını bekliyorum, midemdeki kelebekleri gözlerindeki ormana saldım. Birlikte yaşanacak bir düşün hayalini kuruyorum. Artık sensiz nasıl yaşanır bilmiyorum. Senin olmak için ömrümü teklif ediyorum.