Sevmek, hayata başkaldırı mıdır...
Mantığa; uykulu gecelere; umarsız hallere...
Sevmek bu kadar mı acıtır insanı...
O yüz nasıl oturur gözlerin önüne; ya gözler...
Hani tıkanıp cevaplayamadığın cümlelerinin dökülüşü ağır ağır ruhuna...
Herhangi bir resme bakarken bile O'nu görmek mahareti mi ?
Yüreğim...
Ellerini ellerine paralel yaptığında gördüğün çizgiler kadar çok muydu düşlerin... ?
Ya o minik avuçlarda kalan kalp çarpıntıların...
Almaya cesaret edemediğin ah'ların an'larını işgal eden...
Yaşayarak öğrenilir mi yaşamadan hayal ettiklerinin düş bozumları...
Boyası mı akıyor yüzünün;
yada akan dünlerin mi...
Yarınların...
Ipotek altında bak yine şafak ardına ısmarladıkların!
Yoksa o grimsi günden mi kalma kuşatılmışlığın...
Yalnızlığım...
O ayna'ydı ya...
Sana ruhunun şemasını çizen...
Baktığımda gördüklerimle bakmadan gördüklerim aynı kapıya çıkıyordu;
Ve sen hep yüz'de buluyordun yansımanı...
Ve hani izdüşümüydü bu sokağa düşen düşürdüklerinin..
Yaşattıklarının...
Işte tüm benzerlikler buraya kadar...
şimdi kim kime benziyor...?!
Sen sana benziyor musun...
Önemi yok!
çıkıp gitmiş gibisin bedeninden...
Bu can sana ait olmamalı...
Bu sözler sana...
Bu bakış sana...
Derinlerine dalma demiştim kaç defa...
Kaç defa kendi derinlerine...
Dalma!
Yüreğim...
Sen...
(alıntı)