[INDENT][SIZE="3"]Gün eteklerini toplayıp şehrimi terk ederken ben gecenin karanlığını aydınlatacak gözlerine yalınayak koşuyorum.
Şehrimin bozkırlarında filizlenen iğde dallarını toplayıp avuçlarından mutluluklarını içmeye geliyorum. Akşam kızıllığı düşerken okyanuslara seni hayal ediyorum bulutların avuçlarında.
Sana gelirken ayaklarıma batan dikenleri toplayıp " yanakların " diye yüreğinden öpüyorum onları.
Seni fısıldıyorum çiçeklerin yüreklerine.
Susamış çardak kuşlarına avuç içlerimde biriktirdiğim gözyaşlarını sunuyorum. Dualarını alıyorum nice yetim kuşların.
Sana kavuşmanın heyecanında alnımdan terler akıyor toprağın dudaklarına.
İliklerim titriyor gözlerini solurken Kanımda tarif edemediğim telaş anaforları. Dilimde mutluluk yağmurlarında bestelenmiş sevda türküleri. Ellerimde dalından yeni koparılmış bir nefeslik çiğdemler.
Gözlerinde geceyi emzirmeye geliyorum. Ve dizlerinde göz kapaklarımı dinlendirmeye geliyorum.
Gözlerindeki Cennetin zemzem kokan sularında delicesine kulaç atmaya geliyorum.
Güneş karanlıkları elerken avuçlarında sana yağmaya geliyorum.
Yağmurun ıslaklığını giyinip üzerime dudaklarındaki vuslatı öpmeye geliyorum.
Gelirken uçurumlara hayallerimden köprüler kuruyorum. Çiğ tanesi ıslaklığındaki kirpiklerine uzanıp güneşi senin yüreğinde karşılamak istiyorum.
Geldiğimde †hayalen “ kollarına sarılıp varlığını soluyacağım. Göğündeki beyaz bulutlarla yıkayacağım hasretinde küllenen dudaklarımı.
Çatısız hayallerimde bedenimi senin gözlerine kapatıp sabah ezanı okunmadan göz kapaklarından güneşe selam durmalıyım.
Gece güne yenik düşmeden ben uykuya dalmış kardelenleri uyandırmalıyım. Ve tenini gül kokulu yağmurlar yıkarken ben kırgın düşlerimi göğsüne yaslayıp senin avuçlarında mutlulukları kana kana içmeliyim. Sana küçük ellerimden gecenin karanlığında nice hayali yıldızlar çizmeliyim.
Güllerle yıkanmış saçlarının kokusuyla ılık meltemleri kıskandırmalıyım.
Rüzgar yavru ceylanları üşütmeden ben utangaç yanaklarından toprağa bir cemre misali yuvarlanmalıyım.
Her soluk aldığında dalgaların kıyıları dövdüğü zamanlardan kalma kırık uçurtmalarımı toplayıp yeni fideler ekiyorum ezik gül bahçelerine.
Goncalar düşerken yüzün coğrafyasına ben kuytu köşelerde ay teninin kokusunu soluyorum. Küçük ellerimle bakır tenli bulutların yüreğine “gözlerini “ çiziyorum.
Bu gece “ Gözlerindeki Cenneti “ soluyup sabah güneşini senin yanında karşılamak istiyorum.
Sonra varlığının sıcaklığına uyanıp senin avuçlarından mavi semaya kanatlanmalıyım. Yüzünün ince çizgilerinden kayıp güneşin eteklerine koşmalıyım.
Pencerene gün doğmadan yüreğimle alnına baharları dudaklarımla gözlerine yıldızları bırakıp engin okyanuslara koşmalıyım.
Geldiğimde yüreğimin sıcaklığını hissetmeyeceksin. Göz kapakların hulyalara dalarken ben yatağına gülleri serpiştireceğim.
Usulca saçlarını tokasından çözüp yıldızları işleyeceğim saç tellerine. Yumduğun avuç içlerini sen fark etmeden açıp ince çizgilerine yaslanıp mutlulukları soluyacağım.
Kurumuş dudaklarına gözlerimin ıslak nemini bırakıp ayak uçlarına taze papatyaları sereceğim.
Ve kuşluk vakti dudaklarımla usulca yüreğini öpüp pencerenden güvercinin ayak uçlarına tutunup şehrime döneceğim.
Sabah uyandığında gözlerinin sevdaya gülümsediğini fark edeceksin. Güneşin bu sabah tenini bir başka ısıttığını ve hoyrat rüzgarın dağınık saçlarını usulca taradığını hissedeceksin.
Suskun duvarlar dile gelip kulağına “ sevda “ türkülerini fısıldayacaklar. Ve bu sabah ekmeğin kokusu bir başka olacak. Rüzgarın koynuna baharları doldurduğunu ve omuzlarında nice yetim kuşların soluduğunu fark edeceksin.
Avuç içlerinin anlamsız terlediğini ve dudaklarının sebepsiz titrediğini hissedeceksin. Penceredeki boynu bükük ciceklerin sana seslendiğini duyar gibi olacaksın.
Ve en sonunda aynaya gülümsediğinde beyaz peçeteye yazılı şu notu okuyacaksın ;
“ Gül Yüreklim '' ;
Bu gece yüreğine uzanıp sabaha kadar ılık nefesinde
gezindim durdum.
Kah kirpiklerinde rüzgarları kovaladım kah avuç
içlerinde yavru keklikleri uyandırdım.
Dizlerine başımı yaslayıp sabaha kadar her soluğuna
bir dua ekledim.
Varlığının huzurunda nice seni seviyorum kelimelerini
fısıldadım kulağına.
“ Geldiğinde niye uyandırmadın beni “ der gibisin.
Biliyorum. Uyandırmaya kıyamadıım işte. Eğer
uyandırsaydım seni gül kokulu Melek’lerin yüreğini
güllerle yıkamasına ve yetim güvercinlerin dudaklarına
baharı bırakmasına engel olacaktım.
Kıyamadım o kuru dudaklarından öpmeye.
Kıyamadım işte.
Ve giderken her zaman beni soluman icin yüreğimi “
ılık nefesine “ bıraktım.
Kıyamadığım yüreğine nice seni seviyorum cümlelerini
yolluyorum…
“ İyi ki varsın
Nefesine Dokunamadigim
Yüreğimde soluduğum cansın.
Sen Kiyamadigimsin
Mutluluklarda nefes aldığımsın…â€[/SIZE][/INDENT]
Şehrimin bozkırlarında filizlenen iğde dallarını toplayıp avuçlarından mutluluklarını içmeye geliyorum. Akşam kızıllığı düşerken okyanuslara seni hayal ediyorum bulutların avuçlarında.
Sana gelirken ayaklarıma batan dikenleri toplayıp " yanakların " diye yüreğinden öpüyorum onları.
Seni fısıldıyorum çiçeklerin yüreklerine.
Susamış çardak kuşlarına avuç içlerimde biriktirdiğim gözyaşlarını sunuyorum. Dualarını alıyorum nice yetim kuşların.
Sana kavuşmanın heyecanında alnımdan terler akıyor toprağın dudaklarına.
İliklerim titriyor gözlerini solurken Kanımda tarif edemediğim telaş anaforları. Dilimde mutluluk yağmurlarında bestelenmiş sevda türküleri. Ellerimde dalından yeni koparılmış bir nefeslik çiğdemler.
Gözlerinde geceyi emzirmeye geliyorum. Ve dizlerinde göz kapaklarımı dinlendirmeye geliyorum.
Gözlerindeki Cennetin zemzem kokan sularında delicesine kulaç atmaya geliyorum.
Güneş karanlıkları elerken avuçlarında sana yağmaya geliyorum.
Yağmurun ıslaklığını giyinip üzerime dudaklarındaki vuslatı öpmeye geliyorum.
Gelirken uçurumlara hayallerimden köprüler kuruyorum. Çiğ tanesi ıslaklığındaki kirpiklerine uzanıp güneşi senin yüreğinde karşılamak istiyorum.
Geldiğimde †hayalen “ kollarına sarılıp varlığını soluyacağım. Göğündeki beyaz bulutlarla yıkayacağım hasretinde küllenen dudaklarımı.
Çatısız hayallerimde bedenimi senin gözlerine kapatıp sabah ezanı okunmadan göz kapaklarından güneşe selam durmalıyım.
Gece güne yenik düşmeden ben uykuya dalmış kardelenleri uyandırmalıyım. Ve tenini gül kokulu yağmurlar yıkarken ben kırgın düşlerimi göğsüne yaslayıp senin avuçlarında mutlulukları kana kana içmeliyim. Sana küçük ellerimden gecenin karanlığında nice hayali yıldızlar çizmeliyim.
Güllerle yıkanmış saçlarının kokusuyla ılık meltemleri kıskandırmalıyım.
Rüzgar yavru ceylanları üşütmeden ben utangaç yanaklarından toprağa bir cemre misali yuvarlanmalıyım.
Her soluk aldığında dalgaların kıyıları dövdüğü zamanlardan kalma kırık uçurtmalarımı toplayıp yeni fideler ekiyorum ezik gül bahçelerine.
Goncalar düşerken yüzün coğrafyasına ben kuytu köşelerde ay teninin kokusunu soluyorum. Küçük ellerimle bakır tenli bulutların yüreğine “gözlerini “ çiziyorum.
Bu gece “ Gözlerindeki Cenneti “ soluyup sabah güneşini senin yanında karşılamak istiyorum.
Sonra varlığının sıcaklığına uyanıp senin avuçlarından mavi semaya kanatlanmalıyım. Yüzünün ince çizgilerinden kayıp güneşin eteklerine koşmalıyım.
Pencerene gün doğmadan yüreğimle alnına baharları dudaklarımla gözlerine yıldızları bırakıp engin okyanuslara koşmalıyım.
Geldiğimde yüreğimin sıcaklığını hissetmeyeceksin. Göz kapakların hulyalara dalarken ben yatağına gülleri serpiştireceğim.
Usulca saçlarını tokasından çözüp yıldızları işleyeceğim saç tellerine. Yumduğun avuç içlerini sen fark etmeden açıp ince çizgilerine yaslanıp mutlulukları soluyacağım.
Kurumuş dudaklarına gözlerimin ıslak nemini bırakıp ayak uçlarına taze papatyaları sereceğim.
Ve kuşluk vakti dudaklarımla usulca yüreğini öpüp pencerenden güvercinin ayak uçlarına tutunup şehrime döneceğim.
Sabah uyandığında gözlerinin sevdaya gülümsediğini fark edeceksin. Güneşin bu sabah tenini bir başka ısıttığını ve hoyrat rüzgarın dağınık saçlarını usulca taradığını hissedeceksin.
Suskun duvarlar dile gelip kulağına “ sevda “ türkülerini fısıldayacaklar. Ve bu sabah ekmeğin kokusu bir başka olacak. Rüzgarın koynuna baharları doldurduğunu ve omuzlarında nice yetim kuşların soluduğunu fark edeceksin.
Avuç içlerinin anlamsız terlediğini ve dudaklarının sebepsiz titrediğini hissedeceksin. Penceredeki boynu bükük ciceklerin sana seslendiğini duyar gibi olacaksın.
Ve en sonunda aynaya gülümsediğinde beyaz peçeteye yazılı şu notu okuyacaksın ;
“ Gül Yüreklim '' ;
Bu gece yüreğine uzanıp sabaha kadar ılık nefesinde
gezindim durdum.
Kah kirpiklerinde rüzgarları kovaladım kah avuç
içlerinde yavru keklikleri uyandırdım.
Dizlerine başımı yaslayıp sabaha kadar her soluğuna
bir dua ekledim.
Varlığının huzurunda nice seni seviyorum kelimelerini
fısıldadım kulağına.
“ Geldiğinde niye uyandırmadın beni “ der gibisin.
Biliyorum. Uyandırmaya kıyamadıım işte. Eğer
uyandırsaydım seni gül kokulu Melek’lerin yüreğini
güllerle yıkamasına ve yetim güvercinlerin dudaklarına
baharı bırakmasına engel olacaktım.
Kıyamadım o kuru dudaklarından öpmeye.
Kıyamadım işte.
Ve giderken her zaman beni soluman icin yüreğimi “
ılık nefesine “ bıraktım.
Kıyamadığım yüreğine nice seni seviyorum cümlelerini
yolluyorum…
“ İyi ki varsın
Nefesine Dokunamadigim
Yüreğimde soluduğum cansın.
Sen Kiyamadigimsin
Mutluluklarda nefes aldığımsın…â€[/SIZE][/INDENT]