Sana bir şeyler yazayım istedim dün gece en sevdiğim yerde tek başıma otururken…Birkaç satırdan öteye gidemedi yazmayı denediğim şeyler…Şimdi devam ediyorum… Sana bir şeyler yazayım istedim dün gece en sevdiğim yerde tek başıma otururken…
Birkaç satırdan öteye gidemedi yazmayı denediğim şeyler…
Şimdi devam ediyorum…
O zaman yazdıklarım,
Dün gece düşünmekte olduklarim,
Ve şimdi yazacaklarım
Öyle geçecekler ki birbirlerinin içine,
Sen bile anlayamayacaksın,
Neyi, ne zaman düşündüğümü…
Neden böyle yazdım?
Bilmiyorum
Sadece dilimin ucuna öyle geldi, ve ben de öyle yazıyorum…
Bazen yalnızca seni izlerken,
Gözyaşlarım gelip perdeliyor göz bebeklerimi...
Bilmiyorum ozamanlar anlayabiliyor musun aklımdan geçenleri?...
Aslında ben hiçbir zaman beceremedim gözlerimle konuşmayı...
Ve gözbebeklerindeki çığlıklar dışında duyamadım,
Anlayamadım hiç kimseyi
Aklından ne geçtiğini,
Ne söylemek istediğini...
Ben,
Sözcüklere ihtiyaç duyarım kendimi anlatabilmek için,
Ve sözcüklerine ihtiyaç duyuyorum seni anlayabilmek için…
Dün gece sana sorduğum sorunun anlamsızlığını
Senin verdiğin yanıttaki ısrarcılığınla bile kavrayamadım…
“Sen bir insanın sonsuza kadar aynı insanı sevebileceğine inanmıyor musun?”
diye sordun bana…
Zihnimde bir yanıt arayıp durdum bana sorduğun soruya…
Ve birbirimize vermemizi istediğimiz söze…
Dakikalarca…
Yaşamımdaki bir çok şey gibi,
yanıt da aniden geldi!
Sanki kalbim ve beynim kucaklaştı!
Gerçekten, hissettiğim buydu…
Sen,
Her şeyinle,
Benim her zaman istediğim adam değil miydin?
Ben bunu daha önce dile getirmemiş miydim?!
Hem sen, yalnızca sevgilim de değilsin ki!
Sana söylemiştim “sana sarıldığımda, sadece sevgilime sarılmıyorum” diye…
Sen,
Hem sevgilimsin benim,
Hem en gerçek dostum,
En büyük sevgim,
Babam,
Kardeşim,
Küçük oğlum…
Her şeyi ama her şeyi birlikte yaşamak paylaşmak isteyeceğim tek kişi…
Bilinç tarlam!
Ben nereden öğrendim bu tamlamayı?
Benim oluşturmadığım kesin de, nereden duydum da senin için kullandım ilk?
bir sır vereyim sana:
Aslında, dün geceye kadar,
Bu iki sözcüğün altında yatan derin anlamın farkında değildim,
Yüzeysel bir şekilde anlamışım hatta…
Bunu fark etmemiş olmam olacak iş değil!
Sen,
Benim kendime ve çevreme yönelik bilincimi,
Sana olan hislerimin bütün parçalarını,
Bizden bağımsız olmayan,
Bizim yaratmış olduğumuz ilişkimizi
Ektiğim ve yetiştirdiğim tarlamsın!
Yaşamımda gördüğüm en verimli tarla hem de!
Her geçen gün daha çok büyüyorum, bilinçleniyorum…
Öyle bir tarla ki bu,
Çevresel etkenler onu etkilemiyor…
Yalnızca zamanın etkisi altında…
Yani geçen her dakika,
Daha da olgunlaşıyor, hem de başka hiçbir şeye benzemeden…
Her geçen saniye,
Hem kendimi
Hem de seni daha iyi anladığımı hissediyorum boydan boya…
Ve sevgilim bu satırların yazılış amacı en sona kaldı…
En sonunda vurgulanması daha mı iyi olacak ne?
İyi ki geldin bu dünyaya,
Ve iyi ki “sen” oldun
her şeyinle…
Aklının alabileceği her şeyim oldun benim…
Sen benim yarımsın…
Bu yüzden de, hem bugünüm hem de yarınımsın…
Meleğim,
Bu satırları okuduktan sonra sımsıkı sarılmak isterdim sana…
Ama varsayımlar üzerinde durmayayım,
Hem bak yalnızca “ben” varım bu satırlarda…
Daha sonra,
Bedenen de olacağım yanında…
Yirmi beş yaşın her şeyiyle mutluluk getirsin sana…
Bir yıl daha büyüdün; ama biliyorum
Geçen yıla göre daha küçük daha masum,tertemiz bir çocuksun bir yaş daha küçük…
Yalnızca biliyorum…
Yanında olamadığım için bağışla…
Seni seviyorum!