*Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.(Kızıl Derili Atasözü )
Bugün Orhan Bey memleketine yağmur ya da kar yağmadığı için şikayet ettiğinde sadece küresel ısınma diyebildim.
Peki şöyle düşünelim;
Bundan yüz elli yıl sonra bir çocuk ‘’babacığım kar nasıl bir şey’’ diye sorduğunda o gün için babalar ne cevap verecek merak ediyorum .Böyle bir soru ortaya çıkmasın diye bugün için kendi adıma gösterdiğim bir çaba var mı ? Cevap:hayır. Peki bu özeleştiriyi yaptıktan sonra , bunun için bir çaba gösterecek miyim ? Sanmıyorum.
Yarın öbür gün torunlarım kaynakları nasıl bu kadar tüketebildiniz dede hiç mi bizi düşünmediniz dediğinde , verilecek cevap çok basit çünkü : o günün şartları öyleydi.
Oysa doğa günün şartlarını dinlemiyor, bizim ona verdiğimiz zararın intikamını yavaş yavaş alıyor ve biz insanlar bunun bilincinde olmamıza rağmen, yine de ona zarar vermekten vazgeçmiyoruz. Örnek olarak bu yıl İstanbul’a bir kere kar yağmasını verebiliriz onun dışında neredeyse sürekli, güneşli bir İstanbul gördük. Haberlerde sürekli bir yerlerde kaynakların kuruduğundan söz ediliyor. Hatta daha bu sabah kuruyan bir kaynağın altından anıt mezarların çıktığını seyrettim televizyonda.
Geçen gün bir değerlendirmede çok sevdiğim bir dostum şöyle bir açıklama yapmıştı. ‘’Okuma oranı arttı ama anlama oranı düşüyor.’’
Bu tespit her açıdan geçerli, ancak günümüzde küresel ısınmaya bu kadar vurgu yapılırken bizim bu kadar dikkatsizce hareket ediyor olmamız mantığa aykırı. Ancak bu yaptıklarımız sadece bizlere değil bizimle beraber dünya üzerinde yaşayan canlılara da zarar veriyor. Mesela geçen gün veteriner bir arkadaşımla sohbet esnasında kedilerin mart ayı ile ilgili bir espri geçti. Kendisinin yaptığı açıklama kediler için ne ifade ediyor bilmem ama benim için içler acısıydı. Bu hayvanlar da mart ayı diye bir şey kalmadı yılda dört defa çiftleşiyorlar artık, hayvanların bütün dengesi bozuldu dedi.
Peki;
Bütün bunların bilincinde bir tüketici olarak ilk yapacağım şey ne biliyor musunuz ?
Söyleyeyim, yazdığım yazıyı baştan sona kadar okuyup acaba yanlış yazdım mı ? diye bakacak iyi en azından fena bir şey çıkmamış, bu konu ile ilgili de bir yazı yazmış oldum diyecek gülümseyeceğim. Sonra yine her zaman ki gibi tüketmeye ve çevreye zarar vermeye devam edeceğim.
Sonuç,
Kendi yazdığı yazıdan ve okuduklarından bir şey anlamayan, küresel ısınmayı durdurmak için bir çaba göstermeyen bir birey olarak; gelecek neslin mezarımda şahsıma edeceği küfürleri peşinen kabul ediyorum.
Geçmiş olsun.
Bugün Orhan Bey memleketine yağmur ya da kar yağmadığı için şikayet ettiğinde sadece küresel ısınma diyebildim.
Peki şöyle düşünelim;
Bundan yüz elli yıl sonra bir çocuk ‘’babacığım kar nasıl bir şey’’ diye sorduğunda o gün için babalar ne cevap verecek merak ediyorum .Böyle bir soru ortaya çıkmasın diye bugün için kendi adıma gösterdiğim bir çaba var mı ? Cevap:hayır. Peki bu özeleştiriyi yaptıktan sonra , bunun için bir çaba gösterecek miyim ? Sanmıyorum.
Yarın öbür gün torunlarım kaynakları nasıl bu kadar tüketebildiniz dede hiç mi bizi düşünmediniz dediğinde , verilecek cevap çok basit çünkü : o günün şartları öyleydi.
Oysa doğa günün şartlarını dinlemiyor, bizim ona verdiğimiz zararın intikamını yavaş yavaş alıyor ve biz insanlar bunun bilincinde olmamıza rağmen, yine de ona zarar vermekten vazgeçmiyoruz. Örnek olarak bu yıl İstanbul’a bir kere kar yağmasını verebiliriz onun dışında neredeyse sürekli, güneşli bir İstanbul gördük. Haberlerde sürekli bir yerlerde kaynakların kuruduğundan söz ediliyor. Hatta daha bu sabah kuruyan bir kaynağın altından anıt mezarların çıktığını seyrettim televizyonda.
Geçen gün bir değerlendirmede çok sevdiğim bir dostum şöyle bir açıklama yapmıştı. ‘’Okuma oranı arttı ama anlama oranı düşüyor.’’
Bu tespit her açıdan geçerli, ancak günümüzde küresel ısınmaya bu kadar vurgu yapılırken bizim bu kadar dikkatsizce hareket ediyor olmamız mantığa aykırı. Ancak bu yaptıklarımız sadece bizlere değil bizimle beraber dünya üzerinde yaşayan canlılara da zarar veriyor. Mesela geçen gün veteriner bir arkadaşımla sohbet esnasında kedilerin mart ayı ile ilgili bir espri geçti. Kendisinin yaptığı açıklama kediler için ne ifade ediyor bilmem ama benim için içler acısıydı. Bu hayvanlar da mart ayı diye bir şey kalmadı yılda dört defa çiftleşiyorlar artık, hayvanların bütün dengesi bozuldu dedi.
Peki;
Bütün bunların bilincinde bir tüketici olarak ilk yapacağım şey ne biliyor musunuz ?
Söyleyeyim, yazdığım yazıyı baştan sona kadar okuyup acaba yanlış yazdım mı ? diye bakacak iyi en azından fena bir şey çıkmamış, bu konu ile ilgili de bir yazı yazmış oldum diyecek gülümseyeceğim. Sonra yine her zaman ki gibi tüketmeye ve çevreye zarar vermeye devam edeceğim.
Sonuç,
Kendi yazdığı yazıdan ve okuduklarından bir şey anlamayan, küresel ısınmayı durdurmak için bir çaba göstermeyen bir birey olarak; gelecek neslin mezarımda şahsıma edeceği küfürleri peşinen kabul ediyorum.
Geçmiş olsun.