70`lerin başlarında başlayan bir kültür akımı, müzik devrimi, yaşam biçimi. İnsanların canının sıkılması, farklı şeyler yapmak istemesi sonucu; farklı kültürlerin veya düşünce tarzlarının ortaya çıkması. Amerika`da yeşerip Avrupa`ya taşınan bir kültür akımı. Modadan edebiyata, resimden kendi içinde geliştirdigi bir çok sanat akımlarına kadar çok büyük bir altkültürü içinde barındıran bir kültür biçimi. Kabuk degiştirmesiyle 80 ve 90`larda sadece müzik olarak bilinen 4 harfli bir kelime...PUNK.
Andy Warhol`un Velvet Underground`u yaratması ve Velvet`ların müzikte ve kültürde insanların yapamadıklarını yapmaları, farklı olmaları, onları farkedemeseler de punk`ın ilk temel taşları olarak anılacaklardı. Wahol`un kısa metrajlı filmleri gösterilirken Velvet`ların o görüntüler üzerindeki canlı performansları bir konser niteliğinde olmayıp, mükemmel bir gösteri haline dönüşüyordu. Cinsellikten, uyuşturucuya, insan psikolojisine kadar tüm konuları böyle yorumluyorlardı.
Daha sonra David Bowie`nin daha da bu cinsellik temasını sahneye taşıması ve sahne kostümlerinin erkekten çok, kadın kıyafetleri olması bu farklı düşünce tarzını bir anda sokaklara taşıdı. İnsanların topluma başkaldırması, yaşanılan düzene karşı yapılan hareketleri destekliyordu.
70`lerde yapılan hoş, güzel, düzenli, çoğunlukla cıvık romantizm içeren şarkıların yerine sert, düzensiz, sözleri acımasız eleştirilerle dolu, kendinden emin bir müzik olarak ortaya çıktı. David Bowie`nin kostümleri sadece konserler için olmasına karşın, halk bunu sokaklara taşıyarak bir başkaldırı olarak topluma gösterdi. Bu akımla birlikte New York`da boy gösteren New York Dolls`un her zamanki görünüşleri cinselliğin ne kadar da önemli olmadığını savunuyordu.
New York`da bir çok müzik grubu türemeye başladi. Bazilari kalabildi, bazilari silindi. New York`daki eskiden insanlarin seçimlerine göre country müzik çalan klüpler yerini CBGB gibi underground rock çalan klüplere birakiyordu. CBGB`ye bir çok Amerika`dan ve Avrupa`dan insanlar gelip, bir çok grubu seyretme şansina erişiyorlardi. Müzik kabuk degiştirip, daha da basite indirgendi. Bu, sadece 3-4 akordan meydana gelen, kisa sözlü ama devamli insanlara bir şeyler anlatmak isteyen bir müzik türüydü. Hatta bir süre Ingiltere`de çikan bir fan-zinelerde 2 tane akoru tab şeklinde gösterip, bir gitar almalarini veya çalmalarini ve şarki yapip insanlara düşüncelerini aktarmalari söylenmiştir.
İngiltere`de küçük bir moda dükkanı olan Malcolm McLaren, Amerika ziyaretinde çok isminden söz edilen CBGB`yi ziyaret edip, buradaki kültürü İngiltere`ye taşımak istedi. Zaten İngiltere`de bu tür müzikler olduğu halde insanların fazla ilgilenmemesi yüzünden fazla öne çıkamıyordu.
75-76 yıllarında Malcolm McLaren İngiltere`ye döndüğünde kafasında bir grup vardı. Bu grup hırçın, kendinden emin, insanları, hem müzikleri, hem görünüşleri hem de hareketleriyle şaşırtması gereken bir grup olmalıydı. Bu sırada Ramones, Small Faces, Hendrix, Patti Smith gibi insanların kavırları çalmaya çalışan Sex Pistols ile tanışan Malcolm McLaren`ın düşüncelerine uyan tam bir gruptu fakat ön adama ihtiyaçları vardı. O zamanlar McLaren`ın dükkanına takılan dişleri çürük John Lydon`a sordular ve o da direk kabul etti.
Sex Pistols`ın EMI`la anlaşıp, çok iyi para alması, punk dinleyicisi için büyük bir darbe oldu. çünkü acaba artık punk müziği para için mi yapılmaya başlamıştı, gerçekten punk müzik de mi popüler müzikler arasına giriyordu? Hem evet hem hayır. çünkü hiçbir grup çok cazip paralar teklif edilince bunu geri çeviremez fakat ilerki yıllarda artık punk müzik salak MTV`nin salak müziği haline gelecekti...
Amerika ve İngiltere`de 80 sonrası hala kaliteli punk müzik yapılırken bu gruplar underground olarak kalmayı bilmişlerdi. The Exploited, Black Flag, Bad Religion, Minor Threat, Descendents ve daha bir çok grup vardı ve hala da bazıları müzik yapıyorlar.
Punk grupları 70 ve 80`lerde MTV`de çıkamazlarken 90`lara gelindiğinde grunge akımının artık para kazandırmaması sebebiyle punk müziğe yöneldiler ve ABD`de sadece az bir kesimin dinlediği gruplar bir anda müzik marketlerde boy göstermeye, klipleri TV`lerde yayınlanmaya başladı. İnsanlar bir şeyler üretmek yerine tüketme yoluna giderlerken, punk müziği de böyle tükettiler. Kaykaycıların rahat koyması için giyilen bol pantolonlar, sözde punk müzik dinliyen, kaymakla alakası olmayan insanlara özgü olmaya başladı. Saçlar boyandı, çizgili renkli renkli t-shirtler, zaten bol olan kasetler cdler satılmaya başladı ve o eski punk kültür anlayışı unutuldu gitti. İnsanlar artık punk denilince rengarenk giysiler, cıvıl cıvıl ( hippie gibi ), etrafta boy gösteren, hiç bir şey ile alakası olmayan insanları düşünüyorlar.
Esasında yazacak daha çok şey var fakat sıkıldım. Ama PUNK kelimesini söylerken "N" harfini daha da çok vurguluyorum ki insanların kafasına daha iyi yerleşsin, bu yazıyı okuduklarında da PUNK`ın ne olduğu anlaşılsın...
Andy Warhol`un Velvet Underground`u yaratması ve Velvet`ların müzikte ve kültürde insanların yapamadıklarını yapmaları, farklı olmaları, onları farkedemeseler de punk`ın ilk temel taşları olarak anılacaklardı. Wahol`un kısa metrajlı filmleri gösterilirken Velvet`ların o görüntüler üzerindeki canlı performansları bir konser niteliğinde olmayıp, mükemmel bir gösteri haline dönüşüyordu. Cinsellikten, uyuşturucuya, insan psikolojisine kadar tüm konuları böyle yorumluyorlardı.
Daha sonra David Bowie`nin daha da bu cinsellik temasını sahneye taşıması ve sahne kostümlerinin erkekten çok, kadın kıyafetleri olması bu farklı düşünce tarzını bir anda sokaklara taşıdı. İnsanların topluma başkaldırması, yaşanılan düzene karşı yapılan hareketleri destekliyordu.
70`lerde yapılan hoş, güzel, düzenli, çoğunlukla cıvık romantizm içeren şarkıların yerine sert, düzensiz, sözleri acımasız eleştirilerle dolu, kendinden emin bir müzik olarak ortaya çıktı. David Bowie`nin kostümleri sadece konserler için olmasına karşın, halk bunu sokaklara taşıyarak bir başkaldırı olarak topluma gösterdi. Bu akımla birlikte New York`da boy gösteren New York Dolls`un her zamanki görünüşleri cinselliğin ne kadar da önemli olmadığını savunuyordu.
New York`da bir çok müzik grubu türemeye başladi. Bazilari kalabildi, bazilari silindi. New York`daki eskiden insanlarin seçimlerine göre country müzik çalan klüpler yerini CBGB gibi underground rock çalan klüplere birakiyordu. CBGB`ye bir çok Amerika`dan ve Avrupa`dan insanlar gelip, bir çok grubu seyretme şansina erişiyorlardi. Müzik kabuk degiştirip, daha da basite indirgendi. Bu, sadece 3-4 akordan meydana gelen, kisa sözlü ama devamli insanlara bir şeyler anlatmak isteyen bir müzik türüydü. Hatta bir süre Ingiltere`de çikan bir fan-zinelerde 2 tane akoru tab şeklinde gösterip, bir gitar almalarini veya çalmalarini ve şarki yapip insanlara düşüncelerini aktarmalari söylenmiştir.
İngiltere`de küçük bir moda dükkanı olan Malcolm McLaren, Amerika ziyaretinde çok isminden söz edilen CBGB`yi ziyaret edip, buradaki kültürü İngiltere`ye taşımak istedi. Zaten İngiltere`de bu tür müzikler olduğu halde insanların fazla ilgilenmemesi yüzünden fazla öne çıkamıyordu.
75-76 yıllarında Malcolm McLaren İngiltere`ye döndüğünde kafasında bir grup vardı. Bu grup hırçın, kendinden emin, insanları, hem müzikleri, hem görünüşleri hem de hareketleriyle şaşırtması gereken bir grup olmalıydı. Bu sırada Ramones, Small Faces, Hendrix, Patti Smith gibi insanların kavırları çalmaya çalışan Sex Pistols ile tanışan Malcolm McLaren`ın düşüncelerine uyan tam bir gruptu fakat ön adama ihtiyaçları vardı. O zamanlar McLaren`ın dükkanına takılan dişleri çürük John Lydon`a sordular ve o da direk kabul etti.
Sex Pistols`ın EMI`la anlaşıp, çok iyi para alması, punk dinleyicisi için büyük bir darbe oldu. çünkü acaba artık punk müziği para için mi yapılmaya başlamıştı, gerçekten punk müzik de mi popüler müzikler arasına giriyordu? Hem evet hem hayır. çünkü hiçbir grup çok cazip paralar teklif edilince bunu geri çeviremez fakat ilerki yıllarda artık punk müzik salak MTV`nin salak müziği haline gelecekti...
Amerika ve İngiltere`de 80 sonrası hala kaliteli punk müzik yapılırken bu gruplar underground olarak kalmayı bilmişlerdi. The Exploited, Black Flag, Bad Religion, Minor Threat, Descendents ve daha bir çok grup vardı ve hala da bazıları müzik yapıyorlar.
Punk grupları 70 ve 80`lerde MTV`de çıkamazlarken 90`lara gelindiğinde grunge akımının artık para kazandırmaması sebebiyle punk müziğe yöneldiler ve ABD`de sadece az bir kesimin dinlediği gruplar bir anda müzik marketlerde boy göstermeye, klipleri TV`lerde yayınlanmaya başladı. İnsanlar bir şeyler üretmek yerine tüketme yoluna giderlerken, punk müziği de böyle tükettiler. Kaykaycıların rahat koyması için giyilen bol pantolonlar, sözde punk müzik dinliyen, kaymakla alakası olmayan insanlara özgü olmaya başladı. Saçlar boyandı, çizgili renkli renkli t-shirtler, zaten bol olan kasetler cdler satılmaya başladı ve o eski punk kültür anlayışı unutuldu gitti. İnsanlar artık punk denilince rengarenk giysiler, cıvıl cıvıl ( hippie gibi ), etrafta boy gösteren, hiç bir şey ile alakası olmayan insanları düşünüyorlar.
Esasında yazacak daha çok şey var fakat sıkıldım. Ama PUNK kelimesini söylerken "N" harfini daha da çok vurguluyorum ki insanların kafasına daha iyi yerleşsin, bu yazıyı okuduklarında da PUNK`ın ne olduğu anlaşılsın...