geçiyordum öylesine;
rüzgarınla açılan kapına düştüm!
bir dolu bahar gülüş,
bir dolu çiçek getirdim...
yollarında tükenen derman,
yollarında yorulan ayak getirdim...
geçiyordum öylesine;
sabahınla ışıyan kapına düştüm!
bir dolu hüzünlü bakış,
bir dolu zindan getirdim...
dağlarımda üşüyen beden,
dağlarımda kuruyan ot getirdim...
geçiyordum öylesine;
gecenle kapanan kapına düştüm!
bir dolu ışık göz,
bir dolu şafak getirdim...
kollarımda küllenen ateş,
kollarımda serilen yatak getirdim...
geçiyordum öylesine;
yalnızlığınla ağlayan kapına düştüm!
bir dolu cıvıldayan kuş,
bir dolu dudak getirdim...
ellerimde büyüyen sevgi,
ellerimde örülen saç getirdim...
geçiyordum öylesine;
ateşinle yanan kapına düştüm!
bir dolu bulutlu göz,
bir dolu rahmet getirdim...
kuytularımda fışkıran kaynak,
kuytularımda kıvrılan ırmak getirdim...
geçiyordum öylesine,
öfkenle kırılan kapına düştüm!
bir dolu mahzun yüz,
bir dolu dingin deniz getirdim...
korkularımda soyunan kin,
korkularımda giyinen kın getirdim...
geçiyordum öylesine;
yazlarınla kavrulan kapına düştüm!
bir dolu pala kar,
bir dolu ayaz getirdim...
zemherimde açan kardelen,
zemherimde titreyen yaprak getirdim...
geçiyordum öylesine;
yokluğunla acıkan kapına düştüm!
bir dolu sevdalı gönül,
bir dolu ekmek getirdim...
ovalarımda nazlanan başak,
ovalarımda yatan toprak getirdim...
geçiyordum öylesine;
açıklaması yok!
sana geldim!...