* Siz, dünyanın en önemli bilgisayar güvenlik firmalarından birinin temsilcisisiniz; e-mail’lerinizin okunmaması için siz nasıl tedbir alıyorsunuz?
Ben okunduğunu biliyorum, onun için hiçbir şey yapmıyorum. Yazdığınız e-mail’in sadece siz ve gönderdiğiniz kişi tarafından okunması diye bir şey yok. Bütün e-mailler istenirse okunabilir. MSN’deki yazışmalar dahil...
* Sıradan bir vatandaşın e-mail’ini kim okur ki?
Okumaz, ama bir kopyasını saklar.
* Kim?
ABD.
* “Her işin altından ABD çıkar” diye mi, yoksa gerçekten ABD mi?
Gerçekten ABD. Çünkü dünyanın internet yapısına sahip olan ülkesi ABD. İnternetin doğduğu topraklar orası. Bu işi 1970’lerde çözdüler. Bütün standardı belirleyen de ABD.
* Avrupa?
Avrupa bu durumun farkına varıp, kendi internet omurgasına sahip çıktı. Devlet kurumlarının port’larını, IP’lerini kesinlikle dinlettirmiyor. Bunu vatandaşlarının, şirketlerinin kullandığı internet ortamına yaymaya çalışıyor.
* Onlar ABD’den kaçabildi yani?
Bir yere kadar. Çünkü bir Avrupalı Yahoo’ya ya da Gmail adresine e-mail attığı zaman yine yakalanıyor. Ne de olsa bu adreslerin hepsinin ana server’ı, hostingi ABD’de. Asıl posta kutusu orası.
* Peki ABD bu kadar bilgiyi ne yapıyor?
Aradıkları bazı belli kelimeler var. O yüzden sürekli tarama yapıyorlar. Mesela bir elektronik postanın içinde “El Kaide” kelimesi geçiyorsa o posta taramaya takılıyor. Taramadan kaçmak isteyenler kripto yöntemini kullanıyor, ama o da çözüm değil. Çünkü tarama sırasında ardışık kelime düzeneklerine sıklıkla rastlanırsa, sistem bunun bir kripto olduğunu anlayıp, onu da kenara ayırıyor. Tabii dünyada çözülemeyecek hiçbir kripto da olmadığı için kaçmak mümkün olmuyor.
* Böyle bir tarama imkanı varsa peki niye dünyanın e-mail’ini saklıyor?
Bu zararlı, bu zararsız diye ayırmaya vakti yok. Onun yerine saklayıp, bir gün lâzım olursa diye elinde tutuyor. Mesela sizin de şu anda e-mail kutunuzda sakladığınız e-mailler vardır. Oradan da bakabilirler.
* Yani aslında hepimizin e-mail kutusu onlar için istedikleri zaman açıp okuyabilecekleri bir defter gibi?
Kesinlikle, isterlerse sakladıkları yerden çıkartıp içine bakabiliyorlar.
* Demek ki kendimize ahım şahım internet şifreleri bulmamıza gerek yok; çünkü zaten o kapıdan girmiyorlar?
O kapıdan hacker’lar giriyor ki, onlar için de şifreyi kırmak küçük mesele. Kendi yazdıkları script’ler var ellerinde. Kaldı ki zaten hacker’lar da kontrol ettikleri bant genişliğinin bir kısmıyla e-mail trafiğini tarayabiliyorlar. İşlerine yarar bir şey bulurlarsa o zaman kapıdan içeriye girip, bilgiyi alıp, çıkıyorlar.
* Aynı tehlike devlet için de geçerli mi?
Elbette.
* O zaman demek ki korunması uğruna bu kadar ölünen ve öldürülen devletimizin durumu da hiç parlak değil?
Doğrusu devletin çok kritik olan yazışmalarının internet ortamında yapıldığını zannetmiyorum. Bence hâlâ özel ulak sistemini kullanıyorlar.
* Tabii ki savaş kararını internette almıyorlardır ama siz demediniz mi hosting’lerimiz ABD’de, bütün bilgilerimiz orada saklanıyor diye?
Ama devlete ait hosting’leri değil, diğer kuruluşların hosting’lerini kastettim. Tabii orada da şöyle bir sorun var; siz firmanız için Türkiye’deki bir hosting şirketinden yer alıyorsunuz, sonra bir bakıyorsunuz ki Türkiye’deki hosting şirketinin server’ları ABD de. Yani her tr’yle biten e-mail adresinin hostingi de Türkiye’de olmayabilir.
* Yine de daha net soralım: Türk Dışişleri’nin bir yazışması şu anda ABD’de saklanıyor mu, saklanmıyor mu?
Eğer kendi kurumlarının gov.tr adreslerini kullanıyorlarsa ve bu adresleri de Türkiye’de hosting’lendiyse hayır, bu yazışma ABD’de değil, Türk Dışişleri’nin hosting’inde saklanır. Ama eğer yazışma, posta kutusu ABD’de olan bir adresle yapılırsa tabii saklama da ABD’de yapılır.
* Yalnız bu arada öğreniyoruz ki ister ABD, ister Türkiye olsun, sonuçta bütün yazışmalar mutlaka bir yerlere kaydediliyor?
Elbette, bütün yazışmaların birer kopyaları mutlaka bağlı oldukları hosting’lerde saklanır.
* Peki Türkiye’deki hosting’ler kimlerin denetimi altında?
Hiç kimsenin. Öyle bir denetim mekanizması yok. Hosting dediğimiz yerler bağlı oldukları binada bir odadır. Özel olarak soğutulmuş o odada bir sürü server’lar dizisi, modemler, bağlantılar bulunur.
* Buranın “anahtarı” kimdedir?
Kimsede olmaması gerekir, ama Türkiye kendi port’larına, yani kendi IP ve URL’lerine sahip çıkmadığı için “anahtarı” da isteyen tüm hacker’ların eline kendisi vermiş oluyor.
* IP’lere ve URL’lere nasıl sahip çıkılır?
Her gün güvenlik açığı denetimi yapılarak.
* Her gün güvenlik açığı denetimi yapmak demek, elektronik sınırlarınıza elektronik askerler mi dikmek demektir?
Bu işlem tam olarak size bir ayna tutulması demektir. Birinin tüm sisteminizi uzaktan erişimle tarayıp, size ne çöpünüzün olduğunu göstermesi gerekir. Böylece kendinizin dışarıdan nasıl göründüğünü öğrenmiş olursunuz. Sırf bunun için “hacker simülasyonları” yapılır. Etik hacker’lar, “Bir hacker olsam bu sistemi neresinden çökertirdim” diye ataklar yapar. Bunun her gün yapılması gerekir.
* Türkiye bunu yapmıyor mu?
Yapmıyor. Bizim aynamız yok.
* Başka ne yapmıyor?
Devlette bilgisayarla ilgili önemli konumların başına çok da bilgi sahibi olmayan kişileri getiriyor. Sorumluluk bu kişilerde oluyor, ama yetkiyi alt kadro kullanıyor.
* Sistemini denetlememenin ya da başkalarına kaptırmanın en kötü sonucu ne olabilir?
Bir ülkenin bilgisayar alt yapısını ele geçirirseniz o ülkeyi hareket edemez hale getirirsiniz. Data iletişimini ortadan kaldırdığınız anda herkes sudan çıkmış balığa döner. Uyduları hack’leyip GPS sistemini kaydırdığınız anda kimse nerede olduğunu bile bulamaz. Bağdat’ı vuracağım diye füze gönderdiğinizde gidip Tel Aviv’i vurabilirsiniz. Çünkü artık bütün dünya GPS hizmetlerini ABD’nin yerleştirdiği uydulardan alıyor.
* Türkiye ne kadar açık bu tehlikeye?
Onu kestirebilmek mümkün değil. Ben hem Genelkurmay’ın hem de devletin diğer kademelerinin bu riskleri göz önünde bulundurup çeşitli önlemler aldıklarını “umuyorum.”
Dünyanın en iyi hacker’ları Türkiye’den çıkıyor
* En iyi hacker’lar hangi ülkelerden çıkıyor?
Başlangıçta ABD’deydi, ama artık Rusya ve Türkiye.
* Niye Rusya ve Türkiye?
Güvenlik nerede daha azsa, en iyi hacker’lar da orada yetişir. Rusya ve Türkiye, dünyanın elektronik ortamdaki en güvensiz ülkeleri.
* “Göğsümüzü kabartacak” kadar başarılı hacker’ımız var mı peki?
Çok çok iyileri var. Hatta İngiliz gizli servisine çalışan Türk hacker’ları var. Ve çok ciddi paralar karşılığında... Çünkü ne kadar çok siteyi ne kadar daha kısa sürede hack’lerlerse o kadar başarılı oluyorlar ve isim yapıyorlar. Zaten en iyilerine de firmalardan ya da devletten iş teklifi gelir.
* Bizde devlet hacker’larla çalışıyor mu?
Artık her devlet hacker’larla çalışmak zorunda. Biz de bunu yapıyoruz, ama Türkiye’de genellikle suça karışmamış hacker’lar tercih ediliyor.
* Mesela 3 bin Türk hacker Ermenistan ve Fransa’da yaklaşık 250 siteyi çökertmişti. Bu tip işlerin içinde “yönlendirme” var mıdır?
Bunlar kendi portal’larında biraraya gelip, hareket ediyorlar. Onları yönlendirmek için çok fazla bir şey yapmaya gerek yok. Biri çıkıp “Fransızların ihalelere girmesini yasakladım” dediği anda birileri de harekete geçiyor. Çünkü bizim Türk hackerlar’ı çoğunlukla milliyetçidir. Türkiye’de bu tip binlerce hacker var.
Dikkat edin! Bu yıl hack’lenebilirsiniz
Uluslararası bir güvenlik meslek birliği (ISSA) var. Burası üyelerine 2006’nın Aralık ayından beri sürekli uyarılar gönderiyor; 2007 hacker’ların yılı olacak diye... Maalesef çok fazla sayıda uyarı aldık. Çünkü bir el büyüklüğündeki, taşınabilir bilgisayarların sayısı 2005 ve 2006’da çok fazla arttı. Bu bilgisayarların tamamı ya wierless’i, ya bluetooth’u ya da GPRS’i kullanıyor. Yani internet kullanıcılarının çoğunun bilgisi artık havada dolaşıyor. Bu durum hacker’lar için bulunmaz bir fırsat. Nitekim Türkiye’de de son bir aydır hack’lenen sitelerin sayısında ciddi bir artış var. Hack’lenmeye karşı kişisel olarak alacağınız tek bir önlem var; kablosuz ağ bağlantılarını kullanmayın.
Ben okunduğunu biliyorum, onun için hiçbir şey yapmıyorum. Yazdığınız e-mail’in sadece siz ve gönderdiğiniz kişi tarafından okunması diye bir şey yok. Bütün e-mailler istenirse okunabilir. MSN’deki yazışmalar dahil...
* Sıradan bir vatandaşın e-mail’ini kim okur ki?
Okumaz, ama bir kopyasını saklar.
* Kim?
ABD.
* “Her işin altından ABD çıkar” diye mi, yoksa gerçekten ABD mi?
Gerçekten ABD. Çünkü dünyanın internet yapısına sahip olan ülkesi ABD. İnternetin doğduğu topraklar orası. Bu işi 1970’lerde çözdüler. Bütün standardı belirleyen de ABD.
* Avrupa?
Avrupa bu durumun farkına varıp, kendi internet omurgasına sahip çıktı. Devlet kurumlarının port’larını, IP’lerini kesinlikle dinlettirmiyor. Bunu vatandaşlarının, şirketlerinin kullandığı internet ortamına yaymaya çalışıyor.
* Onlar ABD’den kaçabildi yani?
Bir yere kadar. Çünkü bir Avrupalı Yahoo’ya ya da Gmail adresine e-mail attığı zaman yine yakalanıyor. Ne de olsa bu adreslerin hepsinin ana server’ı, hostingi ABD’de. Asıl posta kutusu orası.
* Peki ABD bu kadar bilgiyi ne yapıyor?
Aradıkları bazı belli kelimeler var. O yüzden sürekli tarama yapıyorlar. Mesela bir elektronik postanın içinde “El Kaide” kelimesi geçiyorsa o posta taramaya takılıyor. Taramadan kaçmak isteyenler kripto yöntemini kullanıyor, ama o da çözüm değil. Çünkü tarama sırasında ardışık kelime düzeneklerine sıklıkla rastlanırsa, sistem bunun bir kripto olduğunu anlayıp, onu da kenara ayırıyor. Tabii dünyada çözülemeyecek hiçbir kripto da olmadığı için kaçmak mümkün olmuyor.
* Böyle bir tarama imkanı varsa peki niye dünyanın e-mail’ini saklıyor?
Bu zararlı, bu zararsız diye ayırmaya vakti yok. Onun yerine saklayıp, bir gün lâzım olursa diye elinde tutuyor. Mesela sizin de şu anda e-mail kutunuzda sakladığınız e-mailler vardır. Oradan da bakabilirler.
* Yani aslında hepimizin e-mail kutusu onlar için istedikleri zaman açıp okuyabilecekleri bir defter gibi?
Kesinlikle, isterlerse sakladıkları yerden çıkartıp içine bakabiliyorlar.
* Demek ki kendimize ahım şahım internet şifreleri bulmamıza gerek yok; çünkü zaten o kapıdan girmiyorlar?
O kapıdan hacker’lar giriyor ki, onlar için de şifreyi kırmak küçük mesele. Kendi yazdıkları script’ler var ellerinde. Kaldı ki zaten hacker’lar da kontrol ettikleri bant genişliğinin bir kısmıyla e-mail trafiğini tarayabiliyorlar. İşlerine yarar bir şey bulurlarsa o zaman kapıdan içeriye girip, bilgiyi alıp, çıkıyorlar.
* Aynı tehlike devlet için de geçerli mi?
Elbette.
* O zaman demek ki korunması uğruna bu kadar ölünen ve öldürülen devletimizin durumu da hiç parlak değil?
Doğrusu devletin çok kritik olan yazışmalarının internet ortamında yapıldığını zannetmiyorum. Bence hâlâ özel ulak sistemini kullanıyorlar.
* Tabii ki savaş kararını internette almıyorlardır ama siz demediniz mi hosting’lerimiz ABD’de, bütün bilgilerimiz orada saklanıyor diye?
Ama devlete ait hosting’leri değil, diğer kuruluşların hosting’lerini kastettim. Tabii orada da şöyle bir sorun var; siz firmanız için Türkiye’deki bir hosting şirketinden yer alıyorsunuz, sonra bir bakıyorsunuz ki Türkiye’deki hosting şirketinin server’ları ABD de. Yani her tr’yle biten e-mail adresinin hostingi de Türkiye’de olmayabilir.
* Yine de daha net soralım: Türk Dışişleri’nin bir yazışması şu anda ABD’de saklanıyor mu, saklanmıyor mu?
Eğer kendi kurumlarının gov.tr adreslerini kullanıyorlarsa ve bu adresleri de Türkiye’de hosting’lendiyse hayır, bu yazışma ABD’de değil, Türk Dışişleri’nin hosting’inde saklanır. Ama eğer yazışma, posta kutusu ABD’de olan bir adresle yapılırsa tabii saklama da ABD’de yapılır.
* Yalnız bu arada öğreniyoruz ki ister ABD, ister Türkiye olsun, sonuçta bütün yazışmalar mutlaka bir yerlere kaydediliyor?
Elbette, bütün yazışmaların birer kopyaları mutlaka bağlı oldukları hosting’lerde saklanır.
* Peki Türkiye’deki hosting’ler kimlerin denetimi altında?
Hiç kimsenin. Öyle bir denetim mekanizması yok. Hosting dediğimiz yerler bağlı oldukları binada bir odadır. Özel olarak soğutulmuş o odada bir sürü server’lar dizisi, modemler, bağlantılar bulunur.
* Buranın “anahtarı” kimdedir?
Kimsede olmaması gerekir, ama Türkiye kendi port’larına, yani kendi IP ve URL’lerine sahip çıkmadığı için “anahtarı” da isteyen tüm hacker’ların eline kendisi vermiş oluyor.
* IP’lere ve URL’lere nasıl sahip çıkılır?
Her gün güvenlik açığı denetimi yapılarak.
* Her gün güvenlik açığı denetimi yapmak demek, elektronik sınırlarınıza elektronik askerler mi dikmek demektir?
Bu işlem tam olarak size bir ayna tutulması demektir. Birinin tüm sisteminizi uzaktan erişimle tarayıp, size ne çöpünüzün olduğunu göstermesi gerekir. Böylece kendinizin dışarıdan nasıl göründüğünü öğrenmiş olursunuz. Sırf bunun için “hacker simülasyonları” yapılır. Etik hacker’lar, “Bir hacker olsam bu sistemi neresinden çökertirdim” diye ataklar yapar. Bunun her gün yapılması gerekir.
* Türkiye bunu yapmıyor mu?
Yapmıyor. Bizim aynamız yok.
* Başka ne yapmıyor?
Devlette bilgisayarla ilgili önemli konumların başına çok da bilgi sahibi olmayan kişileri getiriyor. Sorumluluk bu kişilerde oluyor, ama yetkiyi alt kadro kullanıyor.
* Sistemini denetlememenin ya da başkalarına kaptırmanın en kötü sonucu ne olabilir?
Bir ülkenin bilgisayar alt yapısını ele geçirirseniz o ülkeyi hareket edemez hale getirirsiniz. Data iletişimini ortadan kaldırdığınız anda herkes sudan çıkmış balığa döner. Uyduları hack’leyip GPS sistemini kaydırdığınız anda kimse nerede olduğunu bile bulamaz. Bağdat’ı vuracağım diye füze gönderdiğinizde gidip Tel Aviv’i vurabilirsiniz. Çünkü artık bütün dünya GPS hizmetlerini ABD’nin yerleştirdiği uydulardan alıyor.
* Türkiye ne kadar açık bu tehlikeye?
Onu kestirebilmek mümkün değil. Ben hem Genelkurmay’ın hem de devletin diğer kademelerinin bu riskleri göz önünde bulundurup çeşitli önlemler aldıklarını “umuyorum.”
Dünyanın en iyi hacker’ları Türkiye’den çıkıyor
* En iyi hacker’lar hangi ülkelerden çıkıyor?
Başlangıçta ABD’deydi, ama artık Rusya ve Türkiye.
* Niye Rusya ve Türkiye?
Güvenlik nerede daha azsa, en iyi hacker’lar da orada yetişir. Rusya ve Türkiye, dünyanın elektronik ortamdaki en güvensiz ülkeleri.
* “Göğsümüzü kabartacak” kadar başarılı hacker’ımız var mı peki?
Çok çok iyileri var. Hatta İngiliz gizli servisine çalışan Türk hacker’ları var. Ve çok ciddi paralar karşılığında... Çünkü ne kadar çok siteyi ne kadar daha kısa sürede hack’lerlerse o kadar başarılı oluyorlar ve isim yapıyorlar. Zaten en iyilerine de firmalardan ya da devletten iş teklifi gelir.
* Bizde devlet hacker’larla çalışıyor mu?
Artık her devlet hacker’larla çalışmak zorunda. Biz de bunu yapıyoruz, ama Türkiye’de genellikle suça karışmamış hacker’lar tercih ediliyor.
* Mesela 3 bin Türk hacker Ermenistan ve Fransa’da yaklaşık 250 siteyi çökertmişti. Bu tip işlerin içinde “yönlendirme” var mıdır?
Bunlar kendi portal’larında biraraya gelip, hareket ediyorlar. Onları yönlendirmek için çok fazla bir şey yapmaya gerek yok. Biri çıkıp “Fransızların ihalelere girmesini yasakladım” dediği anda birileri de harekete geçiyor. Çünkü bizim Türk hackerlar’ı çoğunlukla milliyetçidir. Türkiye’de bu tip binlerce hacker var.
Dikkat edin! Bu yıl hack’lenebilirsiniz
Uluslararası bir güvenlik meslek birliği (ISSA) var. Burası üyelerine 2006’nın Aralık ayından beri sürekli uyarılar gönderiyor; 2007 hacker’ların yılı olacak diye... Maalesef çok fazla sayıda uyarı aldık. Çünkü bir el büyüklüğündeki, taşınabilir bilgisayarların sayısı 2005 ve 2006’da çok fazla arttı. Bu bilgisayarların tamamı ya wierless’i, ya bluetooth’u ya da GPRS’i kullanıyor. Yani internet kullanıcılarının çoğunun bilgisi artık havada dolaşıyor. Bu durum hacker’lar için bulunmaz bir fırsat. Nitekim Türkiye’de de son bir aydır hack’lenen sitelerin sayısında ciddi bir artış var. Hack’lenmeye karşı kişisel olarak alacağınız tek bir önlem var; kablosuz ağ bağlantılarını kullanmayın.