Geceyarısı Ekspresi, Oliver Stone Oliver Stone; Oscar’lı bu Hollywood Yönetmeni’nin 4 Temmuz (Amerikan
Bağımsızlık Günü) doğumlu olduğunu, kendisi ile ilgili daha bir çok gerçek
gibi, Geceyarısı Ekspresi ile ilgili araştırmaya soyunmadan önce bilmiyordum.
Stone, kendi deyimiyle, aslında oldukca karmaşık bir dünyaya gözlerini
açmıştır. Genç Oliver, koyu bir Cumhuriyetçi olan ve Franklin Roosevelt’ten
nefret eden babası tarafından, Eisenhower döneminin ABD için en verimli
dönem olduğu, Rusların ve Komünizmin Amerika için en büyük tehditi
oluşturduğu düşünceleriyle yetiştirilmişti. Vietnam savaşına gönüllü katılana
kadar da bu düşünceleri paylaştığını itiraf eder Oliver Stone.
Vietnam’da tanık olduğu ve bire bir karıştığı insan hakları ihlalleri Stone’un
düşünce dünyasında bir kırılmaya neden olur. Belki de Vietnam ile ilgili son
derece eleştirel bir film olan Müfreze (Platoon) filminin altına imza atmasında
iç dünyasında yaşadığı bu kırılmanın önemli bir etkisi olmuştur. Meksika’dan
ABD’ye dönüşünde cebinde bir miktar hint keneviri (marijuanna) ile yakalanan
Stone bir süre için Kaliforniya’da bir Amerikan hapishanesi tecrübesi yaşar.
Babası tarafından doğru olduğuna inandığı bir çok değerin Vietnam’da alt üst
olduğuna tanık olan Stone, bu seferde o dönem Amerika’daki sisteme karşı
bir baş kaldırıyı temsil eden Marijuanna (esrar) nedeniyle gözaltındadır;
hemde kendi deyimiyle sadece bir kaç gram esrar yüzünden 5 ila 20 yıl hapis
cezası ile yüzyüze kalmıştır. Sonuçta bir hafta göz altında kaldıktan sonra
serbest bırakılır ancak hayal kırıklığı nedeniyle mi yoksa babasına ve
muhafazakar Cumhuriyetçi yönetime duyduğu öfke nedeniyle mi bilinmez ama
Stone, yaşamının ilerki bir döneminde, aynı daha sonra çektiği JFK, Doğum
Günü 4 Temmuz, Müfreze filmlerinde olduğu gibi gene ABD’deki sisteme bir
tepki olarak son derece tartışmaya açık bir konu olan esrar ve
cezalandırılması konusuna el atar. Türkiye’den bir kaç kilo esrar ile yurt dışına
çıkmaya çalışan ve yakalanıp hapse konan William Hayes’in hikayesi tam
aradığı hikayedir. Sonuçta o hep ‘yaşanmış hikayelerin’ senaristi, prodüktörü
veya yönetmenidir!
Jeremy Isaacs’e yıllar sonra verdiği bir ropörtaj’da Stone Kaliforniya’daki
hapishanede yaşadıklarını Geceyarısı Ekspresi filmine yansıttığını ve
senaryoyu kafasına göre değiştirdiğini itiraf eder. Filmin yönetmeni İngiliz Alan
Parker’da Geceyarısı Ekspresi ile ilgili olarak yıllar sonra ‘ Bugünkü politik
olgunluğumda olmuş olsaydım, Geceyarısı Ekspresi’nde Türkiye’nin kültürüne
dair olumlu düzeltmelerde bulunurdum’ der!
Evet, filmde ima edilen William Hayes’e tecavüz edilmesi olayı aslında
Hayes’in orjinal kitabında yoktur, ‘Zalim’ Türk çaycının dilinin, bir cinnet
sonrası Hayes tarafından ısırılarak koparılması (ki filmde insana hak ettiği
duygusu verilmiştir) sahnesi de, Hayes’in mahkeme salonunda bütün
Türklerin domuz olduğunu haykırdığı sahnede, gerçekte yaşanmamıştır. Ama
bütün bunlar Türkiye’ye dair iki olgunun gerçekliğini değiştimez; Türkiye’nin,
halen bir çok ‘Türkiye’yi tanımayan’ yabancının kafasında Geceyarısı
Ekspresi’nin ülkesi olduğu ve (dünyanın bir çok ülkesinde olduğu gibi) suçlu
veya suçsuz insanların bu topraklarda işkenceye maruz kaldığı.
Geceyarısı Ekspresi filminin altına imza atan bir çok kişinin ve kuruluşun
kendince politik veya ekonomik nedenleri var
arkadaşlar bu filmi yalanlayan ve filmde geçen olayların hepsi aldatmaca olduğunu anlatan bir röportaj var o röportaja ne kadar çok tıklarsak youtube de ana sayfaya girecek ve herkes bu filmin yalan olduğunu öğrenecek bu film ne yazıkki çok ilgi gören ve amerikada 15 20 milyon kişinin izlediği bir film....
Bağımsızlık Günü) doğumlu olduğunu, kendisi ile ilgili daha bir çok gerçek
gibi, Geceyarısı Ekspresi ile ilgili araştırmaya soyunmadan önce bilmiyordum.
Stone, kendi deyimiyle, aslında oldukca karmaşık bir dünyaya gözlerini
açmıştır. Genç Oliver, koyu bir Cumhuriyetçi olan ve Franklin Roosevelt’ten
nefret eden babası tarafından, Eisenhower döneminin ABD için en verimli
dönem olduğu, Rusların ve Komünizmin Amerika için en büyük tehditi
oluşturduğu düşünceleriyle yetiştirilmişti. Vietnam savaşına gönüllü katılana
kadar da bu düşünceleri paylaştığını itiraf eder Oliver Stone.
Vietnam’da tanık olduğu ve bire bir karıştığı insan hakları ihlalleri Stone’un
düşünce dünyasında bir kırılmaya neden olur. Belki de Vietnam ile ilgili son
derece eleştirel bir film olan Müfreze (Platoon) filminin altına imza atmasında
iç dünyasında yaşadığı bu kırılmanın önemli bir etkisi olmuştur. Meksika’dan
ABD’ye dönüşünde cebinde bir miktar hint keneviri (marijuanna) ile yakalanan
Stone bir süre için Kaliforniya’da bir Amerikan hapishanesi tecrübesi yaşar.
Babası tarafından doğru olduğuna inandığı bir çok değerin Vietnam’da alt üst
olduğuna tanık olan Stone, bu seferde o dönem Amerika’daki sisteme karşı
bir baş kaldırıyı temsil eden Marijuanna (esrar) nedeniyle gözaltındadır;
hemde kendi deyimiyle sadece bir kaç gram esrar yüzünden 5 ila 20 yıl hapis
cezası ile yüzyüze kalmıştır. Sonuçta bir hafta göz altında kaldıktan sonra
serbest bırakılır ancak hayal kırıklığı nedeniyle mi yoksa babasına ve
muhafazakar Cumhuriyetçi yönetime duyduğu öfke nedeniyle mi bilinmez ama
Stone, yaşamının ilerki bir döneminde, aynı daha sonra çektiği JFK, Doğum
Günü 4 Temmuz, Müfreze filmlerinde olduğu gibi gene ABD’deki sisteme bir
tepki olarak son derece tartışmaya açık bir konu olan esrar ve
cezalandırılması konusuna el atar. Türkiye’den bir kaç kilo esrar ile yurt dışına
çıkmaya çalışan ve yakalanıp hapse konan William Hayes’in hikayesi tam
aradığı hikayedir. Sonuçta o hep ‘yaşanmış hikayelerin’ senaristi, prodüktörü
veya yönetmenidir!
Jeremy Isaacs’e yıllar sonra verdiği bir ropörtaj’da Stone Kaliforniya’daki
hapishanede yaşadıklarını Geceyarısı Ekspresi filmine yansıttığını ve
senaryoyu kafasına göre değiştirdiğini itiraf eder. Filmin yönetmeni İngiliz Alan
Parker’da Geceyarısı Ekspresi ile ilgili olarak yıllar sonra ‘ Bugünkü politik
olgunluğumda olmuş olsaydım, Geceyarısı Ekspresi’nde Türkiye’nin kültürüne
dair olumlu düzeltmelerde bulunurdum’ der!
Evet, filmde ima edilen William Hayes’e tecavüz edilmesi olayı aslında
Hayes’in orjinal kitabında yoktur, ‘Zalim’ Türk çaycının dilinin, bir cinnet
sonrası Hayes tarafından ısırılarak koparılması (ki filmde insana hak ettiği
duygusu verilmiştir) sahnesi de, Hayes’in mahkeme salonunda bütün
Türklerin domuz olduğunu haykırdığı sahnede, gerçekte yaşanmamıştır. Ama
bütün bunlar Türkiye’ye dair iki olgunun gerçekliğini değiştimez; Türkiye’nin,
halen bir çok ‘Türkiye’yi tanımayan’ yabancının kafasında Geceyarısı
Ekspresi’nin ülkesi olduğu ve (dünyanın bir çok ülkesinde olduğu gibi) suçlu
veya suçsuz insanların bu topraklarda işkenceye maruz kaldığı.
Geceyarısı Ekspresi filminin altına imza atan bir çok kişinin ve kuruluşun
kendince politik veya ekonomik nedenleri var
arkadaşlar bu filmi yalanlayan ve filmde geçen olayların hepsi aldatmaca olduğunu anlatan bir röportaj var o röportaja ne kadar çok tıklarsak youtube de ana sayfaya girecek ve herkes bu filmin yalan olduğunu öğrenecek bu film ne yazıkki çok ilgi gören ve amerikada 15 20 milyon kişinin izlediği bir film....