Mısır evliyasından Ahmed-ez Zahid hazretlerinin talebesinden Ömer adında bir genç bu zatın huzuruna geldi bir gün.
- Hocam, izin verirseniz memlekete gitmek istiyorum.
- Hay hay evladım. Git tabii, iyi olur.
- Yarın sabah çıksam hocam?
- Tabii ya. Anneni babanı ziyaret eder, dualarını alırsın.
Delikanlı sevinmişti. Hocasının elini öpüp çıkıyordu ki, mübarek seslendi arkasından:
- Giderken bal götür babana!
Hikmetini anlamadıysa da;
- Başüstüne! deyip düştü yola.
Memleketine vardığında gördü ki babası ağır hasta. Getirdiği balı verdi annesine.
“Ne iyi ettin oğlum”
Kadıncağız balı görünce çok şaşırıp sarıldı oğlunun boynuna.
- Nerden akıl ettin bunu oğlum?
- Neyi anne?
- Bal getirmeyi.
- Hayrola, bal mı lazımdı yoksa?
- Evet ya. Doktorlar, babana bal yemesini söylediler.
- Eee?
- Ama yoktu buralarda. Çaresizdik. Sen Hızır gibi yetiştin oğlum.
- Hocam söyledi anne. Ben nerden bileyim.
- Yaa öyleyse bil o hocanın kıymetini oğlum. Sakın ayrılma yanından.
Sonra açıp, balı yedirdiler hastaya. Kısa zamanda şifaya kavuştu adam...
***
Bu zat bir gün sevdiklerine buyurdu ki:
- Kardeşlerim, ahirette bize ne sorulacak, biliyor musunuz?
- Ne sorulacak hocam?
- “Ne yaptın?” değil, “Niçin yaptın?” diye sorulacak.
- Nasıl yani?
“Kimin için yaptın?”
- Yani bir işi kimin için yapıyoruz? İnsanlar için mi, Allah için mi?
- İnsanlar için yapıyorsak hocam?
- O zaman işimiz insanlara bırakılacak.
- Ya Allah içinse?
- İşte o zaman kurtulacağız ahirette.
Bir gün de bir sevdiğiyle sohbet ediyordu ki;
- Bu dünya hayaldir, buyurdu.
Adam pek anlayamadı.
- Dünya hayal midir dediniz hocam?
- Evet, bir rüyadır dünya. Peygamberimiz öyle buyuruyor.
- Ne buyuruyor hocam?
- “İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar” buyuruyor
- Hocam, izin verirseniz memlekete gitmek istiyorum.
- Hay hay evladım. Git tabii, iyi olur.
- Yarın sabah çıksam hocam?
- Tabii ya. Anneni babanı ziyaret eder, dualarını alırsın.
Delikanlı sevinmişti. Hocasının elini öpüp çıkıyordu ki, mübarek seslendi arkasından:
- Giderken bal götür babana!
Hikmetini anlamadıysa da;
- Başüstüne! deyip düştü yola.
Memleketine vardığında gördü ki babası ağır hasta. Getirdiği balı verdi annesine.
“Ne iyi ettin oğlum”
Kadıncağız balı görünce çok şaşırıp sarıldı oğlunun boynuna.
- Nerden akıl ettin bunu oğlum?
- Neyi anne?
- Bal getirmeyi.
- Hayrola, bal mı lazımdı yoksa?
- Evet ya. Doktorlar, babana bal yemesini söylediler.
- Eee?
- Ama yoktu buralarda. Çaresizdik. Sen Hızır gibi yetiştin oğlum.
- Hocam söyledi anne. Ben nerden bileyim.
- Yaa öyleyse bil o hocanın kıymetini oğlum. Sakın ayrılma yanından.
Sonra açıp, balı yedirdiler hastaya. Kısa zamanda şifaya kavuştu adam...
***
Bu zat bir gün sevdiklerine buyurdu ki:
- Kardeşlerim, ahirette bize ne sorulacak, biliyor musunuz?
- Ne sorulacak hocam?
- “Ne yaptın?” değil, “Niçin yaptın?” diye sorulacak.
- Nasıl yani?
“Kimin için yaptın?”
- Yani bir işi kimin için yapıyoruz? İnsanlar için mi, Allah için mi?
- İnsanlar için yapıyorsak hocam?
- O zaman işimiz insanlara bırakılacak.
- Ya Allah içinse?
- İşte o zaman kurtulacağız ahirette.
Bir gün de bir sevdiğiyle sohbet ediyordu ki;
- Bu dünya hayaldir, buyurdu.
Adam pek anlayamadı.
- Dünya hayal midir dediniz hocam?
- Evet, bir rüyadır dünya. Peygamberimiz öyle buyuruyor.
- Ne buyuruyor hocam?
- “İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar” buyuruyor