"Birgün nişanlımın karşısında geçtim... Gayet serinkanlı başladım anlatmaya...
"Seni aldattım dedim... Hemde 4 kez... Hep içimde bir pişmanlık oldu bunu sana söyleyemediğim için... İşte söyledim..."
Baktı bana, "git" dedi... Uzunca bir süre git...
6 gün sonra bir mesaj geldi ondan ; "Nişanlım olduğun için gitmiyorum. Kendi adım temiz kalsın diye, ailem incinmesin diye gitmiyorum. Ama hiç birşey eskisi gibi olmayacak. Eskiden sevdiğimdin, şimdi sadece sevgilimsin..."
Sonra devam etti bu ilişki... O benim gözlerime bile bakmadan, beni bir kez olsun aramadan devam etti...
Çok hastalandı sonra... Çok... "Ölüm Döşeği" denir ya, işte oraya yattı... Ellerimi uzattım ona, son gücüyle ellerini benden çekti...
Sırf ben istiyorum diye "Seni Seviyorum" derdi bana... Ben "söyle" deyince söylerdi... Ben güzel mesaj yaz dediğim zaman yazardı... Dedim ya ben onun sevdiği değil sevgilisiydim...
O öldü... Beni affetmeden öldü... Ve ben her 16 Mayıs'da, yani her nişan yıldönümümüzde daha çok pişman oldum...
Yanına her gittiğimde hem ağladım, hem yalvardım, hem özledim, hemde utandım... Güzel şeyler anlattım ona, onu hala sevdiğimi söyledim... Ama hiç cevap bekleyemedim... Cevap bekleyecek yüzüm olsaydı belki söylerdi bir şeyler...
Sonra gidemez oldum yanına, mezarına güller koyamaz oldum... Gücüm kesildi sanki, sabrım tükendi... Yıllarca mezarlığın yolundan bile geçemedim... Çok büyük bir hata yapmıştım çünkü... Onu özlemiş, üstünü açmıştım onun... Rahatsız etmiştim... Kudretli uykusunu bölmüştüm... Gidemedim...
Bir kaç gün önce Memleketime geldim kısa bir süre için... Ve 2 yıldan sonra, nasıl bir cesaretse, nasıl bir özlemse artık bu yanına gittim...
En büyük acıları bile bir yudumda içen ben, en kötü olayda bile hiç tepki göstermeyen ben, 25 yaşındaki koca adam oturdum yine ağladım...
Yine sarhoşluklar, perişanlıklar, suskunluk ve karanlık hakim bir kaç gündür bana...
Annem sordu bugün... "Ne oluyor sana? Yine gittin mezarına demi..."
"Hayır" dedim... "Kesinlikle hayır... Gitmedim..."
Bir saat sonra da babam... "Mezarına gitmişsin... Arabayı görmüşler..."
Bu sefer daha da serttim..."HAYIR DİYORUM SİZE!!! MEZARINA FALAN GİTMEDİM!!!"
Sanki idamdan kurtulmak isteyen bir mahkum gibi savundum kendimi... Bağıra çağıra savundum...
İşte itiraf...
Anneme ve Babama...
"Ben onun mezarına gitmedim...
Ben onun YANINA gittim..."
"Seni aldattım dedim... Hemde 4 kez... Hep içimde bir pişmanlık oldu bunu sana söyleyemediğim için... İşte söyledim..."
Baktı bana, "git" dedi... Uzunca bir süre git...
6 gün sonra bir mesaj geldi ondan ; "Nişanlım olduğun için gitmiyorum. Kendi adım temiz kalsın diye, ailem incinmesin diye gitmiyorum. Ama hiç birşey eskisi gibi olmayacak. Eskiden sevdiğimdin, şimdi sadece sevgilimsin..."
Sonra devam etti bu ilişki... O benim gözlerime bile bakmadan, beni bir kez olsun aramadan devam etti...
Çok hastalandı sonra... Çok... "Ölüm Döşeği" denir ya, işte oraya yattı... Ellerimi uzattım ona, son gücüyle ellerini benden çekti...
Sırf ben istiyorum diye "Seni Seviyorum" derdi bana... Ben "söyle" deyince söylerdi... Ben güzel mesaj yaz dediğim zaman yazardı... Dedim ya ben onun sevdiği değil sevgilisiydim...
O öldü... Beni affetmeden öldü... Ve ben her 16 Mayıs'da, yani her nişan yıldönümümüzde daha çok pişman oldum...
Yanına her gittiğimde hem ağladım, hem yalvardım, hem özledim, hemde utandım... Güzel şeyler anlattım ona, onu hala sevdiğimi söyledim... Ama hiç cevap bekleyemedim... Cevap bekleyecek yüzüm olsaydı belki söylerdi bir şeyler...
Sonra gidemez oldum yanına, mezarına güller koyamaz oldum... Gücüm kesildi sanki, sabrım tükendi... Yıllarca mezarlığın yolundan bile geçemedim... Çok büyük bir hata yapmıştım çünkü... Onu özlemiş, üstünü açmıştım onun... Rahatsız etmiştim... Kudretli uykusunu bölmüştüm... Gidemedim...
Bir kaç gün önce Memleketime geldim kısa bir süre için... Ve 2 yıldan sonra, nasıl bir cesaretse, nasıl bir özlemse artık bu yanına gittim...
En büyük acıları bile bir yudumda içen ben, en kötü olayda bile hiç tepki göstermeyen ben, 25 yaşındaki koca adam oturdum yine ağladım...
Yine sarhoşluklar, perişanlıklar, suskunluk ve karanlık hakim bir kaç gündür bana...
Annem sordu bugün... "Ne oluyor sana? Yine gittin mezarına demi..."
"Hayır" dedim... "Kesinlikle hayır... Gitmedim..."
Bir saat sonra da babam... "Mezarına gitmişsin... Arabayı görmüşler..."
Bu sefer daha da serttim..."HAYIR DİYORUM SİZE!!! MEZARINA FALAN GİTMEDİM!!!"
Sanki idamdan kurtulmak isteyen bir mahkum gibi savundum kendimi... Bağıra çağıra savundum...
İşte itiraf...
Anneme ve Babama...
"Ben onun mezarına gitmedim...
Ben onun YANINA gittim..."