:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi
Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 0/5 - 0 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Katran Karasi Geceler
yaşamsensin
#11
Hani İnsan AğLamak İster, GözLerinden Yaş GeLmez, Hani Gülmek İster, Yürekten Gülmez! Hani ßirini ßekler O Hiç Gelmez, Hani Onu Severde Hiç Söyleyemez Tam Söyleyeceği Zamanda O Başkasını Sever Ya, İşte O Zaman İnsan Ölmek İsterde £CEL Gelmez.!
Ara
Cevapla
yaşamsensin
#12
gittinya1bi9.jpg
Ara
Cevapla
ezoo20
#13
siir10149.jpg

siir10149-isim.jpg

Bazı duygular vardır anlatılamaz, anlaşılır sadece.
Sevenin sevdiğini bilmesi kadar, sevilen de anlar sevildiğini.
Sevgi her zaman belirli kelimelerle söylenmez.
Çoğu defa bir bakış yeter de artar bile...
Yeryüzünde hiçbir kuvvet insanoğlunu
sevme hakkından alıkoyamaz.

Sevmek çoğu zaman var olmaktır.
Sonunda bizi yok olmaya götürse bile.
Ben şimdi varım ve seni sevmek hakkımı kullanıyorum.
Sen bile buna karşı koyamazsın.
Sana gelinceye kadar sonu gelmez bir arayıştı sevgilerim.
Bir zaman başkalarında aradım seni,
başka yüzlerde, başka ellerde aradım.
Aldandım, fakat birgün seni bulmak ümidini kaybetmedim.

Nasıl olsa gelecektin birgün.
Ve işte geldin de!
Bana tatmadığım hüzünleri tattırmaya,
bilmediğim kederleri öğretmeye geldin.
Acıdan yana ne kalmışsa yaşamadığım
hepsini bir bir sen yaşatacaksın bana.
Birgün yaşamanın gereksizliğini de senden öğreneceğim.

Bu selin akışını hiçbirşey duduramaz artık.
Ummadığım ve ummadığın bir anda çıktın karşıma.
Coşkun ırmaklar gibi, amansız seller gibi geldin,
mutlaka yıkarak ve benden birçok şeyleri
beraberinde sürükleyerek gideceksin.
İşte o zaman yoklukların
en dayanılmazı ile karşı karşıya kalacağım.

Ergeç gideceksin; beni anlayamadan,
beni sevemeden gideceksin.
Yalnız bir iç kırıklığı kalacak senden,
tesellisiz bir hüzün kalacak.
Yıllardır aradığım sendin
ama sen gittikten sonra başkasını aramayacağım.
Gelmeyecek bile olsan, ömrümün sonuna kadar arardım seni
Ama geldin bir kere; ister bilerek gelmiş ol, ister bilmeden...

Geldin ya!
Şimdi herşey güzel seninle.
Yürümenin, konuşmanın,
nefes almanın bir başka anlamı var artık.
Sen varsın ya, herşey bambaşka gözlerimde...
Ara
Cevapla
ezoo20
#14
Ben seni kocaman bi yürekle sevdim. Gözlerim değil, yüreğimdi seni gören. Sen damarlarımdaki kana karışıp, geldin oturdun zaten. Sen, benim en değerli yerimde, yüreğimdi olmalıydın, orada kalmalıydın.


Çok aşka ev sahipliği yapan bu yürek, ilk kez bu kadar kolay kabullendi seni. Herhangi bir konuk değildin artık. Bu yüzden ne ağırlama faslı vardı, ne de uğurlama. O yüreğin gerçek sahibiydin.


Şimdi sonbahar, kışa giriyoruz ya... Ben dört mevsim baharı yaşadım seninle. Çiçek çiçek açtın yüreğimde. Gökkuşağı zayıf kaldı, senin renklerin karşısında. Taze bir yaparak gibi yeşildin. Açelyaydın pembeliğinle. Üzerine çiğ taneleri düşmüş sarı güldün. Kırmızıydın bir ateş gibi. Ve maviydin... En çok bu renkle anmayı sevdim seni. Denize tutkundum, denizi sensiz, seni denizsiz düşünemedim.


Seni severken dünyayı da sevdim ben, insanları da... Kendime bile dar gelirken, içinde herkese yer olan bir hayatın sahibiydim artık. En kızgın, en tahammülsüz olduğum anlarda bile, seni düşünmek yetti bana. İçimdeki sevinç yüzüme yansıdı, güldüm. Beni böylesine güldüren senin sevgindi ve ben kaygısız, içten gülüşün ne demek olduğunu, nasıl güzel bir şey olduğunu anladım seninle.


Her şeye rağmen sevdim seni. Güçlüydüm ve aşamayacağım hiçbir zorluk yoktu. Koca bir kente, koca bir ülkeye kafa tutabilirdim. Sen elimden tuttuğunda, patlama hazır bir volkan gibi hissederdim kendimi. Menzil sendin ve ben o menzile ulaşmak için önüme çıkan her şeyi yok edebilirdim. Sana ulaşmamı engelleyecek her şeyi eritirdim, kül ederdim. Sana ulaştığımdaysa sakin bir göle dönüşürdüm. Ve o göle bir tek sen girebilirdin.


Sevdim ve hayrandım da... Her halin çekti beni. Duruşunu, uyumanı, gülmeni, kızmanı, şaşkınlığını, saflığını, kurnazlığını, çocukluğunu, olgunluğunu sevdim. Sesini de sevdim suskunluğunu da. Küçük oyunlarını, kaprislerini, sitemlerini, korkularını sevdim. Seni ve o doyumsuz sevdanı, uçarı sevdanı anlatacak kelime bulamadım çoğu zaman. Sığmadın cümlelere ve hiçbir cümle seni yeterince tarif edecek kadar derin olmadı.


Seni severken yorumlamadım. Çünkü sen yaşam kaynağıydın. Her gün yenilendim. Seninle çoğaldım, büyüdüm. Eksik kalan neyim varsa tamamladın. Ölmeyecektim çünkü sen ölmezliğin ta kendisiydin.

Sevdim işte ötesi yok...
Ara
Cevapla
ezoo20
#15
Güneş çoktan gösterdi yüzünü tam tepede. Şimdi nerdesin napıyosun bilmiyorum ama çoktan uyanmış olmalısın.Yüzünü yıkarken şöyle bir bakıp aynaya ismimi hecelediğini hissettim, sol yanım sızladı çünkü…Biz ayrılmadık bu durumda sadece beklemekteyiz, gelecek gün neyi gösterir diye zamana bırakılmış bir sevdayı yaşıyoruz, hasretini çekiyoruz birbirimizin…



Acı çekmekten zevk alır oldum…Hüzünler yüzümü sarartmış olsa da kendimi iyi hissediyorum çünkü ben seni özlüyorum…


Seni bu denli özlememiş olsaydım bu kadar sevemezdim…


Hayatta her şey bekleyiş değilmidir doğumdan ölüme kadar…Beklemekte bazen iyi geliyor bana yitirdiğimi sandığım umutlarımın aslında kırıntılarını taşıdığımı anlıyorum…Umutla bekliyorum döneceğin günü…Tek korkum ya geç kalırsan…


Sonra birlikte çektirdiğimiz fotoğraflara bakıyorum,kelepçelenmiş ellerimiz biz ayrılmayız dercesine…Zaten biz ayrılmadık ki sadece bu bizim yalanımız…


Seni bu kadar özlememiş olsaydım bakamazdım o fotoğraflara ve bu kadar sevemezdim…


Bazen çok zor geliyor sensizlik… Sonra diyorum ki yaşamasaydım öğrenemezdim, bilemezdim, anlayamazdım…

Seni bu kadar özlememiş olsaydım bu kadar sevemezdim
Ara
Cevapla
ezoo20
#16
'Yolumu gözleyen bir kadını terk ettim / karşılaştık bir süre sonra /‘Gözlerinin feri sönmüş’ dedi bana: / ‘Aşkım, ne oldu sana? ’/Böyle gerçeği söyleyince / ben de doğru söylemeye çalıştım ona /‘Senin güzelliğine ne olduysa’ dedim, / ‘benim gözlerime de o oldu’.



8 - 10 dizeye sıkışmış hazin bir aşk hikayesi... Buruk; kırılmış oyuncaklar kadar...
Ve yenik; 'keşke'li cümleler gibi... Bu sözcüğü kaç konuşmanızın başına eklemişseniz onca ıskalamışsınızdır hayatı...


Dört mevsimlik bir sene olsa ömür, 'keşke', onun güzüne denk gelir.
Hepten vazgeçmek için erkendir, telafi etmek için geç...


Mağlubiyetin takısıdır 'keşke'...
Kaçırılmış fırsatların, bastırılmış duyguların, harcanmış hayatların, boşa yaşanmış ya da hakkıyla yaşanamamış yılların, gecikmiş itirafların ağıtıdır.


Çarpılıp çıkılmış bir kapıda, yazılıp yollanmamış bir mektupta, göz yumulmuş bir haksızlıkta, vakit varken öpülmemiş bir elde, dilin ucuna gelip ertelenmiş bir sözdedir.


Feri sönmüş bir çift gözde ya da yitip gitmiş bir güzelliğin ardından iç çekişte...


'Yolunu gözlemeseydim', 'öyle demeseydim', 'terk edip gitmeseydim', 'en güzel yıllarımı vermeseydim' diye diye sızlanır gider.


'Keşke'nin panzehiri 'iyi ki'dir.
İlki ne kadar pısırıksa, ikinci o denli yiğittir.


'Keşke', çoğunlukla bir 'ahhöla kopup gelir ciğerden... esefler, hayıflanmalar, yerinmeler sürükler peşinden...


'İyi ki' ise, muzaffer bir 'ohhöla büyür; cüretiyle övünür.


'Keşke'li cümlelerde nasıl yaşanmamışlığın, yarım kalmışlığın o ezik tuzu kuruluğu varsa, 'iyi ki'lilerde de göze alabilmişliğin, riske girebilmişliğin, tadına varabilmişliğin mağrur yaraları kanar.


Okulu hiç kırmamışsınızdır, sinemada öpüşmemişsinizdir; dokundurtmamışsınızdır kendinize, bir kez olsun gemileri yakmamışsınızdır.


Konuşmanız gerektiğinde susmuş, koşacağınız zaman durmuş, sarılacağınız yerde kopmuşsunuzdur.


Bir insana, bir işe, bir davaya ömrünüzü adamışsınızdır. O insanın, o işin, o davanın, bunu hak etmediğini sezmenin hayal kırıklığındadır 'keşke'...


'Şimdiki aklım olsaydı' dövünmesindedir. Geriye dönüp baktığınızda, ayıplara, yasaklara, korkulara, tabulara feda edilmiş, 'Ne derler'e kurban verilmiş, son kullanma tarihi geçmiş bir yığın haz, bilinçaltından el sallar.


'Keşke'cilerin hayatı, kasvetli bir pişmanlıklar mezarlığıdır.


'İyi ki' öyle mi ya! ...


Onda, yara bere içinde de olsa, yana yana, ama doyasıya yaşamış olmanın iç huzuru ve haklı gururu haykırır.


'İyi ki'lerinizi toplayın bugün ve 'keşke'lerinizden çıkartın. Fazlaysa kardasınız demektir.


Aldırmayın yüreğinizdeki kramplara, mahzun hatıralara... Rüzgarlarla koştunuz ya...

'Keşke'leriniz, 'iyi ki'lerden çoksa...
Telafi için elinizi çabuk tutun. Tutun ki, yolunuzu gözlerken terk ettiğinizle bir gün yeniden karşılaştığınızda siz susarken, feri sönen gözleriniz 'keşke' diye nemlenmesin
Ara
Cevapla
ezoo20
#17
Geceyi izliyorum...
Elimde dumanı katran sigaram,bir elimde beni benden alan son dem şişem...
susuyorum ben yine...
gözyaşlarım konuşuyor yerime...hayalin yanımda bakıyorum sadece,dokunsam kaybolacak biliyorum,dokunamıyorum...
Sesler fısıldıyorsun kulağıma,duyamıyorum,sağırım sanki duvar gibi.
Yıldızlara bakıyorum,benim en parlak yıldızım sen!kayıp,gidiyorsun artık gökyüzümden...
Tutamıyorum zamanı her geçen dakikalar düşmanım benim,sensizliğe attığım ürkek adımlarım onlar. Gözyaşlarımın,esiri olmuşum durduramıyorum,yağmur misali yüreğime akıyorlar. Dilimde bir şarkı adını bilemediğim, bana seni hatırlatan... ve her seferinde ayrılığımıza lanet okuduğum sözlerim...

Bu ayrılık akşamın da bizi,ayrılığımızı izliyorum...


Nasıl sensiz kaldığımı, her sabah uyandığım da seni yanımda bulamadığım da içimin acıdığını,kalabalıklar içinde nasıl yapa yalnız dolaştığımı ve dünyanın öbür ucun da olsam bile nasıl yüreğim de götürdüğümü, telefonun tuşların da numaranı çevirememe cesaretsizliğimi izliyorum,kalbim'in 'ara' ama beynimin asla 'arama' dediği ve en sonun da kalbimin galip, geldiği ürkek ürkek arayıp, sadece sesini bir kez duyduğum da dilimin ucuna gelipte söyleyemediğim seninse bekleyip,sadece 'alo' demekle yetindiğin ve benimse asla konuşacak gücü bulamadığım,bulsam da konuşamayacağım duygular içindeyim sevgilim...


Seni düşünüyorum...

Daha nereye kadar susacaksın?ne çektireceksin bana ne kaldı ki söylesene?Bu ödediğim bedel niye?ben sana ne yaptım,tek suçum tek hatam sana değer vermek mi?uğruna gözyaşı akıtmak mı? seni sadece bir kez görebilmek için,her gece allah'a yalvarmam mı? Söylesene sevdiğim cevap versene böyle suskun durma ne olur, sen sustukça ben haykırıyorum,sevdamıza. Konuş sevdiğim.


Söyleyeceklerin ne olursa olsun hazırım ama yeter ki susma! Sevgimizi sessizliklere, gözyaşarına boğma.


Bilmeliyim bana dair ne varsa....

Ve ben yine susuyorum,taki sen konuşana dek,susuyorum....
Ara
Cevapla
ezoo20
#18
Insan, doğası geregi huzura, rahata ve mutluluğa koşar. Hayat denen yalancı sahtekar, uzman ama tatlı kumarbaz, insanı eninde sonunda kendi çıkarlarını korumaya ve mutlu olmaya yöneltir. Bundandir, özünde insan bir yandan zevkine düskün öbür taraftan da tembeldir. İşine yarayacağını anlasa üşenir yapmaz. Bir çok kişi gözatar, ama işine yarayacağını anlasa bile bu makaleyi sonuna kadar okumaya üşenir. Sonra da ben de onlardan birimiyim diye düşünür.



Herkesin mutluluktan anladığı farklıdır. Nadir olanı mutluluğu yakalar, hemen hemen hiçbiri ise orada kalmayı bilmez. Herkes mutluluğa farklı şekilde koşar.


Mutluluğu çogu insan başkasında arar. Bu diğer insan genelde sevgilidir. Bu ilke üzerinde yaşayan ve sevgilisi olmayanlar mutlu olmak için yana yakıla sevgili ararlar. Aslında seven diğerinin iki dudağının arasına girer. Kimisinde salyası olursun sevdiğinin. Senden sanki kurtulmaya çalışır. Kendini asalak hissetsen de onun asalağı olmak sana mutluluk verir. Ufacık şeylerden dahi mutlu olmaya çalışırsın. Düştüğün durumların ne kadar komik olduğuna çok sonraları farkına varırsın. Kimisinde rujusundur sevgilinin, seni daha güzel görünmek için tasir yaninda. Gözlüğünden, saatinden ya da aksesuarlarindan cok az farkın vardır. Çok azı dudaklara öpücük olarak konar. İki kişi nadiren aynı oranda cok sever. Aslinda asktan daha büyük bir aci varmidir bu hayatta. Sevgi o kadar büyük bir hazdır ki anlatmaya, dinlemeye ömür yetmez ama kim sevgiden mutlu olmuşki sen de olasın. Askin ne zaman huzur getirdigi görülmüşki. Öte yandan evlat sevgisi ise anlatılamayacak bir haz ve mutluluk kaynağıdır. Bu konu o kadar derindirki kitaplar yetmez bu hayatın anlamı ya da mutluluğunu anlatmaya.


Mutluluk arayanların başka bir kaynağı ise yakın arkadaşlarıdır. Bu kişiler mutluluğun bulaşmasını istedikleri için mutlu insanları arar ve onlardan ayrılmazlar. Mutluluk bulaşıcıdır. Mutlu insanlar mutluluklarını gizleyemez kendilerinden taşırır başkalarına da aktarırlar. Bu tür insanlar mutlu etmek icin değil mutlu olmak için çalar kapını. Bu arkadaşlıklar çıkarların örtüşmesi, karşılıklı ihtiyaçların giderilmesi halinde dostluğa dönüşebilir. Mutluluk kadar, mutsuzluk da bulaşıcıdır. Bazen bu insanlar karamsar ve mutsuz insanlara rastlarlar. Dışa bağımlı bu insanlar iç mutluluklarını saglamayı bilmedikleri için hayatlarının o döneminde cehennemi yaşarlar. Aslında insanın kalıcı mutluluğu baskasında bulması mümkün değildir. Dışardan ikame kaynaklar, taşıma suyla dönen değirmenler gibidir. Mutluluk için taşıma su degil, azgın bir akarsu, çağlayan gerekir. Başkası öncelikle kendisi mutlu olmak için yanaşır sana. Başkasının sağladığı mutluluk, gördüğün rüyalarin kadar kalıcı olabilir.


Mutlulugu fakir olanlar para ya da mevkide zannederler. Bunun ne kadar yanlış olduğunu ancak zenginler anlayabilir. Para yokluktan çıkış sırasında geçici bir süre mutluluk verir insana. Azla yetinmez insanoğlu. Belirli bir süre sonra mevcut düzey varolması gereken düzey kabul edilir ve daha fazlası istenir. Doyurulmamış ego gereksiz dahi olsa kendisine bir ihtiyaç yaratır. Karşılanmayan ihtiyaç o kişiye mutsuzluk olarak dönecektir. Mutluluğu para da arayanlar kendilerine dert edecek biseyler illaki bulurlar. Bunun yanında para ve mevki yönetilmesi gereken bir sorumluluktur. Sorumluluğun artması insanı mutlu etmez. Para ve mevki yani artı deger arı kovanı gibi sadece bir dolu gereksiz ve nankör insanı toplar etrafına. Mutlu insanlar sahip olduklarıyla yetinebilen kanaatkar insanlardır. Yetinmeyi bilmeyen ne kadar zengin ya da mevki sahibi olursa olsun mutlu olamaz.


Bazı kisiler mutlulugu zamanda arar. Kendilerine sürekli yeni bir hedef koyarlar. Mutlu olmaları için sürekli birseylerin olması gerekiyordur. O hedefe genelde hiç ulaşılmaz. Ulaşıldığında ise mutlu olunmaz, çünkü yeni bir hedef çoktan konulmustur bile.


Mutlulugu bazisi yasadigi kötü olaylardan kaçarak arar. Sonrakinin kendisini daha mutlu edeceğini zanneder. Sonraki öncekinden genelde farkli degildir. Ayni hastalıklı ve hatalı davranış biçimi her ortamda birbirine yakın sorunlar yaşar ve birbirine yakın karakterleri etrafına toplar. Bundan dolayı, ilişkiler yaşanan hikayeler sanki cok farklıymış gibi başlar ama sonu genelde birbirine cok yakındır.


Bilmek diken gibidir insani sadece mutsuz eder. Bilmek farkındalık düzeyini artırır. Çok sey bilen çok acı çeker, çünkü gerçekler katlanılamayacak kadar çok acıdır. Gerçekleri bilen, ayıkken açık kalp ameliyatı geçirir. Doktor, hastane, hemşire değişir ama ameliyat farklı şekillerde devam eder. Mutlu olabilmek için biraz unutkan, biraz da vurdumduymaz olmak gerekir.


Mutlulugun aslında ön koşulları vardır. Bunlar olmadan mutlu olabilmek mümkün değildir. Mutluluğun en önemli koşulu saglıktır. Sağlıklı dilenci, hasta kraldan daha mutludur. İkinci önemli mutluluk koşulu ise özgürlüktür. Bu uğurda insanlık tarihi birçok savaşa sahne olmuştur.


Ön koşullar sağlandıktan sonra, mutluluğu yakalamak için kişinin uzaklara, başkalarına değil sadece kendi içine bakması gerekir. Kişi mutluluğu sadece kendi içinde yakalayabilir. Mutluluk ancak yakın gözlüğü takılarak görülebilir. Yakın gözlüğünü takmasını bilenler eksikliklerinin, ihtiyaçlarinin, kişilik özelliklerinin farkındadırlar. Kişi sadece kişisel özellikleri sayesinde mutlu olabilir. Insani mutlu kılan kişisel özellikler kişinin derinliği, meşguliyeti, kanaatkar olması, hareket etmesi ve en önemlisi sevebilmesidir.


Derinlik yeteneklerin kullanılmasi ve gizli yeteneklerin keşfedilmesiyle saglanir. Yetenekler kişinin yaratıcılığı ve içsel zenginliğinden beslenir. İnsan yetenekli olduğu alanlarda diğerlerinde olduğundan daha fazla başarılı olur ve bu alanlarda daha hızlı gelişir. Bu alanlar insanın konfor alanıdır. Çoğu zaman bunları yaparken kişi yorulmaz bile. Yeteneklerin keşfi için farklı şeyler denenmelidir.


Yeteneklerin olması ve bulunması kadar kullanılması da mutluluğun olmazsa olmaz koşuludur. Hayat zaman harcından yapılmıştır. Aslında mutluluk zamanın huzurlu bir şekilde kullanılmasıdır. Kişinin yetenekleriyle mesgul olması gerekir. Meşguliyet kişinin ne kadar çalışkan ya da tembel olmasına bağlıdır. Meşguliyet kendi başına mutluluk getirmez ama meşgül olmayan insan kesinlikle mutsuz olur. Mutluluğun formülü, Yetenekleri kullanabilmek ve zenginleştirmek, geri kalan zamanlarda ise önemsiz seylerle mesgul olabilmektir.


Mutluluk bir açıdan kisinin içinde saglanan iç barış, iç dengedir. Gerçek ihtiyaçlarının farkında olan, elindekilerle yetinebilen insan başına ne gelirse gelsin mutsuz olmaz. O kişi her seferinde mutlu olacak birşey bulacaktır. Bu kişinin bir tarafta ihtiyaçları, umutları, öbür tarafta imkanları arasındaki denge her zaman aynı olacaktır. İhtiyaçları ve umutlarını imkanlarına göre değiştiren kişiyi kim üzebilir ki.


Sevebilmek aslinda bir sanattir. Herkes sevemez. Herkesde, gördüğün herşeyin içinde bir güzellik vardir. Sevebilmek için bu güzelliği cımbızla çekip çıkarmak ve görebilmek gerekir. Güzelliği görmek tek başına yetmez güzelliği zenginleştirmek, özgürleştirmek de gerekir. Sen ilgi duyduğuna bir seyler katinca sevmeye başlarsın. Genelde insanlar guzelligi sahiplenmeye çalisir. Hatta bazisi bunun icin fiziki kuvvet bile kullanır. Sahip istesede sevemez, sahip olunan mal senindir, sevmene de gerek yoktur. Öte yandan sahip ne yapsa sevilmez. Bundan dolayı hiçkimseyi ya da hiçbir şeyi sahiplenme. Zaten istesende hiçbirinin sahibi olamazsın. Zenginleştir, güzelleştir, özgürleştir. İşte o zaman, çoğu kendiliğnden kul olmaya gelir.


Son olarak doğa topluca bir mutluluk kaynağıdır. Onu ve içindeki güzelliği gören ve elinden geldiğince ona kaynaşan, onun içinde hareket eden kişi herhangi bir şey yapmasa dahi mutlu olur. En derindeki içgüdüler harekete geçer. Doğada yani denizde, ormanda geçirilen bir günün ardından geçirilen gece kadar huzurlu olanı varmıdır.


Sonuçta mutlu olmayı bilen ve mutlu olan insan mutluluğu saklı tutamaz, kendinden taşırıp diğer insanlara da yansıtır. Mutluluk paylaşılarak azalmaz, artar. Mutluluk çok ucuz bir kaynaktir ama o kadar nadir bulunurki insanlar onu gördükleri yerlere ve kişilere gitmekten kendilerini alamazlar. Hiçbir makyaj onun kadar güzel yakismaz bir insana. Mutluluk başkasına verilebilecek en güzel hediyedir. Ya o hediyeyi alır ya da kendi kısır döngünde devam eder, kaderine lanet edersin.


Param yok, bilgim yok, umudum yok ama ihtiyacım da yok. O zaman benden mutlu insan da yok.




NOT: İnsanlar çok farklı geçmişlere ve algılara sahiptir. Aynı şey iki kişide farklı şeyler ifade eder. Bu makale konuyu genel olarak ele almistir. Bu noktaya kadar okuduğunuz için teşekkürler ve mutlu günler...
Ara
Cevapla
ezoo20
#19
Bulutların arasına gizledim hayallerimi. Ama sadece yağmur dan sonra çıkan gökkuşağı öncesi bulutlarına.
Soğukluğunu hissederken, uzaklaştıkça yeryüzünden,
İçim kıpırdanmaya başlıyor heyecandan.
Kavuşabilme heyecanı sarıyor tüm bedenimi.
Onları yakalayabilmek, sıkıca sarabilmek hiç bırakmadan…
Yıllardır cebimde sakladığım umut meleklerimi salıveriyorum. Sessizce, benden önce gidiverip tutuversinler diye.
Birden kara bir bulut kaplıyor önümü .
Koskocaman cüssesiyle kapatıveriyor bulutlarımı .
Azat ettiğim meleklerim geri dönüveriyorlar tekrar ceplerime usulca.
Yok oluyor bulutlarım göremiyorum .
Sonra bir şimşek çakıyor aydınlatıyor etrafımı .
Seviniyorum.
Yine geliyor kara bulut koskocaman cüssesiyle.
Ve ağlamaya başlıyor bulutlarım.
Bende dönüveriyorum ait olduğumu düşünemediğim yeryüzüme usulca, tıpkı ceplerimde ki meleklerim gibi..
Ara
Cevapla
ezoo20
#20
Gece yarısıydı. Arabadaydım. Radyo Maydonoz'da Selim gazete köşelerinden internete yayılmış bir öykü­yü anlatıyordu. Kulak kesildim:



"Bir sonbahar günü Londra'daki doktor muayenehanesinin bekleme odasında otu­ran adam, yaprakların dökülmesini hüzün­lü bir gülümsemeyle seyrediyordu. Biraz sonra muayene odasında doktor, teşhisi açıkladı kendisine:


'- Bay Winkelman, beyninizde bir ur var. Hemen ameliyat olmalısınız.'


Yüz hatları gerildi Winkelman'ın:


'- İngiltere'de bu ameliyatı yapabi­lecek doktor var mı' diye sordu.


'- Amerika'da yaşadığınıza göre orada olmanızı öneririm' dedi doktor; 'Zaten sizi ameliyat edebilecek tek operatör olan Charles Wronkow da orada yaşıyor.


Winkelman teşekkür edip ayrıldı. Ote­le giderken derin derin düşünüyor ve yere dökülen yaprakları ayaklarıyla yavaşça iti­yordu.


Birkaç gün sonra gazeteler tanınmış Amerikalı operatör Charles Wronkow'un İngiltere'de tatilini geçirirken intihar ettiği haberini verdiler.


Polis, böyle tanınmış bir doktorun ne­den Wilkelman adı altında, Londra'nın yoksul bir mahallesindeki otelde kaldığını merak ediyordu."

* * *

Bu öyküyü dinlediğim gecenin sabahın­da gazeteler Reve Favaloro'nun intihar haberini duyurmuşlardı.


Favaloro, 1967'de bulduğu by-pass yöntemiyle kalp ameliyatlarında bir çığır açan ve milyonlarca hastayı kurtaran Ar­jantinli cerrahtı. Buenos Aires'teki muhte­şem villasında kalbine sıktığı tek kurşunla son vermişti hayatına...


Milyonların kalbine giden kanalları açan bir insanın, kendi yüreğindeki tıkanmaya deva bulamaması ve sonunda onu kurşun­layarak susturması ne trajik bir final!..


Bütün bir salonu gülmekten kırıp geçir­dikten sonra çekildiği makyaj odasında ses­sizce ağlayan bir palyaço gibi... Çevremize yaydığımız ışıktan biz nasiplenemeyiz çoğu zaman... insanın sözü geçmez, gücü yetmez ba­zen kendine...


En güzel aşk filmlerinde oynayan kadın, alabildiğine mutsuzdur bakarsanız...


Diline doladığı herkesin iç dünyasını ka­lemiyle didikleyen yazar, kendi içindeki keş­mekeşi tariften acizdir.


Cemaate iman telkin ederken içten içe Tanrı'yı sorgulamaya başlamış bir din ada­mı kadar çaresiz, kıvranır insan...


Yalnızlık korkusunu bastırmak için ömrü boyunca sayısız kadına tutulmuş bir Kazanova'nın sonunda anavatanı yalnızlığa dönmesi,


...ya da cehennemi bir cephede gün bo­yu askerlerine cesaret aşılayan kumandanın gece karargahta korkudan titremesi gibi,


...en yakından tanıdığı zaafı, en güven­diği yanına yakıştıramaz insan:


...ve kendini en bildiği yerinden vurur: Kalpse kalp; beyinse beyin...


...bir kurşunla durur.

* * *

Çünkü en beteridir kendisiyle savaşan­ların, kendine yenilmesi...


İnanmadan din adamı olarak kalamaz­sınız; sevmeden aşık rolü oynayamaz, cesa­retsiz savaşamazsınız; beyninizde bir urla beyinlere deva, kalbinizde kanayan bir ya­rayla kalplere şifa taşıyamazsınız.


Bu kuşatmayı yarmak için o "zaaf”ları­nızı yok etmek zorundasınızdır; çoğu kez kendinizden vazgeçmek pahasına...


insan, kendine rağmen gider o zaman...gençliğinde nice cana kıydığı kılıcının üzerine karnıyla yatıveren yaşlı bir Samuray savaşçısı ya da intihar için artık hükmedemediği tanıdık bir mikrofonu seçen Zeki Müren gibi, ölümü beklemeden onun kol­larına koşar.


Bazen uluorta, bazen yapayalnız,


...uçsuz bucaksız bir boşluğa akar...

Malum; "uzun süre uçuruma bakar­san, uçurum da senin içine bakar."
Ara
Cevapla


Konu ile Alakalı Benzer Konular
Konular Yazar Yorumlar Okunma Son Yorum
  Geceler...bana seni anlatıyor ... ROSE 12 753 04-13-2022, Saat: 10:30 AM
Son Yorum: wildfang
  Geceler/anlar/sorgular/ızdıraplar....O'NSUZ.. eRCi 8 439 04-12-2022, Saat: 07:36 AM
Son Yorum: wildfang
  İyi geceler bitanem history 6 799 02-26-2012, Saat: 01:07 AM
Son Yorum: history
  İyi geceler Hayat..Bugünde Seni Yaşayamadım.. acemhe 25 1,802 04-03-2011, Saat: 12:33 AM
Son Yorum: acemhe
  İyi Geceler Der Gibi Çektin Gittin... acemhe 3 499 07-06-2010, Saat: 12:42 AM
Son Yorum: history

Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: 5 Ziyaretçi
  Tarih: 11-22-2024, 12:19 PM