Seni anlatmak için kelimeler kifayetsiz kaldığında,
Dil lal olup perçim perçim vurulduğunda kör bir odada,
Ve gözlerin,
Gözlerinin kahve tadında
yudumladığım bakışlarında
kayboluşum varya
yudumladığım bakışlarında
kayboluşum varya
Bil ki ben bende değilimdir o zaman.
Bir şehir seni anlatır surlarda, çamlıcada, bir sahil kıyısında.
Veya yüksek çınarların altında bir çay bahçesinde
Ellerinde saf taze umutlar biriktiren
Öksüz bir çocuk olurum her tebessümünde.
Dağlanmış sıcaklığında bir kere gözlerim
Ve bin yıllık hasret türküsünü haykıran bir mahkum gibi
Prangalara vurulmuş ayaklarım,dizlerinin dibindeyim.
An ve an seller gibi coşan nisan yağmurları gibi kahve deryamda,
Ve yüreğinin parmaklıklarında seyre dalmış bir esir isem şimdi,
Veya yüksek çınarların altında bir çay bahçesinde
Ellerinde saf taze umutlar biriktiren
Öksüz bir çocuk olurum her tebessümünde.
Dağlanmış sıcaklığında bir kere gözlerim
Ve bin yıllık hasret türküsünü haykıran bir mahkum gibi
Prangalara vurulmuş ayaklarım,dizlerinin dibindeyim.
An ve an seller gibi coşan nisan yağmurları gibi kahve deryamda,
Ve yüreğinin parmaklıklarında seyre dalmış bir esir isem şimdi,
Bil ki ben bende değilimdir o zaman…