Karlı güneşli baharlı bir dönem geçmiş ardından meltem rüzgarı esintisiyle yeni bir dönemin başlangıcı olmuştu bir senelik yoğun çalışma sonucunda verimin bu okul olmuştu çok ümitlerin hüzne dönmüş hatta bu okulu bırakmak bile istemiştin
Evet dönem başlamış çok renkli arkadaşlıklar görmüştün... ama hiçbirini hiçbir zaman kendi kişiliğine bağdaştıramadın... hayat felsefene yakın insanlar tanısan da samimiyet ve insan olma özelliği bulamadın... bu yüzden hep yalnız oldun... beraberinde bir çok arkadaş olsa da yine yalnızdın... tıpkı o bakışların sahibi gibi
O bakışlar birden dünyana dolmuştu... samimi içten ve suskun bakışlardı onlar... günlerin getirdikleri o insanı, o insandaki suskun ve samimi bakışları sana yaklaştırıyordu...
O çocuk günler geçtikçe kalbinde bir bank oluşturdu ve o banka yalnızlığını hissettikçe oturma eyleminde bulundun suskunluğun ardı kesilmedi
Bir zaman oldu, yeter artık gelsin ve bitsin bu özlem, bitsin bu çile dedin çoğu zaman ayrı oldun ondan ama gözbebeğinden çıkmadı hiç adeta bağdaş kurmuş, dünyanı o bakışlara bağlamıştın... çıkaramadın gözlerinden ve kalbinden o suskunluğu
O çocuğun adını dahi bilmiyordun ve hiç konuşmamıştın bir kıvılcım olsa da bu hasreti bitirsem diyordun kaç defadır kendine... ama hiç konuşmamıştın hep sustun ve bekledin, bekledin onun konuşmasını istedin ama o da olmadı, o da sustu konuşamadı
Sadece kalan bakışlarıydı gözlerinde kimseye bahsedemedin ondan korktun arkadaşların fark eder diye o suskunluğu hepsinden uzak oldun çoğu zaman bir cesaret bulsun diye... neden diyordun bu bekleyiş bu tahammül neden
Zaman su misali akıp gidiyordu korkmaya başlamıştın... o suskunluğu görmesen onulmaz hallere giriyordun o zaman yanındakiler bile sana nasıl davranacaklarını şaşırırlardı, korkarlardı senden... halbuki senin genel özelliğin suskun ve olgun bir haldi... anlaşılmaz olurdun bazı zamanlar... gelen çıkma tekliflerini geri çevirirdin, onu beklerdin
Onu kız arkadaşlarıyla görsen kıskanır ve kızardın ne yapmak istiyor bu diye bu ara gizil bir hırçınlık taşırdın... o günün akşamında kıskanır ve ağlardın soğuk kış gecelerinde yorganın altında... bitmeyecekmiş gibi bir dünya kurardın... sonunda hayallerin gecenin derinliklerine ulaşırdı ve kaybolurdun o gizemli dünyadan...
Annen bir şeyler hissederdi senden bilge kadındı annen anlardı halinden... çalışma odana çekilirdin erkenden şiirler yazardın o suskunluğa... belki de ilk defa böyle onulmaz hallere girmiştin korkuyordun onu kaybetmekten... korkuyordun şahsiyetinden bir şeyler kaybetmekten... belki de o bakışların sahibi de böyle düşündüğü için senle konuşmuyordu... sonra doğal karşıladın bu halini... onu ve kendini kıyasladın çoğu zaman...
Onda tuhaf bir ayrıcalık bulurdun... yakından takip ediyordun hareketlerini, konuşmalarını ve tavırlarını... o bakışlar sanki sen, sen ise o suskun bakışların sahibiydin bu bakışlarda buldun genç kızlığının güzelliğini ve ayrıcalığını... kurduğun dünyanın hüzünlü ve ürkek çocuğu belki de oydu... onaydı saçını taradığın, güzelliğini fark ettiğin ve giyindiğinde kendini sunduğun
O suskunluk çoğu zaman senin uzağında oldu ama hep kalbinde sakladın ve onunla sabahladın... ona bağladın yumurcak kalbini ve sözlerini kimseye bahsedemedin ondan... acaba o da benden bahsediyor mu kimseye diye mırıldandın... cevabın ise hep hayır oldu o, ben ise kimseye bahsetmez dedin haklıydın düşüncelerinde, haklıydın sözlerinde... sevindin tebessümünde açan gamzelerden yedi renk çiçekleri açtı... fazla uzun sürmedi ardından ağladın yalnızlığına, ağladın onsuz geçen anına ağladın ve kendine yaşlı gözlerle... ne garip iki duyguyu bir arada tatmak o da beni arıyor mu? Hasretime ağlıyor mu? diye mırıldandın sonra... düşündükçe çıkmazlara giriyordun, bulduğun anda kaybediyordun hep ve hep kaybettin nedense
Yaşayamıyordun onu gerçeklerle ama hayalinde ve rüyalarında hep yaşatıyordun seviyordun onu, o da seni seviyordu... o suskun bakışlardan ve mahzun halden anlıyordun sevdiğini... ondan uzaklaştıkça boşluklarda savruluyordun sanki onsuzluğa nasıl dayanır, nasıl bir hal alırım diye düşünüyordun... o yalnız senin erkeğindi kimse onun adını anmamalıydı, kimse onunla konuşmamalıydı, kimse ona bakmamalıydı, onu kimse ilgilendirmemeliydi yalnızca senden başka... onu görmek bile yetiyordu... yetiyordu suskun bakışların tek sana olması...
Onun uğrak alanlarında hep sen olurdun onu görebilmek ve onun sesini duyabilmek seni mutluluk seherlerinde yarıştırırdı arkadaşlarınla olduğun ortamlarda sadece bedenin orda olurdu... fakat tüm içtenliğinle dayanılmaz hasretin ve gözlerin o suskun gözlerdeydi arkadaşlarını bu duruma mahal verdirmezdin hissedilir bir hal alacak olsa istemeyerek kaçardın o gözlerden, o deryadan
Sen de anlıyordun ki onun kadınıydın kimse seni ondan koparmamalıydı, kimse seni ondan ayırmamalıydı sen onun her şeyiydin yüreğinin derinliklerinden bir kapı açmıştın kapanmayacak kapıydı o
Yaşanan iklimlerin en zorlusuydun yedi iklim baharıydın... bitmeyen mevsimleriydin soluduğu nefes kadar hayati ve içtiği su kadar berraktın
Ne zaman gelecek o peri nasıl olacak bilmiyordun bilmiyordun çiçeklerin ne zaman açacak ve bilmiyordun rayihaların ne zaman saçılacak
Onun sensiz anı kışların zemherisi, kutupların yeliydi bakışları ve sana olan suskunluğu kalbindeki öznelliğiydi diğer insanlardan farklılığı sende gördü kendini sende buldu o bakışlar sende açardı yedi renk çiçekleri ve belki de öyle görmek isterdi seni gözlerindeki eksikliğin albastılara dönüştürür çekilmez haller alırdı kimse bilmezdi seni... çünkü onun en özel yanıydın... onun başlayıp da bitmeyen aşkı olmuştun... film şeriti misali hayatının, her zerresinde sen vardın... belki de o filmi sen renklendiriyordun...
Aylar korkunç bir fırtınaya tutulmuşluk içinde geçip gidiyordu beklenilen bir şeyler vardı... ama bu beklentiyi kim bitirecekti... kim her şeyi itiraf edecekti... bu kayıtsızlığı çekilmez hasreti kim son bulduracaktı... karşılıklı beklentiler zaman aşımına uğramışlık içinde sürüp gidiyordu
Bu yükümlülüğü sonunda o suskunluk üstlenmişti tabii ki kendinde olmalı bir durumdu
Kız arkadaşlarınla olduğun bir ortamda bir kız geldi "seni biri çağırıyor" dedi çok merak etmiştin kim bu diye sınıftan çıktın, o suskunluğun sahibi koridorun sonunda, kaloriferin yanında, seni bekliyordu tahmin edemiyordun onun çağıracağını... belki de böyle bir beklenti içinde değildin... ama o suskunluk başını sana doğru sallıyordu... kalbinde dengesiz çırpınışlar başlamıştı acaba bana mı diye çevrene bakındın... evet sanaydı gül açtı gamzeli yanaklarından... çekilmez hasretin bitmek üzereydi... tahmin bile ediyordun konuşacaklarınızı anlıyordun o bakışların suskunluğundan çok yeğin bir durumun sezinleniyordu... onda da yok değildi hani attığın adımlar hiç ilerlemiyor sanki mehteran bölüğü yürüyüşünde kalıyordu
Sana nasıl açılacağını o suskunluk bilmiyordu sen de bu halin yabancısıydın o bakışlar çağırmış olmanın atfında bulunmak zorundaydı heyecanı doruklardaydı, damarlarındaki kanlar sanki başına yığılmış kızargın bir hal almıştı çevredekiler sanki pür dikkat kendilerine bakıyorlardı utandı utandı
-Şey siz
-Ben
Biraz olsun rahatlamıştınız hatta suskun kaldığınızda , bakışlarınızın buluştuğu noktada hemen panikleyip kaçamak attınız ikiniz de utanmıştınız... nasıl oldu da sonra birden bire derslerden bahsettiniz... bu hali sen de anlamamıştın o da ama hep bir şeyler beklediniz... o suskunluk korkuyordu konuşamıyordu, söyleyemiyordu sana sen ise soramıyordun "söyleyecek başka bir şeyin yok mu?" diye sonra ayrıldınız
Yirmi dakikalık bir konuşma neticesinde birbirinizi bütünlemiştiniz... oysa hasretinizi dindirecek sözleri söyleyemediniz... korkuyordunuz hayallerinizin yıkılmasından ve her şeyi bir anda kaybetmekten korkuyordunuz... korkuyordunuz sevmekten, sevginizi kendinize bile itiraf etmekten... ve korkuyordunuz suskun bakışlarınızın bir anda kaybolmasından... bu anın ardından nice günler ve haftalar geçti... fakat suskunluğunuz devam etti... karşılıklı ümitler zincirlendi
Karşılık beklediniz hep birbirinizden... çıkma teklifleri geldikçe o suskun gözler aklınıza geldi hep... hiçbirine olumlu cevap veremediniz zaten bu halleriniz birbirinize bir şeyler anlatıyordu... bir şeylerin habercisiydi sanki bir şeylerin aynı zamanda sonucuydu diyemiyordunuz ki seni bekliyorum... hasretim ve beklentim sana diyemiyordunuz