Doğarken ağlarmış insan. Sanki şu hayattan çekeceklerini bilirmiş gibi. Dünyaya ilk göz açtığımız an ve koşturma başlıyor… Bir bakıyorsun ki daha dün beşikte sallanırken koşmaya başlıyorsun. Kafanı geriye çevirdiğinde ya özlüyorsun ya da üzülüyorsun. Belki de hayata en sevdiklerin senin ilk adımlarını göremiyor, beklide hayatının en önemli parçasını bir daha göremeyeceksin. Seni dünyaya getiren ve o anda sen olan senin bir parçanı kaybetmişsin, yarın boşluk dolaşıyorsun etrafta. Her attığın adım bir damla yaş daha alıp götürüyor senden denizdeki dalgalar misali…
Tam iyiyim demeye başlarken bir darbe daha geliyor sana hayattan. Tam dersinki hayatta değer verdiğimin yerine onu koyuyorum, hayat derki sana “Sen daha O’nu hak etmedin…” birden çökersin olduğun yere. Elin ayağın tutmaz. Çökmüş beklersin olduğun yerde. “Allah’ım” dersin “Ben ne yaptım da hak ettim bunları”. Ne cevap bulabilirsin nede cevabını verebilirsin.
Bir el uzanır sana o anda, korkar kapanırsın dizlerine. Korkun aslında uzanan eli tanımadığından değildir, O’nu tanıyıpta tekrar üzülmekten korkarsın aslında. Güvenemesin, dersinki kimse olmasın etrafımda kimseyi sevmeyeceğim artık anca kendime üzüleyim diye ama yapamasın işte. Gün gelir aşkla tanışırsın. Karşına öyle biri çıkar ki sanki melek sanarsın O’nu. Her şeyi unutturmaya gelen bir melek. Çok güzel başlar her şey. Hayatta her şey istediğin gibi olur. Tam mutlu olursun ki bir gece onsuz olduğun bir vakitte “ya O da…” Daha düşünceni bile tamamlayamadan gözlerinden dökülmeye başlar yaşlar, hakim olamazsın aslında hiç sevmediğin gecenin sessizliğinde karanlık çöker üstüne bir kabus gibi. Sonraları fark edersin ki artık bağımlı olmuşun üzülmeye, her gece aynı şey, her gece aynı şey… Anlarsın ki sende hayatın oyununa gelmişsin ve fark ettiğinde artık çok geçtir. O sevdiğin kişiyi kaybetmişsin ve bir darbe daha yemişin hayattan. Artık dökecek gözyaşın bile kalmamış… Uzaklara dalmış gözlerinle seninde birini üzeceğin günü bekliyorsun ellerin bağlı gözlerinden kan boşalırken sevdiklerinin yanında…
Tam iyiyim demeye başlarken bir darbe daha geliyor sana hayattan. Tam dersinki hayatta değer verdiğimin yerine onu koyuyorum, hayat derki sana “Sen daha O’nu hak etmedin…” birden çökersin olduğun yere. Elin ayağın tutmaz. Çökmüş beklersin olduğun yerde. “Allah’ım” dersin “Ben ne yaptım da hak ettim bunları”. Ne cevap bulabilirsin nede cevabını verebilirsin.
Bir el uzanır sana o anda, korkar kapanırsın dizlerine. Korkun aslında uzanan eli tanımadığından değildir, O’nu tanıyıpta tekrar üzülmekten korkarsın aslında. Güvenemesin, dersinki kimse olmasın etrafımda kimseyi sevmeyeceğim artık anca kendime üzüleyim diye ama yapamasın işte. Gün gelir aşkla tanışırsın. Karşına öyle biri çıkar ki sanki melek sanarsın O’nu. Her şeyi unutturmaya gelen bir melek. Çok güzel başlar her şey. Hayatta her şey istediğin gibi olur. Tam mutlu olursun ki bir gece onsuz olduğun bir vakitte “ya O da…” Daha düşünceni bile tamamlayamadan gözlerinden dökülmeye başlar yaşlar, hakim olamazsın aslında hiç sevmediğin gecenin sessizliğinde karanlık çöker üstüne bir kabus gibi. Sonraları fark edersin ki artık bağımlı olmuşun üzülmeye, her gece aynı şey, her gece aynı şey… Anlarsın ki sende hayatın oyununa gelmişsin ve fark ettiğinde artık çok geçtir. O sevdiğin kişiyi kaybetmişsin ve bir darbe daha yemişin hayattan. Artık dökecek gözyaşın bile kalmamış… Uzaklara dalmış gözlerinle seninde birini üzeceğin günü bekliyorsun ellerin bağlı gözlerinden kan boşalırken sevdiklerinin yanında…