Bana Rüyalarını ver...
Uyuyan erkek görüntüsünden kadınların pek hoşlanmadıklarını bilecek kadar görmüş geçirmiş bir adamdı
Ama bilirdi: Erkekler sevdikleri kadını uyurken izlemeyi severler...
Severler değil mi?
Peki, şimdi ne oluyordu ona?
Neden kaç gecedir ateşi birdenbire kırka fırlamış gibi uyanıp Merve' yi uyurken görmekten huzursuzlaşıyordu.
Neden Merve'nin dudaklarının kenarında biriken salgıya eskisi gibi sevecenlikle bakamıyordu?
Neden dirseklerinin üzerinde doğruluyor bir süre sanki Merve'nin alnında küçük bir ekran varmış gibi bakıp duruyordu?
Ve aklına hep o uğursuz konuşma geliyordu
Bir ay kadar önceydi. Merve telefonda bir arkadaşına gördüğü rüyayı anlatıyordu,
Ancak şu kadarım işitebilmişti.
"., Yanaklarımdan süzülen yağmur sularını parmaklarıyla siliyordu,sonra o suları dudaklarına götürüyordu Sabah kendime gelemedim."
Bunları anlattıktan sonra kıkırdayarak gülüşmüşlerdi
******
Kalktı. Mutfağa gitti.
Işıklan yakmadan buzdolabındaki NO FROST yazısını seçmeye çalıştı. T harfini hizalayıp yakaladığı kolu kendine çekti.
Dolabın kapısı açıldı.
Süt mü? Cola mı?
Midesi süt diyordu, beyni cola...
Cola'yı seçti.
Önce soğuk kutuyu avucunda dolaştırdı, ardından alnına, şakaklarına sürdü.
Hiçbir derecenin saptayamadığı ateşini düşürürdü belki o keskin soğuk.
Kutuyu elinde döndürerek yatak odasına doğru yürüdü. Merve dizlerini kamına çekmişti. Uykusunun derinlerindeydi.
Koyu renkli ojelerine bakılırsa kadındı, fakat ellerini sağ yanağının altına sıkıştırma biçimine bakılırsa çocuktu o anda, misafirlikte yorgun düşüp uyuya kalmış bir çocuktu !
Tam o anda mırıldandı, bir şeyler söyledi genç kadın
Tuhaf sesler çıkardı.
Ve adam atmaca gibi atladı yatağa, kulağını Merve'nin ağzına dayadı.
Tutkulu bir adam yapardı ancak bunu...
Uzun süreli bir ilişkinin bağlarını ikide bir çekip uzatmayı alışkanlık edinmiş bir adam ise "aman uyandırmayayım” deyip odadan sıvışırdı.
Ama tutku tehlikelidir.
Tutku iki yanı keskin bıçaktır. Tutacak yeri de yoksa eğer bıçağın, bazen kanamayı göze almak gerekir...
En berbat özelliği nedir tutkunun?
Bağlandığınız kişinin, gücü elinde tutan taraf olduğunu bilirsiniz
İşte bu bilgi berbattır ve öfkeyi besler.
O da birdenbire öfkeye kapıldı!
kendine öfkelenir gibiydi ama, iki eliyle Merve'yi kollarından tutup silkelerken anladı ne yaptığını...
Ve ancak birkaç dakika sonra fark etti nasıl bağırdığını,bütün evi nasıl inlettiğini...
"Rüyalarını ver bana!" diye bağırmıştı Merve'yi sarsarak uyandırırken .
"Bana rüyalarını veeer! Rüyalarını istiyorum!"
Ne saçma.
Ne delice.
Nasıl umarsız ve umutsuz bir arzu...
Böyle düşünmeye başladığında iş işten geçmişti.
Genç kadın şoktan sıyrılmış, hüngür hüngür ağlamaya başlamıştı. Bir yandan da alçak sesle mırıldanıyordu; "manyaksın sen, manyak..."
*****
Bu olaydan bir yıl kadar sonraydı, ilişkileri acıta acıta,kanırta kanırta sona erdi.
Merve doğup büyüdüğü şehre geri dönmüştü.
Aslında Merve'nin hep kaçmak, onun ise günün birin de sürekli orada yaşamak istediği o sahil şehrine...
Ayrılıktan birkaç ay sonra, iş yerine gelen postalar arasından kalın ve ağır bir zarf çıktı.
Merve göndermişti.
Heyecanla açtı zarfı, yırtar gibi.
Bez cildi bir hatıra defteriydi.
Etiketindeki yazıyı görünce üşüdü, titremesini bir türlü durduramadı.
Etikette "Rüyalarım" yazıyordu.
Merve bu deftere rüyalarını kaydetmişti.
Kendine gelir gibi olduğunda hızla sayfalan çevirdi.
Hangi tarihi, hangi rüyayı aradığını çok iyi biliyordu. Buldu da...
Ve okudu.
"11.05.1997. Yağmur vardı. Sırılsıklamdım. Evden kaçar gibi üzerime bir şey almadan çıkmıştım. Arkamdan geldi “ Seni korkuttum mu bebeğim” dedi, özür dileyerek.
Beni neden uyandırdın, dedim.
Uyurken beni terk etmenden korkuyorum, dedi
Yanaklarıma akan yağmurlan parmaklarıyla sildi ve dudaklarına götürdü parmaklarını.
Boynuna atıldım, sımsıkı sarıldım.
Seni seviyorum, diye fısıldadım kulağına.
O sırada uyandım, rüyaymış. Gerçekten daha gerçekti sanki
Uyuyan erkek görüntüsünden kadınların pek hoşlanmadıklarını bilecek kadar görmüş geçirmiş bir adamdı
Ama bilirdi: Erkekler sevdikleri kadını uyurken izlemeyi severler...
Severler değil mi?
Peki, şimdi ne oluyordu ona?
Neden kaç gecedir ateşi birdenbire kırka fırlamış gibi uyanıp Merve' yi uyurken görmekten huzursuzlaşıyordu.
Neden Merve'nin dudaklarının kenarında biriken salgıya eskisi gibi sevecenlikle bakamıyordu?
Neden dirseklerinin üzerinde doğruluyor bir süre sanki Merve'nin alnında küçük bir ekran varmış gibi bakıp duruyordu?
Ve aklına hep o uğursuz konuşma geliyordu
Bir ay kadar önceydi. Merve telefonda bir arkadaşına gördüğü rüyayı anlatıyordu,
Ancak şu kadarım işitebilmişti.
"., Yanaklarımdan süzülen yağmur sularını parmaklarıyla siliyordu,sonra o suları dudaklarına götürüyordu Sabah kendime gelemedim."
Bunları anlattıktan sonra kıkırdayarak gülüşmüşlerdi
******
Kalktı. Mutfağa gitti.
Işıklan yakmadan buzdolabındaki NO FROST yazısını seçmeye çalıştı. T harfini hizalayıp yakaladığı kolu kendine çekti.
Dolabın kapısı açıldı.
Süt mü? Cola mı?
Midesi süt diyordu, beyni cola...
Cola'yı seçti.
Önce soğuk kutuyu avucunda dolaştırdı, ardından alnına, şakaklarına sürdü.
Hiçbir derecenin saptayamadığı ateşini düşürürdü belki o keskin soğuk.
Kutuyu elinde döndürerek yatak odasına doğru yürüdü. Merve dizlerini kamına çekmişti. Uykusunun derinlerindeydi.
Koyu renkli ojelerine bakılırsa kadındı, fakat ellerini sağ yanağının altına sıkıştırma biçimine bakılırsa çocuktu o anda, misafirlikte yorgun düşüp uyuya kalmış bir çocuktu !
Tam o anda mırıldandı, bir şeyler söyledi genç kadın
Tuhaf sesler çıkardı.
Ve adam atmaca gibi atladı yatağa, kulağını Merve'nin ağzına dayadı.
Tutkulu bir adam yapardı ancak bunu...
Uzun süreli bir ilişkinin bağlarını ikide bir çekip uzatmayı alışkanlık edinmiş bir adam ise "aman uyandırmayayım” deyip odadan sıvışırdı.
Ama tutku tehlikelidir.
Tutku iki yanı keskin bıçaktır. Tutacak yeri de yoksa eğer bıçağın, bazen kanamayı göze almak gerekir...
En berbat özelliği nedir tutkunun?
Bağlandığınız kişinin, gücü elinde tutan taraf olduğunu bilirsiniz
İşte bu bilgi berbattır ve öfkeyi besler.
O da birdenbire öfkeye kapıldı!
kendine öfkelenir gibiydi ama, iki eliyle Merve'yi kollarından tutup silkelerken anladı ne yaptığını...
Ve ancak birkaç dakika sonra fark etti nasıl bağırdığını,bütün evi nasıl inlettiğini...
"Rüyalarını ver bana!" diye bağırmıştı Merve'yi sarsarak uyandırırken .
"Bana rüyalarını veeer! Rüyalarını istiyorum!"
Ne saçma.
Ne delice.
Nasıl umarsız ve umutsuz bir arzu...
Böyle düşünmeye başladığında iş işten geçmişti.
Genç kadın şoktan sıyrılmış, hüngür hüngür ağlamaya başlamıştı. Bir yandan da alçak sesle mırıldanıyordu; "manyaksın sen, manyak..."
*****
Bu olaydan bir yıl kadar sonraydı, ilişkileri acıta acıta,kanırta kanırta sona erdi.
Merve doğup büyüdüğü şehre geri dönmüştü.
Aslında Merve'nin hep kaçmak, onun ise günün birin de sürekli orada yaşamak istediği o sahil şehrine...
Ayrılıktan birkaç ay sonra, iş yerine gelen postalar arasından kalın ve ağır bir zarf çıktı.
Merve göndermişti.
Heyecanla açtı zarfı, yırtar gibi.
Bez cildi bir hatıra defteriydi.
Etiketindeki yazıyı görünce üşüdü, titremesini bir türlü durduramadı.
Etikette "Rüyalarım" yazıyordu.
Merve bu deftere rüyalarını kaydetmişti.
Kendine gelir gibi olduğunda hızla sayfalan çevirdi.
Hangi tarihi, hangi rüyayı aradığını çok iyi biliyordu. Buldu da...
Ve okudu.
"11.05.1997. Yağmur vardı. Sırılsıklamdım. Evden kaçar gibi üzerime bir şey almadan çıkmıştım. Arkamdan geldi “ Seni korkuttum mu bebeğim” dedi, özür dileyerek.
Beni neden uyandırdın, dedim.
Uyurken beni terk etmenden korkuyorum, dedi
Yanaklarıma akan yağmurlan parmaklarıyla sildi ve dudaklarına götürdü parmaklarını.
Boynuna atıldım, sımsıkı sarıldım.
Seni seviyorum, diye fısıldadım kulağına.
O sırada uyandım, rüyaymış. Gerçekten daha gerçekti sanki