Beni bana bırakma
İlk defa göz göze geldiğimiz anı hatırlıyor musun? Kaçamak bir buluşmasıydı bu gözlerimizin. Bakışların duygulu, anlayışlıydı, özlemliydi zaman zaman. Bakışların bir şarkı söylüyordu hiç bilmediğim. Seni dinliyordum, bakışlarını dinliyordum. Dağ başında apansız karşıma çıkan bir pınardı sanki gözlerin. Eğilip su içmek istiyordum kirpiklerinin arasından. İçimde yaktığın ateşi söndürmek istiyordum. Ama o ateş gitgide büyüdü işte! Şimdi biraz da sen yan artık, benim yanacak yerim kalmadı. İnanamıyorum, sen var mısın? İnanamıyorum bir türlü. Tuttuğum ellerin mi? Kim bilir? Belki de yoksun, ben bir rüyâ görüyorum, biraz sonra uyanacağım. Her şey ansızın silinecek. Ne saçların kalacak ortalıkta, ne gözlerin. Yine kahredici yalnızlığıma döneceğim. Biraz daha yıkılmış, biraz daha sensiz. O gün ilk defa seni gördüm. Düşün, sen dünyaya geleli beri kaç yıl geçmiş aradan. Düşün, ne kadar çok özlemiştim seni. Öyleyse hiç gitme, ne olur? Vereceğin her kedere razıyım. Acıların en büyüğünü sen tattır bana, zehirlerin en şiddetlisini senin elinden içeyim. Ama gitme ne olur? Yağmur olup yağdın üstüme, yeşerdim, filizlendim. Sonra güneş oldun, hayat verdin bana, koku verdin, renk verdin. Şimdi bırakıp gidersen bir daha ve son defa yine kuruyacağım, dağılıp toz olacağım anlıyor musun? Çünkü senden sonra kimse gelmeyecek, biliyorum. Kimseler çalmayacak kapımı. Gidersen beni bana mahkûm edeceksin! Şimdi sendeyim, seninleyim, seni yaşıyorum. Beni bana bırakma! Senden bir parçayım artık, belki de baştanbaşa sen oldum farkında değilsin. Beni bana bırakma! Sen olduğun için mutluyum. Sen olduğum için de. İstersen ben olma. Hiç benim olma. Ama bırakma beni ne olur? Beni, bana bırakma!
__________________İlk defa göz göze geldiğimiz anı hatırlıyor musun? Kaçamak bir buluşmasıydı bu gözlerimizin. Bakışların duygulu, anlayışlıydı, özlemliydi zaman zaman. Bakışların bir şarkı söylüyordu hiç bilmediğim. Seni dinliyordum, bakışlarını dinliyordum. Dağ başında apansız karşıma çıkan bir pınardı sanki gözlerin. Eğilip su içmek istiyordum kirpiklerinin arasından. İçimde yaktığın ateşi söndürmek istiyordum. Ama o ateş gitgide büyüdü işte! Şimdi biraz da sen yan artık, benim yanacak yerim kalmadı. İnanamıyorum, sen var mısın? İnanamıyorum bir türlü. Tuttuğum ellerin mi? Kim bilir? Belki de yoksun, ben bir rüyâ görüyorum, biraz sonra uyanacağım. Her şey ansızın silinecek. Ne saçların kalacak ortalıkta, ne gözlerin. Yine kahredici yalnızlığıma döneceğim. Biraz daha yıkılmış, biraz daha sensiz. O gün ilk defa seni gördüm. Düşün, sen dünyaya geleli beri kaç yıl geçmiş aradan. Düşün, ne kadar çok özlemiştim seni. Öyleyse hiç gitme, ne olur? Vereceğin her kedere razıyım. Acıların en büyüğünü sen tattır bana, zehirlerin en şiddetlisini senin elinden içeyim. Ama gitme ne olur? Yağmur olup yağdın üstüme, yeşerdim, filizlendim. Sonra güneş oldun, hayat verdin bana, koku verdin, renk verdin. Şimdi bırakıp gidersen bir daha ve son defa yine kuruyacağım, dağılıp toz olacağım anlıyor musun? Çünkü senden sonra kimse gelmeyecek, biliyorum. Kimseler çalmayacak kapımı. Gidersen beni bana mahkûm edeceksin! Şimdi sendeyim, seninleyim, seni yaşıyorum. Beni bana bırakma! Senden bir parçayım artık, belki de baştanbaşa sen oldum farkında değilsin. Beni bana bırakma! Sen olduğun için mutluyum. Sen olduğum için de. İstersen ben olma. Hiç benim olma. Ama bırakma beni ne olur? Beni, bana bırakma!