Sen;
Gün ışığını demir parmaklıklar arkasından gören bir mahkumsun. Prangalara takılmış düşüncelerin. Sen yalın ayaklarınla yürüdüğün, ölüm korkusu içinde, feryadları figan etmiş soğuk bir hastahanesin. Aslında sen bir hiçsin ve ben ne olduğunu bilmezken
Kimi zaman kalbimdeki haykırışsın, gözlerimde yaş, avuçlarımdan akan kum taneleri. Kimi zaman kayan bir yıldız olursun göremediğim,dileğini hiçbir zaman tutamadığım hayal kırıklığım...
Sen kırk yılda görebildiğim bir rüya oldun, gözlerimi açtığımda hatırlamadığım acısını içimde sakladığım bir kabus...
Sen kırk yılda görebildiğim bir rüya oldun, gözlerimi açtığımda hatırlamadığım acısını içimde sakladığım bir kabus...
Sen puslu caddelerin yaşlı,hasta sokakların prensisin belki sen işte o sun hiçbirşey !!!
Sen kimi zaman sevdiğini zannedersin,salında sevdiğini kurtlar sofrasında bırakabilecek kabiliyette... Sen asi ; masum bir çocuğun gözyaşlarına öylesine bakan bir kominist, sen kalleş dünyaların sahibisin. Sen aslında bir hiçsin.
Ve Ben ;
Soğuk kış gecelerinin sessiz çığlığıyım. Yatağına uzanan kalbin. Ben senin kırk yılda bir görebileceğin rüyaydım. Artık seni sana bırakan sahipsiz denizlerin dalgın yakamozu...
Aslında ben koca bir servetin sahibiyim. Yasak güllerin mahkum olduğu kilitli bir bahçe, sahipsiz göklerin tanrısıyım. Ben işte buyum sonsuz bir aşkın yaşlanmaz bekçisi. Ben senin sigarandaki bir tütünüm, dokunamadığın kor bir ateş, ben senin özgürce gezemediğin bir kırım, ayağını basacak olduğunda sana cehennem olan.Ben seni yakacak kadar ateş, söndürecekkadar temiz bir toprağım, içinde sonsuz köklerini biriktirdiğimyaşlı ağaç, ıssız çöllerin güneşi seninse korkulu gecelerinden pencerenden izlediğim bir yarasa...
Ben senin içinde yaşadığın yurdun kadar özgür, sen ise hergün aynada baktığın,kaçak sevgilerini evinde sakladığın ve bir insanı derinden yaralayabilen bir tetikçi.
Sen en güzel duyguların katili ve sen yağmurda ıslanmış tenha bir köşeye çökmüş çaresiz kimsesin bir hiçsin .
İŞTE SEN O'SUN KOSKOCA BİR HİÇ !!!!
İŞTE SEN O'SUN KOSKOCA BİR HİÇ !!!!