Ve gidiyorsun…
Dinlemekten yorulduğum tüm gerçeklerimi yüzüme sıçratarak yok oluyorsun.
Bilmem ki ne yazılır gidişine
Sevda yüklü günler ayrılığı nasıl kabullenir de yoldaş olur geleceğime
Kalemim hâlâ nasıl sana döner gittiğini bile bile
Yüreğim gittiğin yollara düşüyor diye
Boğazıma yıldızlar dökülüyor gökyüzünden
Gidişinin en yalan gerçeği soru işaretleriyle tutuşturuluyor yakama.
Hüzün perdeleri yüzüme açılıyor şimdi. Kırık bir dal oluyor bedenim.
Sen gidiyorsun…
Geride ne kalıyor ki?
Sen, beni kendinden saymıyor musun?
Rıhtımıma yine acıları mı demirliyorsun?
Gidiyorsun…
Kekeme düşler bırakıyorsun bana
Gitmeyeceğine o kadar inanmıştım ki oysa. Şimdi ikna edemiyorum kendimi. Sessizlikle boğuşacağım günleri geveliyorum ağzımda. Aramızdaki o bilindik uygulamalı uzak yerini geçip gidişine bırakıyor. Ki şimdi aramızda uzak denebilecek kadar yakın bir sınır yok. Taahhütlü bu sevgide hep ödün veren ben oldum. Sana sahtekâr sözcükler kaldı sarf etmen gereken. Bana nafile bir bekleyiş…
Hayata hediye ediyorum istifa dilekçemi. Yüzüme yüklediğin gidişinin tüm kıvılcımları dönüşünü bekleyerek uyanıklığa tutuşturuyor kendini. Mutluluk yüzüme inemeden kirpiklerimde aslı kalıyor.
Gidiyorsun
Gelmeyeceğini sen de biliyorsun…
Giderken olsun yalanlarınla büyütme yüreğimi n'olursun.
Gidiyorsun…
İğreti günleri kucaklamaya hazırlanıyorum.
Sende ihyasını aradığım yarınlarımı sende ihlal ediyorum…
Gidiyorsun…
İstanbul'u acıtıyorsun…
"Sen bu şehirde ne buluyorsun?" diyordun
Sen gidiyorsun ben İstanbul'u kaybediyorum…
İçimin karalık dehlizlerinden seni bir tılsım-ı muğlâk gibi çıkarıp arada bir kulağımı sana veriyorum İstanbul
Hâlâ "gitmeyecek" diyorsun
Sus İstanbul sus…
Artık çok geç…
Bunu sen de ben gibi biliyorsun…
Dinlemekten yorulduğum tüm gerçeklerimi yüzüme sıçratarak yok oluyorsun.
Bilmem ki ne yazılır gidişine
Sevda yüklü günler ayrılığı nasıl kabullenir de yoldaş olur geleceğime
Kalemim hâlâ nasıl sana döner gittiğini bile bile
Yüreğim gittiğin yollara düşüyor diye
Boğazıma yıldızlar dökülüyor gökyüzünden
Gidişinin en yalan gerçeği soru işaretleriyle tutuşturuluyor yakama.
Hüzün perdeleri yüzüme açılıyor şimdi. Kırık bir dal oluyor bedenim.
Sen gidiyorsun…
Geride ne kalıyor ki?
Sen, beni kendinden saymıyor musun?
Rıhtımıma yine acıları mı demirliyorsun?
Gidiyorsun…
Kekeme düşler bırakıyorsun bana
Gitmeyeceğine o kadar inanmıştım ki oysa. Şimdi ikna edemiyorum kendimi. Sessizlikle boğuşacağım günleri geveliyorum ağzımda. Aramızdaki o bilindik uygulamalı uzak yerini geçip gidişine bırakıyor. Ki şimdi aramızda uzak denebilecek kadar yakın bir sınır yok. Taahhütlü bu sevgide hep ödün veren ben oldum. Sana sahtekâr sözcükler kaldı sarf etmen gereken. Bana nafile bir bekleyiş…
Hayata hediye ediyorum istifa dilekçemi. Yüzüme yüklediğin gidişinin tüm kıvılcımları dönüşünü bekleyerek uyanıklığa tutuşturuyor kendini. Mutluluk yüzüme inemeden kirpiklerimde aslı kalıyor.
Gidiyorsun
Gelmeyeceğini sen de biliyorsun…
Giderken olsun yalanlarınla büyütme yüreğimi n'olursun.
Gidiyorsun…
İğreti günleri kucaklamaya hazırlanıyorum.
Sende ihyasını aradığım yarınlarımı sende ihlal ediyorum…
Gidiyorsun…
İstanbul'u acıtıyorsun…
"Sen bu şehirde ne buluyorsun?" diyordun
Sen gidiyorsun ben İstanbul'u kaybediyorum…
İçimin karalık dehlizlerinden seni bir tılsım-ı muğlâk gibi çıkarıp arada bir kulağımı sana veriyorum İstanbul
Hâlâ "gitmeyecek" diyorsun
Sus İstanbul sus…
Artık çok geç…
Bunu sen de ben gibi biliyorsun…