ElvedaSustuğum saniyeydi ölümü hissedişimin zamanı. Gerçeklerdi yalnızlık. Yüzleştiğim sorumluluklar, işlediğim günahlar, içimi bir hoş eden mutluluklar. Bir tek benim yankılarımdı yükselen odadan. Bir sen yoktun yanımda, tüm anılarım vardı soluğumun dumanında. Askıya aldığım geleceğim bu karanlıkta pek de olabilirliğini koruyamıyordu. Beklemenin verdiği sinir harbinin ötesinde kalbim heyecana yenik düşebilirdi her an. Peki neye duyduğum heyecandı bu delicesine merak?
...
Yanımda hissettim nefesini. Hemen ardından kokun çaldı burnuma. Ah! O nefis kokun... Bu sensin, yanımdasın. Ama daha burnumun ucunu göremiyorken nasıl bulayım seni? Nefesin hemen yanıbaşımda. Uyuyuşun geliyor aklıma; o sessiz, ürkek teninin yalnızlığını düşünüyorum. Ama yine de yanımda değilsin sanki. Bu karanlık yutuyor seni. Ne günahlarım kaldı ne de sorumluluklarımla yüzleşmem. Seni düşünüyorum kayıtsızca.
Neredesin? Bir şey mi oldu yoksa? Sana? Bana?...
Sadece nefesin var, karanlıkta eşlik eden bana. Ve kokun tabii...
...
Sessizce beklerken çıkmanı, kesmenin zamanımıydı nefes alıp verişini? Ne oldu? Karanlıkta beni bana bırakıp gittin. Kokunu da aldın yanına giderken, anılarımı ne yapacaksın peki? Tamam susuyorum sen de çık haydi...
...
Gözlerimi kamaştıran bu ışık ta ne? Büyüyüşünü sürdürüyor, gözbebeklerim ufalırken. Beni karanlıktan çekip alıyor benliğinin aydıklarına. Ve kapatıyor karanlığa benim için açtığı kapılarını.
...
İşte! Seni buldum sonunda! Ama yanında yatan adam da kim? Bana bunu nasıl yaptın? Karanlıklarda kalsam daha iyiydi. Bu yatak benim, bu salon benim... Nasıl yaptın bana bunu? Yanında ki de kim? Kim o kumral adam? Kim o sonsuz güzellikteki boynunda uyuyan? Benim yerimde? Senin mis kokunda... Görüntü netleşse tanıyacağım bana benzeyen şu adamı... Ama?
...
Ölümümdü sevdamdan kopuşum. Aşkım daima benim gizli kasamda saklı kalacaktı. Seni öpüşlerim; o narin gül kadar kırmızı,pamuk kadar yumuşak dudaklarını öpüşlerim, daima o kutuda bu yalnız aydınlıkta bana eş olacak...
...
Elveda meleğim...
...
Yanımda hissettim nefesini. Hemen ardından kokun çaldı burnuma. Ah! O nefis kokun... Bu sensin, yanımdasın. Ama daha burnumun ucunu göremiyorken nasıl bulayım seni? Nefesin hemen yanıbaşımda. Uyuyuşun geliyor aklıma; o sessiz, ürkek teninin yalnızlığını düşünüyorum. Ama yine de yanımda değilsin sanki. Bu karanlık yutuyor seni. Ne günahlarım kaldı ne de sorumluluklarımla yüzleşmem. Seni düşünüyorum kayıtsızca.
Neredesin? Bir şey mi oldu yoksa? Sana? Bana?...
Sadece nefesin var, karanlıkta eşlik eden bana. Ve kokun tabii...
...
Sessizce beklerken çıkmanı, kesmenin zamanımıydı nefes alıp verişini? Ne oldu? Karanlıkta beni bana bırakıp gittin. Kokunu da aldın yanına giderken, anılarımı ne yapacaksın peki? Tamam susuyorum sen de çık haydi...
...
Gözlerimi kamaştıran bu ışık ta ne? Büyüyüşünü sürdürüyor, gözbebeklerim ufalırken. Beni karanlıktan çekip alıyor benliğinin aydıklarına. Ve kapatıyor karanlığa benim için açtığı kapılarını.
...
İşte! Seni buldum sonunda! Ama yanında yatan adam da kim? Bana bunu nasıl yaptın? Karanlıklarda kalsam daha iyiydi. Bu yatak benim, bu salon benim... Nasıl yaptın bana bunu? Yanında ki de kim? Kim o kumral adam? Kim o sonsuz güzellikteki boynunda uyuyan? Benim yerimde? Senin mis kokunda... Görüntü netleşse tanıyacağım bana benzeyen şu adamı... Ama?
...
Ölümümdü sevdamdan kopuşum. Aşkım daima benim gizli kasamda saklı kalacaktı. Seni öpüşlerim; o narin gül kadar kırmızı,pamuk kadar yumuşak dudaklarını öpüşlerim, daima o kutuda bu yalnız aydınlıkta bana eş olacak...
...
Elveda meleğim...