:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi
Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 0/5 - 0 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
di$ b@?ind@ turki??...
toxique_lierre&b.b.k
#1
LOS ANGELES TIMES: ABD, IRAK'TA PEK ÇOK ÜLKENİN ORDUSUNU GÖRMEK İSTİYOR
THE WALL STREET JOURNAL: AVRUPA'NIN, ABD'NİN IRAK'TA BAŞARILI OLMASINA İHTİYACI VAR
THE DAILY TELEGRAPH: İNGİLTERE BM GÜCÜNÜ GENİŞLETMEK İSTİYOR
LA LIBERTE: TÜRK ORDUSU, SIRTINDAN VURULDU
CORRIERE DELLA SERA: PRODI'NİN CEVABI, TÜRKİYE'NİN ADAYLIĞI VE AŞILMASI GEREKEN ENGEL
LES ECHOS: TÜRK UZAN AİLESİ İMPARATORLUĞUNUN ÇÖKÜŞÜ
TO VIMA: BARTHOLOMEOS: KÖKLERİMİZİ TERKETMEYECEĞİZ
VREMYA NOVOSTEY: TATNEFT TÜPRAŞ'I SATIN ALMAK İÇİN ORTAK ARIYOR

LOS ANGELES TIMES
ABD, IRAK'TA PEK ÇOK ÜLKENİN ORDUSUNU GÖRMEK İSTİYOR




ANKARA, 21/08(BYE)--- Los Angeles Times gazetesinin 21 Ağustos 2003 tarihli sayısında, Paul Richter ve Maggie Farley imzalarıyla ve yukarıdaki başlık altında Washington çıkışlı bir makale yer almıştır. İnternetten sağlanan makalenin özet çevirisi şöyledir:

Bush Yönetimi'nin, Birleşmiş Milletler'den, Irak'ta daha fazla yardım arayışına girme kararı, bu riskli ve kitleler tarafından hoş görülmeyen görevi üstlenme konusunda müttefik bulmakta beş aydır yaşadığı zorluğa işaret ediyor.

Yönetim gururla, Irak'taki 146.000 Amerikan askerine ilave olacak 27 ülkenin sağlayacağı 21.700 askeri gösteriyor. Ancak, 11.000 İngiliz askeri bir kenara koyulduğunda, diğer ülkelerin her biri ortalama 400 asker göndermiş olacak.

ABD yetkilileri, müttefiklerin, şu anda Amerikalıların üstlendiği insan gücünün yüzde 13'ünden fazlasını alacağına dair taahhütte bulunamıyorlar.

ABD yetkilileri son günlerde, hepsi de büyük orduya sahip Türkiye, Hindistan ve Pakistan'dan askeri katkıda bulunacaklarına dair sözler almak için yoğun bir şekilde çalışıyor. Fakat ABD öncülüğündeki Irak savaşı, bu ülkelerde tepkiyle karşılanıyor ve hükümetleri de konuya ihtiyatla yaklaşıyor.

Türkiye haziran ayında, 10.000 asker gönderme teklifinde bulundu. Fakat ABD ve Türk hükümetleri, koşullar üzerinde anlaşmaya varmaya çalışıyor. Irak'a asker sevkiyatı ise, Türk Meclisi'nin onayıyla mümkün olabilir. Türk Meclisi'nin mart ayında, ABD askerlerinin Türk topraklarında konuşlanmasına izin vermemesi, Türk-Amerikan ilişkilerinde gerginliğe sebep olmuştu.

Türkler, başka bir müttefik ordusunda hizmet etmektense kendi güçlerine kendileri komuta etmek istiyorlar.

Amerikalı komutanların, Kürtlerle potansiyel çatışmaları önlemek amacıyla Türk askerlerinin güneyde bulunmaları konusunda ısrar etmelerine rağmen Türkler, Kuzey Irak'ta bulunmayı tercih ediyorlar.

Türkiye Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, ABD Senato Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Senatör Richard Lugar ile yaptığı toplantının ardından muhabirlere yaptığı açıklamada, salı günü BM Merkezi'ne yapılan terörist saldırının asker sevkiyatından "bağımsız bir konu" olduğunu söyledi.

Washington'daki Türkiye Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi uzmanı Bülent Alirıza, ABD yetkililerinin bu hafta yapılan toplantılarda Türk yetkililere, iki ülke arasında böyle bir katkının koşulları tartışılmadan önce, Meclis'in asker sevkiyatını onaylamasını istediklerini söylediklerini belirtti.

Bush Yönetimi geçtiğimiz aylarda, diğer Avrupalı müttefiklerden daha fazla yardım almaya teşvik edildi. Örneğin Almanya, Fransa ve Rusya eğitimli ve iyi donanımlı ordulara sahip. Fakat Rus ve Alman hükümetleri, BM kararı dahi olsa, asker göndermeyeceklerini açık bir şekilde ifade ettiler.

BM'de, savaşa muhalif bir Avrupa ülkesi diplomatı, BM binasına yapılan saldırının, BM Güvenlik Konseyi üyelerini, sadece BM misyonunu desteklemek üzere ve ABD öncülüğündeki kuvvetlerin komutası olmaması halinde katkıda bulunmaya zorlayacağını söyledi.

Bir diğer Güvenlik Konseyi diplomatı da savaşa ve Irak'ın ABD liderliğinde yeniden yapılandırılmasına karşı olan ülkelerdeki düşüncelerin değişebileceğini söyledi.

Diplomat, savaştan önce sorunun "Koalisyonla birlikte misiniz yoksa ona karşı mısınız? şeklinde olduğunu, BM'ye yönelik saldırının ise bu soruyu, "BM ve Irak halkını desteklemek için ne yapılabilir" şekline dönüştürebileceğini söyledi. Diplomat bu durumun koalisyon tarafı için de, "hangi koşullarda bu desteği kabul edecekleri" sorusunu gündeme getireceğini söyledi.
THE WALL STREET JOURNAL
AVRUPA'NIN, ABD'NİN IRAK'TA BAŞARILI OLMASINA İHTİYACI VAR




NEW YORK, 21/08(BYE)--- Tirajı günde 2 milyon olan The Wall Street Journal’ın 21 Agustos 2003 tarihli sayısında, Julian Lindley-French imzasıyla ve yukarıdaki başlık altında yayımlanan yazının özet çevirisi şöyledir:

Salı günü Bağdat'taki Birleşmiş Milletler merkezine düzenlenen terörist saldırısındaki trajik kayıplar Avrupa'ya açık bir mesaj gönderiyor: Başarısızlığın Avrupa'nın çıkarına olduğu hatasına düşülmemesi gerektiği. Bunun altı nedeni var.

Barışa giden yol haritası ABD'nin bölgede güçlü varlığı olmadan hiçbir yere varmayacak. Gerçekten de Amerika'nın varlığı, Araplarla İsrailliler arasında uzun zamandır süregelen bir uzlaşma arayışında belirleyici bir anı temsil ediyor.

ABD'nin Irak'taki varlığı, bölgede Batı ile ikili oynayanları uyarıyor. Suriye, şimdi kesin bir şekilde, batıdan İsrail, kuzeyden Türkiye ve doğudan ABD eğilimli Irak tarafından kuşatılmış durumda. İran şimdi batıdan ve doğudan; Bağdat ve Kabil'deki ABD eğilimli yönetimler, kuzeyden Türkiye tarafından çevrili. Bunun için Tahran'ın ve Şam'ın Hamas'ı, Hizbullah'ı ve İslami Cihad'ı desteklemesi ve İran'ın tehlikeli olan nükleer programına devam etmesi daha zor.

Orta Doğu'nun yeni bir Marshall Planı'na ya da en azından petrol zenginliğinin kontrollü bir şekilde yeniden dağıtımına ihtiyacı var.

Avrupa'nın yeniden inşada ve demokratikleşmede çok büyük tecrübesi var. Orta Doğu ya değişmeli ya da batmalı.

Orta Doğu petrolü Batılı ekonomilerin can damarı ve Amerika için olduğu kadar Avrupa için de önemli. Avrupalılar açısından ve ABD'nin korumasına tamamiyle bağlı olan Avrupa için hayati bir önem arzediyor.

ABD başarısız olduğu takdirde 11 Eylül'de binlerce Avrupalı ve Amerikalıyı öldürmüş olanlar trajik bir şekilde teşvik edilmiş olacaklar.

Başarısızlığın maliyeti şu. Amerika ve Avrupa, kesin bir şekilde Orta Doğu'nun dışında kalacak. Onların eksikliğinde, istikrar şansı ve Avrupa'nın arka kapısındaki kaos tehlikeli bir şekilde artacak. Bu şartlar altında Avrupa, daha yıkıcı silahlara sahip olması muhtemel olan, daha doymak bilmez ve tehlikeli rejimler ve gruplarla karşı karşıya kalacak.
THE DAILY TELEGRAPH
İNGİLTERE BM GÜCÜNÜ GENİŞLETMEK İSTİYOR




ANKARA, 21/08(BYE)--- İngiltere'de yayımlanan The Daily Telegraph gazetesinin 21 Ağustos 2003 tarihli sayısında, yukarıdaki başlık altında bir haber yer almıştır. İnternetten sağlanan haberin çevirisi şöyledir:

İngiltere; Hindistan, Pakistan ve muhtemelen Türkiye'yi uluslararası askeri koalisyona katılmaya teşvik etmek amacıyla Irak'taki BM görevini genişleten yeni bir Güvenlik Konseyi kararı için destek arıyor.

Dışişleri Bakanı Jack Straw, Bağdat'taki bombalama olayına karşı duyulan uluslararası öfkeyi Irak'taki amaç için daha büyük bir birliğe kanalize etmek umuduyla BM Genel Sekreteri Kofi Annan ve Güvenlik Konseyi üyeleriyle görüşmek üzere bugün New York'a gidiyor.

Straw dün, BM'nin Irak'taki rolünü genişletme fikrine açık olduğunu söyleyen ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell ile görüştü.

Straw, "Bundan önceki tavrımız ne olursa olsun hepimiz biraraya gelmeliyiz. Güvenliğin artırılmasıyla ilgili olarak BM'nin oynayacağı rol hakkında Güvenlik Konseyi'ndeki ortaklarımızla müzakerelere açığız" dedi.

Hindistan ve Pakistan, Irak'ın yönetimine yabancıların katılımı konusunda daha geniş bir BM kararı ve özellikle de askerlerin kullanımı için BM'nin yetkisi olması halinde asker verebileceklerini söylemişlerdi.

Irak'taki askeri otoritesini tehlikeye atacağına inanan Amerika böyle bir BM kararına karşı. Salı günü meydana gelen bombalama olayı Bush yönetimini tavrını değiştirmeye ikna edebilir.

Türkiye, Irak içinde 12 mil uzunluğunda bir tampon bölge oluşturma umudunun bir parçası olarak Kuzey Irak'a daha fazla asker yerleştirmeye istekli. Böylece bölgedeki Kürt ayrılıkçılara karşı operasyonlarını rahatlıkla yürütebilecek.

Japon askerlerinin teröristler için kolay birer hedef olacağından korkan Japonya'nın da salı günkü bombalama olayı üzerine Irak'a asker göndermeyi ertelemesi bekleniyor.

Japonya başlangıçta ekim kadar erken bir zamanda asker göndermeyi planlamıştı ama muhtemelen gelecek yıla kadar asker gitmeyecek.
LA LIBERTE
TÜRK ORDUSU, SIRTINDAN VURULDU




ANKARA, 21/08(AFP)(BYE)--- İsviçre'de çıkan La Liberte gazetesinin 21 Ağustos 2003 tarihli sayısında, yukarıdaki başlık altında İshan Kurt imzasıyla yer alan haberin çevirisi şöyledir:

Milliyet gazetesi 13 Ağustos'ta attığı manşette, "10 bin askerle Irak'a gireceğiz" diyordu. Bu, heyecandan değil, rahatlamadan ileri geliyordu. Geçen 1 Mart'ta, Türk generaller Irak'a birliklerini göndermeyi ve Türkiye'de Amerikan konuşlanmasını reddetmişlerdi. Washington'un planlarına bu muhalefet, iki müttefik arasında derin bir krize yol açtı. Washington, artık işbirliği yapmayan askerlere baskı yapıyor. Öte yandan, Avrupa Birliği (AB), demokratik reformlara engel olarak orduyu göstermeye devam ediyor.

Türkiye'nin Irak'ın güneyindeki askeri varlığı gerilimi azaltabilir. 1980'deki darbeden bu yana ilk kez, generaller geri adım atıyor. Mart ayında Meclis önergesinin reddedilişi, Washington'un sırtına bir bıçak darbesiydi. Temmuz ayı başında, Amerikan askerleri 11 Türk askerini kuzey Irak'ta yakaladılar ve sorguya çektiler. Onlara terörist muamelesi yaptılar. Türkiye'de, herkes Pentagon'un intikam alma düşüncesinde olduğunun farkına vardı. Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, "Bu hükümetten çok memnunuz, ama artık bizimle işbirliği yapmayan askerlerden değil" şeklinde konuşmakta tereddüt etmedi. Bu esnada, Amerikalılar Türk generalleri oldukça sıkıntılı bir duruma düşürdü: Iraklı Kürtlerle ittifaklarını güçlendirdiler, PKK liderleriyle görüştüler ve PKK militanları için genel af talebinde bulundular.

Üstüne üstlük, Washington Irak'ın güneyine Türk birlikleri gönderilmesini istemekle yetinmiyor, aynı zamanda Irak Kürdistanı'ndan onların geri çekilmelerini de istiyor. Arap gazetesi "El-Hayat" 29 Temmuz'daki sayısında, "Eğer Türkiye Kuzey Irak'ı tahliye ederse, bağımsız bir Kürt devletinin kurulmasına ilişkin komploya hizmet etmiş olacağını anlar" şeklinde yazıyordu.

AB orduya güvenmiyor. Öte yandan, Avrupa Parlamentosu, refomlar Ulusal Meclis'te kabul edildiğinden bu yana, Türk Hükümetinin sırtını sıvazlıyor. Ancak, ordunun, bunların uygulanmasına engel teşkil etmesinden endişe ediyor. Geçen hafta, Washington ve Brüksel'in açık desteğiyle, AKP siyasette askerlerin rolünü azaltan yasaları geçirmeyi başardı. Bununla birlikte, generaller bir yıl daha, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği'ne kendilerinden birini atamayı başardı. Bu değişiklikler, Amerikan medyası tarafından olumlu karşılandı.


Ülkenin çoğunluğu AB'ye üyelikten yana. Ilımlı solcu gazete Radikal'e göre, "dinazorlar" Pantürkist -Avrupa'ya üyeliğe karşı aşırı milliyetçi- bir ittifak kurdu. Bunlar, Batılıların kendileriyle çözümlenecek, tarihten gelen hesapları olduğunu ve Türkiye'yi bölmek istediklerini düşünüyorlar. Bugün Ankara'da, iktidardaki ılımlı İslamcılar AB'den yana, ancak kendileri de geçmişteki darbelerin kurbanı oldu ve ordu ile aleni bir çatışmaya girip girmemekte tereddüt ediyor.

Türkiye'de, İslamcılar-liberaller-işadamları-insan hakları savunucuları hareketine karşı, ordu-sol-aşırı milliyetçi ittifakı bulunuyor. Ya da, sol şu anda muhafazakar, sağ ise ilerici liberal.

3 Ağustos tarihli "Cumhuriyet" gazetesi -Kemalizm'in tarihi gazetesi-, "devrimci subaylara" sesleniyordu. Hükümet "darbeyi" sezdi, ancak darbeler Türk siyasi hayatını düzene soksa bile, bunların yapılmasını sağlayan şartlar (Amerikan sempatisi, komünizm tehlikesi) artık biraraya gelmez.
CORRIERE DELLA SERA
PRODI'NİN CEVABI, TÜRKİYE'NİN ADAYLIĞI VE AŞILMASI GEREKEN ENGEL




ROMA, 21/08(BYE)--- Tirajı günde 900 bin olan Corriere della Sera gazetesinin 20 Ağustos 2003 tarihli sayısının mektuplar bölümünde, AB Komisyonu Başkanı Romano Prodi'nin yine Corriere della Sera gazetesinin bir gün önceki sayısında yer alan Angelo Panebianco'nun "İtalya ve Avrupa'da görüş ayrılıkları. Türkiye bölüyor. (ABD'nin yaptığı gibi)" başlıklı makalesine cevaben kaleme aldığı mektubun çevirisi şöyledir:

Sayın Müdür,

Profesör Panebianco'nun Türkiye hakkındaki ilginç ve ayrıntılı makalesinde "Anneciğim, Türkler geliyor!" şeklindeki eski bir ifade ve New York Times'a verdiğim bir mülakata atıfta bulunmam nedeniyle eleştiriliyorum. Bu, Türkiye'yi AB'nin üyesi yapma hedefine ulaşmak istiyorsak aşmamız gereken mevcut büyük zorlukların ve tarihi güvensizliklerin üzerinde düşünülerek yapılan ciddi bir hatırlatmadan ibarettir (Türk televizyonunda yapılan bir tartışmada da zaten bu konulara atıfta bulunmuştum.)

Avrupa Birliği, basit bir gümrük birliği olmayıp, özdeş haklar ve müşterek demokratik temeller üzerinde birleşilmesini ve bunların hayata geçirilmesi için herkesin büyük çaba göstermesini gerektirmektedir. Bu, geçmişte bizleri ayıran engellerin aşılması konusunda özellikle geçerlidir. Bunların mevcudiyetini görmezlikten gelmek, gerçekten affedilmez bir hata olur ve Türkiye'nin Birliğe katılım hedefini gelecekte de tamamen imkansızlaştırır. Pek tabii ki, Türkiye'nin kayıtsız şartsız ve hemen genişlemeye dahil edilmesi, "Avrupa'nın inşası şarabına su katmak" gibi açık bir hedef taşımıyorsa!

Gaf yapma konusunda "eşitlik" sağlamaya çalışmanın eğlenceli olabileceğini anlıyorum, ancak böyle bir çabanın bu konuda boşa çıkacağı kanısındayım.
Romano Prodi Avrupa Komisyonu Başkanı.
LES ECHOS
TÜRK UZAN AİLESİ İMPARATORLUĞUNUN ÇÖKÜŞÜ




PARİS, 21/08(BYE)--- Tirajı günde 151 bin olan Les Echos gazetesinin 21 Ağustos 2003 tarihli sayısında yukarıdaki başlık altında yer alan yazının çevirisi şöyledir:

Uzan aile grubu için yıkım, pek uzak değil. Adli sorunlar, 130’dan fazla şirketi yöneten grubu böldükçe, baba Kemal Uzan’ın 47 yılda Türkiye’nin en büyük dördüncü şirketler grubu haline getirmeyi başardığı grup, yavaş yavaş ama kesin biçimde dağılmaya başlıyor.

Son olay, salı gününün tarihini taşıyor. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK), ulusal mali sistemin istikrarını tehdit ettiği gerekçesiyle, 1984 yılından beri Uzan ailesinin kontrolünde bulunan İmar Bankası’na el koydu. Daha sonra da bankanın hesaplarında, 2.2 milyar euro civarında bir açık olduğu tespit edildi. BDDK, bildirilen fonlarla bu hizmetlerin gerçekte ortaya koydukları arasında fark içeren bir çift hesap sistemini açığa çıkardı.

BDDK, İmar Bankası fonlarının, sahiplerinin onayı olmadan "Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne" aktarılmış olabileceğini düşünüyor. Kurul aynı zamanda, hazine bonosu almak için yatırımcıların ödedikleri paralarla ilgili olarak "belirsizlikler" olduğuna işaret ediyor. Bu bonoların çok azının izinin bulanabileceği belirtiliyor. Pekçok belgenin bankanın yöneticileri tarafından yok edilmiş olması işi daha da zorlaştırıyor.

Basının kötülediği ve iş çevrelerinin de yalnız bıraktığı aile, suçsuz olduğunu söylüyor ve "Türk yetkililerin, sürekli olarak hukuk devleti prensiplerini ihlal etmelerini engellemek için her türlü yasal yolun kullanılacağını" vurguluyor. Bu arada polis, baba Kemal Uzan’ı, eşini, kardeşini ve küçük oğlu Hakan Uzan’ı arıyor. Ayrıca şirket ve Uzan ailesi ile bağlantısı olan 119 kişi için tedbir kararı alındı. Bu özellikle, rakipleri tarafından mitinglerde popülist eleştiriler yapmakla suçlanan, ailenin büyük oğlu ve Genç Parti’nin Başkanı Cem Uzan için geçerli.

Grubun bir bölümünü oluşturan Telsim şirketinin hikayesi, diğerlerinden farklı değil. Türk telefon piyasasına girmek isteyen Nokia ve Motorola, lisans ve altyapı satın alımı için 800 milyon ile 2.3 milyar dolarlık ödeme yapmışlardı. Bu ödemeler, yat, helikopter ve ev koleksiyonlarını genişletmeleri için Uzan ailesine imkan sağlamış gibi gözüküyor.

Telsim’i 4.2 milyar dolar ödemeye mahkum eden New York’taki dava süresince yargıç, kendi kendine "ailenin inişli çıkışlı hikayesi nedeniyle", iki telefon şirketinin tedbirsizce Uzan grubu ile iş yapmalarını sorguluyordu. Türk grubu, Motorola hissedarlarını, kovuşturmayı durdurmaya çağırmak için Amerikan gazetelerinden tam sayfa ilanlar satın alıyordu. Bugün, "bu şekilde dolandırılmalarına izin verdikleri için aptal olduklarını" kabul eden davacılar, alacaklarını tahsil edebilmeyi umuyorlar. Fakat, bunu yapmaları zor görünüyor.

Uzan’ları başka adli sorunlar da bekliyor. Avrupa ve ABD’de devam eden 100 kadar soruşturma mevcut. Bu yaz, devlet iki enerji şirketine el koydu ve aileye ait beş televizyon kanalının yayınlarına da ara verdi. O zamandan beri saldırılar, politik bir boyut kazandı. Anketlerde önde gözüken Cem Uzan, İslamcı parti Adalet ve Kalkınma Partisi'nin iktidarda olduğu hükümete doğrudan saldırıda bulunmaktan çekinmiyor. Zaten her türlü yolsuzlukla suçlanmış olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan çok öfkelenmiş durumda. Erdoğan, Uzan ailesini, Türkiye’nin siyasi ve ekonomi sahnesinden silmeye kararlı gibi görünüyor.
TO VIMA
BARTHOLOMEOS: KÖKLERİMİZİ TERKETMEYECEĞİZ




ATİNA, 21/08(BYE)--- Tirajı günde 52.167 olan To Vima gazetesinin 21 Ağustos 2003 tarihli sayısında, Alkis Kourkoulas imzasıyla ve yukarıdaki başlık altında yayımlanan İstanbul çıkışlı yorumun çevirisi şöyledir:

Ekümenik Patrik Bartholomeos bir kez daha, "Buradayız -İstanbul'da- ve yerimizi terketmeyeceğiz." dedi. Türkiye'nin en büyük gazetelerinden biri olan ve mülakata tam sayfa yer veren Sabah gazetesine, "Başka yerlere gitmek için köklerimizi ve toplumumuzu bırakmayız. Köklerimiz, kilisemiz, atalarımızın mezarları burada. Neden gidelim?" şeklinde demeç veren Patrik Bartholomeos, böylece Patrikliğin İstanbul'da kalması yönündeki kararlılığını ve ısrarını belirtti.

"Başkaları gibi ben de İstanbul'un eski kozmopolit karakterini arıyorum" diyen Patrik Bartolomeos, bu kentte 17 asırdan bu yana ışık saçan Patrikliğin, özellikle milliyetçilik asrında birtakım zorluklara katlanmasından sonra bu aşamada, gelişmelerin, İstanbul'un eski kültürel kimliğine yönelik olduğunu ima etti.

Patrik, 17 asırdan bu yana dünya medeniyetine katkısı olan Patrikhane'nin merkezine bağlılığını ve -Türk devleti çerçevesinde- azınlık ile Ekümenik Patrikliğin haklarını koruma yönündeki kararlılığını ortaya koydu.

"Azınlık mensupları, ikinci kategori vatandaş olarak karşılanmamalı" şeklinde konuşan Patrik, azınlığa ait vakıflardan söz ederek, "Anayasa'da öngörüldüğü şekilde yasaların eşit uygulandığını görmek istiyoruz" dedi.

Ekümenik Patrikliğin sorunlarından söz eden Patrik Bartholomeos, Heybeliada Ruhban Okulu'nun yeniden açılması konusuna da değindi. "Okulun yeniden açılmasının engellenmesi nedenlerinin yabancılar tarafından anlaşılmadığını" ileri sürerek sözlerine şöyle devam etti: "Okul açılmazsa, Türkiye, insan haklarına saygı göstermeyen bir ülke olduğu izlenimini verecek."

Patrik Bartholomeos, Tük Hükümeti'nin uluslararası yönde devamlı olarak yaptığı girişimlerle, İstanbul'da azınlığın ve Patrikliğin haklarının yeterince korumadığını vurguluyor. Kısa bir süre önce, bu konu bağlamında, Ankara'da, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu ile birer görüşme yaptı. 8 ve 12 Ağustos'ta yapılan bu görüşmeler sırasında, Rum azınlığın ve Patrikliğin kaygıları, şikayetleri ve karşılaştığı zorluklar ayrıntılı olarak görüşüldü.
VREMYA NOVOSTEY
TATNEFT TÜPRAŞ'I SATIN ALMAK İÇİN ORTAK ARIYOR




MOSKOVA, 21/08(BYE)--- Tirajı günde 51 bin olan liberal Vremya Novostey gazetesinin 21 Ağustos 2003 tarihli sayısında, Aleksandr Davidov imzasıyla ve yukarıdaki başlık altında yayımlanan yazının özet çevirisi şöyledir:

Tataristan'ın Tatneft petrol şirketi Genel Müdürü Şafaat Tahautdinov, herhangi bir petrol şirketiyle ortaklaşa olarak Türkiye'nin TÜPRAŞ hisselerinin yüzde 60'ını satın almaya niyetli olduklarını bir kez daha açıkladı. Şafaat Tahautdinov, Türkiye'ye her ay teslim ettikleri 400 bin ton petrole ilaveten 80 bin ton daha petrol sevkedeceklerini bildirdi.

TÜPRAŞ, Türkiye'nin petrol işletmelerinin yaklaşık yüzde 90'ına sahip. İzmir, İzmit, Kırıkkale ve Batman rafinerileri ve petro kimya fabrikası bunlar arasındadır.

2002 yılında TÜPRAŞ'a ait fabrikalar 23.4 milyon ton petrol işlediler. Bu yıl şirket 24 milyon ton petrol işlemeyi planlıyor. Oysa TÜPRAŞ'ın tesislerinin yıllık kapasitesi 27.6 milyon ton. TÜPRAŞ'ın işletmelerine petrol daha ziyade Orta Doğu ülkelerindeki şirketlerden gelmektedir. Geçen yıldan itibaren bunlara Tatneft de katıldı. Tatneft'in 2.4 milyon ton petrol teslim etmesi konusunda anlaşmaya varıldı. Fakat bu mayıs ayında, 2004'ten başlayarak Türk petrol rafinerilerine teslim edilen Tatar petrolünün miktarının 3.4 milyon tona çıkarılması karara bağlandı.

Türkiye'nin özelleştirme idaresi, TÜPRAŞ'ın hisselerinin yüzde 65.76'sına sahip. İlgili ihale, 2003 yılında ilkbahar sonunda yapılması gerekirken, Türkiye, hisselerinin ne kadarının satışa çıkarılacağını açıklamadı bile. Büyük ihtimalle hisselerin tümü satılacak. Rusya'nın Birleşik Finans Grubu uzmanı Pavel Kuşnir, söz konusu hisse paketinin toplam değerinin bir milyar 500 milyon dolar olduğunu ifade etti. Tatneft bu paraları ancak diğer bir şirketle ortaklaşa ödeyebilecek.
Gerçi bu yıl başında Tümen Petrol Şirketi (TNK) TÜPRAŞ'a ciddi olarak ilgi göstermişti. TNK Yönetim Kurulu Başkanı ve şirketin sahiplerinden Viktor Vekselberg, TNK'nın "Türk petrol rafinerilerinin özelleştirilmesine" katılma konularını görüşmek amacıyla Ankara'da bulundu. Fakat ondan kısa bir süre sonra, TNK'nın BP ile birleşmesi gündeme geldi ve Türkiye'deki ihale de yapılmadı. Buna rağmen, Vremya Novostey muhabirinin TNK'nın Basın Dairesi yetkililerinden birinden edindiği bilgiye göre, Rus şirketinin TÜPRAŞ'ın aktiflerine ilgisi hala devam ediyor. TNK özelleştirmenin kesin şartlarının açıklanmasını bekliyor. Kaynak, hisselerin satın alınması konusunda Tatneft'le ittifak kurulması imkanını yorumlamak istemedi.
SORUYORUZ TURKIYEYE VE DUNYAYA....P.S////NE DEGISTI TARIH 2006?
Ara
Cevapla
toxique_lierre&b.b.k
#2
THE WASHINGTON POST : KUZEY IRAK'TAKİ ETNİK SALDIRILARDA 11 KİŞİ ÖLDÜ
LOS ANGELES TIMES : AMERİKA ISRARLA IRAK'TA YARDIM TALEBİNDE BULUNUYOR... ANCAK BİR DERECEYE KADAR
DER TAGESSPIEGEL : ANKARA'NIN IRAK'TA KENDİ BÖLGESİ OLACAK
LE FIGARO : TÜRKİYE, AMERıKALILARI DESTEKLEMEK İSTİYOR
THE FINANCIAL TIMES : TURKCELL, IRAK'TA CEP TELEFONU LİSANSI ALMAK İÇİN MÜCADELE EDECEK
THE ECONOMIST : TAMAMEN GÜÇLÜ ANCAK RAHAT DEĞİL
HARAVGı : KIBRIS SORUNUN ÇÖZÜMÜNE YÖNELİK YENı ÇABA OCAK-MART DÖNEMİNDE



THE WASHINGTON POST : KUZEY IRAK'TAKİ ETNİK SALDIRILARDA 11 KİŞİ ÖLDÜ


ANKARA, 24/08(BYE)--- The Washington Post gazetesinin 24 Ağustos 2003 tarihli sayısında Daniel Williams imzasıyla ve yukarıdaki başlık altında bir haber yayımlanmıştır. Internetten sağlanan haberin çevirisi şöyledir:

Kerkük'e 50 mil uzaklıkta olan Tuzhurmatı beldesinde meydana gelen etnik kökenli saldırılar 11 kişinin ölümüyle sonuçlanan büyük çapta bir ayaklanmaya dönüştü.

Amerikan ordusu, etnik Türkmenler ve Kürtler arasındaki isyanı bastırmak için Tuzhurmatı'da üç, Kerkük'te üç olmak üzere toplam altı kişiyi öldürdüklerini açıkladı. Tuzhurmatı beldesi Apache helikopterlerinin devriye gezmesine rağmen sakindi. Fakat Kerkük'te bu akşam kaynağı belli olmayan birkaç patlama meydana geldi.

Amerikan birliklerine yapılan saldırıların artması nedeniyle kuzeyde Araplar, Kürtler ve Türkmenler arasındaki etnik gerginlik arka plana itilmişti. Tuzhurmatı'da meydana gelen olaylar bu etnik sorunun varlığını bir kez daha ortaya koydu. Daha önce yerlerinden edilen Kürtler ve şu an bölgede yaşayan Araplar Kerkük'te kendilerine yer ve mal edinme mücadelesi veriyorlar. Irak'taki azınlıklardan biri olan Türkmenler ise Kürtleri kendilerini Kerkük bölgesinden atmaya çalışmakla suçluyor. Kürtler de Türkmenleri, Kuzey Irak'ta Kürt özerkliğine karşı çıkan Türkiye'nin 5. kolu olarak görüyor.

Diğer bölgelere nazaran şu ana kadar daha sakin bir bölge olan Güney Irak'taki Basra kentindeki dün düzenlenen bir baskında ise üç ıngiliz askeri öldürüldü. Saldırgan iki araçlık konvoya ateş açtı, araçlardan biri kontrolünü kaybetti. Saddam Hüseyin rejimi sırasında dışlanan Irak'taki en büyük dini grup olan Müslüman şiiler, Basra'da çoğunlukta ve savaş sonrası yeniden yapılanan Irak'ta iktidardan pay almaya çalışıyorlar.

Paul Bremer yaptığı açıklamada, güvenlik problemleri olduğunu hiçbir zaman saklamadıklarını söyledi. Geçen haftayı "korkunç bir hafta" olarak değerlendiren Bremer, salı günü Birleşmiş Milletler karargahına yapılan ve 23 kişinin öldüğü intihar saldırısından, hâlâ Saddam Hüseyin'e bağlılıklarını sürdüren Iraklıların veya yabancı teröristlerin veyahut da her ikisinin birden sorumlu olduğundan kuşkulandıklarını belirtti.

şiddet olayları, bir grup şii Türkmenin perşembe günü Tuzhurmatı beldesinde ımam Ali Zein Abeddine türbesine yürümeleri üzerine başladı. Saddam Hüseyin döneminde bu türbe tahrip edilmişti. Saddam Hüseyin devrildikten sonra Türkmenler türbeyi yeniden inşa etmişlerdi. Perşembe günü ise türbede açılış töreni yapılacaktı.

Yürüyüş sırasında Türkmenler, Sünni Müslüman olan Kürtlerle karşı karşıya kaldı ve aralarında hakarete varan konuşmalar oldu. Tuzhurmatı beldesinde yaşan halk bir konuda hemfikir: O da bu tartışmalarda öncelikli sebebin din mevzuu olmadığı. Kürtler ve Türkmenler arasındaki gerginliği tırmandıran öncelikli konu Tuzhurmatı bölgesinin yönetiminde politik güç elde etme savaşı.

Amerikan yetkililerinin açıklamalarına göre birileri türbeye zarar vermek amaçlı füze güdümlü bomba fırlattı ve bunun üzerine cuma sabahı Türkmenler yürüyüşe geçti. Amerikan zırhlı araçları ve helikopterler de ateş açtı ve bu sırada üç kişi öldü.

Bugün Kerkük'te Türkmenler Belediye Başkanı'nın ofisine yürüdüler. Karşılıklı ateş açıldı. Türkmenler bir polis merkezini ve Kürt bayrağını yaktı. şehirdeki güvenlikten sorumlu Amerikan birlikleri araya girdi. Bağdat'ta da Türkmenler protesto gösterileri yaptı, fakat bu gösterilerde herhangi bir olay çıkmadı.

Kürt olan polis şefi Abbas Muhammed Emin bu şiddetin ardında Saddam Hüseyin'i destekleyenler ve "aşırı uçlardaki ıslamcılar" olduğunu söyledi. Emin, "Burada herkesin silahı var, problemler bir başladı mı, herkes kesinlikle ölmeye hazırdır" dedi.

Protestocular ateş etmeye başlayınca, polisler geri çekildi. Gücünü çoğunlukla Kürtlerden alan Emin, "Karıkoca arasında çıkan kavgalar gibiydi ve bize saldırdılar" dedi.

Türkmen Cephesi partisinin üyelerinden biri olan Haşim Nuri Hasan, ilk önce ateş açanların Kürtler olduğunu ve polisin de bu olayların kontrolden çıkmasına izin verdiğini belirtti. Oturma odasında hafif yaralanan uyluk kemiğine pansuman yapan Hasan, "Tuzhurmatı'da çok iyi temsil edildiğimize inanmıyorum. Amerikalılar belediye başkanı olarak bir Kürdü atadılar. Polis şefi de Kürt. Bütün yetkiler ve mallar da Kürtlerin elinde. Kaldı ki, burada çoğunluk olan Türkmenler. Beldenin adı bile Türkmence" dedi.

Kürdistan Yurtsevenler Birliği partisinin yerel liderlerinden olan Yusuf Yunus Yohar meydana gelen olayların sorumluluğunun El Kaide ile bağlantısı olan Ensar el-ıslam'da olduğunu, kendilerinin bu olaylarda bir suçu olmadığını söyledi. Yohar, "Türkmenler ateş etmeye başladı ve teröristler de türbeyi havaya uçurdu" dedi.

Tuzhurmatı'da görevli Amerikan askeri yetkilisi David Swenson bugün yerel liderlerle, imamlarla ve aşiret liderleriyle görüşüp onları bu tür saldırılardan uzak durmaya ikna etmeye çalıştı. Swenson, "Saldırılarda ölen kişilerin ailelerinin birbirini ziyaret edip barış yapmalarını istiyorum" dedi. Swenson, Kürtlerin ve Türkmenlerin Irak'ın gelecekteki haritasında Tuzhurmatı beldesinin yeri için birbirleriyle çatıştıklarını da ekledi. Kürtler bu bölgenin, yeni anayasayla sahip olacaklarını umdukları genişletilmiş özerk bölgelerine katılmasını istiyor. Türkmenler ise Tuzhurmatı beldesini doğudaki Arap ve Sünni Müslüman şehirlerin arasına katmak istiyor.

Kerkük'te meydana gelen şiddet olayları Türkmenlerin, Tuzhurmatı beldesindeki etnik kökenli akrabalarıyla birlikle yürüdükleri bir protesto gösterisiyle başladı. Türkmenler önce Kürtlerin ateş açtığını iddia ederken, Kürtler de tam tersini iddia ediyor.

Türkmen görgü tanığı Alfan Asse, helikopterler geldikten sonra herkesin kaçıştığını söyledi. Asse, "Kürtlerden korkuyoruz. Ben pazarda çalışıyorum ve sürekli birileri 'Kürtler geliyor, Kürtler geliyor' diye bağırıyor. Bunun üzerine herkes dükkanlarını kapatıyor. Bu şehirde sadece görünüşte barış var" diyor.

Amerikan askeri sözcüsü Todd Oliver, meydana gelen şiddet olaylarından dış güçlerin sorumlu olduğunu, fakat bunların kimler olduğunu söylemeyeceğini belirtti. Tuzhurmatı'daki gibi Amerikan askeri yetkilileri, liderlerle görüşüp korkularını gidermeye çalıştı. şehrin biraz dışında bir duvar yazısında "Tuzhurmatı'nın öcünü al" yazıyor. Amerika'nın atadığı Belediye Başkanı Abdülrahman Mustafa, "Kerkük'teki sakinlikten gurur duyuyoruz. Araştırmalarımız devam ediyor. Bunu yapanların dışarıdan birileri olduğunu düşünüyoruz. Burada sorun çıkmasını isteyen birileri. Fakat Kerkük gerçekten sakin ve güvenli" dedi. Fakat bu konuşmanın ardından çok tezat bir biçimde ofisini silahlı 18 korumadan oluşan bir konvoy eşliğinde terk etti.
LOS ANGELES TIMES : AMERıKA ISRARLA IRAK'TA YARDIM TALEBıNDE BULUNUYOR... ANCAK BıR DERECEYE KADAR


ANKARA, 22/08(BYE)--- Los Angeles Times gazetesinin 22 Ağustos 2003 tarihli sayısında, Maggie Farley ve Robin Wright imzalarıyla ve yukarıdaki başlık altında Birleşmiş Milletler çıkışlı bir makale yer almıştır. ınternetten sağlanan makalenin çevirisi şöyledir:

ABD Dışişleri Bakanı Colin L.Powell, bugün BM'ye ziyaretinde önce, Irak savaşına karşı çıkan ülkelerden, Irak'ta istikrarın sağlanması için daha fazla yardımda bulunmalarını talep etti ancak diğer yandan ABD önderliğindeki yönetimin bunun karşılığında askeri kontrolün paylaşımına ya da önem arz eden ekonomik ve siyasi konularda yetki devrine gitmesinin sözkonusu olamayacağını açık ve net bir şekilde ifade etti.

Powell yaptığı açıklamada, "En başından beri BM'nin önemli bir rol almasını istediğimizi belirttik. Bugün ele almamız gereken konular arasında yetki devri yer almıyor" dedi.

Fransa, Almanya, Meksika, Suriye ve diğer ülkeler, ABD'nin Irak'taki yükünü, yetki devri olmaksızın paylaşma teklifine soğuk bakıyor.

Her ne kadar salı günkü BM karargahına yönelik bombalı saldırı sonrasında Irak'ın istikrarı için askeri ve parasal destekte artış olsa bile, ABD önderliğindeki işgal yönetiminin kontrolü altına girmek isteyen ülke sayısı fazla değil ve savaş öncesindeki çatlaklar yeniden ortaya çıkmaya başladı.

Pakistan Büyükelçisi Münir Akram diplomatik bir dille, koalisyon güçlerinin, diğer ülkelerden farkı kapatmalarını istemeden önce kendi askeri güçlerini takviye etmeleri gerektiğini ima etti. Diğer ülkeler ise daha açık bir şekilde görüşlerini ifade ediyorlar.

Bir Avrupalı diplomat, "Bize, daha fazla Amerikan askerinin kanının dökülmesine gerek yok, yabancı kanlara ihtiyacımız var' mesajını verdiler" dedi.

Açıkça görünen sorunun nasıl çözüleceğine dair bir soru üzerine Powell, "Herhangi bir sorun olduğunu düşünmüyorum" dedi ve her ülkenin, kendi vatandaşı genç insanlarını tehlikeli bir bölgeye gönderirken, ABD'nin sağladığı etkin ve güvenilir askeri komuta altına sokmak isteyeceğine inandığını ilave etti.

Güvenlik Konseyi'nden yeni bir karar arayışına girilmesi stratejisinin ardında yatan nedenlerden biri, BM Güvenlik Konseyi'ne üye olan ancak bu konuda harekete geçmeye gönülsüz ülkelerden ziyade konsey dışındaki ülkelere yönelik. Üst düzey bir ıngiliz yetkili, bu yöndeki girişimler ayrıca, Hindistan ve Türkiye gibi asker göndermeden önce BM onayını arzu eden ülkelerin tatmin edilmesine yönelik olduğunu belirtti.

Hem Hindistan'ın hem de Türkiye'nin kesin olmayan teklifleriyle görevlendirebileceği yaklaşık 10.000 askeri bulunuyor.

Ülkelerin asker göndermeleri konusunu siyasi olarak daha cazip bir hale getirme yolları arayan Amerikalı yetkililer, salı günkü bombalı saldırı ile diğer terörist eylemler arasında bağlantı kurarak, kararsız ülkelerin askerlerinin, işgali değil terörizmle mücadeleyi destekleyeceklerini belirtiyorlar.

Ayrıca görev kapsamı sadece BM personelinin, yardım kuruluşlarının ve uluslararası kuruluşların korunmasıyla sınırlı olacak ikinci bir güvenlik gücünün oluşturulması yönünde bir teklif daha var. Bu gücün bir çeşit polis ya da emniyet gücü olarak yapılandırılması durumunda, koalisyon güçlerinin komutası altına girmesi gerekmiyor.

Fransız Büyükelçi Yardımcısı Michel Duclos, ABD ve ıngiltere'nin savaş sonrası Irak'ta geçirilen 100 güne dair verdikleri raporu dinledikten sonra yaptığı açıklamada, Birleşmiş Milletlerin görev alması gerektiğini açıkladı. Duclos yaptığı açıklamada, "Irak'ın tekrar bir devlet haline getirilmesi yönünde gerek uzmanlık gerek tarafsızlık gerekse meşrutiyet açısından tek yetkili kurum Birleşmiş Milletler'dir" dedi.

Duclos aynı zamanda, Irak'taki krizin ıngiltere ve ABD'nin, Güvenlik Konseyi'nin görmezlikten gelerek tek başlarına işgal etmeleri nedeniyle ortaya çıktığını öne sürerek şu açıklamada bulundu: "Başlangıçta gerçek bir uluslararası işbirliğine gidilmiş olsaydı şimdi bu durumda mı olurduk?" dedi.

BM Genel Sekreteri Kofi Annan, Güvenlik Konseyi'ni, Irak'ta uluslararası camianın daha geniş bir şekilde yer alması yönünde alınacak yeni bir karara ilişkin olarak tekrar patlak verme riski taşıyan görüş ayrılıklarının bir an evvel geride bırakılmasını istedi.

Annan, "şu anda Irak'taki durumun, savaş öncesinde ortaya çıkan farklı görüşler dikkate alınmaksızın herkesi yakından ilgilendirdiğini düşünüyorum" dedi.

BM barışgücü askerlerinin bölgeye gönderilmesi olasılığına değinmeyen Annan, diğer yandan kendisinin BM'nin "en etkin olduğu alanlar" olarak nitelendirdiği ekonomik, siyasal ve sosyal konulara yönelik çalışmaları sürdürürken, güvenliğin temini amacıyla uluslararası bir gücün gönderilmesini teşvik etti.

Bu nedenle, Annan'ın bombalama olaylarına rağmen Irak'ta kalacak halkı ve BM personelini düşünmeye teşvikiyle, Konsey perşembe öğleden sonra kapalı kapılar ardında toplandı. Toplantının gündemi, işgali onaylıyor görüntüsü vermeden yardım göndermenin yollarının ele alınmasıydı.

Diplomatlar, güvenlik kavramını uluslararası terörizmle mücadele ve BM personeli güvenliğinin sağlanması çerçevesinde ele alınmasını tartıştılar. ıngiliz Büyükelçi Emyr Jones Parry ve Amerikalı Büyükelçi John D. Negroponte aralarında, ülkedeki yabancı direniş güçlerinin bölgeden nasıl uzak tutulacağı ve Iraklıların sahip oldukları mevduatların bölge kalkınmasının finansı için nasıl muhafaza edilebileceği konuları da dahil olmak üzere pekçok konuya değindi. Negroponte toplantı sonrası yaptığı açıklamada, "Toplantı boyunca genelde dinlediler" dedi.

ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan bir yetkili, "Ancak Bağdat'taki patlama sonrasında ortaya çıkan yoğun duygusal tepkiyi en iyi şekilde değerlendirmek isteyen ABD, mümkün olan en kısa zamanda - hatta bu haftasonu- bir karar tasarısının oluşturulmasını arzu ediyor" dedi.

Aynı yetkili, "Bağdat ve Washington'da herhangi bir tartışma yaşanmaksızın, güvenlik güçlerine istikrarın temini amacıyla daha net bir yetki tanınması için en uygun zamanın şimdi olduğuna dair yaklaşım mevcut" dedi.

BM koridorlarında veya müzakerelerde, yardım konusunda isteksiz durumdaki ülkelerin nasıl asker temin edebileceği konusunda çeşitli görüşler öne sürüldü.

Bu konuya ilişkin olarak ortaya atılan bir teklif; Afganistan ve Balkanlar için örnek alınan iki kademeden oluşan bir güvenlik sistemi doğrultusunda. Bu modelde emniyet güçleri, şehirlerde, BM himayesi altında hukuku ve düzeni temin ederken, uluslararası güçler daha geniş kapsamlı bir şekilde güvenliği temin ediyorlar.

ABD işgalinin taraftarları arasında yer alan ıspanya Büyükelçisi Inocencio Arias yaptığı açıklamada, "Pekçok görüş mevcut; en belirgin olanı ise şu: orkestra şefi olarak değnekler yönetimin elinde, ancak kemanlara orkestrada daha geniş rol verilecek" dedi.

Powell ise yaptığı açıklamada, asker göndermek üzere karar aşamasında bulunan beş ülke bulunduğunu ve ABD'nin bunlardan başka 14 ülke ile de görüşmelerde bulunduğunu kaydetti.

Amerikalı bir yetkili, "Güvenlik Konseyi kararı herşeyi değiştirebilir" dedi.

Yetkililer ise, "Ne yaparsak yapalım Fransa ve Almanya'yı asker göndermeleri yönünde ikna edemeyiz ancak diğer ülkeleri ikna etmek açısından birşeyler yapılabilir" diyorlar.

8.000 ila 10.000 civarında asker göndermeyi düşünen Pakistan, yeni alınacak bir karara ilaveten Irak yönetiminden bir davet ya da diğer Müslüman ülkelerden, Pakistan askeri birliklerinin memnuniyetle karşılanacağına dair bir işarete ihtiyaç duyduklarını açıkladı.

Akram yaptığı açıklamada, "Engel oluşturan nokta, BM kararı değil, Irak halkının, Müslüman dostlarımızın ve kendi halkımızın nasıl bir tepki göstereceğidir. Yardım etmek istiyoruz, ancak bu kesimlerden herhangi birinin karşı çıkacağı bir şey yapmak istemiyoruz" dedi.
DER TAGESSPIEGEL : ANKARA'NIN IRAK'TA KENDİ BÖLGESİ OLACAK


BERLİN, 22/08(BYE)--- Tirajı günde 147 bin olan liberal eğilimli Der Tagesspiegel gazetesinin 22 Ağustos 2003 tarihli sayısında, Susanne Güsten imzasıyla ve yukarıdaki başlık altında yayımlanan ıstanbul çıkışlı yazının çevirisi şöyledir:
--ABD Türkiye'den 16 Bin Asker ıstiyor ve Bunun ıçin Tüm Talepleri Yerine Getiriyor... Pakistan Birliği Kuzeye Yerleştirilecek--

Irak'ın istikrara kavuşması için uluslararası düzeyde askeri destek toplamaya çalışan ABD, Irak'ta Türkiye'ye ayrı bir bölge vermeyi kabul etti. Perşembe günü Ankara'da ortaya çıkan habere göre, Amerikan Hükümeti Türkiye'den Irak'ta 16 bin asker konuşlandırmasını talep etti ve Türklerin tüm taleplerini yerine getireceği sözünü verdi.

Türk Hükümeti, Türk komutası altında olacak ve kendisine ayrılacak bir bölgeyi kontrol edecek 10 bin askerin gönderilebileceğini bildirmişti. Bakanlar Kurulu pazartesi günü bu misyonla ilgili kararını verecek ve Meclis'i olağanüstü toplantıya çağıracak. Tezkere kararını vermesi gereken milletvekilleri arasında ise bu misyon oldukça tartışmalı.

Amerikan Hükümeti, Türklerin öne sürdüğü koşulları içeren sualnameye verdiği yanıtta tüm talepleri kabul ettiği gibi yeni teşvik edici öneriler de sundu. Buna göre Türk tümeni, Makedonya, Azerbaycan ve Arnavutluk askerlerin de konuşlandırılacağı, Irak'ın merkezinde Bağdat'ın kuzey ve batısını kapsayabilecek bir bölgeyi yönetecek. Türk birlikleri Amerikan komutası altında olmayacak ve Washington misyonun finanse edilmesinde Türkiye'yi destekleyecek.

Sualnameye verilen yanıtta Kuzey Irak'ta Pakistanlı askerlerin konuşlandırılmasıyla ilgili öneri ise Ankara'yı özellikle sevindirdi. Hükümet çevrelerinde "Onları neredeyse kendi adamlarımız gibi görüyoruz" deniliyor. Kuzey Irak üzerinde kontrolün sağlanması Ankara nezdinde oldukça hassas bir konu, zira Türkiye orada Irak'tan ayrılarak bir Kürt devletinin oluşmasından ve bu durumun kendi ülkesindeki Kürt halkının asileşmesine neden olabileceğinden endişeleniyor. Kürtlerin karşı çıkması nedeniyle de Türk birliklerinin Kuzey Irak'ta konuşlandırılması sözkonusu değil. Yakın müttefiki Pakistan ile birlikte Ankara'nın orada bir yöneticisi olmuş olacak.

Irak'daki kaos nedeniyle komşu ülkede şiilerin bir "şeriat Devleti" kurmasını ve yönetimi imkânsız bir terör ağı oluşmasını da görmek istemeyen Türkiye'nin tek endişesi artık sınırında olası bir Kürt devleti kurulması değil. Bu yüzden, hükümetin Irak'taki gelişmeler üzerinde siyasi etki kazanmak amacıyla asker gönderme planları konusunda Genelkurmay da "Komşudaki yangına seyirci kalamayız" açıklamasını yaptı.

Türk halkı nezdinde ise asker gönderme düşüncesi hâlâ hoş karşılanmıyor. Bu nedenle Meclis'in tezkere kararı hükümet için bir güç denemesi olacak. Mart ayında Amerikan birliklerine karşı alınan karardan farklı olarak, hükümet bu kez ordunun desteğini kesinlikle arkasına almış durumda. Ayrıca mart ayından bu yana Meclis'deki sandalye sayısını artırmış olan hükümet, bu kez Meclis grubunu disipline çağırmaktan vazgeçmeye de niyetli değil. Halkın temsilcilerinin onayı zor gözükse de imkansız değil.
LE FIGARO : TÜRKıYE, AMERİKALILARI DESTEKLEMEK İSTİYOR


PARıS, 24/08(BYE)--- Tirajı günde 370 bin olan Le Figaro gazetesinin 23-24 Ağustos 2003 tarihli sayısında Luc de Barochez imzasıyla ve yukarıdaki başlık altında yayımlanan makalenin çevirisi şöyledir:

Muhafazakâr Müslümanların hakim olduğu Türk hükümeti, ABD'nin Irak için yardım çağrısına olumlu cevap vermek istiyor. Hükümet, güneydeki komşusuna 10 bin asker gönderilmesi konusunu inceledi. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül dün, asker gönderilmesinden yana bir tavır ortaya koydu. Daha sonra, ülkenin belli başlı sivil ve askeri yetkilileri, konuyu Milli Güvenlik Kurulu'nda görüştüler. Bakanlar Kurulu'nun, pazartesi günü bu konuyu ele alması bekleniyor.

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Milliyet gazetesindeki açıklamasında, "Irak'ın istikrarı, Türkiye için önemli" dedi. Gül'e göre birliklerin gönderilmesi "insani" bir maksat için olacak. Hükümet, Meclis'in yeniden reddetmesini önlemek için iyi bir zemin ayarlaması yapmaya çalışıyor. Meclis'in eylül ayı ortalarında oylama yapması bekleniyor. ıktidardaki partinin milletvekilleri, mart ayında başkaldırmışlardı. Amerikalıların, Türkiye'de mekanize bir birlik mevzilendirmelerine izin vermemişlerdi. Dolayısıyla ABD, Irak'a kuzeyden saldırıda bulunamamıştı. Bu durum, Ankara ile Washington arasında küskünlüğe sebep olmuştu.

Recep Tayyip Erdoğan'ın hükümeti, Ankara'nın AB'ye girmek için güvendiği, geleneksel müttefik ABD ile yeniden iyi münasebetler kurmak istiyor. ABD de, Müslüman oldukları için Türk askerlerinin takviye yapmalarına memnun olacaktır. Aynı durum, onları Pakistan'dan da yardım istemeye yöneltmişti.

Türkiye'nin, yeniden yapılanmayla ilgili anlaşmalardan yararlanma isteği de var. Kendini bölgesel bir güç olarak ortaya koyma endişesiyle, Birinci Dünya Savaşı'na kadar Osmanlı ımparatorluğu'na bağlı olan Irak'ın siyasi geleceğinde söz sahibi olmak istiyor. Kürtlerin ayrılmasını önlemek için orada olmak istiyor.

Bu arada, mart ayında olduğu gibi, askeri liderler de dahil olmak üzere böyle bir harekata karşı olan bazı sesler ortaya çıkıyor. Ana muhalefet partisi CHP ile iktidardaki AKP'nin bazı milletvekilleri, BM çerçevesi dışında yapılacak her türlü müdahaleyi reddediyorlar. Erdoğan'ın hükümeti için oyun, henüz kazanılmış değil.
THE FINANCIAL TIMES : TURKCELL, IRAK'TA CEP TELEFONU LİSANSI ALMAK İÇİN MÜCADELE EDECEK


ANKARA, 22/08(BYE)--- ıngiltere'de yayımlanan Financial Times gazetesinin 22 Ağustos 2003 tarihli sayısında, Metin Münir imzasıyla ve yukarıdaki başlık altında bir makale yayımlanmıştır. ınternetten sağlanan makalenin çevirisi şöyledir:

Türkiye'nin en büyük GSM operatörü Turkcell dün, Irak'ın geçici yönetiminin teklif edeceği üç cep telefonu lisansı ihalesini kendilerinin almaya çalışacağını bildirdi.

Geçici yönetim tarafından 5 Eylül tarihinde alınması beklenen son kararla Turkcell, sözleşmede yer alacak diğer belirtilmeyen ticari şirketlerle açık artırmaya katılacak.

Saddam Hüseyin rejimi sırasında Irak'ta cep telefonu yasaklanmıştı. Oysa şimdi telekomünikasyon sektörünün ülkede en hızlı büyüyen ticari alanlarından biri olması bekleniyor.

Turkcell Genel Müdürü Muzaffer Akpınar, Financial Times'a yaptığı açıklamada, ilk iki yıllık dönemin kâr getirmeyeceği yönündeki kaygılarına rağmen, üç sözleşmeyi de almaya çalışacaklarını söyledi.

Akpınar, "Buna uluslararası alanda ve geniş çapta kabul edilmiş bir uygulama diyemeyiz. Ancak, Irak'ta çok sorun var ve birçok şey havada. Biz, önceki ihalenin süresinin dolmasının ardından sözleşme süresinin uzatılacağına inanıyoruz." dedi.

Akpınar, dört Asya ülkesinde 1.4 milyon abonesi olan şirketinin, satışları artırmak için tecrübesinden yararlanacağını söyledi. Akpınar, "Zor yerlerde çalışmak bizim için kolay. Bu dört Asya ülkesi de işe ilk başladığımız sırada kolay yerler değildi ve hâlâ kolay değiller." dedi.

ıletişim ağının büyüklüğü de belli değil, çünkü taleple ilgili istatistiki veri ya da güvenilebilir bir bilgi yok. Akpınar, "Talebe bağlı olarak genişletilebilecek bir iletişim ağı olacak." dedi.

Türk hükümeti, ABD'nin, gittikçe daha fazla terörist saldırılara maruz kalan koalisyonu güçlendirmek için asker gönderilmesi talebinden yana tavır aldı. Hükümete yakın bir kaynak bunun sebeplerinden birinin, Irak'ın yeniden yapılanmasında Türk firmaları için uygun bir ortam yaratmak olduğunu söyledi. ılk Körfez savaşından önce Irak, Türkiye'nin Almanya'dan sonra ikinci büyük ticari ortağıydı.
THE ECONOMIST : TAMAMEN GÜÇLÜ ANCAK RAHAT DEĞİL


ANKARA, 22/08(BYE)--- ıngiltere'de yayımlanan haftalık The Economist dergisinin 23 Ağustos 2003 tarihli sayısında yukarıdaki başlık altında yer alan makalenin çevirisi şöyledir:
--Erdoğan'ın Nüfuzu Artarken, Muhalifleri Parçalanıyor. Ancak Hâlâ Sorunlarla Karşı Karşıya--

Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan için hayat hiç bu kadar iyi olmamıştı. 14 Ağustos'ta, Erdoğan'ın Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ikinci kuruluş yıldönümünü Meclis'teki iki muhalefet üyesini kendi saflarına katarak kutladı. Meclis'teki 550 sandalyenin 368'ine sahip olan Erdoğan'ın partisi -ıslamcı değil, ancak uzak da değil- şimdi muhalefetin desteği olmadan anayasayı değiştirebilir. 1983 yılında Turgut Özal'ın partisinden beri daha önce hiçbir parti bu derece tam yetkiye sahip olmamıştı.

Tek ciddi muhalefet, laik Cumhuriyet Halk Partisi'nde (CHP) ise kaos yaşanıyor. CHP, Kürt gerillalar için af yasasının çıkarılmasına muhalefet ettiğinde, Kürt bir milletvekili partiden ayrılırken pekçoğu da aynı şeyi yapmakla tehdit etti.

Erdoğan'ın, işadamlığından siyasete giren diğer büyük rakibi Cem Uzan ise çok daha kötü durumda. Elektrik şirketlerinden ikisine yönetmeliği ihlal ettiği için el konuldu; ımar Bankası, denetim altında ve bankacılık düzenleyicileri diğer bir bankaya, Adabank'a yeni bir yönetici atadı. Geçen hafta polis, ımar Bankası'ndan büyük meblağlar hortumlanmasıyla ilgili olarak çeşitli şüphelilerle ilgili araştırma başlattı. Hükümet, Uzanlar gerekli tebliği yapmadan şirketteki hisselerini devrettikten sonra iki numaralı cep telefonu firması Telsim'in işletme ruhsatını gözden geçiriyor. Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Uzan'ın televizyon kanallarından beşine, kendi lehine propaganda yaptığı gerekçesiyle bir ay süreyle kapatma cezası verdi. 31 Temmuz'da New York'taki federal mahkeme, Telsim ve iki yabancı kreditör arasında yaşanan anlaşmazlıkta Uzanları 4 milyar dolardan fazla para cezasına çarptırdı.

Uzan ve yeni kurduğu Genç Parti geçen sonbaharda yüzde 7 oy aldı fakat parlamentoya girmek için gerekli olan yüzde 10'luk barajı geçemedi. Ancak yakın zamana kadar Genç Parti, önümüzdeki nisan ayında yapılacak yerel seçimlerde AKP'ye ciddi şekilde meydan okuyacak gibi görünüyordu. Ancak artık bu mümkün gözükmüyor.

Peki Erdoğan'a meydan okuyan güçlü generallere ne oldu? Geçen ay parlamento tarafından onaylanan çok sayıda reform arasından bir tanesi, şimdiye kadar generallerin resmi güç kaynakları olan daha çok danışma merci konumundaki Milli Güvenlik Kurulu'nun yetkilerini sınırlıyordu. Bazı şahin generaller, bütün muhalefetlerine rağmen, Türk ordu standartlarına göre liberal olan ve Erdoğan'ın ıslamcı geçmişini beğenmeyen birçok generalle aynı görüşleri paylaşmayan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök tarafından emekliye ayrıldı.

Ekonomik cephede ise, IMF 1 Ağustos'ta 16 milyar dolarlık kredinin uzun süredir bekletilen dilimini serbest bıraktı ve vadesi 2004 ve 2005'te dolan 11 milyar dolarlık borcun geri ödemesini yeniden yapılandırdı. Bir yıl önce yüzde 70 olan faiz oranları şimdi yüzde 40'a yaklaştı. Dolayısıyla, ağır iç borç yükünü hafiflemiş oldu.

Yine de Erdoğan ihtiyatla ilerliyor. Amerika ile parlamentonun mart ayında Türkiye'nin Irak'a karşı bir saldırı üssü olarak kullanılmasını reddetmesiyle bozulan ilişkileri düzeltmek için Irak'ın idaresine yardımda bulunmak üzere 10 bin asker gönderme teklifinde bulundu. Türklerin çoğu savaşa karşıydı ve bu teklif pek hoş karşılanmadı. Amerikan karşıtı duygular, temmuz ayında Kürt politikacılara karşı suikast düzenlemekle suçlanan bazı Türk özel kuvvetlerine mensup askerlerin Kuzey Irak'ta sert bir şekilde gözaltına alınmaları yüzünden iyice şiddetlenmişti.

Türkiye'nin savaşa karşı olan tavrından bunalan Amerikalılar da artık Erdoğan'a seçmenleri memnun edecek ödüller teklif etmek istemiyorlar. Ayrıca söz verdikleri gibi Kuzey Irak'taki 5000 Kürdü -Türk vatandaşı- silahsızlandırmaya ve tahliye etmeye hazır olduklarına dair bir işaret de yok. Türkiye'nin affını reddeden Kürtler ise Amerika'nın bunu denemesi halinde silahlı mücadeleye yeniden başlayacakları tehdidinde bulunuyorlar.

Bir de Avrupa Birliği ve Kıbrıs engeli var. Birleşmiş Milletler'in adayı yeniden birleştirme planlarına başlangıçta destek vermesine rağmen Erdoğan, Kıbrıs'ı hâlâ askeri bir set olarak gören ve aksi ne olursa olsun siyasette hâlâ söz sahibi olan generallerin baskısıyla geri adım attı. Aynı zamanda AB, Kıbrıs konusunda bir şeyler yapmazsa Türklere bir giriş tarihi vermeyecektir - ayrıca Kıbrıs Türk kesiminin Türkiye aracılığıyla ihracat yapmasını kolaylaştıran bir gümrük birliği planıyla daha da sinirlenmiş durumda. Erdoğan'ın parti programının bir maddesi daha tehlikede.
HARAVGI : KIBRIS SORUNUN ÇÖZÜMÜNE YÖNELİK YENİ ÇABA OCAK-MART DÖNEMİNDE


LEFKOşA, 22/08(BYE)--- Tirajı günde 9.000 olan, AKEL partisi yayın organı Haravgi gazetesinin 21 Ağustos 2003 tarihli sayısında yukarıdaki başlık altında yayımlanan manşet haberin çevirisi şöyledir:

ABD'nin ve AB içindeki çoğu ülkenin, AB'ye birleşik bir Kıbrıs'ın girmesini kesin olarak tercih ettikleri ve bu nedenle, Kıbrıs müzakerelerinin 2004 yılı başlarında yeniden başlaması prosedürlerini yoluna koymakta oldukları bildiriliyor.

Kıbrıs sorununun 1 Mayıs 2004'ten önce çözülmesi önşartlarının yaratılması konusunda çaba harcamakta olan diplomatik çevreler, 2004 yılının hem AB'ye üyelik hem de Kıbrıs sorununun çözüm çabaları açısından Kıbrıs'ın yılı olacağını söylediler.

Müzakerelerin sonbaharda başlamasına yönelik önceki düşünceler, "Rauf Denktaş'ın diplomatik çevrelere artık açık açık hayır demesi nedeniyle köstekleniyor".

Uluslararası camia, aralık ayındaki sahte seçimleri, Denktaş'a muhalif güçlerin güçlenmesi olanağı olarak görüyor. Ayrıca Denktaş'ın, Kıbrıs Türk toplumu görüşmeciliği konumunda değişiklik olacağını ümit ediyor. Girişim zordur. ışgal bölgelerindeki savaşın çetin geçmesi bekleniyor. Ocak-Mart dönemi kritik dönem olarak görülüyor. Çünkü AB'ye birleşik bir Kıbrıs'ın girmesinin mümkün olabilmesi için, çözümün onaylanmasına yönelik referandum yapılması ve buna zaman olabilmesi için de anlaşmanın mart sonuna kadar başarılması gerekiyor.

Aynı diplomatik çevreler, AB'ye üyeliği nedeniyle Kıbrıs Cumhuriyeti'nin Türkiye'nin Avrupa perspektifinde rolü olacağına, dolayısıyla Türkiye'nin artık zor durumda olduğuna ve zamanla oynayamayacağına işaret ediyorlar. Bu çevreler, Türkiye'nin, dünün politikalarıyla çözemeyeceği bir dizi sorunu toplamaya başladılar. Avrupa ınsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Rum başvuruları hakkındaki kararları ve Türkiye'nin AB ile yapmak istediği ikili anlaşmalarla karşı karşıya bulunduğu sorunların da ötesinde, Helsinki Zirvesi kararına göre Aralık 2004'e kadar halledilmemesi durumunda Lahey Adalet Divanı'na havale edilecek olan Ege meselesi de olduğuna işaret ediyorlar.

Amerikan unsuru ağırlığını, Kıbrıs sorununun çözümüne ve buna paralel olarak Türkiye'nin AB'ye yaklaşması ve üyeliği prosedürünün hızlandırılmasına yardımcı olmaya verecek görünüyor. Senato Dış ılişkiler Komitesi Başkanı Richard Lugar'ın Türk Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'le Ankara'da yaptığı görüşmenin ardından, ABD'nin Kıbrıs sorununa mümkün olan en kısa sürede çözüm bulunmasına katkı sağlayacağı yönündeki açıklaması, tamamen bu çerçeve içindedir.

HALA SORUYORUZ?DEGISEN.....2006?
Ara
Cevapla
toxique_lierre&b.b.k
#3
Diyarbak?r’da STK’lar: “Bomba Huzura B?rak?ld?!”

diyarbakir00.jpg
Diyarbak?r’da bir araya gelen STK’lar Ofis Ekinciler Caddesi Kalender Center ?n?nde “Huzura B?rak?lan Bomba” ba?l?kl? ortak bir bas?n a??k a??klamas? yapt?lar. A?a??da a??klaman?n tam metnini sundu?umuz ortak bas?n metninin yan? s?ra ?zg?r-Der Diyarbak?r ?ubesi’nin de bas?na ve kamuoyuna hitaben yay?nlad??? bas?n metnini ilginize sunuyoruz:
12.09.2006 tarihinde saat 21.15 civar?nda ?limiz Ba?lar semti Ko?uyolu park? yak?n?nda kald?r?m ?zerine konan bomban?n patlat?lmas? ?zerine 11 vatanda??m?z vefat etmi?, 17 vatanda??m?zda yaralanm??t?r.
Olay esnas?nda ?lenlerin t?m?n?n sivil, ?lenlerin ?nemli oranda da ?ocuk olmas?, bomban?n konuldu?u yerde o saat itibariyle Ko?uyolu park?ndan d?nen sivil ailelerin hedef al?nmas?, provokasyonun boyutlar? ile verilmek istenen mesajlar?n gayri insanili?ini g?stermektedir.
Bomba, Diyarbak?r halk? ba?ta olmak ?zere ?lkede ki huzur ve bar?? ortam?na kar?? b?rak?lm??t?r. Bizler a?a??da isimleri bildirilen Sivil toplum ?rg?tleri olarak; Ya?am ve g?venlik hakk?n? ihlal eden bu bombalama eylemini esefle k?n?yoruz.
Haks?z yere bir insan?n ?ld?r?lmesini d?nyadaki t?m insanlar?n ?ld?r?lmesi olarak de?erlendiren bizler, eylemi yapanlar? da kim olursa olsun k?namaktay?z.
Huzur ortam?na kar?? yap?lm?? bu ?irkin eylem, kan ve ?iddetten beslenenlerin, karanl?k odaklar?n i?i olarak kar??m?za ??kmaktad?r.
K?rt sorunun ?at??malarla derinle?mesini ve ??z?ms?zl???n? isteyen, ?at??malar? k?r?klemek ve buradan siyasi ve mali ??kar ile rant sa?lamak isteyenlerin ama?lar?na ula?amamas? i?in elimizden geleni hep birlikte yapmal?y?z.
?zellikle Bar?? inisiyatifleri ve DTP taraf?ndan, PKK ?rg?t?ne kar?? ate?kes ?a?r?lar?n?n yap?ld??? ve ate?kes beklentilerinin artt??? bir zamanda Diyarbak?rl? sivillere kar?? ger?ekle?tirilen bu kanl? eylem zamanlamas? itibariyle provokasyon niteli?inde bir fiildir.
Halk?m?z?n provokasyonlara gelmemesini, karanl?k odaklar?n emellerine ula?mamalar? i?in halk?m?z? sa?duyulu davranmaya ?a??rmaktay?z.
?lenlere Allah’tan rahmet, ailelerine ba?sa?l??? dileklerimizi sunar yaral?lara da acil ?ifalar dileriz.
(HU-DER, TEK-DER, G?N?L K?PR?S?-DERNE??, MAZLUMDER, ANADOLU-GEN?L?K DERNE??, MEMUR-SEN VE B?LE?ENLER?, ?ZG?R-DER, ?HYA-DER, AY-DER, HAYIR KAPISI DERNE??, G?NG?AD, ?SLAM-DER, HAK-YAD, BEYZA-DER)
diyarbakir03.jpg
?zg?r-Der Diyarbak?r ?ubesi’nin yay?nlad??? bas?n a??klamas?n?n tam metni:
Diyarbak?r’da Ger?ekle?tirilen Katliam? ?iddetle K?n?yoruz
13 Eyl?l 2006 Sal? gecesi saat 21.15’de Diyarbak?r ili Ba?lar mahallesi ko?uyolu park? giri? kap?s?na b?rak?lan tahrip g?c? y?ksek bir bomban?n patlamas? sonucunda ?o?unlu?u ?ocuk on bir ki?i hayat?n? kaybetmi? ve yirmiden fazla ki?i yaralanm??t?r.
S?z konusu bombal? sald?r? ile ilgili olarak, bize ula?an ilk bilgiler ?????nda kamuoyunun dikkatine sunmak istedi?imiz baz? hususlar ?unlard?r:
Sald?r? tamamen sivilleri hedef alan bir sald?r?d?r. Bu sald?r?da ?lenlerin ve yaralananlar?n tamam? sivil insanlard?r ve patlaman?n ger?ekle?ti?i yer de zaten Diyarbak?r’?n en i?lek ve yo?un park?d?r. Patlama park?n en yo?un oldu?u saatlerde meydana gelmi?tir.
Sald?r? zamanlama itibariyle de dikkat ?ekicidir;
PKK’ye d?n?k ate?kes bask?s?n?n kamuoyu ve sivil toplum taraf?ndan art?r?ld???,
Bu ?a?r?lara olumlu tepkilerin gelmeye ba?lad??? ve olumlu yan?tlar?n al?nd???,
Bar?? ?a?r?lar? ve ?abalar?n?n yo?unla?t??? ve bar?? umutlar?n?n artt???,
K?saca tekrar ?at??mas?z bir ortama do?ru ciddi ad?mlar?n at?ld??? bir d?neme denk gelmektedir.
Buradan hareketle ?unlar? s?ylemek m?mk?nd?r:
S?z konusu sald?r?n?n ?at??mas?z bir bar?? ortam?n? istemeyen g??ler taraf?ndan, ?at??malar? k?r?klemek amac?yla ger?ekle?tirildi?i izlenimi olu?mu?tur.
Bu sald?r?yla son zamanlarda y?ksek sesle dillendirilen bar?? ve ate?kes taleplerinin bo?a ??kar?lmas?n?n arzuland??? anla??lmaktad?r.
K?rt sorununun ?at??malarla derinle?mesini ve buradan siyasi ve mali ??kar ve rant elde etme?i isteyen belli ?evrelerin eliyle ger?ekle?ti?ini d???nd???m?z bu sald?r?y? ?iddetle k?n?yoruz.
Ayr?ca ifade etmek isteriz ki;
Ba?bakan Erdo?an’?n ayd?nlar g?r??mesi ve Diyarbak?r konu?mas? ile ye?eren umutlar, Ak Parti iktidar?n?n ?emdinli darbesi sonras? askeri oligar?inin ?at??mac? tutumuna ve milliyet?i s?yleme teslim olmas? ve K?rt sorunu konusunda art?k bir adres olamad???n? ortaya koymas?yla suya d??m??t?r.
B?ylece b?lge, tekrar kaos ve karga?adan, ter?r ve kandan beslenen ?e?itli ?ete, ?rg?t ve ?evrelerin kanl? ellerine teslim edilmi?tir.
Bilinmelidir ki PKK veya benzeri hareketler K?rt sorununun, K?rt sorunu ise inkar ve asimilasyona dayal? ulus devlet anlay???n?n bir sonucudur. Sorunun ba?lang?? noktas? veya kangrenle?ti?i nokta buras?d?r. O halde ??z?m de burada aranmal?d?r.
K?rt sorunu ancak adaletle ve gasp edilen haklar?n iadesi ile ??z?lebilir. Kald? ki silah zoruyla ??z?m?n m?mk?n olmad??? aksine sorunu derinle?tirip zulm? art?rd??? ve kaos ve karga?adan ba?ka bir ?ey getirmedi?i ortaya ??km??t?r. Diyarbak?r’daki son bombal? sald?r? da bunun a??k se?ik g?stergesidir. Bu bak?mdan sorunu derinle?tiren sistem bu nevi sald?r?lar?n ger?ek m?sebbibidir.
Bizler ?zg?r-Der olarak ilimizde ya?anan bu sald?r?n?n fail ve m?sebbiblerini ?iddetle k?n?yor, K?rt sorununu ?etelere ve ?at??malara emanet eden yakla??mlar? protesto ediyoruz. Kim taraf?ndan ve ne ama?la yap?lm?? olursa olsun, masum insanlar?n hayat?na kasteden bu nevi eylemleri asla onaylam?yoruz. Ayr?ca s?z konusu sald?r?da hayat?n? kaybedenlere rahmet, yak?nlar?na ba?sa?l???, yaral?lara acil ?ifalar diliyoruz.
Av. Serdar B?lent Y?lmaz ?zg?r-Der Diyarbak?r ?ubesi Ba?kan? (Haks?z-Haber - ?ar?amba, Eyl?l 13, 2006)
Ara
Cevapla
toxique_lierre&b.b.k
#4
tarih 2006.....degisen Sey?organize Edildik...artik Savas Zamani....
Ara
Cevapla


Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi
  Tarih: 11-25-2024, 03:06 AM