"Senden gitmem gerek."
diye başlayan bir giriş yapmam gerek. Farkındayım. Senden gitmem gerek de bunu sana nasıl anlatacağım. Tüm hücrelerim sana sevda çağlarken, nasıl inandıracağım seni büyüyü bozmamız gerektiğine.
Ben seni "gerçekten" severken gidebilcek miyim ya da gitmeyi becerebilecek miyim, o da ayrı bir soru. Kendime soramadığım, sorduğumda yanıtsızlığına ezildiğim bir konu.
Seven yürek herşeye katlanabilir mi? Bir herşeyin içine ne kadar çok şey sığar?
Sorular karmaşık ve muammalı zamanlar. Bir gidiş var niyette lakin becerebilecek miyim?
Gözlerimi erittiğim aklıma geliyor yüreğinde demlenirken ömrüm. Tüm kelimelerin sana çağlarken, kuruyup kalıyor sevdana kifayetsiz sedalar.
Senden gitmem gerek... Bunu sana anlatmanın bir yolu var mı?
Yok sanki...
Kulaklarımda hep aynı yankılar. "Beni yarın daha çok sev!"
İyi de bunu kabul etmiştim, peki verdiğim sözleri hangi kuyuya atmalı şimdi. Hangi yolu yol bilmeli kendime? Yaşamak olacak ya adı giderken bile, yeniden yaşamayı dilemem gerek. Çok zor olacak bu gidiş. Yalandan bir maskeyi takınıp, sahneye çıkmak gerek:
Ben seni sevmedim ki hiç zaten. Sırf bu yüzden bitmesi gerek.
Uydurduğum yalanlara inanmaya kendimden başlayarak, giderken ardıma bakmamam gerek. Ben giderken sen seni okursan bende, bilirim gitmemi kabul etmezsin. Ama becerebilmeli gitmeyi yürek.
Yanarak,
Yıkılarak,
Hıçkırarak,
Severek,
Vazgeçerek....
Böyleyim ya; severken susmam, yalanlar uydurmam, senden vazgeçmem gerek...