Sen bu satırları okurken ben meçhullerde olacağım..
Mevsim rüzgarlarına karışıp gidiyorum bu şehirden.
Seni ve özlemini çektiğim herşeyi ümitlerimi, hayallerimi, yaşamak isteyipte yaşayamadığım herşeyi, gençliğmi bırakıyorum herşeyi...
Nereye gittiğimi bile bilmeden. Beni bıraktığın bu şehri sana bırakıyorum.
Sen uykulardayken.
Bu şehir uyurken.
Bavulumda acı dolu hatıralar var yalnız bırakamadığım kimselere. Götürüyorum...
Yağmurlu bir sonbahar akşamı, üşüyor ve titriyorum. Sokak lambaları bile yanmıyor artık. Ne yıldızlar var nede ay. Şimşekler çakıyor, yıldırımlar kopuyor... Fırtınalar var.. Oturuyorum kaldırımda; seni ve senli günleri düşünüyorum birden..
Sıcak yaz günlerinde elele gezdiğimiz bu kaldırımda yalnızım şimdi. İnsan nelere katlanıyor demek ki... Katlanıyorum ayrılığa. Ama dayanamıyorum. Tartışırdık bazen, bezen küser giderdim.. Sen ardımdan gelirdin. Bazen kıskanırdık birbirimizi yersiz yere. Gülerdik çoğu zaman, gözlerimizden yaşlar süzülürdü ..
Şimdi;
Yapayalnızım... O kadar anılarımız vardı ki bu şehirde soluduğum havada, gezdiğim heryerde hatıralar var. Dayanamıyorum. Ve gidiyorum işte... Sana mutluluklar bırakarak ve tüm acıları alarak gidiyorum bu gece... Bulutlar bana mı ağlıyor bilmem? Belkide yanlız bu şehir üzülür gitmeme..
Elveda demek istemezdim ama sana nefes kadar yakın olup yıldızlar kadar uzak duracaksam DAYANAMAM gidiyorum..
Hoşçakal... Meleğim...
Unutma Meleklerde ağlar...