Türkiye’de Tikiliğin Tarihi (2.Etap)
“Kal geldi”, “bay geldi”, “ortam dardı, ben kaçar”, “dumur oldum”, “ortama akalım”, “dermişimmmm”, “geliyamıssaaaaaan”, “ne oldum değil, oha falan oldum demeli”,”hacı hacıyı Mekke’de, Tiki Tiki’yi caddede bulur”, “ortama akacak Tiki, caddede durmaz”, “yıkılıyor”.
Hepimizi gülümseten bu sözler “Türkilizce” yazılmıştır. “Türkilizce”, Tiki jargonunun ayırt edici özelliklerinden biridir. “Türk-İsraf” sentezi olarak da tabir edilir. Konuşmalarda bolca İngilizce kelime kullanılması ve bazı İngilizce deyimlerin Türkçeye uyarlanmasıdır.
Peki kimdir bu Tiki’ler ? Türkiye’ye nereden ve nasıl geldiler? Ataları kimlerdir ? Tiki’lerden korunma yöntemleri nelerdir? Gelin bu sosyolojik olgu hakkında kısa bir yolculuğa çıkalım.
Bir Tiki, ilk bakışta, dış görünüşüyle, normal bir insan evladına benzer. İnsan boyunda olanları bile vardır. “Yumuşakçalar” ya da Latince “Mollusca” sınıfındandırlar. Genellikle alışveriş merkezli ortamlarda ya da popüler caddelerde yaşarlar. Güneş yokken güneş gözlüğü takmaları en belirgin özelliklerinden biridir. Bazı genetik özelliklerini insanlara da aktardıklarına inanılmaktadır. Amerikan aksanı ile Türkçe konuşmaya çalışanlarına dahi rastlanır.
Kur yapma ve çiftleşme davranışları oldukça ilginçtir. Çoğu türlerde erkek kimyasal parfümler salgılar, saçlarına jöle ya da saç köpüğü sürer, en son model cep telefonu ile dişiyi eşleşmeye çağırır. Dişileri zamanlarının büyük bölümünü solaryumda ya da güzellik salonlarında geçirmektedirler. Genelde dört mevsim 1.derece yanık ciltle dolaşmaları en belirgin özellikleridir. Yüzlerine pasta cila yaparak erkekleri etkilemeye çalışırlar.
Tiki’ler genelde geceleri avlanırlar ve insanların beyinlerini tüketerek yaşamlarını sürdürürler. Ne için yaşadıklarına dair bilim adamlarının geçerli hiçbir açıklaması yoktur.
Ülkemize ne şekilde ve hangi yollarla geldiklerine dair çeşitli varsayımlar bulunmaktadır. Bir varsayıma göre uzaylılar tarafından deneysel bir çalışma amacıyla Akmerkez ve Bağdat Caddesi’ne bırakılmışlardır. Daha sonraları buralarda üreyerek yurt geneline yayıldıklarına inanılmaktadır.
Diğer bir varsayım ise genelde olaylara Fransız kalmalarından hareketle, Tiki’lerin Fransız olabileceği varsayımına dayanır.
Gerçeğe en yakın varsayım ise 1990’lar sonrası etkisini hissetmeye başladığımız küreselleşme olgusuna işaret etmektedir. Buna göre dünya devletlerinin gizli yöneticisi konumundaki devasa küresel şirketler gizli laboratuarlarında her ülke için tüp Tiki’ler üretmiş ve bunları doğurmaya aday kokonalar bulmuşlardır. Tiki’lerdeki marka bilincinin ve tutkusunun bu deneysel çalışmanın bir ürünü olduğuna inanılmaktadır. Küresel şirketler Tiki’lere yaptıkları muazzam yatırımlar sayesinde giderek daha fazla zenginleşmektedirler.
Tiki’lerden korunmak için maalesef henüz bir aşı geliştirilememiştir. Ancak şu basit tedbirlerle korunmak mümkündür: Kendi diline ve kültür mirasına sahip çıkmak, başkalarını küçük görmemek, kendimize nasıl davranılmasını istiyorsak başkalarına da öyle davranmak.
Kısacası insana saygı duymak gibi doğal ve insani bir karaktere sahip olmak yeterlidir. Aksi takdirde yüce Türk büyüğü Burak Kut’un şu anlamlı şarkı sözlerinde olduğu gibi halimiz vahimdir:
“Komple komple komple bitiğiz, komple komple komple kritiğiz, komple komple komple tikiyiz”
“Kal geldi”, “bay geldi”, “ortam dardı, ben kaçar”, “dumur oldum”, “ortama akalım”, “dermişimmmm”, “geliyamıssaaaaaan”, “ne oldum değil, oha falan oldum demeli”,”hacı hacıyı Mekke’de, Tiki Tiki’yi caddede bulur”, “ortama akacak Tiki, caddede durmaz”, “yıkılıyor”.
Hepimizi gülümseten bu sözler “Türkilizce” yazılmıştır. “Türkilizce”, Tiki jargonunun ayırt edici özelliklerinden biridir. “Türk-İsraf” sentezi olarak da tabir edilir. Konuşmalarda bolca İngilizce kelime kullanılması ve bazı İngilizce deyimlerin Türkçeye uyarlanmasıdır.
Peki kimdir bu Tiki’ler ? Türkiye’ye nereden ve nasıl geldiler? Ataları kimlerdir ? Tiki’lerden korunma yöntemleri nelerdir? Gelin bu sosyolojik olgu hakkında kısa bir yolculuğa çıkalım.
Bir Tiki, ilk bakışta, dış görünüşüyle, normal bir insan evladına benzer. İnsan boyunda olanları bile vardır. “Yumuşakçalar” ya da Latince “Mollusca” sınıfındandırlar. Genellikle alışveriş merkezli ortamlarda ya da popüler caddelerde yaşarlar. Güneş yokken güneş gözlüğü takmaları en belirgin özelliklerinden biridir. Bazı genetik özelliklerini insanlara da aktardıklarına inanılmaktadır. Amerikan aksanı ile Türkçe konuşmaya çalışanlarına dahi rastlanır.
Kur yapma ve çiftleşme davranışları oldukça ilginçtir. Çoğu türlerde erkek kimyasal parfümler salgılar, saçlarına jöle ya da saç köpüğü sürer, en son model cep telefonu ile dişiyi eşleşmeye çağırır. Dişileri zamanlarının büyük bölümünü solaryumda ya da güzellik salonlarında geçirmektedirler. Genelde dört mevsim 1.derece yanık ciltle dolaşmaları en belirgin özellikleridir. Yüzlerine pasta cila yaparak erkekleri etkilemeye çalışırlar.
Tiki’ler genelde geceleri avlanırlar ve insanların beyinlerini tüketerek yaşamlarını sürdürürler. Ne için yaşadıklarına dair bilim adamlarının geçerli hiçbir açıklaması yoktur.
Ülkemize ne şekilde ve hangi yollarla geldiklerine dair çeşitli varsayımlar bulunmaktadır. Bir varsayıma göre uzaylılar tarafından deneysel bir çalışma amacıyla Akmerkez ve Bağdat Caddesi’ne bırakılmışlardır. Daha sonraları buralarda üreyerek yurt geneline yayıldıklarına inanılmaktadır.
Diğer bir varsayım ise genelde olaylara Fransız kalmalarından hareketle, Tiki’lerin Fransız olabileceği varsayımına dayanır.
Gerçeğe en yakın varsayım ise 1990’lar sonrası etkisini hissetmeye başladığımız küreselleşme olgusuna işaret etmektedir. Buna göre dünya devletlerinin gizli yöneticisi konumundaki devasa küresel şirketler gizli laboratuarlarında her ülke için tüp Tiki’ler üretmiş ve bunları doğurmaya aday kokonalar bulmuşlardır. Tiki’lerdeki marka bilincinin ve tutkusunun bu deneysel çalışmanın bir ürünü olduğuna inanılmaktadır. Küresel şirketler Tiki’lere yaptıkları muazzam yatırımlar sayesinde giderek daha fazla zenginleşmektedirler.
Tiki’lerden korunmak için maalesef henüz bir aşı geliştirilememiştir. Ancak şu basit tedbirlerle korunmak mümkündür: Kendi diline ve kültür mirasına sahip çıkmak, başkalarını küçük görmemek, kendimize nasıl davranılmasını istiyorsak başkalarına da öyle davranmak.
Kısacası insana saygı duymak gibi doğal ve insani bir karaktere sahip olmak yeterlidir. Aksi takdirde yüce Türk büyüğü Burak Kut’un şu anlamlı şarkı sözlerinde olduğu gibi halimiz vahimdir:
“Komple komple komple bitiğiz, komple komple komple kritiğiz, komple komple komple tikiyiz”