İskilipli Atıf Hoca "Frenk Mukallitliği" isimli kitabından muhakeme edilirken, hâkim diyor ki: "Hoca, bir metre bez için bu kadar ısrara gerek var mı?"
Atıf Hoca direkte dalgalanan bayrağı gösteriyor, diyor ki: "Hâkim bey, şu bayrak da iki metrelik bir bezdir. Yırtıp atabilir miyiz?"
İşte o bayrak nasıl ki bizim istiklalimize alâmettir, başörtüsü de kadının istiklaline alâmettir.
Nasıl ki bir hanım başı açık okuluna girebiliyor, başı örtülü hanım da okuluna girebilmeli. Buna izin verilmemesi, insan haklarıyla, özgürlükle bağdaşmaz!
Almanya Köln'de "kadının özgürlüğü" isimli bir konferans tertip edilmişti. Konu şu: Müslüman kadınlar başlarını zorla mı örtüyorlar, yoksa kendi istekleriyle mi örtüyorlar?
Sosyalistler, kapitalistler, papazlar, hocalar... Hepsi, hepsi sırayla konuştular? Bir genç hanım söz istedi, dedi ki: "Ben Alman'ım. Ziraat mühendisiyim. Başımı örtmekten çok memnunum. Kadın, birilerinin zevkine kurban edilmemelidir. Neden bizimle meşgul oluyorsunuz da, şortla gezen Alman kadınlarıyla meşgul olmuyorsunuz?" Kadının bu konuşması paneli bitirdi.
Bana göre Avrupalı, başörtüsünü görünce Osmanlı'yı görüyor! Osmanlı'nın gelmesinden korkuyor! Osmanlı devleti gökten inmedi. Osman Gazi isminde bir adam, Osmanlı devletini kurdu. Başörtüsünden korkanlar da böyle düşünüyor. "Başörtüsü, Türkiye'yi Osmanlı yapmaya yetebilir!" İnsanlar, Avrupavâri yaşayabilmek için, Avrupa'yı istiyor.
Bugün bir kız üniversiteye başörtülü girse, şeriat mı gelmiş olur? Bu bir korkudur. Korkulan, şeriat değil, dindir.
Türkiye'de devlet adamları teferruatla çok meşgul oluyorlar. Hâlbuki Amerika'da tahsil yaptığım sıralarda, Almanya'da çalıştığım sıralarda gördüm ki, gerek Amerika gerekse Almanya, teferruattan çok memleketin ekonomisini nasıl düzeltebiliriz, memleketin sosyal yapısını nasıl daha iyiye götürebiliriz, dünya politikasında daha güçlü nasıl olabiliriz, bu meseleler üzerinde duruyorlar.
Ne yazık ki, Türkiye'de başörtüsü meselesi fazla büyütülüyor. Devlet, başörtüsüne bakmamalı, başın içindeki ilme bakmalı. Bilkent'e, Ortadoğu Üniversitesine giden kızın kafasının içinde fizik var, kimya var, cebir var, geometri var, bilim var! Ve bu kızlar derslerinde başarılı. Başörtüsü, fiziği öğrenmeye mani değil. Fiziğin formülleri gelip başörtüsüne çarpıp da yere düşmüyor; kızın kafasına girebiliyor.
Ekonomimizi daha iyiye nasıl götürebiliriz, sosyal imkânlarımızı nasıl geliştirebiliriz, dünya politikasında ağırlığımızı nasıl koruyabiliriz; mesele budur!
HEKİMOÄžLU İSMAİL
Atıf Hoca direkte dalgalanan bayrağı gösteriyor, diyor ki: "Hâkim bey, şu bayrak da iki metrelik bir bezdir. Yırtıp atabilir miyiz?"
İşte o bayrak nasıl ki bizim istiklalimize alâmettir, başörtüsü de kadının istiklaline alâmettir.
Nasıl ki bir hanım başı açık okuluna girebiliyor, başı örtülü hanım da okuluna girebilmeli. Buna izin verilmemesi, insan haklarıyla, özgürlükle bağdaşmaz!
Almanya Köln'de "kadının özgürlüğü" isimli bir konferans tertip edilmişti. Konu şu: Müslüman kadınlar başlarını zorla mı örtüyorlar, yoksa kendi istekleriyle mi örtüyorlar?
Sosyalistler, kapitalistler, papazlar, hocalar... Hepsi, hepsi sırayla konuştular? Bir genç hanım söz istedi, dedi ki: "Ben Alman'ım. Ziraat mühendisiyim. Başımı örtmekten çok memnunum. Kadın, birilerinin zevkine kurban edilmemelidir. Neden bizimle meşgul oluyorsunuz da, şortla gezen Alman kadınlarıyla meşgul olmuyorsunuz?" Kadının bu konuşması paneli bitirdi.
Bana göre Avrupalı, başörtüsünü görünce Osmanlı'yı görüyor! Osmanlı'nın gelmesinden korkuyor! Osmanlı devleti gökten inmedi. Osman Gazi isminde bir adam, Osmanlı devletini kurdu. Başörtüsünden korkanlar da böyle düşünüyor. "Başörtüsü, Türkiye'yi Osmanlı yapmaya yetebilir!" İnsanlar, Avrupavâri yaşayabilmek için, Avrupa'yı istiyor.
Bugün bir kız üniversiteye başörtülü girse, şeriat mı gelmiş olur? Bu bir korkudur. Korkulan, şeriat değil, dindir.
Türkiye'de devlet adamları teferruatla çok meşgul oluyorlar. Hâlbuki Amerika'da tahsil yaptığım sıralarda, Almanya'da çalıştığım sıralarda gördüm ki, gerek Amerika gerekse Almanya, teferruattan çok memleketin ekonomisini nasıl düzeltebiliriz, memleketin sosyal yapısını nasıl daha iyiye götürebiliriz, dünya politikasında daha güçlü nasıl olabiliriz, bu meseleler üzerinde duruyorlar.
Ne yazık ki, Türkiye'de başörtüsü meselesi fazla büyütülüyor. Devlet, başörtüsüne bakmamalı, başın içindeki ilme bakmalı. Bilkent'e, Ortadoğu Üniversitesine giden kızın kafasının içinde fizik var, kimya var, cebir var, geometri var, bilim var! Ve bu kızlar derslerinde başarılı. Başörtüsü, fiziği öğrenmeye mani değil. Fiziğin formülleri gelip başörtüsüne çarpıp da yere düşmüyor; kızın kafasına girebiliyor.
Ekonomimizi daha iyiye nasıl götürebiliriz, sosyal imkânlarımızı nasıl geliştirebiliriz, dünya politikasında ağırlığımızı nasıl koruyabiliriz; mesele budur!
HEKİMOÄžLU İSMAİL