Belki gidiyorum, ama bil ki istemeyerek. Gözyaşlarımı hissediyorum, içimde bir yerdeler; o nasıl bir yerdir ki tarifsiz bir acı veriyor. Ve ben bu acıyı sırf hak ettiğimi düşündüğümden yol bulup da süzülmelerine izi vermiyorum. An gelecek tutamayacağım, düşecekler. Gözlerimi kırpmadan uzaklara bakarken öyle sıcak akacaklar ki; biliyorum yakacak tenimi….
Belki demem kararsızlıktan değil inan. Senden gidemem ki ben, senden geçemem ki! Yokluğunda içimde kalacağın odalar hazır şimdiden, yapacakların planlandı. Arzular en arka odaya, hayaller o odada kilitli bir sandığa, yanındaki odaya sarf edilen sözler, söylenirken – yaşanırken dinlenen azlar oradaki çekmeceye, çok isteyipte dokunamamanın acısı ve yaşanamayanlar en yakın odaya… Bu kadar yakın olmasının nedeni; öyle bir yara ki bu öyle unutulmaz ki, uzağa koymanın anlamı da yok faydası da…
Anlayacağın yanıma senide alıyorum bu gidişte. Sana gelmek ya da senle gelmek yanlıştı; ama neye göre kime göre yanlıştı onu sorma ben bilmiyorum…
Hak ettiğim yaraları kanatmaya gidiyorum. Bu sadece seni bensiz bırakmak, ben senle yanmaya gidiyorum. Üç kuruşluk huzurumuzu huzursuzluğa boğmaya gidiyorum…
Kendime ve sana en büyük haksızlığı yapmaya gidiyorum…
Seninle olamayacağımı bilmenin kahrına doya doya- kanaya kanaya ağlamaya gidiyorum…
Yazdığım satırlar ellerimi yakıyor, talan oluyor her bildiğim, viran inandıklarım…
Bil ki Gidiyorum…
Sana faydası yok ama bir sen daha doğuyor, ben kendimi sende öldürmeye gidiyorum; gitmek zorunda olduğum için gidiyorum…