Dünya sahnesinin bir imtihan mekânı olduğunu hepimiz biliriz. Böyle olduğuna inanırız ve ölçülü bir hayat yaşamaya da gayret ederiz. Bu konu ile ilgili olarak Peygamberimiz Efendimiz’in verdiği çok ibretamiz bir örneği nakletmek istiyorum. Efendimiz Aleyhisselât-ü vesselâm buyurdular ki:
Bizden önce yaşayan toplumlardan birinde aralarında biri ala tenli, biri kel, biri de kör üç kişi vardı. Allah-u Teâlâ onları sınamak için kendilerine insan suretinde bir melek gönderdi.
Melek ala tenliye geldi:
- En çok sevdiğin şey nedir? dedi. O da:
- Güzel bir ten ve insanların iğrendiği şu hâlin benden giderilmesi, dedi. Melek onu sıvazladıı ve ala tenlilik gitti, rengi güzelleşti. Melek bu def’a:
- En çok sahip olmak istediğin mal nedir? dedi. Adam:
- Devedir, dedi. Ona on aylık gebe bir deve verildi. Melek:
- Allah sana bu deveyi mübarek kılsın, diye dua etti.
Melek oradan ayrılıp kel olana gelerek:
- En çok istediğin şey nedir? diye sordu. Kel:
- Güzel bir saç istiyorum, dedi.
Melek onu sıvazladı. Kelliği kayboldu. Kendisine güzel ve gür saç verildi. Melek sordu:
- En çok sahip olmak istediğin mal nedir? Adam:
- Sığır, inek dedi. Ona da gebe bir inek verildi. Melek:
- Allah sana bunu bereketli kılsın, diye dua ettikten sonra körün yanına geldi. Ona da sordu:
- En çok istediğin şey nedir? dedi. Kör:
- Gözlerimin açılmasını, insanları görmeyi çok istiyorum, dedi. Melek onun gözlerini sıvazladı. Allah onun gözlerini açtı. Bu defa melek:
- En çok sahip olmak istediğin şey nedir? dedi. O da:
- Koyun... dedi. Ona da gebe bir koyun verildi.
Deve ve inek doğurdu, koyun kuzuladı. Birinin deve, diğerinin inek, öbürünün de koyun sürüsü oldu.
Daha sonra melek o ala tenliye, ala tenli kılığında geldi. Dedi ki:
- Fakirim, yolcuyum. Gideceğim yere ulaşmak için gücüm de kalmadı. Rengini ve cildini güzelleştiren Allah aşkına senden yoluma devam etmek için bir deve istiyorum.
Adam onu hakir gördü. İstediğini de vermedi.
Sonra melek kel kılığına girdi, kelin yanına gitti. Kel de ala tenli gibi cevap verdi.
Körün kılığına girip bu defa da körün yanına gitti. Körden de bir koyun istedi. Kör:
- Ben de senin gibi kördüm. Allah gözlerimi açtı. Bunca mal ihsan etti. İstediğin kadar alabilirsin, dedi. Melek:
- Malın senin olsun. Bu sizin için bir imtihandı. Allah senden râzı oldu. Arkadaşlarına gazap etti, diyerek oradan ayrıldı. (Buhari, Enbiya 51; Müslim, Zühd: 10)
Peygambermiz Efendimiz’in verdiği bu örnekte, insanoğlunun darlık-bolluk, felâket-saadet, hastalık-sağlık gibi farklı zamanlarda nasıl farklı davranabildiğini göstermektedir. Kur’ân’da da tutarsız davranışlara (Lokman Sûresi, âyet: 32’de) işaret edilmiştir.
Muhterem Müslümanlar!
Bu hadisten şu dersleri çıkarabiliriz:
- En kötü huylardan biri de nankörlük ve cimriliktir. Bu huylar insana Allah’ı ve O’nun nimetlerini unutturur, hatta inkâr ettirir.
2- Cimriler ve yalancılar Allah’ın gazabına uğrarlar.
3- Doğruluk ve cömertlik ne güzel huylardır.
4- Mü’mine de doğruluk ve cömertlik yakışır.
5- “Ne oldum delisi” olmamak ve geçmişi unutmamak gerekir.
6- Allah’ın verdiği nimetlere hem sözle hem de fiilen şükür etmek lazım. Nimetin devamı ve artması da buna bağlıdır.
Muhterem Müslümanlar!
Bizler de bu hadis-i şeriften gerekli dersimizi alalım. İmtihanı kaybedenlerden olmayalım...
Bizden önce yaşayan toplumlardan birinde aralarında biri ala tenli, biri kel, biri de kör üç kişi vardı. Allah-u Teâlâ onları sınamak için kendilerine insan suretinde bir melek gönderdi.
Melek ala tenliye geldi:
- En çok sevdiğin şey nedir? dedi. O da:
- Güzel bir ten ve insanların iğrendiği şu hâlin benden giderilmesi, dedi. Melek onu sıvazladıı ve ala tenlilik gitti, rengi güzelleşti. Melek bu def’a:
- En çok sahip olmak istediğin mal nedir? dedi. Adam:
- Devedir, dedi. Ona on aylık gebe bir deve verildi. Melek:
- Allah sana bu deveyi mübarek kılsın, diye dua etti.
Melek oradan ayrılıp kel olana gelerek:
- En çok istediğin şey nedir? diye sordu. Kel:
- Güzel bir saç istiyorum, dedi.
Melek onu sıvazladı. Kelliği kayboldu. Kendisine güzel ve gür saç verildi. Melek sordu:
- En çok sahip olmak istediğin mal nedir? Adam:
- Sığır, inek dedi. Ona da gebe bir inek verildi. Melek:
- Allah sana bunu bereketli kılsın, diye dua ettikten sonra körün yanına geldi. Ona da sordu:
- En çok istediğin şey nedir? dedi. Kör:
- Gözlerimin açılmasını, insanları görmeyi çok istiyorum, dedi. Melek onun gözlerini sıvazladı. Allah onun gözlerini açtı. Bu defa melek:
- En çok sahip olmak istediğin şey nedir? dedi. O da:
- Koyun... dedi. Ona da gebe bir koyun verildi.
Deve ve inek doğurdu, koyun kuzuladı. Birinin deve, diğerinin inek, öbürünün de koyun sürüsü oldu.
Daha sonra melek o ala tenliye, ala tenli kılığında geldi. Dedi ki:
- Fakirim, yolcuyum. Gideceğim yere ulaşmak için gücüm de kalmadı. Rengini ve cildini güzelleştiren Allah aşkına senden yoluma devam etmek için bir deve istiyorum.
Adam onu hakir gördü. İstediğini de vermedi.
Sonra melek kel kılığına girdi, kelin yanına gitti. Kel de ala tenli gibi cevap verdi.
Körün kılığına girip bu defa da körün yanına gitti. Körden de bir koyun istedi. Kör:
- Ben de senin gibi kördüm. Allah gözlerimi açtı. Bunca mal ihsan etti. İstediğin kadar alabilirsin, dedi. Melek:
- Malın senin olsun. Bu sizin için bir imtihandı. Allah senden râzı oldu. Arkadaşlarına gazap etti, diyerek oradan ayrıldı. (Buhari, Enbiya 51; Müslim, Zühd: 10)
Peygambermiz Efendimiz’in verdiği bu örnekte, insanoğlunun darlık-bolluk, felâket-saadet, hastalık-sağlık gibi farklı zamanlarda nasıl farklı davranabildiğini göstermektedir. Kur’ân’da da tutarsız davranışlara (Lokman Sûresi, âyet: 32’de) işaret edilmiştir.
Muhterem Müslümanlar!
Bu hadisten şu dersleri çıkarabiliriz:
- En kötü huylardan biri de nankörlük ve cimriliktir. Bu huylar insana Allah’ı ve O’nun nimetlerini unutturur, hatta inkâr ettirir.
2- Cimriler ve yalancılar Allah’ın gazabına uğrarlar.
3- Doğruluk ve cömertlik ne güzel huylardır.
4- Mü’mine de doğruluk ve cömertlik yakışır.
5- “Ne oldum delisi” olmamak ve geçmişi unutmamak gerekir.
6- Allah’ın verdiği nimetlere hem sözle hem de fiilen şükür etmek lazım. Nimetin devamı ve artması da buna bağlıdır.
Muhterem Müslümanlar!
Bizler de bu hadis-i şeriften gerekli dersimizi alalım. İmtihanı kaybedenlerden olmayalım...