Öyle gidişin sonunda böyle bir dünya olurdu ya ancak....
Böyle dünyanın da böyle insanları malum.
Hayatla yüz göz oldum yine son günlerde.
Hayatla yüz göz oldum yine son günlerde.
Duyurdu sesini hayat, kulaklarımı tıkamışken ona.
Yine hayatın alıp veremediği var benimle.
Müptelası olduğum kederim, yakamdan hiç düşmeyen
hüznüm vardı benim. Hüclerelerime, iliklerime
kadar sıvışmış acılarım vardı. Damarlarımda
zehir diye gezinen bir melankolim vardı benim.
Yine de şükürler olsundu hüznümün güzel yanına.
Hamdolsundu acıların beni O'na yaklaştırana...
Şükrolsundu işitilen duâlarıma.
Şimdi şekeri alınmakla zaten büyük bir darbe
vurulmuş çocuktan farkım, bir de tokat vuruldu
suratıma. Şekerimi geri almanın bile peşine düşemeyecek
kadar aciz ben bir de yediğim tokatla kaldım
öyle ortalarda.
Anlamadım, şekerimi aldın da benden
istediğin neydi?
Şimdi nefretim büyük insanlara, nefretim büyük hayata....
Masum bir çocuğun yuvasına atılmış bombaları
gördüğü gözle bakıyorum hayata. O gözle,
o masumlukla, ama o şiddetle nefret ediyorum hayattan.
Anlayamıyorum hayat ne istiyorsun benden!
Hangi dipsiz kuyuya gizlensem hayatın sesi bana
ulaşmaz. Yahut hangi mechul cümlenin içinde
terk edilsem gözyaşları karışmaz okuyanıma.
Bir derdi uğurladım derken bu uğursuz yerden diğer
birini çıkardın hep karşıma. Şimdi ise düğüm düğüm
olmuş bir dert yumağı var önümde.
Çöz çözebilirsen!
Yine başıma örüyorsun çoraplarını ya hayat, yine alıp
veremediğin var ya benimle, alacağın olsun;
demek hala keyfin yerinde....
Ölümü düşlüyorum son günlerde.
Hiç yaşayasım yok hayat seni....
Hiiiç...