Bir gün tutar bir caneriği çiçeğini sunar bahara. Bİr tutam serinlik, bir yürekte buğulanan sıcaklık .
Ve konar gözlere bir öpücük gibi kuşların sevinci bahar. Okşar bir annenin parmakları gibi usulca saçlarımızı seher yeli.
Bir tutam gün ışığı dolar içimize, bir tutam sevinç çığlığı.
Ne zaman bahar gelse sevinci yaşar kırlar, dağlı çocuklar umudu kucaklar bir yanımızda; bir yanımız da kuşlar,
çiçekler, kelebekler sevinci yaşar. Aydınlık gelir dört bir tarafa, gürül gürül akar dereler.
Bir dağ pınarı gibi hayat kaynar kanımızda, yüreğimizde tomurcuk tomurcuk fışkırır aşk:
Alıp götürür duygularımızı uzak dağların ötesine, serin serin esen rüzgarlar...
Sen bu dağların sevda türküsüsün bahar gözlüm, denizlerin mavisi, bulutların beyazı.
Çatlamış toprağın bağrına düşen bir damla su gibisin. Ne zaman bahar gelse, yağmur yağmur çiçek açar sesin gökyüzünde.
Ben sonbaharın yorgun yanık türküsüyüm oysa, sarıya çalar rengim, rüzgarlar estikçe savurur yapraklarımı uzak diyarlara.
Sen gülüşünde baharın ilk sevincini, gözlerinde göğün uçuk mavisini taşıyorsun. Baharın kokusudur yeryüzüne dağılan temiz nefesin.
Yaşamak bir su gibi berrak yüzünün aydınlığında, bir köy türküsü gibi içli ve hilesiz...
Ben seni ozanca sevdim türkübakışlım, sular gibi temiz, bir rüzgar gülü gibi hilesiz.
Mehtabın güzelliği, yıldızların ışıltısısın sen karlı dağlarda, rüzgarların soluğu, güneşin dostluğusun.
Umut, aşk ve alın terisin ak alınlarda. Toprağa ekilen tohum, bahara söylenen türküdür dilin.
Ceylan gözlerin sevinci, dudakların ıslığısın türkülü ırmaklarda.
Acılar içinde de olsam yaşamı çılgınca sevdim. Çılgınca sevdim dağları, ormanları, güneşi, çocukları.
En çok da seni sevdim aşkçiçeğim.
Yol türküleri kederlidir nazlım, yol türküleri dertli, yol türküleri acılı.
Gidersen kar yağar istasyonlara, boynu bükük bakar ardindan akasyalar.
Gitme, bir güvercin sıcaklığı gibi kal yüreğimde.
Ben ki sevdamı dağlı bir çiçek gibi göğsümüm üstünde taşıdım hep,.
Ne zaman gözlerine baksam beyaz beyaz güvercinler kanat çırpar mavilere;
Güller açar ne zaman ellerimi uzatsam saçlarına, serin serin eser yeller.
Bu sevdayı alıp gitme benden, alıp gitme buralardan, gözleri türkülü kuşum .
İçimdeki baharı öldürüp gitme. Kimsiz, kimsesiz kalır türkülerim. Körpe bir dal gibi koparma sevinçlerimi yüreğimden.
Gitme
figan düşer denizlere sular çekilir
yağmur yağmaz vahalardan kirpiklerime
bir rüzgar hıçkırır tenhada, bir dal kırılır
boynunu büker sabah kervanları kelebekler ölür
gitme
bir yıldız küser göğüne, içini çeker bir çocuk
şaşırır yönünü rüzgarlar
bütün pınarların suyu çekilir
solar nazlı çiçekleri kalbimin, üzülürüm
gitme
öksüz kalır içimdeki imge dağları
saçlarını öpen seher yeli, çoban yıldızı
bir daha turnalar geçmez, bülbüller ötmez
çiçekler açmaz bahçemde ah be gülüm
gitme
içimdeki bütün vagonlar devrilir
bir kar yağar istasyonlara, üşürüm
gitme
bütün ormanlar ateşe verilir
kuşlarda gider bu kent de, ölürüm
gitme kal
menevşeler açsın dağlarda
sevince dönüşsün gökyüzü
iki çığlık arasında bırakma beni ah gülüm
yokluğuna alışamam yokluğun ölüm...
Alıntı...
Ve konar gözlere bir öpücük gibi kuşların sevinci bahar. Okşar bir annenin parmakları gibi usulca saçlarımızı seher yeli.
Bir tutam gün ışığı dolar içimize, bir tutam sevinç çığlığı.
Ne zaman bahar gelse sevinci yaşar kırlar, dağlı çocuklar umudu kucaklar bir yanımızda; bir yanımız da kuşlar,
çiçekler, kelebekler sevinci yaşar. Aydınlık gelir dört bir tarafa, gürül gürül akar dereler.
Bir dağ pınarı gibi hayat kaynar kanımızda, yüreğimizde tomurcuk tomurcuk fışkırır aşk:
Alıp götürür duygularımızı uzak dağların ötesine, serin serin esen rüzgarlar...
Sen bu dağların sevda türküsüsün bahar gözlüm, denizlerin mavisi, bulutların beyazı.
Çatlamış toprağın bağrına düşen bir damla su gibisin. Ne zaman bahar gelse, yağmur yağmur çiçek açar sesin gökyüzünde.
Ben sonbaharın yorgun yanık türküsüyüm oysa, sarıya çalar rengim, rüzgarlar estikçe savurur yapraklarımı uzak diyarlara.
Sen gülüşünde baharın ilk sevincini, gözlerinde göğün uçuk mavisini taşıyorsun. Baharın kokusudur yeryüzüne dağılan temiz nefesin.
Yaşamak bir su gibi berrak yüzünün aydınlığında, bir köy türküsü gibi içli ve hilesiz...
Ben seni ozanca sevdim türkübakışlım, sular gibi temiz, bir rüzgar gülü gibi hilesiz.
Mehtabın güzelliği, yıldızların ışıltısısın sen karlı dağlarda, rüzgarların soluğu, güneşin dostluğusun.
Umut, aşk ve alın terisin ak alınlarda. Toprağa ekilen tohum, bahara söylenen türküdür dilin.
Ceylan gözlerin sevinci, dudakların ıslığısın türkülü ırmaklarda.
Acılar içinde de olsam yaşamı çılgınca sevdim. Çılgınca sevdim dağları, ormanları, güneşi, çocukları.
En çok da seni sevdim aşkçiçeğim.
Yol türküleri kederlidir nazlım, yol türküleri dertli, yol türküleri acılı.
Gidersen kar yağar istasyonlara, boynu bükük bakar ardindan akasyalar.
Gitme, bir güvercin sıcaklığı gibi kal yüreğimde.
Ben ki sevdamı dağlı bir çiçek gibi göğsümüm üstünde taşıdım hep,.
Ne zaman gözlerine baksam beyaz beyaz güvercinler kanat çırpar mavilere;
Güller açar ne zaman ellerimi uzatsam saçlarına, serin serin eser yeller.
Bu sevdayı alıp gitme benden, alıp gitme buralardan, gözleri türkülü kuşum .
İçimdeki baharı öldürüp gitme. Kimsiz, kimsesiz kalır türkülerim. Körpe bir dal gibi koparma sevinçlerimi yüreğimden.
Gitme
figan düşer denizlere sular çekilir
yağmur yağmaz vahalardan kirpiklerime
bir rüzgar hıçkırır tenhada, bir dal kırılır
boynunu büker sabah kervanları kelebekler ölür
gitme
bir yıldız küser göğüne, içini çeker bir çocuk
şaşırır yönünü rüzgarlar
bütün pınarların suyu çekilir
solar nazlı çiçekleri kalbimin, üzülürüm
gitme
öksüz kalır içimdeki imge dağları
saçlarını öpen seher yeli, çoban yıldızı
bir daha turnalar geçmez, bülbüller ötmez
çiçekler açmaz bahçemde ah be gülüm
gitme
içimdeki bütün vagonlar devrilir
bir kar yağar istasyonlara, üşürüm
gitme
bütün ormanlar ateşe verilir
kuşlarda gider bu kent de, ölürüm
gitme kal
menevşeler açsın dağlarda
sevince dönüşsün gökyüzü
iki çığlık arasında bırakma beni ah gülüm
yokluğuna alışamam yokluğun ölüm...
Alıntı...