İŞGALDEKİ HALİ UNUTMA,
ATATÜRK'E LAF ETME YERLİ YERSİZ,
SEN YİNE ANANDAN DOÄžARDIN BELKİ AMMA,
BABAN KİMDİ BİLEMEZDİN ŞEREFSİZ"
ATATÜRK'E LAF ETME YERLİ YERSİZ,
SEN YİNE ANANDAN DOÄžARDIN BELKİ AMMA,
BABAN KİMDİ BİLEMEZDİN ŞEREFSİZ"
ATATÜRK OLMASAYDI HEPİMİZ PİÇ OLURDUK
Atatürk’e yönelik saldırılar, hiçbir dönemde bu kadar yoğunlaşmamıştı. Ülkeyi emperyalistlerin işgalinden kurtaran devrimci bir kahramana düşman olmak için insanın sadece bilincini değil bütün duygularını da yitirmiş olması gerekir.
Ama kör olası menfaat ve para, insanlarda ne bilinç bırakıyor, ne de yurtseverlik ve vefa duygusu...
Bugün Atatürk düşmanlığı yapanların, Mustafa Kemal ve arkadaşları 19 Mayıs 1919’da başlattıkları ulusal kurtuluş mücadelesini zaferle sonuçlandırmasalardı; nineleri, anaları, bacıları Anadolu’yu işgal eden İngiliz, Fransız ve Yunan askerlerinin tecavüzüne uğramayacak mıydı?
Ve Anadolu, “piç coğrafyası”, biz de “piç sürüsü” olmayacak mıydık?
Türklüğü kabul etmeyen ve Türk olmaktan rahatsızlık duyanlar, “keşke piç olsaydık da Türk olmasaydık” diyenlerdir.
Çünkü Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Türk milletinin önünde sadece iki seçenek vardı:
Ya işgalci emperyalistlere teslim olarak piç bir neslin üremesine seyirci kalmak, ya da Mustafa Kemal gibi bir kahramanın önderliğinde emperyalistleri ülkeden kovarak hür, bağımsız ve onurlu bir devlet kurmak... “Ya istiklal, ya ölüm” diyen Türk milleti, kendisine yakışanı yaparak ikinci yolu tercih etti.
Tarihi boyunca onurlu yaşamış bir millet; vahşi Batı’nın işgalci çapulcuları tarafından analarının ve bacılarının ırzına geçilmesine izin veremezdi.
Ama o devirde de karılarını ve bacılarını işgalci subaylara peşkeş çeken ve “manda” isteyenler vardı.
Onlar ile bugün Türkiye’nin müstemleke haline gelmesini isteyenler arasında bir fark yoktur.
Mandacılara boyun eğseydi
Atatürk elbette tabu değildir. Her insan gibi onun da kusurları vardır.
Bu kusurlarını eleştirmek yerine, ona düşman olmak onursuzluktur, vicdansızlıktır, nankörlüktür.
Bu düşmanlık, üç temel nedene dayanır:
Atatürk’ün mandayı kabul etmemesi, cumhuriyet rejimini benimsemesi ve laiklik ilkesini getirmesi...
Atatürk manda isteyenlere boyun eğse, cumhuriyet rejimini ve laiklik ilkesini getirmemiş olsa, bugün ona düşmanlık edenlerin gözünde kahraman olurdu.
Aydınlığa düşman olmak
Atatürk’e saldırmak ve düşman olmak, Türklüğe saldırmak ve düşman olmaktır.
Atatürk’e saldırmak ve düşman olmak, bağımsızlığa saldırmak ve düşman olmaktır.
Atatürk’e saldırmak ve düşman olmak, cumhuriyete saldırmak ve düşman olmaktır.
Atatürk’e saldırmak ve düşman olmak, laikliğe saldırmak ve düşman olmaktır.
Atatürk’e saldırmak ve düşman olmak, dine saldırmak ve düşman olmaktır.
Atatürk’e saldırmak ve düşman olmak, çağdaşlığa ve uygarlığa saldırmak ve düşman olmaktır.
Atatürk’e saldırmak ve düşman olmak, bilim ve tekniğe saldırmak ve düşman olmaktır.
Atatürk’e saldırmak ve düşman olmak, aydınlığa ve aydınlanmaya saldırmak ve düşman olmaktır.
Atatürk’e düşman olmak soysuzluktur, münafıklıktır.
Atatürk’e düşman olmak akılsızlıktır.
Atatürk’e yönelik saldırılar, hiçbir dönemde bu kadar yoğunlaşmamıştı. Ülkeyi emperyalistlerin işgalinden kurtaran devrimci bir kahramana düşman olmak için insanın sadece bilincini değil bütün duygularını da yitirmiş olması gerekir.
Ama kör olası menfaat ve para, insanlarda ne bilinç bırakıyor, ne de yurtseverlik ve vefa duygusu...
Bugün Atatürk düşmanlığı yapanların, Mustafa Kemal ve arkadaşları 19 Mayıs 1919’da başlattıkları ulusal kurtuluş mücadelesini zaferle sonuçlandırmasalardı; nineleri, anaları, bacıları Anadolu’yu işgal eden İngiliz, Fransız ve Yunan askerlerinin tecavüzüne uğramayacak mıydı?
Ve Anadolu, “piç coğrafyası”, biz de “piç sürüsü” olmayacak mıydık?
Türklüğü kabul etmeyen ve Türk olmaktan rahatsızlık duyanlar, “keşke piç olsaydık da Türk olmasaydık” diyenlerdir.
Çünkü Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Türk milletinin önünde sadece iki seçenek vardı:
Ya işgalci emperyalistlere teslim olarak piç bir neslin üremesine seyirci kalmak, ya da Mustafa Kemal gibi bir kahramanın önderliğinde emperyalistleri ülkeden kovarak hür, bağımsız ve onurlu bir devlet kurmak... “Ya istiklal, ya ölüm” diyen Türk milleti, kendisine yakışanı yaparak ikinci yolu tercih etti.
Tarihi boyunca onurlu yaşamış bir millet; vahşi Batı’nın işgalci çapulcuları tarafından analarının ve bacılarının ırzına geçilmesine izin veremezdi.
Ama o devirde de karılarını ve bacılarını işgalci subaylara peşkeş çeken ve “manda” isteyenler vardı.
Onlar ile bugün Türkiye’nin müstemleke haline gelmesini isteyenler arasında bir fark yoktur.
Mandacılara boyun eğseydi
Atatürk elbette tabu değildir. Her insan gibi onun da kusurları vardır.
Bu kusurlarını eleştirmek yerine, ona düşman olmak onursuzluktur, vicdansızlıktır, nankörlüktür.
Bu düşmanlık, üç temel nedene dayanır:
Atatürk’ün mandayı kabul etmemesi, cumhuriyet rejimini benimsemesi ve laiklik ilkesini getirmesi...
Atatürk manda isteyenlere boyun eğse, cumhuriyet rejimini ve laiklik ilkesini getirmemiş olsa, bugün ona düşmanlık edenlerin gözünde kahraman olurdu.
Aydınlığa düşman olmak
Atatürk’e saldırmak ve düşman olmak, Türklüğe saldırmak ve düşman olmaktır.
Atatürk’e saldırmak ve düşman olmak, bağımsızlığa saldırmak ve düşman olmaktır.
Atatürk’e saldırmak ve düşman olmak, cumhuriyete saldırmak ve düşman olmaktır.
Atatürk’e saldırmak ve düşman olmak, laikliğe saldırmak ve düşman olmaktır.
Atatürk’e saldırmak ve düşman olmak, dine saldırmak ve düşman olmaktır.
Atatürk’e saldırmak ve düşman olmak, çağdaşlığa ve uygarlığa saldırmak ve düşman olmaktır.
Atatürk’e saldırmak ve düşman olmak, bilim ve tekniğe saldırmak ve düşman olmaktır.
Atatürk’e saldırmak ve düşman olmak, aydınlığa ve aydınlanmaya saldırmak ve düşman olmaktır.
Atatürk’e düşman olmak soysuzluktur, münafıklıktır.
Atatürk’e düşman olmak akılsızlıktır.
S.Yüksl CEBECİ..(Tercüman)